Hukuk Bölümü         2007/245 E.  ,  2007/174 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : M.K.

Vekilleri         : Av. M.Ç., Av.E.K., Av. E.S., Av. A.

                          B., Av.S.T., Av.C.Ö.

Davalı            : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı(Bursa Bölge Müdürlüğü)     

Vekili             : Av.L.Ç.

O L A Y          : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bursa Bölge Müdürlüğü’nün 9.10.2006 gün ve 20480 sayılı işlemi ile, 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun’un 21. maddesi uyarınca davacı adına idari para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, para cezasına karşı adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

BURSA 5. SULH CEZA MAHKEMESİ; 28.12.2006 gün ve E:2006/425 Değ.iş. sayı ile, İtiraz edenin itiraz dilekçesi ile; davalı idarenin aleyhine verdiği 7.844.-YTL idari para cezasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği; tüm dosya kapsamına göre; 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesinin, Anayasa Mahkemesinin 1.3.2006 tarih ve 2005/108 Esas, 2006/35 Karar sayılı ilamı ile iptal edildiği, 6.12.006 tarihinde kabul edilen ve 19.12.2006 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 Sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 31.maddesi ile, 5326 Sayılı Kabahatler kanununun 3.maddesinde değişiklik yapıldığı ve "Diğer kanunlarda aksine hüküm olmadığı taktirde idari yaptırım kararlarına karşı Kabahatler Kanunundaki hükümlerin uygulanacağı" yönünde düzenlemenin getirildiği, bu durumda özel kanunlarında "idare mahkemesinin görevli olduğu" belirtilen davalara bakmaya idare mahkemesinin görevli olduğu, 4857 Sayılı İş Kanununun 108/2. maddesinde "...bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç (7) gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir" yönünde düzenlemenin bulunduğu, görevli mahkemenin Bursa İdari Mahkemesi olduğu ve Mahkemelerinin görevli olmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, karara itiraz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, idari para cezası verilmesine ilişkin söz konusu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 3. İDARE MAHKEMESİ; 6.3.2007 gün ve E:2007/236, K:2007/227 sayı ile davanın, çalışma izni olmayan yabancı uyruklu iki kişiyi işyerinde çalıştırdığından bahisle, 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun 21. maddesi uyarınca davacıya 7.844,00.-YTL idari para cezası verilmesine ilişkin 9.10.2006 günlü ve 20480 sayılı işlemin iptali istemiyle açıldığı; 31.3.2005   günlü   ve   25772   Mükerrer   sayılı   Resmi   Gazetede   yayımlanarak   1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3. maddesinde, bu Kanunun genel hükümlerinin   diğer   kanunlardaki   kabahatler hakkında  da  uygulanacağı   öngörülmüşken   anılan Kanunun 3. maddesinin 22.7.2006 günlü ve   26326 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan  1.3.2006 günlü ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmesi ve iptal kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmesi üzerine, anılan madde 19.2.2006 günlü ve 26381 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5560 sayılı Yasanın 31. maddesi ile   "Bu Kanunun;   a)  idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, b)  Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır." şeklinde değiştirilmiş bulunduğu; öte yandan, 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzni Hakkında Kanununun 21. maddesinin 3. fıkrasında, çalışma izni bulunmayan yabancıyı çalıştıran işveren veya işveren vekillerine her bir yabancı için iki milyar beşyüz milyon lira idari para cezası verileceği, aynı maddenin 5. fıkrasında ise bu Kanunda öngörülen idari para cezaları gerekçesi belirtilmek suretiyle; Bakanlık bölge müdürlüğünce ilgililere 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edileceği, idari para cezalarının tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde vergi daireleri veya mal müdürlüklerine ödeneceği, ilgililerin cezaya bu süre içinde  yetkili sulh ceza mahkemesi nezdinde itiraz edebileceğinin kurala bağlanmış bulunduğu; yukarıda anılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzni Hakkında Kanununun 21. maddesi uyarınca verilen idari para cezalarına ilişkin uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün Sulh Ceza Mahkemelerinin görev alanında kaldığı, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 5560 sayılı Yasayla değişik 3. maddesinin ise bu hükmü bertaraf edici bir niteliğinin bulunmadığı sonucuna varıldığı; olayda, Esentepe Mahallesi Sanayi Caddesi No:97/A Nilüfer Bursa adresinde bulanan davacıya ait Irmak Restaurant unvanlı işyerinde İş Müfettişi tarafından düzenlenen 21.9.2006 günlü ve 111 sayılı raporda çalışma izni olmayan Bulgaristan uyruklu Ayshe Redzheb Oğuz ve Tyurkhan Nihat Kadir isimli yabancıları çalıştırdığının belirtildiğinden bahisle dava konusu işlemle 4817 sayılı Yabancıların Çalışma izni Hakkında Kanununun 21. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 7.844,00.-YTL para cezası verildiği, söz konusu para cezasının iptali istemiyle 6.12.2006 tarihinde Bursa 5. Sulh Ceza Mahkemesinde açılan davanın adı geçen Mahkemenin 28.12.2006 günlü ve D. İş: 2006/425 sayılı kararıyla 4857 sayılı İş Kanununun 108/2. maddesinde para cezalarına karşı 7 gün içerisinde idare mahkemesine itiraz edileceğinin öngörüldüğü, 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 5560 sayılı Yasanın 31. maddesi ile değişik 3. maddesinde diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, idari yaptırım kararına karşı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddi üzerine 18.1.2007 tarihinde kayda giren dilekçe ile bakılmakta olan davanın açıldığı; bu durumda, davacıya 4817 sayılı Yabancıların Çalışma izni Hakkında Kanununun 21/3. maddesi uyarınca verilen idari para cezasından doğan uyuşmazlığın çözümlenmesi görevi aynı Yasanın 21/5. maddesi hükmü uyarınca Sulh Ceza Mahkemesine ait bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Erdoğan BUYURGAN, Habibe ÜNAL, Cem ERBÜK, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 1.10.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :   Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece, adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 4817 sayılı Kanun’un 21. maddesine göre verilen idari  para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

