T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS     NO   : 2017 / 370

          KARAR NO   : 2017 / 604

          KARAR TR    : 23.10.2017

ÖZET: Kadastro çalışmaları sırasında yapılan ölçüm hatasından doğan zararın tazminine ilişkin uyuşmazlığın,  3402 sayılı Yasanın ilgili hükümleri ile Devletin özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi hükmü uyarınca, ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : R.A.B.

Vekilleri          : Av. T.K.,  Av. H.Y.

            Davalı             : Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

Vekili              : Hukuk Müşaviri Av.S.A.

 

O L A Y         : Davacı vekili, müvekkilinin İstanbul, Çatalca, Baklalı köyü, 817 parselde kayıtlı 2436 m2 tarlayı 13.8.1999 tarihinde satın aldığını; bu yer ile ilgili olarak Çatalca Kadastro Müdürlüğüne 17.12.1999 tarihinde başvurduğunu,  harita plan örneği(Çap) aldığını; ancak bilahare anılan Müdürlüğün,  24.7.2000 tarihinde, 3402 sayılı Kanunun 41. maddesine göre müvekkiline ait 817 parsel sayılı taşınmazın 2436 m2 yüzölçümünü 1177.55 m2 olarak,  819 parsel numaralı taşınmazın 1351 m2 olan yüzölçümünü 2612.80 m2 düzelttiğini bildirdiğini; bunun üzerine 3402 Sayılı Kanunun 41.maddesine göre yapılan bu düzeltme kararının ikame ettikleri dava neticesinde, Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/628 E-2000/892 K. sayılı ilamı ile kaldırıldığını,  Yargıtay 14.HD. nin 2001/2405 E-, 2001/2872 K. sayılı ilamı ile onandığını ve kesinleştiğini; müvekkillerinin maliki bulunduğu 817 parselin komşusu olan 819 parsel maliki M.K.’un, Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/3 E. sayılı dosyasıyla yüzölçümün düzeltilmesi ve tapu iptal, tescil davası ikame ettiğini; Çatalca 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 2001/3 E, 2001/430 K. sayılı ilamı ile davanın reddedildiğini;  819 parsel malikinin kararı temyiz etmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 2002/3677 E, 2002/5526 K. sayılı ilamı ile, tapu iptal ve tescil isteği yönünden 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesi gereğince on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması sebebiyle red kararının onandığını,  ancak yüzölçümün düzeltilmesi talebinin Kadastro Kanunun 41. maddesine göre vasıf ve mülkiyet değişikliği olmadan düzeltilebileceği yönünde  bozulduğunu; Çatalca 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/393 E. sayılı dosyasıyla yeniden yargılama yaparak bozmaya uyduğunu ve davalı idare tarafından kadastro çalışmaları yapılırken tersimat hatası ve yanlış yazımdan dolayı müvekkiline ait 817 parseldeki tarlanın gerçek yüzölçümünün 1.348.65 m2 olduğu, komşu M. K.’a ait 819 parseldeki tarlanın ise gerçek yüzölçümünün 2.441.70 m2 olduğu şeklinde düzeltme kararı verdiğini; bu kararın taraflarınca temyiz edildiğini, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 2003/3141 E,  2003/4166 K. sayılı ilamı ile onandığını; karar düzeltme taleplerinin de  reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini; müvekkilinin iyi niyetli malik olarak satın aldığı 817 parsel 2436 m2 iken, davalı idarenin yaptığı Kadastro çalışmaları sırasındaki ölçüm ve tersimat hatası nedeniyle zeminde 1348 m2 yer bulunması karşısında 1.088 m2 tarlanın bedelini tapuya güven ilkesi sebebiyle fazladan ödemiş bulunduğunu, esasen Medeni Kanunun 1007 maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olduğunu ifade ederek; müvekkili tarafından tapu sicil kayıtlana güvenilerek satın alınan, İstanbul, Çatalca, Baklalı köyü 817 parselde kayıtlı 2436 m2 tarlanın Çatalca 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/393 E, 2002/549 K. sayılı ilamı ile, davalı idarenin ölçüm ve tersimat hatasından dolayı 819 parselin 1352 m2 olan yüzölçümünün 2.441.70 m2 olarak düzeltilmesi sebebiyle, zeminde 1.348 m2 olarak küçülmesi sebebiyle tapu kaydında olmasına rağmen gerçekte zeminde bulunmayan 1.088 m2 yerin karşılığı, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 16.320.-YTL.nin, Medeni Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı idareden faiziyle tahsiline karar verilmesi istemiyle 21.7.2005 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ÇATALCA 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 5.10.2007 gün ve E:2005/305, K:2007/192 sayı ile, “(…) Dava, kadastro çalışmaları sırasında kadastro paftasının arazi üzerine yanlış uygulanması ve bu nedenle oluşan zararın tazminine ilişkindir.

