T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2024/255 KARAR NO : 2024/443 KARAR TR : 07/10/2024 |
ÖZET:Rehin sözleşmesine konu olan ve rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapılan aracın, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na muhalefet suçundan el konularak idarece satılması üzerine, 2004 sayılı Kanun'un 120/2. maddesindeki yetkiye dayanılarak aracın satışından elde edilen bedelin icra dosyasına ödenmediğinden bahisle, uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : ... Bankası Anonim Şirketi (A.Ş.)
Vekili : Av. M.Ş.G
Davalı : Ticaret Bakanlığı Antakya Gümrük Müdürlüğü
I. DAVA KONUSU OLAY
1. Davacı vekili, müvekkili banka ile T.Ö arasında yapılan 07/04/2014 tarihli taşıt rehin sözleşmesine dayanılarak 80 GH ... plaka sayılı araç hakkında Adana 9. İcra Müdürlüğünün E.2014/12830 sayılı dosyasında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını, 29/07/2014 tarihinde söz konusu araca Hassa ilçesinde bulunan Girne Mah. Bintaş Kavşağında seyir halinde iken, çekicinin şoför kabininde gizlenmiş olan zula niteliğindeki depoda 1000 litre kaçak motorin ele geçirilmesi üzerine 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na muhalefet suçundan el konularak muhafaza altına alındığını, yapılan yargılamada Hassa Asliye Ceza Mahkemesinin 26/06/2015 tarihli E.2014/1416, K.2015/864 sayılı ilamı ile "Suçta kullanılan 80 GH ... plaka sayılı aracın 5237 sayılı TCK' nın 54/3. Maddesi gereğince müsaderesine takdiren yer olmadığına, ruhsat sahibine iadesine, üzerindeki tedbirin karar kesinleşene kadar devamına " karar verilmesine rağmen aracın İskenderun Tasfiye İşletme Müdürlüğü tarafından 16/03/2016 tarihinde e-ihale yolu ile 70.000 TL'ye satıldığını, Hassa Asliye Ceza Mahkemesinin 02/09/2021 tarih ve E.2020/344, K.2021/738 sayılı ilamı ile "...Suçta kullanılan 80 GH ... plaka sayılı aracın...... 5237 sayılı TCK' nın 54/3. Maddesi gereğince müsaderesineYER OLMADIĞINA, ruhsat sahibine iadesine, üzerindeki şerhin hükümle beraber KALDIRILMASINA" karar verildiğini,davalı idareye ihale bedelinin tamamının ödenmesine ilişkin yapılan başvurunun sonuçsuz kaldığını, satış bedelinin faizi ile birlikte iade edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, icra dosyası kapsamında İcra ve İflas Kanunu'nun 120/2 maddesine istinaden alınan yetkiye dayanılarak satış bedelinin icra dosyasına ödenmesi ile satıştan kaynaklanan zarar ve ziyanın giderilmesi amacıyla şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ
A. İdari Yargıda
2. Hatay 2. İdare Mahkemesi 17/12/2021 tarih ve E.2021/1542, K.2021/1216 sayılı kararı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-a hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 23/11/2022 tarih ve E.2022/904, K.2022/2511 sayılı kararı ile istinaf isteminin reddine, kesin olarak karar vermiş ve bu karar kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Bakılan davada, davacı şirket lehine rehinli olan ve mülkiyeti dava dışı üçüncü kişiye ait olan 80 GH ... plaka sayılı araç hakkında adli yargı mercince müsadere kararının kaldırılması ve ruhsat sahibine iadesine karar verilmesine rağmen İskenderun Tasfiye İşletme Müdürlüğü'nce aracın satılması üzerine, davacı şirket tarafından anılan araç hakkında Adana 9. İcra Müdürlüğü'nün 2014/12830 esas sayılı dosya ile rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığından bahisle İcra ve İflas Kanunu'nun 120. maddesinin 2. fıkrası uyarınca satış bedelinin icra dosyasına ödenmesi ve satış sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık 1.000,00-TL maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesinin istenildiği görülmekte olup, esas itibariyle gelişim süreci yukarıda özetlenen uyuşmazlığın, adli yargı merci tarafından verilen kararın uygulanmasına yönelik olduğu ve bu kapsamda müsadereye yer olmadığına yönelik verilen kararının kesinleşip kesinleşmediği, rehinli alacağın ihale yoluyla satış süreci ve rüçhanlı alacaklarda öncelik sıralaması gibi hususların irdelenmesi gerektiği anlaşıldığından, söz konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünün, Türk Ceza Kanunu ile İcra ve İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde adli yargının görev alanında kaldığı sonucuna varılmıştır..."
