T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2024/128 KARAR NO : 2024/150 KARAR TR : 06/05/2024 |
ÖZET: Görev uyuşmazlığına konu edilen adli yargı kararı, idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı niteliğinde olmayıp, "davanın reddi" ne ilişkin olduğundan, 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk |
K A R A R
Davacılar
Muris : H.G
Mirasçıları
Adli Yargıda : 1- R.H.G 2-V.G.3-N.G.G.4- İ.Y.G.5- N.S.Y6- K.G.7-İ.G.8- A.G.
İdari Yargıda : 1-A.G. 2- A.G.3- A.G.4- V.G.5- N.G.G.6- A.G.7- N.G.8- İ.Y.G.
9-N.S.Y.10- K.G.11-M.B.G.12- İ.G.
Davalılar
Adli Yargıda : 1-Maliye Hazinesi
Vekili : Av. Z. Ş.
2- Orman Genel Müdürlüğüne İzafeten Kanlıca
Orman İşletme Şefliği
Vekili : Av. B. S.
İdari Yargıda : Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü
I. DAVA KONUSU OLAY
1. Davacılar vekili, müvekkillerinin...ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı ...m2 taşınmazın tamamının sahibi olduğunu, bu taşınmazın müvekkillerine babasından, babasına da dedesinden kaldığını, 1972 yılına ait 1/25000 ölçekli memleket haritasında fındıklık olarak görünen toplam 10 dönümlük alanın, orman kadastro komisyonlarınca yapılan orman sınırı dışına çıkarma işlemi (2/B uygulaması) sırasında hatalı ölçüldüğünü, müvekkillerinin kullanımında olan bu taşınmazda 1972 yılına ait memleket haritası, 1982 yılına ait hava fotoğrafları uygulanarak yeniden tespit yapılması gerektiğini ileri sürerek, eksik yazılan kısmın müvekkilleri adına tespit ve tesciline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ
A. Adli Yargıda
2. Beykoz Kadostro Mahkemesi 03/12/2013 tarih ve E.2013/95, K.2013/147 sayılı kararı ile, dava konusu taşınmazın 3402 sayılı Kanun'un 26/B maddesi gereğince, 30 günlük süre içinde mahkemelerine dava açılmadığı anlaşıldığından, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, Mahkemelerinin görevsizliğine, görevli mahkemenin Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, esasın bu şekilde kapatılmasına, dosyanın kesinleştiğinde ve istem halinde görevli Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
3. Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 03/11/2014 tarih ve E.2014/331, K.2014/406 sayılı kararı ile, davanın esasını inceleyerek, 2/B olarak taşınmazların orman sınırları dışına çıkarılma işlemi bir idari işlem olduğundan, yapılan tesbitin dışına çıkılarak sınırların ormana doğru genişletilerek taşınmazın yüz ölçümünün büyütülmesi mümkün olmadığından, tespit tutanağı düzenlenen ve 2/B olarak belirlenen taşınmazlar dışındaki yerlerin orman sınırları içerisinde kalması ve bu yerlerin zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı da gözetilerek açılan davanın reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 17/09/2015 tarih ve E.2015/839, K.2015/7603 sayılı kararı ile, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritaları ve kullanım kadastrosu haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, Yönetmelik ve Teknik İzahnamede yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği, eksik inceleme ile hüküm kurulmasının usûl ve kanunlara aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiş, bu kararın düzeltilmesi istemi de, aynı Dairenin 10/05/2016 tarih ve E.2016/4836, K.2016/5283 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
4. Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 06/02/2018 tarih ve E.2016/197, K.2018/48 sayılı kararı ile, davanın reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmiştir. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 16/12/2019 tarih ve E.2018/3031, K.2019/7471 sayılı kararı ile, hükmün onanmasına karar vermiş, bu kararın düzeltilmesi istemi ise, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 04/11/2020 tarih ve E.2020/8756, K.2020/5097 sayılı kararı ile reddedilmiş, bu karar kesinleşmiştir. Mahkeme kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...3402 sayılı Yasanın, 5831 sayılı Yasa ile eklenen Ek- 4/1. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununun 20.06.1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi ile 23.09.1983 tarihli ve 2896 sayılı, 05.06.1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunlarla değişik 2. maddesinin (B) bendine göre Orman Kadastro Komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanunun 11. maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edileceği hükme bağlanmıştır.
