T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2021/430

KARAR NO  : 2021/473     

KARAR TR  : 20/09/2021

 

ÖZET: 2918 sayılı Kanun kapsamında tazminat istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacı     : C.A.

Vekili       : Av. E.K.

Davalı      : T.C. Ticaret Bakanlığı

Vekili       : Av. C.G.

 

I. DAVA KONUSU OLAY

1. Davacı vekili, müvekkilinin 24/02/2018 tarihinde yönetimindeki araçla seyir halindeyken Gürcistan plakalı başka bir araçla çarpışması sonrasında kusurun diğer araç sürücüsünde olmasına rağmen yabancı aracın ve sürücüsünün sigortasının olmaması nedeniyle yasal takibin yapılamadığı, böylelikle yabancı plakalı aracın geçerli sigortası bulunmamasına karşın yurda girişinin sağlanmasında davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 20.000 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden tazmini istemiyle idari yargıda dava açmıştır.

2. Davalı idare vekili süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde; uyuşmazlığın çözüm ve görümünde adli yargının görevli olduğu görüşüyle davanın görev yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

A. İdari Yargıda

3. Bursa 1. İdare Mahkemesi, 28/02/2019 tarihli ve E.2018/1325, K.2019/188 sayılı dosyada, "davanın görev yönünden reddine" karar vermiş, karar istinaf edilmiştir.

4. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesi 11/11/2019 tarih ve E.2019/1356, K.2019/118 sayı ile "istinaf başvurusunun kabulüne ve Bursa 1. İdare Mahkemesi, 28/02/2019 tarihli ve E.2018/1325, K.2019/188 sayılı kararının kaldırılmasına" karar vererek dosyayı mahalline iade etmiştir. Kararın gerekçesi özetle şöyledir:

"...uyuşmazlık davacıya ait araçta maddi zarara neden olduğu iddia edilen aracın, Gümrük Sınır Kapısından ülkeye girişi sırasında geçerli bir trafik sigortasının veya buna eşdeğer bir teminatın bulunup bulunmadığına ilişkin denetim görevinin ifasından kaynaklandığı, olayın bir yol kusurundan kaynaklı tazminat davası mahiyetinde olmadığı, böylelikle uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idare mahkemesinin görevli olduğu..."

5. Bursa 1. İdare Mahkemesi, 08/01/2020 tarihli ve E.2019/1114, K.2020/4 sayılı dosyada, "davanın ehliyet yönünden reddine" karar vermiş, karar istinaf edilmiştir.

6.İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdare Dava Dairesi 16/06/2020 tarih ve E.2020/444, K.2020/505 sayı ile "istinaf başvurusunun kabulüne ve Bursa 1. İdare Mahkemesi, 08/01/2020 tarihli ve E.2019/1114, K.2020/4 sayılı kararının kaldırılmasına" karar vererek dosyayı mahalline iade etmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Dava dosyasının incelenmesinden, davacının sürücüsü olduğu 61 HH... plakalı araç ile BE... plakalı yabancı aracın çarpışması sonucu oluştuğu ileri sürülen zararın tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı, davalı idare tarafından verilen savunma dilekçesinde, davanın görev yönünden reddinin talep edildiği, Bursa 1. İdare Mahkemesi Hakimliğinin 28.02.2019 tarih ve E:2018/1325, K:2019/188 sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, anılan karara davacı tarafından yapılan istinaf başvurusu sonucunda Dairemizin 11.11.2019 tarih ve E:2019/1356, K:2019/1188 sayılı kararı ile görevsizlik kararında hukuka uyarlık görülmeyerek kararın kaldırıldığı ve dava dosyasının yeniden yargılama yapılması maksadıyla Mahkemesine gönderildiği, Mahkemece, Dairemizin anılan kararı sonrası davalı idarenin görev itirazının reddine dair karar alınmaksızın bu kez davanın ehliyet yönünden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Buna göre; yukarıda yer verilen 2247 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca. Dairemizce verilen kaldırma-gönderme kararı sonrası davalı idarenin görev itirazı hakkında ayrıca bir karar verilmesi, bu kararın taraflara tebliğ edilmesi ve bu suretle taraflara görev uyuşmazlığı çıkarma hakkı tanınması gerekirken, bu husus gözardı edilerek davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin olarak verilen kararda usul hükümlerine uygunluk görülmemiştir..."

7. Bursa 1. İdare Mahkemesi, E.2020/660 sayılı dosyada, 16/09/2020 tarihli görevlilik kararıyla, kaldırma kararı doğrultusunda hareket ederek “davalının görev itirazının reddine” karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"Anayasanın 125. maddesinde, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiş. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, görüm ve çözümü idari yargının görev alanına giren idari dava türleri arasında gösterilmiştir.

Bir idari işlem ya da eylemin varlığı ise, kamu hizmeti yürütümü amacıyla, kamu gücü kullanılarak bir kamu idaresi tarafından yapılmış bir faaliyetin bulunmasına bağlıdır.

Dosyanın incelenmesinden; davacının sürücüsü olduğu 61 HH... plakalı aracın Giresun İli sınırları içerisinde Gürcistan uyruklu J.K.yönetimindeki BE... plakalı araç ile çarpıştığı, sürücüsü olduğu 61 HH... plakalı araçta meydana gelen 20.000,00.-TL maddi hasarın kendisi tarafından karşılandığı, kazada kusurlu olan yabancı plakalı aracın yeşil kartının bulunmadığı, zararın giderilmesi için idareye yapılan başvuruya olumsuz yanıt verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacı tarafından, kazaya karışan aracın olay tarihi itibariyle yeşil kartı bulunmadığı için kaza sonrasında aracında oluşan zararın ülkeye girişi sırasında geçerli bir trafik sigortasının veya buna eşdeğer bir teminatın bulunup bulunmadığını kontrol etmekle yükümlü olan idarenin görevini tam olarak yapmamasının sebep olduğu ve olayda denetim görevinin tam olarak yerine getirmeyen idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddia edilmektedir.

Bu durumda; uyuşmazlık davacıya ait araçta maddi zarara neden olduğu iddia edilen aracın. Gümrük Sınır Kapısından ülkeye girişi sırasında geçerli bir trafik sigortasının veya buna eşdeğer bir teminatın bulunup bulunmadığına ilişkin denetim görevinin ifasından kaynaklandığı, olayın bir yol kusurundan kaynaklı tazminat davası mahiyetinde olmadığı, böylelikle uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idare mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varılmakla, konunun 2918 sayılı kanundan kaynaklanan bir sorumluluk kapsamındaki tazminat davası olduğundan uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır."

8. Davalı vekili tarafından, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyası ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

B. Olumlu Görev Uyuşmazlığı Çıkarılmasına İlişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Talebi

9. Yargıtay C. Başsavcısı, "somut olaya ilişkin davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği" görüşüyle, 2247 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karar vererek dosyayı Uyuşmazlık Mahkemesine göndermiştir. Olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ilişkin talebin ilgili kısmı şu şekildedir:

"...Bilindiği gibi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanun'un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanun'un trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanun'un karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

2918 sayılı Kanun'un 85. maddesinin birinci fıkrasında, "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar." hükmüne, beşinci fıkrasında ise "İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun'un 106. maddesinde ise "Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır." hükmü getirilmiştir.

Öte yandan, 2918 sayılı Kanun'un 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde, “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafık kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. / Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.’’'’ hükmü bulunmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 02/03/2015 tarihli ve E.2014/834 ve K.2015/79 sayılı, 02/02/2015 tarihli ve E.-K.2015/1-43 sayılı, 15/02/2016 tarihli ve E.-K.2016/29-65 sayılı kararlarında da "2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararları ve konuya ilişkin Uyuşmazlık Mahkemesi kararları göz önünde bulundurulduğunda, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, olayda; davacının yaralanmasına sebep olan kazanın karayolundaki eksikliklerden (tek yön, azami hız tabelası ile girilmez işaretinin bulunmamasından ve yaya geçişini düzenleyen işaret, ışık ve levhaların bulunmamasından) kaynaklandığı ve bu durumun trafik güvenliği ve denetimi kapsamında bulunduğu" denilmek suretiyle bu tür davaların çözümünde adli yargının görevli olduğu vurgulanmıştır..."