3. Davacı vekili, aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.
B. Adli Yargıda
4. Hatay 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 25/01/2024 tarih ve E.2023/12, K2024/18 sayılı kararı ile, davaya bakma görevinin idare mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b bendinde düzenlenen yargı yolunun caiz olması dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...Somut olayda davacının üzerinde rehin hakkı bulunan araçta zula niteliğindeki depoda kaçak motorin ele geçirilmesi üzerine 5607 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan ötürü araca el konulduktan sonra yapılan yargılama neticesinde aracın ruhsat sahibine iadesine karar verildiği, mahkemece verilen karara rağmen aracın idarece e ihale yoluyla satıldığı, davacı tarafından ihaleden önce el konulan araç hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı ve satış talep edildiği, idarece yapılan satışın mülkiyet hakkı üzerinde bulunan ayni hakkının ihlali niteliğinde olduğu ve tüm bu nedenlerle zarara uğradığı ve zararının meydana gelmesinde davalı İdare'nin de kusurlu olduğu ileri sürülerek tazminatistemiylesöz konusu davanın açıldığı nazara alındığında; kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan davalı idarenin, kamu hizmetini yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütüp yürütmediğinin, dolayısıyla hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Davalı, kamu tüzel kişiliği olup; işlem ve eylemleri kural olarak idari nitelik taşır. Somut olayda, davalı idarenin mevzuatla kendisine verilmiş bulunan görevleri gereği gibi yerine getirmediği ileri sürülmüştür. El konulan aracın idare tarafından ruhsat sahibine iade edilme/iade edilmemesi veya e ihale yoluyla satışı idari nitelikte olup, hiç yapılmaması, geç yapılması ya da gereği gibi yapılıp yapılmadığı hususunun idari yargı yerinin denetimine tabi bulunmasına göre, görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi de hizmet kusuru niteliğindedir. İdarenin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı, 2577 sayılı Kanun’un 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Bu durumda, davalı idarenin hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin hukuki sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesi uyarınca idari yargı yerinde görülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. (aynı yönde Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 16/09/2022 tarihli, 2022/127 Esas ve 2022/441 Karar sayılı kararı, Danıştay 10. Dairesi'nin 02/07/2020 tarihli, 2020/91 Esas ve 2020/2605 Karar sayılı ilamı, Danıştay 10. Dairesi' nin 22/01/2019 tarihli, 2014/1455 Esas ve 2019/790 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi' nin 2012/14126 Esas ve 2013/12250 Karar sayılı ilamı)
Davacı tarafça daha önceden aynı taleple Hatay 2. İdare Mahkemesi'nin 2021/1542 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı, idare mahkemesince davanın adli yargı merciilerinde görülmesine karar verildiği ve söz konusu kararın Adana Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi'nin 2022/904 Esas ve 2022/2511 Karar sayılı ilamı ile kesinleştiği görülmekle mahkememiz kararı istinaf edilmeksizin ya da istinaf incelemesinden geçerek kesinleştiğinde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemeleri Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19/1-2 maddeleri uyarınca resen uyuşmazlık mahkemesine başvurulmasına ve uyuşmazlık mahkemesi kararı sonrası gerekli iş ve işlemlerin mahkememizce değerlendirilmesine…"
5. Hatay 5. Asliye Hukuk Mahkemesince 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.
III. İLGİLİ HUKUK
6. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "I. Takibin Muhtelif Tarzları" üst başlığı altında "Para borcu ve teminat için takip" başlıklı 42. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yoliyle veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflas suretiyle cereyan eder."
7. 2004 sayılı Kanun'un "2 – Alacaklar ve üçüncü şahıs elinde haczedilen mallar hakkında" başlıklı 89. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(Değişik: 18/2/1965-538/49 md.)
