T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2017 / 483

            KARAR NO   : 2017 / 536

            KARAR TR    : 25.09.2017

ÖZET : Davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza sonucu oluştuğu öne sürülen zararın rücuan tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

                                                           

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            :A. S.A.Ş.

Vekili             : Av. H.L.P.

Davalılar         : 1 - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili             : Av. E..G.

2- Pendik Belediye Başkanlığı

Vekili            : Av. E.Y.K.

3- İSKİ Genel Müdürlüğü

Vekili             : Av. G. E.

OLAY       : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketçe sigortalı 34 … 87 plakalı aracın davalı idarelerin sorumluluk alanında 2918 sayılı Kanundan kaynaklı sorumluluklarım gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle, 21.04.2010 tarihinde seyir halinde iken önceden açılan ancak iyi kapatılmayan kanalın çökmesi sonucu uğradığı maddi hasarlı trafik kazasında oluşan 4.187.- TL meblağın davalı idareye başvuru tarihi olan 17.02.2011 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 8. İDARE MAHKEMESİ: 18.10.2012 gün ve E:2011/729, K:2012/1926 sayılı kararı ile “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14/3. maddesinde; dilekçelerin idare ve vergi mahkemelerinde mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından ilk inceleme aşamasında görev yönünden inceleneceği, 15/1 -a maddesinde ise adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği, 14/6.maddesinde de bu hususun ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında aynı kararın verileceği kuralı yer almaktadır.

Uyuşmazlıkla ilgili bir başka düzenleme olan ve kanuni idare ilkesi uyarınca 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 10.maddesinde belediye trafik birimlerinin görev ve sorumlulukları bentler halinde belirtildikten sonra 13.maddesinde karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşların, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü oldukları hükme bağlanmış ve aynı Kanunun 19.01.2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 14. maddesi ile değişik 110.maddesinde; 'İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. .. Hemzemin geçitte meydana gelen tren- trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir’ hükmüne; geçici 21.madde ile de göreve ilişkin bu hükmün, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda açılan davalarda uygulanmayacağı hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; şirketçe sigortalı 34 MLU 87 plakalı aracın davalı idarelerin sorumluluk alanında 2918 sayılı Kanundan kaynaklı sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle uğradığı maddi hasarlı trafik kazası ile oluşan 4.187.-TL meblağın davalı idareye başvuru tarihi olan 17.02.2011 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle 20.04.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Yukarıda yer verilen 2918 sayılı Kanunun 19.01.2011 tarihinden itibaren uygulanmak üzere 110.maddesinde yapılan değişiklik gereği aynı Kanunun 10 ve müteakip maddelerinde belediyelerin  görev ve sorumluluklarındaki ihmal yahut eksiklikten kaynaklı trafik kazaları neticesi oluşan maddi hasar tazminat bedelleri dâhil sorumluluk davalarının adli yargının görev alanına girdiği açıktır.

Bu durumda, görev ilişkin hükümlerin Mahkemece re'sen dikkate alınması gerektiği hususu da göz önünde bulundurularak 20.04.2011 tarihinde açılan iş bu davanın anılan Kanunda meydana gelen görevli yargı yerine ilişkin değişiklik hükmü gereği artık adli yargının görev alanına girmesi nedeniyle 2577 sayılı Kanunu'nun 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle davanın 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine” karar vermiş, verilen karara yapılan itiraz ve karar düzeltme talepleri İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 30/04/2013 gün ve E:2013/6405, K:2013/6927, 09/10/2013 gün ve E:2013/17022, K:2013/13795 sayılı kararlarıyla reddedilerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL ANADOLU 24. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 01.11.2016 gün ve E: 2016/301, K:2016/252 sayılı kararı ile “Dava, belediyenin hizmet kusurundan kaynaklı oluşan kaza nedeni ile davacı sigorta şirketinin, kasko sigortalısına ödediği tazminatın rücuuna ilişkindir. Borçlar kanunu 49 ve devam maddeleri gereğince haksız fiilden kaynaklı açılan davadır. Davacı sigorta şirketi, aynı konuda davayı önce İstanbul İdare Mahkemesine açmış, İdare Mahkemesi tarafından davanın Adli Yargı’nın görev alanına girdiği gerekçesiyle dava reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir. Davacı bu kez mahkememize dava açmış olup kesinleşen idare mahkemesi kararı da göz önüne alınarak mahkememiz görevli olduğu sonucuna varılıp yargılamaya devam olunmuştur. Usul ve sorumluluk yönünden mahallinde gidilerek keşif yapılmış, bilirkişi heyetinden 23/06/2014 ve 13/06/2014 tarihli raporlar alınmıştır. Alınan raporlarda kusur oranı aynı olup İBB' nin %30, İSKİ'nin %60, araç sürücüsünün %10 kusurlu olduğu belirtilmiştir. Alman bu raporlar usul ve yasaya uygun olduğundan kabul edilmiştir. Hasar yönünden ise, hasar dosyası davacı tarafından sunulmuş bilirkişi tarafından da gerekli incelemeler yapılmıştır. Yine sunulan aynı bilirkişi raporuna göre toplam onarım giderinin 4.187,66 TL olduğu, İBB nin sorumluluğunun kusuruna göre 1.256,29 TL dava dışı İSKİ nin ise %60 kusuruna göre 2.512,59 TL olduğu tespit edilmiştir. Borçlar kanunu 61 ve 62 maddelerine bakıldığında davacı İBB ile İSKİ nin müteselsil sorumlu oldukları, birden çok kişinin birlikte zarara sebebiyet vermeleri halinde haklarında müteselsil sorumluğa ilişkin hükümler uygulanacağı, kendi payından fazlasını ödeyenin ise diğer müteselsil sorumlulara karşı kendi iş ilişkisi içerisinde dava hakkına sahip olduğu görülmüştür. Davalı İSKİ'nin, İBB bünyesinde faaliyet gösteren kuruluş olduğundan ve kazanın oluşumunda da İBB ile birlikte kusurlu bulunduğundan müteselsil sorumluluğu olduğu anlaşılmıştır. Sunulan raporda davalı İBB ve İSKİ' nin toplam zarardan sorumluluğunun 3.768,00 TL olduğu, davanın da bu rakam üzerinden açıldığı görülmekle, davacının açtığı davanın 3.768,00 TL olarak kabulüne karar vermek gerekmiş ve diğer davalı Pendik Belediyesinin ise olayda kusurunun bulunmadığından kazanın ana arterde olmasından dolayı buranın İBB' nin sorumluluğunda olduğundan davanın bu davalı yönünden reddedilmesine karar verilerek hüküm kurulmuştur.