Tüm dosya kapsamından; dava konusu 6336,42 m2" lik alanın 2/B alanları dışında ve orman sınırları içinde kaldığı, yani 2010 yılında yapılan zemine aplikasyon ve 2/B hattının düzeltme işlemlerinde hata bulunmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık taşınmazın 2/B vasfı taşıyıp taşımadığı ve buna yönelik Mahkemece karar verilip verilemeyeceğidir.
Öncesi Devlet Ormanı olan bir yer, 2/B uygulaması ile ancak Hazine adına çıkarılabileceğinden, gerçek kişilerin bu gibi yerlerin kendileri adına orman sınırları dışına çıkartılmasını talep etmekte hukuki yararı bulunmadığı gibi, halen tahdit içinde olan böyle bir yerin, hangi nedenle olursa olsun orman sınırları dışına çıkartılması için Orman Yönetimini zorlayıcı nitelikteki davanın dinlenme olanağı yoktur. Ayrıca, 2/B vasfı taşıyan taşınmazların tahdit dışına çıkarılması orman kadastro komisyonlarının yetkisinde olup mahkemenin, taşınmazın 2/B vasfını taşıdığını belirleyerek orman sınırları dışına çıkartılıp Hazine adına tapuya tesciline karar verme yetkisi bulunmamaktadır.
3402 Sayılı Yasanın, 5831 Sayılı Yasa ile değişik Ek- 4/1 maddesi ile orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime ve kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Yasanın 11.maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edileceği hükme bağlanmıştır. 2/B alanlarında kullanım kadastrosu yapılması işlemi idari bir tasarruf olup, bu konuda idareyi zorlayıcı nitelikte dava açılamayacağı gibi mahkemece idare yerine geçilerek işlem yapılması da mümkün değildir. Davacının idareye başvurmak suretiyle talep ettiği idari işlemin yapılmasını isteyerek idarece verilecek cevaba karşı gerek gördüğü takdirde idari işlemin iptali yönünde idari yargı yerinde dava açma hakkı bulunmaktadır..."
5. Bu karar uyarınca davacılar vekilince 06/01/2021 tarihinde, İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğüne başvuruda bulunulmuş; 03/02/2022 tarih ve 3538169 sayılı cevabi yazı ile, "06/01/2021 tarihli...ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel ile ilgili Yargıtay İlamı Kararı ve mahkemesinin kesinleşme şerhine göre aynı talep reddedilmiştir. Bu alanın fındık bahçesi olarak kullanılmış olması Devlet Ormanı olmadığı sonucunu çıkarmamaktadır." denilmesi üzerine, iş bu işlemin iptali istemi ile idari yargı yerinde dava açılmıştır.
