T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          ESAS    NO  : 2019 / 142

          KARAR NO : 2019 / 258

          KARAR TR  :  29.4.2019

ÖZET : Davacının mülkiyetindeki taşınmazının bir kısmına kamulaştırılma yapılmayarak fiilen el atıldığından bahisle, uğranılan zarara karşılık tazminat ödenmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : N. G.

Vekili            : Av. M.Y.

Davalı           : 1-Muratpaşa Belediye Başkanlığı

Vekilleri        : Av.E.Ö., Av.P.B.

Davalı           : 2- Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı(Yalnızca adli yargı yerinde)

Vekili            : Av. E. A.

 

O L A Y        : 1)Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, tapuda  Antalya ili, Muratpaşa İlçesi, Kışla Mah., 2828 ada 6 parsel (imar uygulaması öncesi 269 ada 16 parsel) numarasında kayıtlı taşınmazın maliki olduğunu, davalı Belediye'nin imar düzenlemesi ile taşınmazın toplam 780,00m2.lik kısmına,  kamulaştırma işlemi yapılmadan-bedeli de ödenmeden, taşınmaza yol yapılmak sureti ile fiilen el atıldığını; taşınmazın, arsa talebinin yoğun ve çok değerli olduğu bir yerde bulunduğunu; davalı Belediyenin,  taşınmazı kamunun hizmetine sunduğunu ve haksız bir şekilde işgal ettiğini; bu nedenle haksız işgal tazminatı ödemek zorunda olduğunu; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2002/3-1060 E.2002/1111 K.sayılı ve 25.12.2002 tarihli içtihadında “...ecrimisil kötü niyetli zilyedin ödemek zorunda olduğu tazminattır. Ecrimisile hükmedilebilmesi için dava konusu taşınmaz üzerinde bina bulunması şart olmayıp, taşınmazın kullanma biçiminin de önemi yoktur...” denildiğini belirterek; fazlaya İlişkin haklarının  saklı tutulması kaydı ile, taşınmazın kamulaştırmasız el atılan 780.m2’lik kısmı için 7.800 TL.tazminatın, dava tarihinden itibaren;  ve dava tarihinden itibaren geriye doğru 5 yılın(her yıl için 100 TL. toplam 500 TL) ecrimisil bedelinin, her yılın dönem başından itibaren yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle 4.4.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

2)Antalya 8.Asliye Hukuk Mahkemesi; 19.2.2014 gün ve E:2013/183, K:2014/60 sayı ile, “(…)Dava kamulaştırmasız el atma davasıdır.

Dava konusu parselin imar uygulamasına tabi tutulduğu ve imardan sonra 2828 ada 6 parselin oluşturulduğu, tapu kütük sayfası üzerinde yapılan incelemede ve imar adası dağıtım cetvelinde yapılan incelemede taşınmazın 374 metrekaresinin imar parselinde, 780 metrekaresinin kamulaştırılacak alan içerisinde, 124.40 metrekaresinin düzenleme ortaklık payı olarak gösterildiği ve dağıtımın bu şekilde yapıldığı, 374 metrekare olarak ayrılan kısım için 2828 ada 6 parselde tapu malikleri adına tescil işlemi yapıldığı, kamulaştırmaya ayrılan kısımla ilgili olarak ise dağıtım cetvelinde malikleri adına tescil işlemi yapılmadığı, imar uygulaması sırasında düzenleme ortaklık payı kapsamında terkin edilerek, yeni parsel oluşturulmadığı, bu durumda kamulaştırmaya ayrılan kısmın da düzenleme ortaklık payı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği, emsal olarak dayanılan Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2012/5170 Esas, 2013/9196 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi fazla düzenleme ortaklık payı düşüldüğü gerekçesi ile bedel istemine ilişkin davalarda uyuşmazlığın idarenin kamu gücüne dayalı resen ve tek yanlı olarak tesis ettiği bir idari işlemden kaynaklandığının kabul edilmesi gerektiği, bu durumda ise kamulaştırmasız el atma tazminat davasının görülme yerinin idari yargı olduğu, 6100 sayılı HMK.'nın 114/1 -b ,115/2 maddeleri uyarınca yargı yolu nedeniyle davanın usulden reddedilmesi gerektiği, ecrimisil davasının da kamulaştırmasız el atma davasına bağlı olarak sonuçlandırılması gerektiğinden bu yönden de davanın yargı yolu nedeniyle usulden reddedilmesi gerektiği anlaşılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın yargı yolu nedeniyle usulden REDDİNE(…)” karar verilmiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