M.K. 1007. maddesi hükmü tapu sicillerinin tutulması işleminden doğan zararın ödetilmesi yükümünü Hâzineye yüklemiştir,

Kadastro tespiti muameleleri ise, sicil kavramı içine girmez. Bu nedenle kadastro tespitinin yanlış yapılmasından doğan zarar hakkında 1007. madde uygulanmaz. Yanlış yapılan kadastro tespitine karşı davacıların başvurabilecekleri kanuni yolları Tapulama Kanunları düzenlemiştir.

Ayrıca davacı taraf dava dilekçesinde zararın tapu sicillerinin tutulmasından doğduğu yolunda bir iddiada bulunmayıp, davalı idarenin memurlarının hizmeti ifa ederken yapmış oldukları yanlış bir işlem sonucu oluşan zararın tazminini talep etmişlerdir. Bu durumda, davalı idarenin hizmeti ifa ederken bir kusurunun bulunup bulunmadığı yönünün tespiti idari yargı yerinde tartışılması gerekeceğinden, dava dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Açıklanan neden ve gerekçelerle;

1-Açılan davanın İdari Yargı görev alanına girmesi nedeniyle mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine…” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;  16.6.2008 gün ve E:2008/6973, K:2008/8207 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacı vekilleri bu kez; davalı İdarenin hizmet kusuru sebebiyle müvekkillerinin uğramış olduğu 16.320 YTL zararın, 13/08/1998 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle 22.9.2008 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 7.İdare Mahkemesi;  25.3.2010 gün ve E:2008/1509, K:2010/534 sayı ile, davanın süre yönünden reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Danıştay Onuncu Dairesi;  17.10.2014 gün ve E:2012/4322, K:2014/5918 sayı ile, kadastro sırasında yapılan ölçüm hatasından doğan zararın tazminine ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünün 3402 sayılı Yasanın ilgili hükümleri uyarınca adli yargı yerine ait bulunduğu; idare Mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde adli yargı yerlerinin görevli olması nedeniyle davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle reddi yolunda verilen temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle; 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca davacının temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 7. İdare Mahkemesinin 25.3.2010 tarih ve E:2008/1509, K:2010/534 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere adı geçen İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İSTANBUL 7.İDARE MAHKEMESİ; 28.5.2015 gün ve E:2015/925, K:2015/1114 sayı ile, “Karar veren İstanbul 7. İdare Mahkemesi'nce, Mahkememizin 25.03.2010 tarih ve E:2008/1509, K:2010/534 sayılı kararının Danıştay Onuncu Daire Başkanlığının 17.10.2014 tarih ve E:2012/4322, K:2014/5918 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyularak dava dosyası yeniden incelenmek suretiyle işin gereği görüşüldü:

Dava; davacının satın alarak maliki olduğu, İstanbul İli, Çatalca Baklalı Köy İçi Mevkii, 10 pafta, 817 parselde bulunan taşınmazın, Kadastro Müdürlüğünce düzenlenen aplikasyon krokisinde 1.088 m2 daha küçük kabul edilmesi nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 16.320-TL maddi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

(…)

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 25. maddesinde; "Kadastro Mahkemesinin, taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakacağı" hükmüne yer verilmişken, aynı Kanun'un 41. maddesinde de; "Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hataların, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re'sen düzeltileceği, düzeltmenin, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunacağı, tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltmenin kesinleşeceği" hüküm altına alınmıştır.

(…)

Buna göre, olayda uğranıldığı ileri sürülen zararın, 1977 yılında yürütülen kadastro çalışmaları sırasında yanlış ölçüm yapılmasından kaynaklandığı anlaşılmakta olup; bu haliyle kadastro sırasında yapılan ölçüm hatasından doğan zararın tazminine ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümü, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun yukarıda aktarılan hükümleri uyarınca, adli yargı yerine ait bulunmaktadır.