Hamiline ait olmıyan veya cirosu kabil bir senetle müstenit bulunmıyan alacak veya sair bir talep hakkı veya borçlunun üçüncü şahıs elindeki taşınır bir malı haczedilirse icra memuru; borçlu olan hakiki veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödiyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir (Haciz ihbarnamesi). Bu haciz ihbarnamesinde, ayrıca 2, 3 ve 4 üncü fıkra hükümleri de üçüncü şahsa bildirilir.
..."
8. 2004 sayılı Kanun'un "Ödeme yerine alacakların devri" başlıklı 120. maddesi şöyledir:
"Hacze iştirak eden bütün alacaklılar muvafakat ederlerse borçlunun borsada ve piyasada fiyatı olmıyan alacakları, ödeme yerine geçmek üzere itibari kıymetleriyle kendilerine veya hesaplarına olarak içlerinden birine devredilir. Bu halde alacaklılar, alacakları nispetinde borçlunun haklarına halef olurlar.
Aynı suretle hacze iştirak edenlerin hepsi veya içlerinden birisi borçlunun üçüncü bir şahıstaki alacağının tahsilini veya böyle bir şahsa karşı haiz olduğu dava hakkının kullanılmasını, masraf kendilerine ait olmak ve fakat haklarına halel gelmemek şartiyle üzerlerine alabilirler.
Bu suretle elde edilecek para ilk önce üzerlerine alanların alacak ve masraflarının ödenmesine karşılık tutulur."
9. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun "Kaçak eşya naklinde kullanılan taşıta elkoyma" başlıklı 10. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Kanunda tanımlanan suçların işlenmesinde kullanılan taşıtlara, Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre elkonulur.
(2) 13 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına girmesi, Türkiye’de sicile kayıtlı olmaması ya da soruşturma ve kovuşturma devam ederken, kaçakçılık suçunun işlenmesinde tekrar kullanılması halinde, elkonulan taşıt, elkoyma kararı veren mercilerce alıkonulur. Sahibinin taşıtın değeri kadar teminatı alıkoyma tarihinden itibaren otuz gün içinde gümrük idaresine teslim etmesi halinde, taşıt sahibine iade edilir. Aksi takdirde, tasfiye idaresi tarafından soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin derhal tasfiye olunur. (Mülga dördüncü cümle:4/11/2021-7341/13 md.) (…)
(3) (Ek:4/11/2021-7341/13 md.) Kaçak eşya naklinde kullanıldığı şüphesiyle fiilen gümrük idaresine veya yediemine teslim edilmiş ve hakkında elkoyma kararı bulunmakla birlikte ikinci fıkra uyarınca alıkonulmayan taşıtlar, gümrük idaresince yapılacak tebligattan itibaren doksan gün içinde muhafaza ve diğer masraflar karşılanmak suretiyle sahibi tarafından teslim alınmaması halinde, tasfiye idaresi tarafından soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin derhal tasfiye olunur.
(4) (Ek:4/11/2021-7341/13 md.) Tasfiyenin satış suretiyle gerçekleşmesi halinde, satıştan elde edilen gelirden taşıtın muhafaza edilmesi ve satışı için gerekli olan bütün masraflar karşılandıktan sonra kalan miktar, kovuşturma sonucuna göre işlem yapılmak üzere emanet hesabına alınır.
(5) İkinci fıkra hükmünün uygulanmasındaki değerden, kara taşıtlarında kasko değeri; deniz taşıtlarında, tekne ve makine sigortasına esas teşkil eden değer; sigortasız taşıtlar ile hava ve demiryolu taşıtlarında ise piyasa değeri anlaşılır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
A. İlk İnceleme
10. Uyuşmazlık Mahkemesinin Kenan YAŞAR'ın Başkanlığında, Üyeler Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Seyfi HAN, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan 07/10/2024 tarihli toplantısında; dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
11. 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.
12. 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. / (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.
13. Kanun koyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.
14. Olayda, adli yargı yerince, görevsizlik kararı yanında, idari yargı ile mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı söz konusu olduğundan bahisle, görevli yargı yolunun belirlenmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine de karar verildiği; ancak bunun ara kararı ile değil, dosyanın kapatılıp karar numarası alınmak suretiyle yapıldığı görülmüştür.
15. Bu haliyle, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karar 2247 sayılı Kanun’da öngörülen yönteme uymamaktadır.
