T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/201

KARAR NO   : 2019/444      

KARAR TR    : 08/07/2019

 

ÖZET: 2247 sayılı Yasanın 24. maddesinde öngörülen koşulları taşımayanhüküm uyuşmazlığının giderilmesine dair BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

          Hüküm Uyuşmazlığının

          Giderilmesi İsteminde Bulunan

          (Adli Yargıda Davalılar)                        : 1- A. Ö. 2- H. A. 3- F. A. 4-F. Ş. 5- M. K. 6 - H. G. 7-                                                        N. E. 8- E.E. 9- T. E. 10- M. K

          Vekilleri                         : Av. A. E. Av. F. Ç.

          Karşı Taraf (Davacılar)                         : 1 - Hazine Maliye Bakanlığı 2 - Orman Genel                                                                                Müdürlüğü

 

 

          O L A Y                        :

          I - 27/12/1972 tarihinde Orman idaresi tarafından, Kartal Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan davada, Pendik Kurna Köyünde bulunan 709 nolu parselde kayıtlı taşınmazın orman tahdit sınırları içinde kaldığından bahisle müdahalenin meni ve tapu kaydının iptali ile orman olarak hazine adına tescili, 30/03/1978 tarihinde Hazine vekili tarafından, Kartal Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde aynı taşınmaza ilişkin açılan davada, 1956 yılında yapılan tapulamada devletin hüküm ve tasarrufunda bulunduğundan tespit harici bırakılmış iken, 1967 yılında yapılan kadastro çalışmalarında tapu kaydına dayanılarak davalılar adına tespit edilmesinin hatalı olduğu, davalıların zilyetliğinin bulunmadığı iddia edilerek tespitin iptali ve Hazine adına tescil edilmesi istemiyle açılan davaların irtibat nedeniyle E: 1997/1293 esasında kayden birleştirilmesine karar verildiği, yargılama devam ederken 6831 sayılı Yasanın 2. maddesinin uygulanması çalışmasından dolayı davanın, "Orman sınırı dışına çıkarma işlemine itiraz" davasına dönüştüğü gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Pendik Kadastro Mahkemesine gönderildiği anlaşılmıştır.

          a) Pendik Kadastro Mahkemesi; 25/11/1998 tarih ve E: 1995/4, K: 1998/21 sayılı kararında, davanın "tapulama tespitine itiraz ve tescil" davası olduğunu tespit edip, davacıların (Maliye Hazinesi ile Orman Genel Müdürlüğü) davasının kabulüne, 1744 sayılı Yasanın 2/b maddesi gereğince orman ve Hazine adına tapuya tesciline, ilk tespitin iptaline karar vermiş, karar temyiz edilmiştir.

          b) Yargıtay 20. Hukuk Dairesi; 04/06/2001 tarih ve E:2001/4268, K:2001/4671 sayılı kararı ile; "mahkeme kararının hüküm ve gerekçe kısımlarının farklı hukuki olgulara dayandığı, 6831 sayılı Orman Kanununun 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesi ile anılan yasanın 3302 sayılı yasa ile değişik 2/B maddesinin farklı olgular oldukları, 1744 sayılı yasanın 2. maddesine göre Orman sınırları dışına çıkarılan tapulu yerlerin sahiplerine iade edileceği, Orman Yönetimi ile Hazine arasında 1744 sayılı Yasanın 2. maddesinin uygulanmasına itiraz davasının gerçek kişiler yönünden hüküm ifade etmeyeceği, 2. madde uygulamasında tapulu yerlerin orman sınırı dışına sahipleri adına çıkarılması işleminin tapu miktarı ile geçerli olduğu, 20 dönümlük kısmı aşan miktara yönelik kararın davacı Hazine tarafından temyiz edilmemesi sonucu kesinleştiği, tapu kaydının miktarı ile geçerli kısım hakkında 1744 sayılı yasanın 2. maddesine göre yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olmadığı" gerekçesiyle kararın bozulmasına karar vererek dosyayı mahalline göndermiştir.

          c) Pendik Kadastro Mahkemesi; 5/11/2003 tarih,E:2002/3, K:2003/8 numaralı davada yeniden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda "Kurna Köyü 709 nolu parselin kesinleşmeyen 20 dönümlük alanın Hazine adına tapuya tesciline" dair kararı Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09/03/2004 tarih ve E:2004/2028, K:2004/1822 sayılı kararı ile "Orman Niteliği ile Hazine adına düzeltilerek tesciline cümlesi eklenerek onanmasına, karar düzeltme talebi üzerine yeniden yapılan incelemede ise 10/06/2005 tarih ve E:2005/4992, K:2005/7609 sayılı ilamı ile onama kararının kaldırılarak anılan mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.

          ç) PENDİK KADASTRO MAHKEMESİ; 07/11/2007 tarih ve E:2005/3, K:2007/25 sayılı kararı ile; "a) Dava konusu Pendik İlçesi Kurna köyü 709 parsel içerisinde yer alan Fen bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen 434876.56 m2 yüzölçümündeki taşınmazın kesinleşen karar dikkate alınarak orman niteliği ile Hazine adına kayıt ve TESCİLİNE, b) Aynı raporda A harfi ile gösterilen 18373.44 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 709 nolu parselde ifrazı ile Kurna köyü son parseli olarak tespit gibi dayanak tapu kayıt malikleri adına payları oranında tapuda kayıt ve TESCİLİNE" karar vermiş, temyiz edilen karar Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 28/05/2008 tarih E:2008/2859, K:2008/7907 sayılı ilamında;" çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde ilk orman kadastrosunun 1942 yılında 3116 sayılı Yasaya göre yapılıp kesinleşmesi, tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olan davanın, yargılama sırasında 1744 sayılı Yasanın 2. madde uygulaması ile orman tahdidine itiraza dönüşmesi, 709 nolu parselin 1744 sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartılması, 20 dönüm tapunun malikleri üzerinde bırakılması, bu yöndeki Hazine ve Orman İdaresinin tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesi, tapu kayıt fazlasının orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesi yönündeki bozma kararı doğrultusunda verilen kararın sonuç itibarıyla yerinde olduğuna, satış vaadi senedi ile malik olup müdahil sıfatıyla yapılan temyiz istemine gelince; taşınmazın satış yapan malikleri adına tescilinin yapılmasından sonra satışının yapıldığında, bu yöndeki iddiaların, genel hükümlere göre açılacak davada tartışılmasının gerektiğinden, 709 nolu parselin ifrazdan önce olduğu gibi 1/6 hisse oranında ilgili gerçek kişiler adına bırakılması cümlesi eklenmek suretiyle onanmasına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

          II - Davacı Orman Genel Müdürlüğünce, Davalı Maliye ve Gümrük Bakanlığı ile Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı’na karşı; İstanbul İli, Kartal İlçesi, Kurna Köyü mülki sınırları içinde yer alan 14 parseli içerir taşınmazın orman rejimi dışına çıkarılması yönünde 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesi uyarınca 1 No.lu Orman Kadastro Komisyonunca alınan 08/07/1982 günlü kararın iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          İSTANBUL 2. İDARE MAHKEMESİ; 25.05.1988 gün ve E:1985/2, K:1988/391 sayı ile “(…)bilirkişi raporu esas alınarak " uyuşmazlık konusu 14 parselden 6 parselin orman rejimi dışına çıkarılmasının uygun olmasına karşın, 8 parselin orman rejimi dışına çıkarılmasının uygun olmadığının ifade edilmesi" sonucu Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan davanın kısmen kabulü ile işlemin iptaline, kalan kısma yönelik davanın reddine dair verdiği kararın da kesinleştiği anlaşılmıştır.

          UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK: Kadastro Mahkemesinde görülen davada davalı olan talep sahipleri vekili 14/12/2018 havale tarihli dilekçesiyle; “…Müvekkillerimizin evvelki maliki olduğu 709 Parsel sayılı taşınmazın 6292 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için en geç kanunun yürürlük tarihinden önce "2B" vasfında olduğunun tespit ve tescil edilmesi gerekmektedir. 709 Parsel sayılı taşınmazın "2B" vasfında olduğu tapu kaydındaki 07.10.1994 tarih 2967 yevmiye numaralı şerhten anlaşılmaktadır. Yine ülkemize ait bütün orman tahdit haritalarında 709 Parsel sayılı taşınmaz "2B" alanı olarak gösterilmektedir. Esas önemli nokta; İstanbul 2. idare Mahkemesi'nin 1985/2 E, 1988/391 K sayılı kesinleşmiş kararında 709 Parsel sayılı taşınmazın bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybettiğine hükmedilerek 1744 sayılı Orman Kanunu'nun 2. Maddesi kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Ancak bu hükmün karşısında ve tamamen aksi yönde Pendik Kadastro Mahkemesi'nin 2005/ 3 E, 2007/ 25 K sayılı kararı durmakta ve 709 Parsel sayılı taşınmazın "Devlet Ormanı" olduğuna dair hüküm içermektedir.

          Kadastro Mahkemesi kararında dava konusu taşınmazın niteliği olarak kararlaştırılan durumun hatalı olduğu açıktır. Biz burada 709 parsel sayılı taşınmazın evvelki maliklerinin müvekkillerimizin olduklarına dayanarak, müvekkillerimizin tapularının elinden almış ve mağdur edilmiş olduklarını ileri sürerek Pendik Kadastro Mahkemesi'nin 2005/ 3 E, 2007/ 25 K sayılı kararını tartışmaya açmıyoruz. Gerçekten de var olan mülkiyet ve hak ihlallerinin konusu işbu başvurumuz değildir olamaz da! Zira her halükarda denetim mercilerinden geçerek kesinleşmiş bir karar söz konusudur ve Sayın Başkanlığınızdan bunun telafi edilerek düzeltilmesini isteyemeyiz, işbu başvuru ile talep ettiğimiz;

          -Pendik Kadastro Mahkemesi'nin 2005/ 3 E, 2007/ 25 K sayılı kararının hüküm kısmında yer alan;

          -toplam 453.250 m2 yüzölçümünde olan 709 Parsel numaralı taşınmazın 434.876,56 m2 yüzölçümündeki kısmının "orman niteliği ile Hazine adına kayıt ve tesciline" şeklindeki devlet ormanı nitelemesinin hatalı olduğunu taşınmazın gerçek durumuna ve daha önce verilerek kesinleşen İstanbul 2. İdare Mahkemesi'nin 1985/2 E, 1988/391 K sayılı kararına uygun olarak hükmün;

          -toplam 453.250 m2 yüzölçümünde olan 709 Parsel numaralı taşınmazın 434.876,56 m2 yüzölçümündeki kısmının "2B vasfı ile Hazine adına kayıt ve tesciline" şeklinde tashih edilerek iki hüküm arasındaki uyuşmazlığın bu suretle giderilmesidir”

          Şeklinde özetlenebilecek talebiyle Pendik Kadastro Mahkemesinin 07.11.2007 tarih ve E:2005/3, K:2007/25 sayılı kararı ile İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 25.01.1988 tarih ve E: 1985/2, K: 1988/391 sayılı kararının birbirine aykırı hükümler ihtiva ettiğini öne sürerek Mahkememize başvurmuştur.

           Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 24. ve 16. maddelerine göre ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Danıştay Başsavcısının yazılı düşünceleri istenilmiştir.

          DANIŞTAY BAŞSAVCISI; “…Olayda, davalılar tarafından Pendik Kadastro Mahkemesinin 07.11.2007 tarih ve E:2005/3, K:2007/25 sayılı kararı ile İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 25.01.1988 tarih ve E: 1985/2, K: 1988/391 sayılı kararının birbirine aykırı hükümler ihtiva ettiği öne sürülerek hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istenilmiş olduğundan, öncelikle hüküm uyuşmazlığının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekmektedir:

          2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 2592 sayılı Kanun ile değişik 24'üncü maddesinin birinci fıkrasında, "1 nci maddede gösterilen yargı mercileri tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir." hükmü yer almaktadır. Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

          a)Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari yargı mercileri tarafından verilmesi,

          b)Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

          c)Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

          ç)Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

          d)Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

          Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli ve idari yargı kararlarının incelenmesinden, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa yollarına başvurularak kesinleşmiş kararlar oldukları ve davaların taraflarından en az birinin aynı olduğu anlaşılmıştır.

          Her iki yargı yerinde açılan davalar konu yönünden incelenmesine gelince;

          Adli Yargı Yerinde:

          Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde E: 1972/1293 esasına kayden Orman İdaresi tarafından tapu malikleri hasım gösterilerek açılan ilk davanın, "taşınmazın gerçek kişiler adına tescilli sebebiyle tapu iptali, müdahalenin meni ve orman olarak Hazine adına tesciline" karar verilmesi istemiyle, yine ilk olmak üzere, aynı mahkemenin E. 1974/298 esasına kayden tapu maliklerine karşı Hazine tarafından "söz konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufunda olduğundan bahisle tapu iptali ile Hazine adına tescili" istemiyle açılan ve birleştirilip bilahare Pendik Kadastro Mahkemesine gönderilip anılan mahkemenin E. 1995/4 esasına kaydolup süreç içerisinde verilen kararların Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin bozma kararları sonucu en son E:2005/3 esas numarasını alan davanın orman sınırı dışına çıkarma işlemine itirazla beraber tapu kaydı iptali ve sonuçta idareler adına tesciline karar verilmesi istemine ilişkin olduğu görülmüştür.