(…)

Açıklanan nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin 1/a. bendi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 23.10.2017 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının onaylı örneklerinin,  davacı vekilinin istemi üzerine İdare Mahkemesince Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacı tarafından, 13.08.1999 tarihinde satın aldığını belirttiği, İstanbul, Çatalca, Baklalı Köyü, 817 parselde kayıtlı 2436 metrekare tarlanın, kadastro sırasında ölçüm ve tersimat hatası sebebi ile 1088 metrekare azalması sonucu uğranıldığı iddia edilen 16.320-TL zararın, taşınmazın satın alındığı tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

3402 sayılı Kadastro Kanun'un 1. maddesinde;  Kanunun amacının, ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmak olarak belirtildiği görülmüş; Kanunun İkinci Bölümünde “Kadastro Çalışmaları”, Üçüncü Bölümünde “Sınırlandırma Ve Tespit İşleri”, Dördüncü Bölümünde “Mülkiyet Hakkının Tespitine İlişkin Esaslar” ile ilgili hususlara yer verilmiş; bu bölüm içinde yer alan, “Diğer kanun hükümlerinin uygulanacağı haller” başlıklı 23. maddesinde; “ Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmüne;  “Uyuşmazlıkların Kadastro Mahkemesinde Çözümlenmesi” başlıklı  Beşinci Bölümü içinde yer alan, “Adli kuruluş” başlıklı 24. maddesinde “ Genel mahkemelere ait olup da bu Kanunun uygulanması ile ilgili dava ve işlere belirlenen usul ve esaslara göre bakmak üzere her kadastro bölgesinde tek hakimli ve Asliye Mahkemesi sıfatını haiz yeter sayıda kadastro mahkemesi kurulur. Bu mahkeme hakimleri 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmüne; “Genel olarak görev” başlıklı 25.maddesinde, “Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir.

Kadastro mahkemesi, yalnız kadastro işlerine münhasır olmak üzere;

A) Velisi veya vasisi bulunmayan küçüklere ve kısıtlılara kayyım tayin eder. Bunların menfaatlerini korumak amacıyla Türk Medeni Kanununun hakimin iznini şart kıldığı hallerde bu izni verir.

B) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 465 ve bunu takip eden maddeleri gereğince adli yardım taleplerini inceleyerek kabul edebilir.

C) Tutanağı düzenlenen taşınmaz mallara ait ihtiyati tedbir kararı verebilir. Bu kararı hemen o yerin kadastro ve tapu sicil müdürlüklerine bildirir. Tedbir kararı alan taraf karar gününden itibaren usulün örgördüğü süre içinde kadastro mahkemesinde dava açmadığı takdirde tedbir kendiliğinden hükümsüz kalır.

Bu Kanunun 26 ve 40 ıncı madde hükümleri saklı kalmak üzere, kadastro tutanağının düzenlenmesi gününden ve tutanak sonradan tamamlanmış ve düzeltilmiş ise, o günden sonra doğan haklara dair istekler, taksim şuyuun giderilmesi veya muhdesata bağlı olarak taşınmaz malı iktisap, muhdesatın yıkılıp kaldırılması ve benzeri nitelikte olan ve mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin incelenmesi, kadastro mahkemesinin görevi dışındadır.” hükmüne; “Çeşitli Hükümler” başlığı altında Yedinci Bölümdeki “Hataların düzeltilmesi” başlıklı 41.maddesinde “ (Değişik birinci fıkra:22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.

(Değişik :22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir.

Bu maddenin uygulanmasında, 12 nci maddede belirtilen hak düşürücü süre aranmaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun, Tapu Sicili ile ilgili hususların gösterildiği bölüme ilişkin 997.maddesinde;Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek üzere tapu sicili tutulur.

Tapu sicili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye defteri ve belgeler ile plânlardan oluşur.

Sicilin örneği, nasıl tutulacağı ve yardımcı siciller tüzükle belirlenir.”;hükmü,  “Sorumluluk” başlıklı 1007.maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.  

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmü;   

 Tescilin koşullarının gösterildiği 1013.maddesinde ise, “ Tescil, tasarrufa konu olan taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılır.

Edinen kimse, kanun hükmüne, kesinleşmiş mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanıyorsa, bu beyana gerek yoktur.

Bir aynî hakkı tescilden önce kazanan kimse, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebilir.” hükmü yer almıştır.