27.2.2003 tarih ve 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı, yabancıların Türkiye’deki çalışmalarını izne bağlamak ve bu yabancılara verilecek çalışma izinleri ile ilgili esasları belirlemektir” denilmiş; “Cezai hükümler” başlığını taşıyan 21. maddesinin 3. fıkrasında, çalışma izni bulunmayan yabancıyı çalıştıran işveren veya işveren vekillerine her bir yabancı için iki milyar beşyüz milyon lira idarî para cezası verileceği, 6. fıkrasında, bu Kanunda öngörülen idarî para cezalarının gerekçesi belirtilmek suretiyle Bakanlık bölge müdürlüğünce ilgililere 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edileceği, idarî para cezalarının tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde vergi daireleri veya mal müdürlüklerine ödeneceği, ilgililerin cezaya bu süre içinde yetkili sulh ceza mahkemesi nezdinde itiraz edebilecekleri, başvurunun, cezanın takip ve tahsilini durdurmayacağı belirtilmiştir.

4817 sayılı Yasa’nın 21. maddesinde yer alan düzenleme karşısında, para cezalarına karşı yapılacak itirazların görüm ve çözümünde adli yargı yerlerinin görevli olacağının kabulü gerekir.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, sözü edilen Kanunun diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu’nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması,  27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra,  5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi’nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir.

Son olarak, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde        " (1) Bu Kanunun;

          a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

          b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

          uygulanır" denilmiştir.         

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre,  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

            Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

            Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

            İncelenen uyuşmazlıkta, idari para cezasına ilişkin görevli mahkemeyi belirleyen yasa kuralının değiştirildiği ve yeni düzenlemenin 19.12.2006 tarihi itibariyle yürürlüğe girdiği;  görev kuralının geçmişe etkili olacağı yolundaki genel hukuk ilkesi söz konusudur. Kaldı ki  4817 sayılı Yasa’nın 21. maddesinin 6. fıkrasında, ilgililerin cezaya yetkili sulh ceza mahkemesi nezdinde itiraz edebilecekleri açıkça belirtildiğinden, verilen idari para cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ    : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nce verilen 28.12.2006 gün ve E:2006/425 D.İş sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.10.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.