T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 389

            KARAR NO : 2016 / 424

            KARAR TR   : 26.9.2016

ÖZET: Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının, davanın idareye karşı açılması gerektiğine ilişkin olması ve idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı mahiyetini taşımaması karşısında; 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen; “adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmelerine” ilişkin koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : C.B. Üniversitesi

Vekili              : Av.M. A.

Davalılar         : 1.M.E. (Adli Yargıda)

Vekili              :  Av.İ.Ç. 

                          2.Canik Belediye Başkanlığı (İdari Yargıda)

               

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı M.E.'ın Canik Belediyesi Başkan Yardımcısı olduğunu ve Samsun Büyükşehir Belediye Meclisinin 08/09/2014 günlü toplantısındaki konuşmasında ve toplantı çıkışında www.haber55.com sitesine bir takım açıklamalarda bulunduğunu, bu açıklamada davacı C.B. Üniversitesi hakkında gerçek dışı ve hakaret içerikli beyanlarda bulunduğunu, davalının bu beyanlarının ertesi gün tüm yerel gazetelerde ve pek çok internet sitesinde haber olarak yer aldığını, bu haberlerin üniversitelerinin zararını bir hayli artırdığını, davaya konu açıklama ile ilgili Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduklarını, davalının savcılık dosyasında verdiği ifadesinde iddiaları kabul ettiğini ve yine üniversiteleri aleyhine hakaret içerikli beyanlarına devam ettiğini, davalının belediye başkan yardımcısı olduğunu, söylediği sözlerin de basına yaptığı açıklamaların da toplumda güven uyandırdığını, yaptığı açıklamaların sade vatandaşa göre çok daha fazla etkili olacağını, tüm bu nedenlerle davacı C.B. Üniversitesini hedef alan ve üniversitelerinin itibarını ve saygınlığını zedeleyen kişilik haklarını ihlal eden davalının açıklamaları nedeniyle 20.000 TL manevi tazminatın haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 08/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemi ile adli yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 2.ASLIYE HUKUK MAHKEMESI: 02.06.2015 tarih ve 2015/55 Esas, 2015/243 Karar sayılı kararı ile; “…Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken, işledikleri kasıtlarından ve kusurlarından doğan tazminat davalarında kamu görevlileri aleyhine değil, ancak kamu idaresi aleyhine dava açılabilir. Bu gibi hallerde kamu görevlileri hakkında açılan davanın husumet sebebiyle reddi gerekir.

Bir hakkın yasaya uygun kullanılması halinde oluşan sonuçtan karşı yanın zararı ortaya çıksa bile manevi tazminata karar verilemez.

Kötüniyetle zararlandırma amacı taşımayan ve temelindeki olaylarda uydurma ve tertip bulunmayan işlemler manevi tazminatı gerektirmez.

Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurdan doğan tazminat davaları idare aleyhine açılabilir. Bu durum genel bir kuraldır.

Nitekim, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14/07/2011 tarih 2010/6309 E.- 2011/8319 K. ve 12/07/2011 tarih 2010/6339 E. -2011/6644 K. sayılı kararları da bu şekildedir.

Bu haliyle davalı tarafa husumet düşmez, husumet de dava şartıdır. Bu durum HMK'nun 114.maddesinin (d) fıkrasında belirtilmiştir.

Okul müdürünün öğrenciye tokat atması sonucu yaralanan öğrencinin bu olay nedeniyle uğramış olduğu manevi tazminata ilişkin davanın idari yargı yerinde görülmesi gerekir. Hukuk Genel Kurulunun 10/07/2013 tarih, 2013/4-4 esas ve 2013/1035 sayılı kararı bu şekildedir.

Görevden kolayca ayrılabilen ve görev dışında kalan kusurlu eylem ile kamu görevi arasındaki bağ kesilerek salt memurun ya da kamu görevlisinin kişisel kusuru ile karşı karşıya kalınmış olması gerekir. İşte bu gibi hallerde görev kusuru ile kişisel kusurun ayrımında kişisel kusurun alanı ve unsurlarının açık biçimde saptanması gerekir.

