T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/203

KARAR NO   : 2019/341      

KARAR TR    : 29/04/2019

 

ÖZET: Davacının emekli sandığı sigortalısı olarak yaptığını ileri sürdüğü çalışmasının tespiti istemiyle açtığı davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk

 

 

K A R A R

 

          Davacı                           : S. D.

          Vekilleri : Av. C. K.  Av. H. S.

          Davalı                           : Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

          Vekilleri : Av. B. K. Av. G. U.

 

          O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının davalı Bakanlığa bağlı yetiştirme yurdunda emekli sandığı sigortalısı olarak memur sıfatıyla çalışmış                      olduğunu, ancak 15/10/1973-15/06/1978 yılları arasındaki çalışmasının kurum kayıtlarında görülmediğini belirterek bu yıllara ait çalışmanın tespiti istemiyle 04/04/2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL (ANADOLU) 19. İŞ MAHKEMESİ: 19/10/2017 gün, E:2016/179, K:2017/478 sayılı dosyasında "Dava, davacının davalı Bakanlığa bağlı yetiştirme yurdunda memur olarak çalışmasına dair hizmetinin tespitine ilişkin olup, davacının emeklilik sicil numarasının olduğu emekli sandığı iştirakçisi olduğu anlaşılmıştır. Davacı taraf iddiasında dosyadaki gelen kayıt ve belgelerden davacının önce ambar memuru, sonra hesap memuru, en son ambar memuru olarak emekli sandığı iştirakçisi olarak çalışmış olduğu anlaşılmıştır.

Görev kamu düzenine ilişkin olup taraflarca öne sürülmesi dair resen gözetilmesi gerekmektedir. 5434 sayılı Kanun kapsamında geçen hizmetlerin tespitine dair uyuşmazlığın çözümünde ne 506 sayılı Kanunun ne de 5510 sayılı Kanunun uygulama yeri bulunmayıp, 5510 sayılı kanunun 101. Madde hükmüne göre sınırlı yetki ile donatılmış olan iş mahkemeleri görevli olmayıp, 5510 sayılı kanunun geçici 4. Maddesi, 5434 sayılı Kanunun ilgili maddeleri ve Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 28 03/2016 tarihli 2015'2435Esas -2016/4182 Karar sayılı ilamı dikkate alınarak dava konusu uyuşmazlık hususunda idari yargının görevli olduğu" görüşüyle davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan Usulden Reddine dair verdiği karar, istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34.Hukuk Dairesinin 05/06/2018 gün, E:2018/255, K:2018/934 sayılı kararıyla reddedilmesiyle kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle 31/08/2018 günü idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 9. İDARE MAHKEMESİ: 07.02.2019 gün ve E:2018/1714 sayılı kararı ile “Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, aynı istemle açılan davanın İstanbul Anadolu 19. İş Mahkemesi'nin 19.10.2017 tarih ve E:2016/179, K2017/478 sayılı kararıyla, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddedilmesi üzerine, Mahkememizde bakılan iş bu davanın açıldığı anlaşılmış ise de, 5510 sayılı yasanın uygulanmasından kaynaklanan iş bu uyuşmazlığın görüm ve çözümünün idari yargının değil, adli yargının konusuna giren bir işlem olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, uyuşmazlığı çözmekte adliye mahkemeleri'nin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığından, yukarıda metnine yer verilen 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için, Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmiştir.

Açıklanan nedenlerle, görev uyuşmazlığı çıkarılması için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine" karar vererek dava dosyasını 19/02/2019 tarih ve 2018/1714 esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize göndermiş, başvuru 13/03/2019 tarihi itibarıyla Mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 29/04/2019 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası bilgileri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ve Danıştay Savcısı Yakup BAL’ınidari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının davalı Bakanlığa bağlı yetiştirme yurdunda emekli sandığı sigortalısı olarak 15/10/1973-15/06/1978 yılları arasındaki yaptığını ileri sürdüğü çalışmasının tespiti istemiyle açılmıştır.

Dosya kapsamından davacının 15/11/1973 tarihinde Bozhane Yetiştirme Yurdunda Ambar ve Ayniyat Memuru sıfatıyla ve Emekli Sandığı 52.881.012 sicil numarası ile görev başladığı ancak kurum kayıtlarında 15/10/1973-15/06/1978 yılları arasındaki hizmetine rastlanmadığının bildirilmesi üzerine görev uyuşmazlığına konu davaların açıldığı anlaşılmaktadır.

          31.05.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dâhil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

          5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı ret ile sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir.

          Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

          Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

          Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

          Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan davanın idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Belirtilen nedenlerle, İstanbul 9. İdare Mahkemesinin 07/02/2019 gün, E:2018/1714 sayılı başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

          S O N U Ç :Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İstanbul 9. İdare Mahkemesinin 07/02/2019 gün, E:2018/1714 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE 29/04/2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                        Süleyman Hilmi                 Aydemir                        Nurdane

                                              AYDIN                          TUNÇ                          TOPUZ