B. İdari Yargıda
6. İstanbul 14. İdare Mahkemesi 23/06/2022 tarih ve E.2022/1109, K.2022/1069 sayılı kararı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karara karşı istinaf isteminde bulunulmuş, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesi 26/10/2022 tarih ve E.2022/1715, K.2022/1585 sayılı kararı ile başvurunun reddine karar vermiş, davacılar vekilince bu kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmiş, davacılar Av. S. O. ile Av. A. S.'ı 23/01/2023 tarihinde vekillikten azletmişlerdir. Danıştay 8. Dairesi 26/10/2023 tarih ve E.2023/530, K.2023/5192 sayılı kararı ile kararın onanmasına karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir. Mahkeme kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Dava dosyasının incelenmesinden; davacılar tarafından, miras yoluyla maliki oldukları...İli, ... İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parselsayılı, ...m2 yüzölçümlü taşınmazın 1988 yılında yapılan orman sınırı dışına çıkarma işlemleri sırasında sınırının hatalı olarak belirlendiği ve yaklaşık 10.000 m2'lik alanın eksik ölçüldüğü ileri sürülerek, yeniden sınır tespiti yapılması, eksik yazılan kısmın da kendi adlarına tespit ve tesciline karar verilmesi istemiyle Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde kadastro (tespitine itiraza ilişkin) davası açıldığı, bakılan dava sonucunda Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 06.02.2018 tarih ve E:2016/197, K:2018/48 sayılı kararıyla "davanın reddine" karar verildiği, anılan Mahkeme kararının Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 16.12.2019 tarih ve E:2018/3031, K:2019/7471 sayılı kararıyla onandığı, bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusunun ise Yargıtay 16. Hukuk Dairesi'nin 04.11.2020 tarih ve E:2020/8756, K:2020/5097 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiği, daha sonra davacılar tarafından, bahse konu taşınmazın 1988 yılında yapılan orman sınırı dışına çıkarma işlemleri sırasında sınırının hatalı olarak belirlendiği ve yaklaşık 10.000 m2'lik alanın eksik ölçüldüğü ileri sürülerek yeniden sınır tespiti yapılması, hataların düzeltilmesi ve eksik yazıldığı ileri sürülen 10.000 m2'lik kısmın kendi adlarına tescilinin yapılması istemiyle 06.01.2022 tarihli dilekçeyle bu defa davalı idareye başvuruda bulunulduğu, davacıların bu başvurusunun "dilekçeye konu taşınmaz için aynı talep ile ilgili Yargıtay ilamı ve kesinleşmiş mahkeme kararı olduğu, bu nedenle talebin reddedildiği, söz konusu alanın fındık bahçesi olarak kullanılmış olmasının devlet ormanı olmadığı sonucunu çıkarmadığı" gerekçesiyle 03.02.2022 tarih ve E-3538169 sayılı Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü işlemiyle reddedildiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki mevzuat hükümlerinden, orman sınırı kesinleşmiş olan yerlerde, taşınmazın orman sınırının yeniden belirlenmesi, belirli bir yerin orman sınırları dışına çıkarılması istemiyle yapılan başvuruların reddine ilişkin işlemlere karşı açılan davalarda adli yargı yerlerinin görevli olduğu açıktır.
Bu durumda, dava konusu taşınmazı kapsayacak şekilde kesinleşmiş orman sınırının mevcudiyetine rağmen, davacıların söz konusu taşınmazın orman sınırının hatalı belirlendiği iddiasıyla yeniden sınır tespiti yapılması, orman sınırındaki hatanın düzeltilmesi ve 1988 yılında yapılan orman sınırı dışına çıkarma işlemleri sırasında eksik ölçüldüğü ileri sürülen 10.000 m2'lik alanın kendi adlarına tescilinin yapılması istemiyle yapmış oldukları başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan işbu davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır..."
7. Davacıların olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü yönündeki başvurusu üzerine, dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir.
III. İLGİLİ HUKUK
8. Uyuşmazlık Mahkemesinin görev ve yetkileri, Anayasa’nın 158. maddesi ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde gösterilmiştir.
9. 2247 sayılı Kanun’un "Mahkemenin görevi" başlıklı 1. maddesi şöyledir:
“Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.
Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır."
10. 2247 sayılı Kanun’un "Olumsuz görev uyuşmazlığı" başlıklı 14. maddesi şöyledir:
“Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.
Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca (…) ileri sürülebilir..”
11. 2247 sayılı Kanun'un "İncelemede izlenecek sıra" başlıklı 27. maddesi şöyledir :
"Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Uyuşmazlık Mahkemesinin Rıdvan GÜLEÇ'in Başkanlığında, Üyeler Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN’ın katılımlarıyla yapılan 06/05/2024 tarihli toplantısında; Raportör-Hâkim Gülşen AKAR PEHLİVAN'ın 2247 sayılı Kanun’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:
13. Başvurunun incelenebilmesi için 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen koşulların bulunması gerektiği tartışmasızdır.