Bilindiği gibi görev kusuru daha çok kamu görevlisinin, görevinden ayrılmayan kişisel kusuru olarak kendini gösterir. Bu kişisel kusur, görev içinde ve dolayısıyla idarenin ajanına yüklediği ödev, yetki ve araçlarla işlenmektedir. Kişisel kusurlar ise, kamu görevlisinin eyleminde açıkça ve kolayca görevinden ayrılabilen tasarruf ve hatalar görülür. Bir başka ifade ile kişisel kusurda, idarenin nam ve hesabına hareket eden bir kamu görevlisinin idareye atıf ve izafe olunacak yerde, doğrudan doğruya kendi şahsına isnat olunan ve kişisel sorumluluğunu intaç eden hukuka aykırı eylem ve işlemleri belirgindir ve burada kamu görevlisi zarar doğurucu eylemini, kamusal görevin yerine getirilmesi saiki ile ancak salt kişisel kusuru ile işlemiştir. Gerek öğretilen, gerek yargısal kararlardan personelin kişisel eylem ve davranışları idare eylem ve işlem sayılmamış, kişisel kusura dayanan davaların inceleme yerinin Adli Yargı olduğu, hasırımın da kişinin kendisi olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca, memurun kasıtlı eylemi ile taksirli eylemi arasında kişisel kusurun varlığı noktasında bir farklılık bulunmamaktadır.

Bu ilke ve tespitlere göre, görülmekte olan davada davalı tarafın eyleminin şahsi kusur değil, hizmet kusuru olduğu sonucuna varılmıştır.

Hizmet kusuru ile şahsi kusurun ayrımında en hassas nokta, hizmet kusurunda da şahsi kasıt ya da ihmalin bulunuyor olabileceği durumudur. Şahsi kusur, idari ödev ve hizmetin tamamen dışındaki hallerden kaynaklanabilecek olan bir haldir. Hizmet kusurunun şahsi kusurdan net şekilde ayrılması gerekir. Davaya konu eylemin bir haliyle dolaylı bile olsa yürütülen hizmetle bağlantısının bulunması halinde hizmet kusuru olarak değerlendirilmesi gerekir. Kısacası somut olayda yürütülen hizmetten ayrılabilir şekilde kişisel kusurun bulunduğunun kabulüne imkan bulunmamaktadır.

Tüm bu nedenlerle davacı tarafın davasının HMK 114/d maddesi gereğince husumet eksikliği nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve kararına varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile davacı tarafın davasının husumet eksikliği nedeniyle reddine (HMK 114/d maddesi gereğince) karar vermiş, verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi: 16.11.2015 gün ve 2015/13071 Esas, 2015/13115 Karar sayılı kararı ile; hükmün onanmasına karar vermiş, Samsun 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen karar onama kararı üzerine 15.01.2016 tarihinde kesinleşmiş, karara bu şekilde şerh edilmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı taleplerle Canik Belediye Başkanlığı’na karşı idari yargıda dava açmıştır.

SAMSUN 1.İDARE MAHKEMESİ: 26.02.2016 gün ve 2016/191 Esas, 2016/203 Karar sayılı kararı ile: “…Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından, Canik Belediyesi Başkan Yardımcısı M.E.'ın Samsun Büyükşehir Belediye Meclisindeki 08.09.2014 tarihli toplantıda ve toplantı çıkışı www.haber55.com sitesine yaptığı açıklamalarda kurumlarının itibarının ve saygınlığının zedelendiği, kişilik haklarının ihlal edildiğinden bahisle uğranılan 20.000,00-TL zararın tazmini istemiyle Canik Belediyesi Başkan Yardımcısı M.E.'a karşı Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2015/55 esasına açılan davada, anılan Mahkemenin 02.06.2016 tarihli, E.2015/55, K.2015/243 sayılı kararıyla davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği, bu kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesince onanması üzerine bu sefer Canik Belediye Başkanlığı'na karşı bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işleminden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verilmiş, 129.maddesinde, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceği düzenlenmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13.maddesinde ise, kişilerin, kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı, bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açacakları kurala bağlanmıştır.