Dava dosyalarının incelenmesinden; İstanbul, Çatalca,  Baklalı Köy İçi Mevki, 10 pafta, 817 parselde bulunan taşınmazın 1977 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında yüzölçümünün 2436 m2 olarak tapuya tescil edildiği, 819 nolu parselin ise 1352 m2 olarak tespit edildiği, davacının, 817 nolu parsel nolu taşınmazı tapuda kayıtlı olan 2436 m2 baz alınmak suretiyle 13.8.1999 tarihinde dava dışı 3. şahıstan satın aldığı, Çatalca Kadostro Müdürlüğü personeli tarafından hazırlanan rapor ve eki krokide 817, 819 parsel sayılı taşınmazların yüzölçümlerinin ters yazılması ve tersimat hatası bulunduğu gerekçesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu uyarınca düzeltme talebinde bulunulması üzerine Kadastro Müdürlüğünün 24.07.2000 tarihli ve 1161 sayılı kararı ile düzeltme yapılarak parsel maliklerine tebliğ edildiği, bu düzeltme kararına karşı davacı tarafından açılan dava, Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesi’nin E:2000/628, esas sayılı kararı ile kabul edilerek 22.12.2000 tarih ve K:2000/892 sayılı kararı ile Kadastro Müdürlüğünün söz konusu kararının kaldırıldığı, temyiz sonucu Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’ nin 20.4.2001 tarih ve E:2001/2405, K:2001/2872 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği, bu karar üzerine 819 nolu komşu parsel maliki tarafından davacı ve idare aleyhine taşınmazının yüzölçümünün düzeltilmesi için Çatalca 1.Asliye Hukuk Mahkemesin E:2001-03 nolu dosyasına kayden dava açıldığı, anılan Mahkemenin 16.11.2001 tarih ve 2001/430 sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, bu kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 09.7.2002 tarih ve E:2002/3677, K:2002/5526 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyularak yerel mahkemenin 10.2.2002 tarih ve E:2002/393, 2002/549 sayılı kararı ile yüzölçümü tashihine ilişkin davanın kabulü ile taşınmazın yüzölçümünün 2441 m2 olarak düzeltildiği, bu kararın 817 nolu parsel maliki davacı tarafından temyizi sonucu Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 06.6.2003 tarih ve E:2003/3141, K:2003/4166 sayılı kararı ile onandığı ve davacıya 7.7.2003 tarihinde tebliğ edildiği, bunun üzerine davacı tarafından ölçüm ve tersim hatası nedeniyle taşınmazının 1088 metrekare indirilmesi sonucu uğranıldığı ileri sürülen 16.320. TL zararın tazmini istemiyle adli ve idari yargı yerlerinde dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda ilgili hükümleri yazılan 3402 sayılı Kadastro Kanununda, kadastro Mahkemelerinin görevleri, işlemlere karşı itiraz usulleri düzenlenmiş,  mülkiyet hakkının tespitine ilişkin hususlarda, ilgili bölümde hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş; yine kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalara ilişkin itirazların adli yargı teşkilatı içinde çözüme kavuşturulması amaçlanmış; buna karşılık Kanunda sorumluluk davalarına ilişkin yargı yolu gösterilmemiş;  nihayet,  bu Kanunun gönderme yaptığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007.maddesinde, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğu; Devletin, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu edeceği;  Devletin sorumluluğuna ilişkin davaların, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği hükmüne yer verilmiştir.

Her ne kadar olayda, kamu kurumunun kamu görevinin ifası sırasında bu görevden doğan bir zararın ve bu zararın tazmini söz konusu ise de; Kanunların öngördüğü bazı durumlarda kamu hizmetinin özelliği ve gerekleri gözetilerek yine Kanunlarla istisnalar getirilmiş ve Devlete bu gibi durumlarda da özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluk yüklenmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi de bu istisnalardan birini oluşturmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 31.1.1979 gün ve E:1978/32,K:1979/5; 28.9.1992 gün ve E:1992/13,  K:1992/30 sayılı sayılı kararlarında da; -aynı nitelikte hükmün yer aldığı ve yürürlükten kaldırılan-   743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 917. maddenin istisna maddesi olduğuna değinilerek tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan Devletin özel hukuk ilkeleriyle sorumlu olduğu belirtilmiştir.

Bu itibarla, olayda uğranıldığı ileri sürülen zararın, 1977 yılında yürütülen kadastro çalışmaları sırasında yanlış ölçüm yapılmasından kaynaklandığı, kadastro sırasında yapılan ölçüm hatasından doğan zararın tazminine ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünün, yukarıda aktarılan 3402 sayılı Yasanın ilgili hükümleri ile Devletin özel hukuk ilkeleri gereğince sorumluluğunu düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinin açık hükmü uyarınca, adli yargı yerine ait bulunmaktadır.

Açıklanan bu nedenlerle Çatalca 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 5.10.2007 gün ve E:2005/305, K:2007/192 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Çatalca 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 5.10.2007 gün ve E:2005/305, K:2007/192 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.10.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT