T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO        : 2018 / 201

            KARAR NO  : 2018 / 228

            KARAR TR   : 20.4.2018

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : C.G.

Vekili           : Av. S.Ç.G.

Davalı          : Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı

Vekilleri       : Av.A.B., Av.D.O.O., Av. R.B.B.

 

O L A Y      : 1-Davacı vekili; müvekkilinin 06.02.2016 tarihinde, sevk ve idaresindeki 46 PA... plaka sayılı otomobili ile Avukat Mehmet Ali Kısakürek Caddesi Çimaş Beton istikametinden gelip Aycalı yolu istikametine seyir halinde iken, yol çalışması işaret levhalarının ve ikazlarının olmaması nedeniyle trafik kazası meydana geldiğini;  müvekkilinin ciddi şekilde yaralandığını; tüm tedavilere rağmen eski sağlığına kavuşamadığını, esaslı oranda daimi sakat kaldığını; kazanın gerçekleşmesinde asli kusurlunun, yol yapımından sorumlu davalı Belediyenin olduğunu;  bu kaza sebebiyle müvekkilinin ciddi manevi zarar da gördüğünü ifade ederek; maddi tazminat manasında fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere; 30.000,00 TL manevi, 1.000.00 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesi istemiyle 16.3.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

KAHRAMANMARAŞ 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 30.3.2017 gün ve E:2016/125, K:2017/81 sayı ile “(…) K.Maraş Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/3343 Sor. sayılı dosyası ile konuya ilişkin soruşturma başlatıldığı ve alınan bilirkişi raporlarına göre gerekli şartlara uymadığı gerekçesiyle davacı sürücünün asli kusurlu olduğunun belirtildiği görüldü.

Davacı tarafın talebi yol yapım çalışması yapan davalı belediyenin çalışma sırasında gerekli uyarı ve işaretleri yapmadığından bahisle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Yargı yolu, dava şartlarından olup, HMK'nın 114 ve 115. maddelerine göre, mahkemece her aşamada re'sen gözetileceği gibi taraflarca da her aşamada ileri sürülebilir. Davacı tarafın tazminat talebinin davalı idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı olduğu ve idari yargılama usulü yasasının 2/1-b maddesi uyarınca idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davasının açılması gerektiği; yargı yolları konusundaki görev sorunun açıkça veya hiç ileri sürülmese bile resen dikkate alınacağı görülmekle; davanın yargı yolu yönünden reddiyle mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Emsal nitelikte Yargıtay 17 Hukuk Dairesi'nin 2016/7528 esas- 2017/1989 karar sayılı ilamı )

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davanın YARGI YOLU YÖNÜNDEN REDDİNE VE MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

2-Davacı vekili bu defa, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

2-a)KAHRAMANMARAŞ İDARE MAHKEMESİ; 13.12.2017 gün ve E:2017/1127, K:2017/1735 sayı ile “(…) 19/01/2011 günlü, 27820 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 14. maddesiyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110. maddesi, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." olarak değiştirilmiş olup, anılan hükümle getirilen yeni düzenleme uyarınca, Karayolları Trafik Kanunu'na dayalı olarak açılan sorumluluk davalarında adli yargı mercilerinin görevli oldukları açıktır.

2918 sayılı Kanun'un 110. maddesinde yapılan söz konusu değişiklik sonrası, Karayolları Trafik Kanunu'na dayalı olarak açılan sorumluluk davalarında Kanun değişikliğinin yürürlüğe girdiği 19/01/2011 tarihi sonrasında açılan davalarda adli yargı mercileri görevli olduğundan, anılan istemle, 21/08/2017 tarihinde açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Nitekim; benzer uyuşmazlıklarda, adli yargı mercilerinin görevli olduğuna dair Uyuşmazlık Mahkemesi kararları (örn.: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 2017/216 E. ve 2017/257 K. Sayılı, 10/04/2017 tarihli kararı) müstekar hale gelmiştir.

Açıklanan nedenlerle; davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

2-b) Davacı vekili, 24.1.2018 tarihli dilekçesi ile olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini İdare Mahkemesinden talep etmiştir.

2-c) KAHRAMANMARAŞ İDARE MAHKEMESİ; 19.2.2018 gün ve E:2017/1127 sayı ile “(…) Dosyanın incelenmesinden, davacı C.G. vekili Av. S.Ç.G. tarafından, 06.02.2016 tarihinde Kahramanmaraş ili, Mehmet Ali Kısakürek caddesinde meydana gelen maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasının idarenin hizmet kusuru sonucu meydana geldiği, yol çalışması sırasında uyarı levhaları konulmadığı, gerekli tedbirlerin idarece alınmadığı, kaza neticesinde davacıda kalıcı bedensel zarar meydana geldiği, maddi ve manevi ıstırap yaşadığı ileri sürülerek 1.000,00TL maddi, 30.000,00TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na karşı 16.03.2016 tarihinde Kahramanmaraş 4.Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/ 125 Esas numarasıyla açılan davada; idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle 30.03.2017 tarihinde görev ret kararı verildiği, kararın İstinaf yoluna başvurulmadan kesinleştiği, 17.08.2017 tarihinde idari yargıda dava açıldığı, mahkememizin 2017/1127 Esas sayılı dosyasında; adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle 13.12.2017 tarihinde görev ret kararı verildiği, karara karşı İstinaf yoluna taraflarca başvurulmadığı, davacı vekilinin 24.01.2018 tarihli dilekçesiyle dosyanın görev uyuşmazlığının giderilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.

Yukarda yer verilen mevzuat hükümleri karşısında, davacı tarafından, idareye karşı hizmet kusuru nedeniyle açılan tam yargı davasının idari yargı yerinde görülmesi olanağı bulunmadığı, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiş;  daha sonra anılan Mahkemece 14.3.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyaları 19.3.2018 tarihinde Mahkememiz kaydına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Birgül KURT ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 20.4.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; adli yargı yerince idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen idari yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, asliye hukuk mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, idari yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren adli yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, idari yargı yerince, davada adli yargının görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verildikten sonra bununla yetinilmemiş,  kararın kesinleşmesinden sonra davacı vekilinin, olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi yolundaki dilekçesinden sonra, dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine yukarıda açıklandığı gibi gönderilmesi gerekirken, bu kez de 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi kapsamında bir karar daha vermiştir.

Bu haliyle, İdare Mahkemesi’nce yapılan iş ve işlemler 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulduğu da gözetilerek, İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve adı geçen Mahkemece adli yargı dosyası da gönderilmiş olup, usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararın davalı idarece tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacının 06.02.2016 tarihinde, sevk ve idaresindeki 46 PA... plaka sayılı otomobili ile Avukat Mehmet Ali Kısakürek Caddesi Çimaş Beton istikametinden gelip Aycalı yolu istikametine seyir halinde iken, yol çalışması işaret levhalarının ve ikazlarının olmaması nedeniyle trafik kazası meydana geldiği,  davacının ciddi şekilde yaralandığı, tüm tedavilere rağmen eski sağlığına kavuşamadığı, daimi sakat kaldığı, yol yapımından sorumlu davalı Belediyenin kazanın gerçekleşmesinde asli kusurlu bulunduğu iddia edilerek, 30.000,00 TL manevi, 1.000.00 TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmesi istemiyle davaların açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Kahramanmaraş İdare Mahkemesinin yönteme aykırı başvurusunun kabulü ile, Kahramanmaraş 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.3.2017 gün ve E:2016/125, K:2017/81 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kahramanmaraş İdare Mahkemesinin yönteme aykırı BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Kahramanmaraş 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.3.2017 gün ve E:2016/125, K:2017/81 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 20.4.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Birgül

KURT

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 KARŞI OY

 

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 20.4.2018

                                                                                   

 

                                                ÜYE

                                    Turgay Tuncay VARLI