14. Mevzuat kısmında belirtilen düzenlemelere göre, Uyuşmazlık Mahkemesince 14. madde kapsamında bir görev uyuşmazlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen karar veya kararların, adli veidari yargı mercilerince ya da hakemliğin hakim tarafından yerine getirilmesinde olduğu gibi yargı merci sayılanlarca verilmesi, adli ve idari yargı yerleri tarafından konusu, tarafı ve sebebi aynı olan davalarda kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması gerekmektedir.
15. Dosyaların incelenmesinden, davacılar tarafından, miras yoluyla maliki oldukları...ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı, ...m2 yüzölçümlü taşınmazın 1988 yılında yapılan orman sınırı dışına çıkarma işlemleri sırasında sınırının hatalı olarak belirlendiği ve yaklaşık 10.000 m2'lik alanın eksik ölçüldüğü ileri sürülerek, yeniden sınır tespiti yapılması, eksik yazılan kısmın da kendi adlarına tespit ve tesciline karar verilmesi istemiyle Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde kadastro (tespitine itiraza ilişkin) davası açıldığı, bakılan dava sonucunda Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/02/2018 tarih ve E.2016/197, K.2018/48 sayılı kararıyla "davanın reddine" karar verildiği, anılan Mahkeme kararının Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 16/12/2019 tarih ve E.2018/3031, K.2019/7471 sayılı kararıyla onandığı, bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusunun ise Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 04/11/2020 tarih ve E.2020/8756, K.2020/5097 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiği, daha sonra davacılar tarafından, bahse konu taşınmazın 1988 yılında yapılan orman sınırı dışına çıkarma işlemleri sırasında sınırının hatalı olarak belirlendiği ve yaklaşık 10.000 m2'lik alanın eksik ölçüldüğü ileri sürülerek yeniden sınır tespiti yapılması, hataların düzeltilmesi ve eksik yazıldığı ileri sürülen 10.000 m2'lik kısmın kendi adlarına tescilinin yapılması istemiyle 06/01/2022 tarihli dilekçeyle bu defa davalı idareye başvuruda bulunulduğu, davacıların bu başvurusunun "dilekçeye konu taşınmaz için aynı talep ile ilgili Yargıtay ilamı ve kesinleşmiş mahkeme kararı olduğu, bu nedenle talebin reddedildiği, söz konusu alanın fındık bahçesi olarak kullanılmış olmasının devlet ormanı olmadığı sonucunu çıkarmadığı" gerekçesiyle 03/02/2022 tarih ve E-3538169 sayılı Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü işlemiyle reddedildiği, bu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde davaaçıldığı, İstanbul 14. İdare Mahkemesinin 23/06/2022 tarih ve E.2022/1109, K.2022/1069 sayılı görevsizlik kararına karşı yapılan istinaf isteminin İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesinin 26/10/2022 tarih ve E.2022/1715, K.2022/1585 sayılı kararı ile reddedildiği, temyiz isteminin de Danıştay 8. Dairesinin 26/10/2023 tarih ve E.2023/530, K.2023/5192 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
16. Olayda, Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 06/02/2018 tarih ve E.2016/197 sayılı kararın, davacıların idareye başvurarak bir işlem tesis ettirmeleri ve daha sonra bu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açabilecekleri gerekçesiyle ve "davanın reddi" yolunda bir karar olduğu, dolayısıyla bu kararın uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli olduğuna yönelik bir karar olmadığı, diğer bir anlatımla yargı yolu bakımından "görevsizlik kararı" niteliği taşımadığı açıktır.
17. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayanBAŞVURUNUN, aynı Kanun'un 27. maddesi uyarınca REDDİNE,
06/05/2024 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Rıdvan Nilgün Doğan Eyüp
GÜLEÇ TAŞ AĞIRMAN SARICALAR
Üye Üye Üye
Ahmet Mahmut Bilal
ARSLAN BALLI ÇALIŞKAN