          İdari Yargı Yerinde:

          İstanbul 2. İdare Mahkemesi nezdinde E: 1988/2 esasına kayden, aynı taşınmazın 1744 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca orman rejimi dışına çıkarılması yönünde İstanbul 1 No.lu Orman Kadastro Komisyonunca alınan 08/07/1982 sayılı kararın iptali istemiyle Orman Genel Müdürlüğü tarafından 1-Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı, 2-Maliye ve Gümrük Bakanlığı hasım gösterilerek dava açıldığı görülmüştür.

          Bu haliyle, adli yargı yerinde açılan davanın, mülkiyet hakkının çözümü, müdahalenin ortadan kaldırılması ve medeni kanun hükümleri kapsamında mülkiyet konusunun çözümü amacıyla, tapu kaydının iptali ve idare adına tescili ile bu taşınmazın tapuya kaydında cinsinin idari yargıda açılan dava sonucuna göre belirlenmesine ilişkin iken, idari yargıda açılan davanın, iki idare arasında oluşan bir uyuşmazlık olmakla birlikte, aynı taşınmazın orman vasfının orman rejimi dışına çıkartılmasına dair işlemin hukuka uygun olup olmadığına ilişkin olması, başka bir ifade ile mülkiyet sorunun çözümünü kapsamaması karşısında bahsi geçen davaların konusunun aynı olmaması nedeniyle aralarında bir hüküm uyuşmazlığı bulunduğundan söz edilemeyecektir.

          SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Pendik Kadastro Mahkemesinin 07/11/2007 tarih ve E:2005/3, K:2007/25 sayılı kararı ile İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 25/05/1988 tarih ve E: 1985/2, K: 1988/391 sayılı kararları arasında hüküm uyuşmazlığı bulunmadığından başvurunun reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir…” yolunda düşünce vermiştir.

          YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “…Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinde; ortada, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa yollarına başvurularak şeklen kesinleşmiş; taraflarından en az birinin (Orman Genel Müdürlüğü ile Hazine) aynı olduğu kararların bulunduğu ve tüm kararlarda da davanın esasının hükme bağlandığı ve yasa yollarının tüketildiği anlaşılmıştır.

          Ancak, anılan Mahkemelerce verilen hükümlerin konu ve dava sebebinin aynı olup olmadığı konusunun ayrıca incelenmesinde fayda bulunmaktadır.

          İstanbul 2. İdare Mahkemesindeki dava; dava konusu taşınmazın 1744 sayılı Kanunun 2. maddesi uyarınca orman rejimi dışına çıkarılması yönünde İstanbul 1 No.lu Orman Kadastro Komisyonunca alınan 08/07/1982 tarihli kararın iptali istemiyle açılmış ve Mahkemece davaya konu işlemin kısmen iptaline karar verilmiştir.

          Pendik Kadastro Mahkemesindeki dava ise, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar Hazine ve Orman İdaresi adına tesciline karar verilmesi istemiyle açılmış ve Mahkemece davanın kısmen kabulüyle 434876,56 m2 yüzölçümündeki taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına, 18373,44 m2 yüzölçümündeki taşınmazın ise 709 no.lu parselde ifrazı ile dayanak tapu kayıt malikleri adına payları oranında tapuda kayıt ve tesciline karar verildiği anlaşılmıştır.

          Bu duruma göre, İdare Mahkemesindeki davanın, taşınmazın orman rejimi dışına çıkarılması yönündeki işlemin iptaline; Kadastro Mahkemesindeki davanın ise tapu kayıt ve tesciline ilişkin olması karşısında, İdare Mahkemesi ile Kadastro Mahkemesi kararları arasında hüküm uyuşmazlığı bulunduğunun kabulü için gerekli olan koşullardan, "konu ve dava sebebinin aynı olması" koşulunun gerçekleşmediği sonucuna varılmıştır.

          SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, adli ve idari yargı mercileri tarafından esasa ilişkin olarak verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarının konuları ve dava sebeplerinin aynı olmaması ve dolayısıyla kararlar arasında çelişki bulunmaması karşısında, hakkın yerine getirilmesini olanaksız kılan bir durum görülmediği için, 2247 sayılı Kanunun 24. maddesinde belirtilen koşulların birlikte gerçekleşmediği düşüncesiyle söz konusu başvurunun reddi…” gerektiği yolunda düşünce bildirmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE:

          Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 08/07/2019 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Engin SELİMOĞLU’nun 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un “Mahkemenin görevi” başlığını taşıyan 1. maddesinde, “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir” denilmiş; 24. maddesinde ise, 1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığının kabul edileceği belirtilmiştir.

          Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

          a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

          b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

          c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

          ç) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

          d) Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

          Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen idari yargı ve adli yargı kararlarının incelenmesinden; ortada idari (İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 25.01.1988 gün ve E:1985/2, K: 1988/391)ve adli (Pendik Kadastro Mahkemesinin 07.11.2007 gün ve E:2005/3, K:2007/25) yargı yerlerince verilmiş ve kesinleşmiş kararlar bulunduğu anlaşılmıştır.

          Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen yargı kararlarının incelenmesinde;

          1 - Genel mahkemede orman idaresi tarafından tapu maliklerine karşı açılan müdahalenin meni ve tapu kaydının (kadastro tespitinin) iptali ile orman olarak hazine adına tescili davalarının birleştirildikten sonra görevsizlik kararıyla gönderildiği Pendik Kadastro Mahkemesinin E:2005/3, K:2007/25 sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda; Dava konusu Pendik İlçesi Kurna köyü 709 parsel no’lu taşınmazın 434876.56 m2 yüzölçümündeki kısmının orman niteliği ile Hazine adına, 18373.44 m2 yüzölçümündeki kısmının ise 709 nolu parselden ifrazı ile dayanak tapu kayıt malikleri adına payları oranında tapuda kayıt ve tesciline dair verilen kararın Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 28/05/2008 tarih E:2008/2859, K:2008/7907 sayılı ilamı ile düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleştiği,

          2 - Davacı Orman Genel Müdürlüğünce, Davalı Maliye ve Gümrük Bakanlığı ile Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı’na karşı; İstanbul İli, Kartal İlçesi, Kurna Köyü mülki sınırları içinde yer alan 14 parseli içerir taşınmazın orman rejimi dışına çıkarılması yönünde 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesi uyarınca 1 No.lu Orman Kadastro Komisyonunca alınan 08/07/1982 günlü kararın iptali istemiyle idari yargı yerinde açılan davada ise İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 25.05.1988 gün ve E:1985/2, K:1988/391 sayılı dosyasında “(…)"uyuşmazlık konusu 14 parselden 6 tanesinin orman rejimi dışına çıkarılmasının uygun olmasına karşın, 8 adet parselin orman rejimi dışına çıkarılmasının uygun olmadığı" gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile işlemin iptaline, kalan kısma yönelik davanın reddine dair verdiği kararın da kesinleştiği anlaşılmaktadır.

          Tüm bu anlatımlar ışığında çelişki bulunduğu ileri sürülen kararlara dayanak adli yargı yerindeki davanın; 1967 yılında yapılan ve 27.01.1968 tarihinde kesinleşen kadastro tespitine dayanarak düzenlenen tapu kaydının iptali istemiyle açıldığı ve müdahalenin men’i ile mülkiyetin hakkına ilişkin olduğu, idari yargı yerindeki davanın ise; 1 No.lu Orman Kadastro Komisyonunca alınan 08/07/1982 günlü karara karşı ve orman rejimi dışına çıkarma işleminin iptali istemiyle açıldığı görülmektedir. Yani hüküm uyuşmazlığına konu yapılan davaların gerek konularının ve gerekse sebeplerinin aynı olmadığı aşikârdır.

          Bu durumda, konusu ve sebepleri farklı olan davalara ilişkin olarak adli ve idari yargı yerlerinde verilen kararlar arasındaki çelişki dolayısıyla hüküm uyuşmazlığı bulunduğundan söz edilemeyeceği açıktır.

          Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Kanun’un 24. maddesinde öngörülen “aynı konuya ve sebebe ilişkin kararlar olması” koşulunu taşımayan başvurunun reddi gerekmiştir.

          S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde öngörülen koşulları taşımayanBAŞVURUNUN REDDİNE, 08/07/2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye                  

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Birol       

    DURSUN                BOZER                           AKSU                       SONER          

 

 

 

 

 

                                            Üye                                Üye                              Üye                  

                                    Süleyman Hilmi                 Aydemir                       Nurdane

                                        AYDIN                           TUNÇ                          TOPUZ