10. Benzer dosyalardaki görüşü bilindiğinden, ayrıca Danıştay Başsavcısının görüşü alınmamıştır.

III. İLGİLİ HUKUK

A. Mevzuat

11. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanun'un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanun'un trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanun'un karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

12. Öte yandan 2918 sayılı Kanun'un 19/01/2011 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

13. Aynı Kanun'un "mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu" başlıklı 91.maddesinin 1.fıkrası şöyledir:

"Yabancı plakalı taşıtların Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslara göre Türkiye'de geçerli sigortaları yoksa bunlar için zorunlu mali sorumluluk sigortası Türkiye sınırlarına girişleri sırasında yapılır."

14. Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir.

B. Yargı Kararları

15. 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, 26/12/2013 tarihli ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararında şu gerekçe ile anılan kuralı Anayasa'ya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir:

“… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

A. İlk İnceleme

16. Uyuşmazlık Mahkemesinin Celal Mümtaz AKINCI’nın başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 20/09/2021 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekilinin, anılan Kanun'un 10/2. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay C. Başsavcısınca, 10. maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliğiyle karar verildi.

B. Esasın İncelenmesi

17. Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ'nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

18. Dava, davacının aracıyla geçirdiği trafik kazasının tarafı olan yabancı plakalı aracın geçerli sigortası bulunmamasına karşın idarece yurda girişinin sağlanması sebebiyle zarar tahsilatının yapılamadığı iddiası ve tazminat istemiyle açılmıştır.

19. Anayasa Mahkemesinin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, kanun koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca, başta Uyuşmazlık Mahkemesi olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

20. 2918 sayılı Kanun'un yukarıda yer verilen 91. ve 110. maddeleri ile Anayasa Mahkemesinin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen düzenlemelerin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanun'un, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, Kanun'dan doğan sorumluluk davalarının, adli yargıda görüleceği ilkesi gereği, meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

21. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca yapılan başvurunun kabulü ile davalı vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Bursa 1. İdare Mahkemesinin 16/09/2020 tarihli ve E.2020/660 sayılı görevlilik kararının kaldırılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,

B. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Bursa 1. İdare Mahkemesinin 16/09/2020 tarihli ve E.2020/660 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

20/09/2021 tarihinde, Üyeler Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Celal Mümtaz

AKINCI

Üye

Şükrü

BOZER

Üye

Mehmet

AKSU

Üye

Birol

SONER

 

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN

 

 

KARŞI OY

 

İdari yargı yerince verilen görevlilik kararı nedeniyle oluşan olumlu görev uyuşmazlığı üzerine sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda “Uyuşmazlığın çözümünün 2918 sayılı Kanun'un 110. maddesi gereğince adli yargının görev alanında bulunduğu” gerekçesiyle adli yargının görevli olduğuna karar verilmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesine 6099 sayılı Kanun'la eklenen 1. fıkra ile "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır." hükmü getirilmiştir.

Eldeki uyuşmazlık ise anılan Kanun hükmü kapsamında kalmamaktadır. Zira, 2918 sayılı Kanun'un 85. maddesinde açıkça belirtildiği üzere kanun motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlar nedeniyle araç işleteninin hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir. Oysa ki somut uyuşmazlıkta davacı, gerçekleşen trafik kazasında olayın diğer tarafı yabancı aracın sınır kapısında sigorta yapılmaksızın yurda girişine izin verildiği gerekçesiyle uğradığı zararda davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğunu ileri sürmektedir.

Anayasa'nın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmıştır.

İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar İdare Hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

Davalı kamu tüzel kişiliği olup; kural olarak, işlem ve eylemleri idari nitelik taşır. Somut olayda, bu davalının kanun ile kendilerine verilmiş bulunan görevleri gereği gibi yerine getirmedikleri ileri sürülmüştür. Görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğindedir. İdare’nin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir.

Yabancı aracın zorunlu sigortası yapılmadan idare tarafından yurda girişine izin verilmesine ilişkin olarak gerçekleştirilen işlem idari nitelikte olup, gereği gibi yapılıp yapılmadığı hususunun idari yargı yerinin denetimine tabi bulunmasına göre 2577 sayılı İ.Y.U.K 2/1-b maddesinde sayılan dava çeşitlerinden olan eldeki tam yargı davasında uyuşmazlığın çözümünde idari yargı görevlidir.

Bu gerekçelerle uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 20/09/2021

 

 

 

                  Üye                                    Üye                                   Üye   

              Aydemir                             Nurdane                             Ahmet

                                  TUNÇ                               TOPUZ                           ARSLAN