16. Ancak, idari ve adli yargı yerleri arasındaolumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun olacağından ve adli yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren mahkemece ekinde idari yargı dosyasının UYAP kayıtlarının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği, idari yargı kararının kesinleşme durumunun mahkemesinden sorulduğu, sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık dabulunmadığı anlaşıldığından, idari ve adli yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
B. Esasın İncelenmesi
17. Raportör-Savcı Dr. Berrak YILMAZ'ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:
18. Dava, rehin sözleşmesi bulunan ve rehnin paraya çevrilmesi suretiyle icra takibine konu aracın Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na muhalefet suçundan el konularak satılması üzerine elde edilen bedelin icra dosyasına ödenmesi ile satıştan kaynaklanan zarar ve ziyanın giderilmesi amacıyla rehin alacaklısı tarafından uğranılan maddi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
19. Dava dosyanın incelenmesinden, davacı banka ile T.Ö arasında 07/04/2014 tarihli taşıt rehin sözleşmesi yapıldığı, davacının buna dayanarak 80 GH ... plaka sayılı araç hakkında Adana 9. İcra Müdürülüğünün E.2014/12830 sayılı dosyasında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlattığı, rehin konusu aracın deposunda kaçak motorin ele geçirilmesi üzerine, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na muhalefet suçundan el konularak muhafaza altına alındığı, Hassa Asliye Ceza Mahkemesi'nin 02/09/2021 tarih ve E.2020/344, K.2021/738 sayılı ilamında "Suçta kullanılan 80 GH ... plaka sayılı aracın müsaderesi işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağından ve malen sorumlunun uzunca süre aracı üzerindeki hukuki tasarruf hakkından mahrum kalacağı, aksi durumun ise AİHS ek 1 protokolün 1. maddesi ve Anayasa'nın 35. maddesiyle güvence altına alınan mülkiyet hakkına haksız müdahale oluşturacağı bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığından 5237 sayılı TCK'nın 54/3. Maddesi uyarınca müsaderesine YER OLMADIĞINA, araçtaki zulanın sökülerek sahibine İADESİNE, araç üstündeki şerhin hükümle beraber KALDIRILMASINA" karar verildiği, kararın temyiz edildiği ve henüz kesinleşmediği, davalı idare tarafından söz konusu aracın 16/03/2016 tarihinde e ihale yolu ile 70.000 TL'ye satıldığı, davacı bankanın davalı idareye yaptığı ihale bedelinin ödenmesi talebinin sonuçsuz kalması üzerine İcra ve İflas Kanunu'nun 120/2 maddesine istinaden alınan yetkiye dayanılarak satış bedelinin icra dosyasına ödenmesi ile satıştan kaynaklanan zarar ve ziyanın giderilmesi amacıyla tazminat davası açtığı anlaşılmıştır.
20. Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, üçüncü kişilerdeki alacak haczini düzenleyen 2004 sayılı Kanun'un 120/2 maddesine göre icra müdürlüğünden yetki alan alacaklı, takip borçlusunun üçüncü kişideki alacağının tahsilini ya da üçüncü kişiye karşı haiz olduğu dava hakkının kullanılmasını üzerine alabilmektedir. Dava konusu olaydarehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatan davacının, 2004 sayılı Kanun'un 120/2. maddesine istinaden yetkisine dayanarak elkonulan aracın idarece satılmasından elde edilen bedelin icra dosyasına ödenmesi ile satıştandoğan zararın giderilmesini talep ettiği dikkate alındığında takip hukukuna özgü davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiği açıktır.
21. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; Hatay 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun reddi ile mahkemece verilen 25/01/2024 tarih ve E.2023/12, K2024/18 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Davanın çözümünde ADLİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,
B. Hatay 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN REDDİ ile mahkemece verilen 25/01/2024 tarih ve E.2023/12, K2024/18 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,
07/10/2024 tarihinde,OY BİRLİĞİYLE İLE KESİN OLARAK karar verildi. |
Başkan Vekili Üye Üye Üye
Kenan Doğan Eyüp Seyfi
YAŞAR AĞIRMAN SARICALAR HAN
Üye Üye Üye
Ahmet Mahmut Bilal
ARSLAN BALLI ÇALIŞKAN