Belirtilen düzenlemelerle, ancak memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan ve kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan doğan tazminat davalarının, kamu görevlilerine karşı değil ilgili idareye karşı açılacağı düzenleme altına alınmıştır.

Öte yandan, idare hukukunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar idari yargının görev alanını oluşturmakta olup, idare hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak tesis edilen idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözümü, idari yargının görev alanına girmektedir.

Bu durumda, idari yargıda bir davanın açılabilmesi için meydana geldiği iddia edilen zararın idari işlem ve eylem sonucu oluşması gerektiği açık olup, Canik Belediyesi Başkan Yardımcısının Samsun Büyükşehir Belediye Meclisinde yaptığı açıklama ile bir internet haber sitesine yaptığı açıklamaların kamu hukukuna tabi bir hizmetin yürütülmesi ile ilgili olmadığı, dava konusu olayın hizmet kusuru kapsamında değil, kişisel kusur kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden, manevi zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın adli yargı yerlerince görülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Öte yandan; adli yargıda verilen karar sonrasında Mahkememize açılan bu davada, Mahkememizinde görevli olmadığı kanısına varıldığından 2247 sayılı Kanunun 15. maddesinde yer alan hüküm uyarınca taraflarca kararın kesinleşmesi sonrasında olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesinin istenebileceği de açıktır.” şeklindeki gerekçesi ile davanın, 2577 sayılı Kanunun 15.maddesinin (1-a) bendi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 01.04.2016, davalı vekiline 31.03.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, süresinde kanun yoluna başvurulmadığından kesinleşmiştir.

Davacı vekili, adli ve idari yargı yerleri arasında oluştuğunu iddia ettiği olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemi ile dosyanın Mahkememize gönderilmesini talep etmiş ve dosya bu şekilde Mahkememiz önüne gelmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.9.2016 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Anayasa’nın 158. Maddesinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili olduğu belirtilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. Maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir…”, 14. maddesinde,  “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” denilmiştir. Aynı Yasa’nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmektedir.

            Olayda, davanın, davacının Canik Belediyesi Başkan Yardımcısı M.E.’ın Samsun Belediye Meclisi’ndeki 08.09.2014 tarihli toplantıda ve toplantı çıkışında www.haber55.com sitesine yaptığı açıklamalarıyla C.B. Üniversitesi’nin itibarının ve saygınlığının zedelendiği, kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile uğramış olduğu manevi zararın tahsili amacıyla açıldığı anlaşılmaktadır.

Dosyalar üzerinde yapılan inceleme neticesinde; görev uyuşmazlığına konu Samsun 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 02.06.2015 gün ve 2015/55 Esas, 2015/243 Karar sayılı kararında davalı M.E.’a karşı açılan davanın, “HMK.nun 114/d maddesi gereğince husumetten reddine” karar verildiği ve verilen bu kararın  Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 16.11.2015 gün ve 2015/13071 Esas, 2015/13115 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği; bu kararın ardından açılan dava sonucu Samsun 1. İdare Mahkemesi’nin 26.02.2016  gün ve 2016/191 Esas, 2016/203 Karar sayılı kararında ise davalı Canik Belediye Başkanlığı’na karşı açılan davanın “2577 sayıl İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine” karar verildiği ve kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

 Görüldüğü üzere, Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı, davanın idareye karşı açılması gerektiğine ilişkin bulunduğu,  “yargı yolunu değiştiren ve idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmadığından”, adli ve idari yargı yerleri arasında, 2247 sayılı yasanın aradığı biçimde görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir. 

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 26.9.2016  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN