Hukuk Bölümü         2011/95 E.  ,  2012/3 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

          Davacı            : M.C.

            Vekili              : Av. B.E.

            Davalılar         :1)  Maliye Hazinesine izafeten İzmir Defterdarlığı

            Vekili              : Av. B.A.

                                     2) Orman Genel Müdürlüğüne izafeten İl Orman Çevre Müdürlüğü

            Vekili              : Av. Ş.K.       

            O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin İzmir İli, Narlıdere İlçesi, Yeniköy–Yonca Mevkiinde tapu kütüğünde 137 ada ve 42 parsel numarasıyla kayıtlı bulunan18.500 m² alana sahip taşınmazı satın aldığını, taşınmazın devlet alanında kaldığından bahisle Orman Genel Müdürlüğü tarafından tapu iptali ve tescil davası açıldığını, İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1.6.2004 gün ve E:2003/883, K:2004/251 sayı ile, tapu kaydının iptaline ve bu yerin orman vasfıyla davacı Hazine adına tapuya tesciline, davalının bu taşınmaza müdahalesinin men’ine karar verdiğini; İdarenin yerin orman tahdidinde kaldığına ilişkin sicile derhal şerh verdirme ve beklemeden de tapu iptali ve tescil davası açma yükümlülüğü varken, tapu iptali ve tescil davasının açıldığı 2003 tarihine kadar, 1949 yılında yapılan ilk orman sınırlaması tarihi üzerinden yaklaşık 54 yıl, 1951 yılında yapılan kadastro tesbiti üzerinden yaklaşık 52 yıl ve müvekkilinin iktisap tarihi olan 1996 tarihi üzerinden de 7 yıl geçtiği halde idarece müvekkilinin tapuyu iktisabından önceki dönemde sicile yerin orman tahdidinde kaldığına ilişkin gerekli şerh verdirilmediği gibi tapu iptal davası da açılmadığını, tapu sicilinin tutulmasından devletin kusursuz sorumluluğu bulunduğunu, idarece, bu yasal işlem ve önlemlerin zamanında yerine getirilmemesi sonucunda tapunun aleniyetine güvenerek iyiniyetle iktisapta bulunan müvekkilinin ağır zarara uğradığını, kusur ve iradesi dışında taşınmazının mülkiyetini kaybettiğini ve Devletin uğranılan zararı ödemekle yükümlü olduğunu öne sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 700.000,00 TL nin tapu iptali tarihinden başlayacak yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi: 2.10.2007 gün ve E:2006/330, K:2007/379 sayı ile, Taşınmazın orman tahdit sınırları içerisinde olduğu ve orman vasfı ile hazine adına tescil edildiği konularında itilaf olmadığı, ne var ki 1949 yılında yürürlükte olan 3116 sayılı Yasa ve buna bağlı 6831 sayılı Yasada tahdit sınırları içinde kalan taşınmazlar için tebligat yapılması veya tapu kütüğüne şerh verilmesine dair bir zorunluluk bulunmadığı, bu nedenle parselin o tarihteki malikinin bundan bilgisinin olmasının mümkün olduğu, diğer taraftan davacı tarafından satın alınan bu yerin;

a) İstihkam Okulunun eğitim alanı sınırlarında kaldığı,

b) İkinci derecede askeri yasak bölge içerisinde bulunduğu,

c) Fili durumu itibariyle orman ile iç içe olup bilirkişi raporunda açıkça belirtildiği üzere tarıma müsait olmayıp taşınmazın baştan beri kısıtlı olduğu, şimdi bu durumda olan bir taşımazı davacı satın almış olduğuna göre bunun sonuçlarına da katlanması gerekeceği esasen yukarıda da açıklandığı üzere orman sınırları içinde kalan taşınmazlarda bu şerhin bulunacağına dair bir mecburiyet bulunmadığına göre davanın reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, bu karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18.11.2008 gün ve E:2008/1102, K:2008/14231 sayılı kararı ile davada Hazine, devlete ait taşınmazların kadastro tespiti çalışmalarını takip etmemiş, askı ilanı sonrasında itirazlarını yapmayarak hatalı tescilin oluşmasına ve bunun sonucunda sicile güvenerek taşınmazı satın alan davacının yanılmasına neden olmuş, şu durumda, Hazine'nin yasalar uyarınca kendisine verilen bu görevlerini yapmaması sonucu doğan zarar, ihmali nitelikteki idari eylemden doğmuş olup, bu tür idari eylemlerden kaynaklanan tazminat davalarının görüleceği yerin idari yargı yerleri olduğu, Mahkemece, yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken davanın esastan reddedilmiş olmasının bozmayı gerektirdiği gerekçesiyle karar bozulmuş ve aynı Dairenin 2.4.2009 gün ve E:2009/3079, K:2009/4834 sayılı kararı ile de karar düzeltme istemi reddedilmiştir.

İZMİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 16.7.2009 gün ve E:2009/196, K:2009/235 sayı ile, davacının davayı tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan devletin ve özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen Medeni Yasanın 1007. maddesine dayandırdığı, bu maddeye göre hazinenin sorumlu tutulabilmesi için zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmış olması gerektiği, bozma ilamında da belirtildiği üzere dava konusu zarara neden olan hatalı tespitin kadastro çalışması sırasında oluştuğu, taşınmazın orman niteliğinde olmasına rağmen üçüncü kişi adına tespit gördüğü, Hazinenin devlete ait taşınmazların kadastro tespit çalışmalarını takip etmediği, askı ilanı sonrasında itirazlarını yapmayarak hatalı tescilin oluşmasına yardımcı olduğu, bu durumda bu davaya bakmaya İdare Mahkemelerinin görevli bulunduğu, gerekçesiyle bu davaya bakmaya idari yargı mahkemelerinin görevli bulunduğundan mahkemelerinin görevsizliğine, bu nedenlere göre dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı bu kez 2.775.000 TL zararın kararın kesinleşme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 İzmir 1. İdare Mahkemesi: 3.2.2010 gün ve E:2009/1719, K:2010/92 sayı ile, davacının satın almasından çok önce orman sınırları içinde belirlendiği halde özel mülkiyete konu edilmiş taşınmazın bu niteliğine ilişkin sınırlamaların zamanında tapuya şerh edilmemesi yada önceki maliklere yönelik olarak tapu iptali davası açılmaması gibi işlemlerin davacıya tebliği olanağı bulunmadığı açık olmakla birlikte, davacının zararı doğuran bu işlemleri en geç tüm hukuksal sonuçları ile birlikte aleyhine açılan "tapu iptali ve tescil" davasında verilen kararın kesinleştiği 13.10.2004 günü öğrendiği, giderek bu işlemlerin sonucunda anılan Mahkeme kararının infazı niteliğinde taşınmazın tapuda hazine adına tescil edildiği 8.5.2006 günü davacının maddi zararının her bakımdan ortaya çıktığı, bu aşamada zararı doğuran işlemlerin "icrai sonuçlarının" da tamamlandığı 8.5.2006 gününü izleyen 60 gün içinde dava açılması, yada bu süre içinde idareye başvurulması durumunda en geç 120 gün içinde dava açılması gerekirken, davalı idareye başvuru yapılmadığı da görüldüğünden; 8.5.2006 günü izleyen 60 günlük dava açma süresi geçirilerek ilk kez İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 21.8.2006 günü açılan davanın süreaşımı nedeniyle reddi gerektiği gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiş, bu karar Danıştay 8. Dairesinin 27.9.2010 gün ve E:2010/3793, K:2010/4752 sayılı kararı ile davalı idarelerce, devlete ait taşınmazların kadastro tespit çalışmaları takip edilmeyerek, askı süresi sonunda itirazda bulunulmayarak hatalı tescil kaydının oluşmasına ve bunun sonucunda sicile güvenerek taşınmazı satın alan davacının yanılmasına ve zarara uğramasına sebep olunduğu, ancak 4271 sayılı Yasanın 1007. maddesi ile tapu sicilinin tutulması, kütüklerde düzeltme yapılması ile ilgili işlerin denetiminin adli yargının görev alanı içinde olduğu, bu durumda; adli yargının görev alanına giren dava hakkında idare mahkemesince süre aşımı gerekçesiyle davanın reddedilmesinde hukuki yerindelik bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.

İZMİR 1. İDARE MAHKEMESİ: 20.1.2011 gün ve E:2011/52, K:2011/67 sayı ile, bozma kararına uyarak olayda davalı idarelerce, devlete ait taşınmazların kadastro tespit çalışmalarının takip edilmediği, askı süresi sonunda itirazda bulunmayarak hatalı tescil kaydının oluşmasına ve bunun sonucunda sicile güvenerek taşınmazı satın alan davacının yanılmasına ve zarara uğramasına sebep olunduğu, ancak Medeni Kanundaki düzenleme ile tapu sicilinin tutulması, kütüklerde düzeltme yapılması ile ilgili işlerin denetiminin adli yargının görev alanı içinde olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Nurdane TOPUZ, Mehmet Ali DURAN, Sedat ÇELENLİOĞLU, Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 6.2.2012 günlü toplantısında:

              l-İLK İNCELEME: Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

            II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  davacının 1996 yılında satın aldığı taşınmazın bir kısmının tapu kaydının,  Maliye Hazinesi tarafından açılan dava sonucu iptal edilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılmıştır.Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.  Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür” denilmektedir.  

            Dosyanın incelenmesinden, davanın, davacının 1996 yılında satın aldığı taşınmazın bir kısmının mera olmasına rağmen 1957 tarihindeki kadastro işlemleri esnasında özel şahıs adına tarla olarak tescil edilerek tapu siciline kaydedildiği; 1996 yılında satın alındıktan sonra 2003 yılında Hazine tarafından taşınmazın bir kısmının mera olarak belirlenmesi istemli tapu iptali ve tescili davası açıldığı; yapılan yargılamada Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 31.1.2006 gün ve E:2004/435, K:2006/17 sayı ile,  davanın kabulüyle 11,320 m²lik kısım için davacı şirket adına olan tapu kaydının iptal edilerek bu kısmın mera özel siciline kaydına,  kalan kısmın davacı şirket adına tapu siciline kaydedilmesine karar verildiği; kararın Yargıtay 14. H. Dairesinin 22.2.2007 gün ve E:2007/565, K:2007/1624 sayılı kararıyla onandığı ve kesinleştiği; bunun üzerine davacı tarafından, taşınmazın tapu kaydına güvenilerek satın alındığından bahisle, uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

            Buna göre, uyuşmazlığın, taşınmazın tapu kaydının hatalı tescili nedeniyle iptal edilmesinden kaynaklandığı ve açılan davanın bununla ilişkilendirildiği gözetildiğinde, davanın görüm ve çözümünün, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre adli yargının görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 S O N U Ç                 : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16.7.2009 gün ve E:2009/196, K:2009/235 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.2.2012 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.