Mahkememizce verilen karar davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilerek Yargıtay 17. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 23/03/2016 tarihli 2015/16488 Esas 2016/3669 Karar sayılı ilamı ile "...Davacı vekili, davacı şirket tarafından kasko sigortalı olan aracın seyir halinde iken önceden kazılarak açılan kanalın çökmesi ile oluşan çukura düşerek maddi hasarlı kaza yaptığını, araçta meydana gelen 4.187,00TL hasarın sigortalısına ödendiğini, kazada kusurun %90 oranında karşı tarafta olduğunu belirterek ödedikleri tazminatın kusuruna göre 3.768,00 TL nin davalılardan rücuen tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı Pendik Belediye vekili; kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, bu caddenin ana arter olup İBB nin sorumluluğu altında olduğunu, belediyenin olayda kusurlu olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Davalı Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili; Davanın İdari Yargının idare alanına girdiğini, ayrıca kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, İBB nin kazada bir kusurunun olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.

 

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, davacının, davalı Pendik Belediye Başkanlığı'na karşı açtığı davanın reddine, davacının, diğer davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne karşı açtığı davanın kısmen kabulü ile 3.768,88 TL tazminatın 17/02/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, trafik kazası nedeniyle ödenen tazminatın hizmet kusuru nedeniyle sorumlu belediyelerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.

Davaya konu olayda, araç trafiğine mahsus yolda gerekli düzenlemelerin yapılmamış olması nedeniyle kazanın meydana geldiği iddiası ile davalılar aleyhine husumet yöneltilmiştir.

Görev konusu, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden (re'sen) dikkate alınması zorunludur.

Belediyelerin de içerisinde bulunduğu kamu tüzel kişileri, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin, yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04.11.2015 tarih ve 2015/17-731,2015/2366 K. (ve 5 adet emsal dosya) sayılı kararı ile de; "davalının hizmet kusuruna dayalı zararın tazmini için açılan eldeki davanın bir tam yargı davası olması nedeniyle davada idari yargı mercileri görevli olduğundan yerel mahkemece dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır." denilmek suretiyle hizmet kusuruna dayanılarak açılan davalarda idari yargının görevli olduğu belirtilmiştir.

O halde mahkemece, hizmet kusuruna dayanılarak Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açılan bu davada adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle usulden reddine hükmedilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.

Ancak dosya kapsamına göre, davacılar tarafından aynı istemli davanın öncesinde idari yargıda açıldığı, İstanbul 8.İdare Mahkemesi'nin 2011/729 E 2012/1926 K. sayılı ilamı ile, Adli Yargı'nın görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19.maddesinde, "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik karan veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.(Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 - 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararma ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." şeklinde düzenlenmiştir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında mahkemece, somut durumda yeniden harç alınarak açılan davada, idari yargının görevli olduğu nazara alınarak 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi gereğince işlem yaparak Uyuşmazlık Mahkemesine başvurması ve sonucuna kadar davayı ertelemesi gerekirken yazılı olduğu şekilde verilen hükmün bozulması gerekmiştir..." şeklinde hüküm kurularak bozulmuştur.

Yargıtay bozma ilamı üzerine duruşma günü belirlenerek taraflar duruşmaya çağırılmış ve bozma ilamına uyulmuştur. Görülen davanın İdari Yargı görev alanına girdiği, İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 18/10/2012 tarihli 2011/729 Esas 2012/1926 Karar sayılı ilamında davanın adli yargı görev alanına girdiği gerekçesiyle görev yönünden reddine karar verilmesi üzerine mahkememizde açılan davada idari yargının görevli olduğu” davanın usulden reddine karar vermiş, taraflarca aleyhine yasa yoluna başvurulmayan kararın 13/06/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili son görevsizlik kararını veren mahkemeye dilekçeyle müracaat ederek dosyaların Mahkememize gönderilmesini talep etmiştir.

 

 

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 25.09.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı kurumların sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen kaza nedeniyle oluştuğu öne sürülen zararın kusurları oranında davalılardan rücuan tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafık kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek idare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “... Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kollan arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir...” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 01.11.2016 gün ve E:2016/301, K:2016/252 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 01.11.2016 gün ve E:2016/301, K:2016/252 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 25.09.2017 gününde, Üyelerden Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

Üye

Turgay Tuncay

VARLI

 

 

 

 

 

 

 

                                                                     KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz. 25.09.2017 

 

 

                                            Üye                                                      Üye

                           Süleyman Hilmi AYDIN                      Turgay Tuncay VARLI