3)Davacı vekili bu kez, Antalya İli, Muratpaşa İlçesi, Kışla Mahallesi, 269 ada, 16 sayılı parselden imar uygulaması sonucu oluşan 2828 ada, 6 parsel sayılı taşınmazın, kamulaştırmasız el atılan 780 m2 kısmı için 10.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 29.5.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

4) Antalya 2.İdare Mahkemesi,  12.6.2014 gün ve E:2014/775, K:2014/897 sayı ile, bakılan davada, davacı tarafından Antalya 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada, taşınmazına fiili olarak el atıldığı belirtilmiş ve bu davaya konu dilekçede de aynı ibareye yer verilmiş olup, söz konusu taşınmazın idarece imar planında yol olarak ayrılmak suretiyle mi, yoksa keyfi olarak fiili el atma suretiyle mi işgal edildiğinin anlaşılamadığı, bu haliyle dava konusunun yargılama yapmaya olanak verecek şekilde açık ve anlaşılır olmadığının görüldüğü gerekçesiyle; dava dilekçesinin, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15. maddesinin 1. bendi (d) fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (30) gün içinde 3. maddeye uygun şekilde düzenlenerek noksanı tamamlandıktan sonra yeniden dava açılmak üzere reddine karar vermiştir.

5)Davacı vekili dilekçesini yenileyerek; müvekkilinin mülkiyetindeki Antalya-Muratpaşa-Kışla Mah. 2828 ada, 6 parsel (eskisi-269 ada-16 parsel) sayılı taşınmazın 780 metrekarelik kısmının imar planında yol olarak ayrıldığını; bugüne kadar kamulaştırılmayarak ve fiilen el atılarak müvekkilinin mağdur edildiğini, mülkiyet hakkının kısıtlandığını belirtilerek;  tasarruf hakkının bu şekilde engellenmesi suretiyle oluştuğu ileri sürülen 10.000,00 TL (ıslah edilmesi sonrasında 1.671.025,20.-TL) zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle idari yargı yerinde yeniden dava açmıştır. 

6) ANTALYA 2.İDARE MAHKEMESİ: 22.4.2015 gün ve E: 2014/1010, K:2015/612 sayı ile, “(…)Uyuşmazlıkla ilgili düzenleme olan 2942 sayılı Kanunu Geçici Madde 6'da, "Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır...İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren üç ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması hâlinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir. Tespit edilen bedel, bu maddenin sekizinci fıkrasına göre idarece ödenir...

Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması hâlinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir. Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır..." hükmüne yer verilmiştir.

Kamulaştırma yetkisine sahip bir idare, Anayasa ve yasalara uygun bir işlem oluşturmaksızın, bir kimsenin taşınmaz malına el koyar ve onun üzerinde bir tesis veya bina yapar yahut o taşınmaz malı bir hizmete tahsis ederek mal sahibinin taşınmazı üzerinde dilediği gibi kullanma hakkına karşı herhangi bir girişimde bulunursa, idare taşınmaz mala kamulaştırmasız elkoymuş sayılır. İdarenin başkasına ait bir taşınmaz üzerinde bu şekilde tesis veya bina yapmasıyla idare o taşınmaza fiilen el atmış olur.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 04.06.2013 tarihli, E:2013/465, K:2013/892 sayılı kararı dahil yerleşmiş görüşüne göre, idarenin dava konusu taşınmazlara kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazmini istemiyle açılan davalarda, idarece fiili olarak el atılan taşınmazlar bakımından, davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde; fiili olarak el atılmayan taşınmaz bakımından ise, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazmini kapsamında ve 2577 sayılı Kanun uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir.

Bakılan davada da, olaya ilişkin taşınmazda yapılan keşif-bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan raporda özetle, "taşınmaza kısmen yol, kısmen de kaldırım yapılarak fiilen el atıldığı" tespit edildiğinden, uyuşmazlığın görüm ve çözüm görevi asliye hukuk mahkemesine aittir. Bu kapsamda davacı taraf 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde öngörülen başvuru hakkını kullanabilir.

Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı Kanun'un 14/6. ve 15/1-a maddeleri uyarınca görev yönünden REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

7) Davacı vekili bu defa,  Antalya-Muratpaşa, Kışla Mah., Tapunun imar uygulaması öncesi 269 ada 16 parsel, imar uygulaması sonrası 2828 ada 6 parselde 780 m2’lik kısma kamulaştırmasız el atıldığından bahisle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.671. 000 TL. tazminatın,  5.000 TL. ecrimisil bedelinin, faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle, 28.7.2015 tarihinde bir kez daha adli yargı yerinde dava açmıştır.

8)Davacı vekili 2.10.2018 tarihli dilekçesi ile, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığının da davaya dahil edilmesini talep etmiştir.

9) ANTALYA 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ;  7.2.2019 gün ve E:2015/497 sayı ile, “(…)Dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş ve bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu, kamulaştırılan 780,00 m2 alanın tamamının ana arterde kaldığı, yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığını, ana arterde kalan arsa m2 birim fiyatının 3.763,43 TL/m2 parselde davacının tam hisse ile malik olduğunu ve 28/07/2015 (dava tarihi) itibariyle tazminat bedelinin 2.935.475,40 TL olduğunu, 28/07/2010-28/07/2015 dönemi itibariyle 5 yıllık ecrimisil bedelinin 45.799,09 TL olduğu yönünde heyet halinde rapor sunmuşlardır.

Tüm dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; davanın kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat ve ecrimisil davası olduğu, Antalya 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/183 esas sayılı dosyasından 2014/60 karar sayılı kararı ile yargı yolu-görev yönünden davanın reddedildiği, görev yönü ile reddedilen davanın Antalya 2. İdare Mahkemesi 2014/1010 Esasını aldığı, idare mahkemesince 2015/612 Karar sayısı ile davanın yine görev yönünden reddedildiği ve kararların yargı yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği anlaşılmış olmakla 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu Madde 21 ve 2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemelerinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 19 Maddesi kapsamında görev uyuşmazlığı söz konusu olduğundan görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ'un katılımlarıyla yapılan 29.4.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; adli ve idari yargı yerlerince verilmiş karşılıklı görevsizlik kararı bulunmakta olup;  bunun üzerine kendisine ikinci kez gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1-2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, adli yargı yerinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

 2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, ikinci yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasa koyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli ve idari yargı yerince, karşılıklı görevsizlik kararı verildikten sonra, yeniden adli yargı yerinde dava açılmış; bunun üzerine, Mahkemece 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında Mahkememize başvurulduğu görülmüştür.

Bu haliyle, her ne kadar olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle yapılan başvuru 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Antalya 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacaktır.

Sonuçta,  Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı dosyasının Mahkemece, ekinde önceki dava dosyaları ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, adli ve idari yargı yerleri arasında her iki yargı yerinde ortak taraf olan “ Muratpaşa Belediye Başkanlığı” ve “taşınmazın kamulaştırmasız el atıldığı iddia edilen kısmı için tazminat ödenmesi istemi” yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının mülkiyetindeki Antalya-Muratpaşa-Kışla Mah. 2828 ada, 6 parsel (eskisi-269 ada-16 parsel) sayılı taşınmazın 780 metrekarelik kısmına, kamulaştırılma yapılmayarak fiilen el atıldığından bahisle, uğranılan zarara karşılık tazminat ödenmesi istemiyle açılmıştır.

 

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “– Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013-6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir.Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar. (1)

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer.  (Yeniden düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013-6495/73 md.)  Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar. (1)

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.(…) ”  hükmü;

Aynı Kanun'un 18. maddesinde, “İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez. (1)

(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, otoyol hariç erişme kontrolünün uygulandığı yol, su yolu, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz. (Ek iki cümle: 19/4/2018-7139/32 md.) Düzenlemeye tabi tutulan alan içerisinde bulunan taşkın kontrol tesisi alanlarının, bu fıkrada belirtilen kullanımlar için düzenleme ortaklık payı düşülmesini müteakip kalan hazine mülkiyetindeki alanlardan karşılanması esastır. Ancak taşkın kontrol tesisi için yeterli alanın ayrılamaması durumunda, düzenleme ortaklık payının ikinci fıkrada belirtilen oranı aşmaması şartıyla, düzenlemeye tabi diğer arazi ve arsaların yüzölçümlerinden bu fıkradaki kullanımlar için öncelikle düzenleme ortaklık payı ayrıldıktan sonra ikinci fıkrada belirtilen orana kadar taşkın kontrol tesisi için de ayrıca pay ayrılır. (2)

Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.

Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır.

Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez.(…) ” hükmü yer almıştır.

Dosya içerisinde bulunan ve Antalya 3.Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan 2.12.2017 tarihli Bilirkişi Heyeti Raporunun incelenmesinden; Antalya İli Muratpaşa İlçesi Kışla Mah.269 ada 16 parsel sayılı taşınmazın alanının 1278,40 m2 olduğu;  780 m2’sinin kamulaştırma, 124,40 m2’sinin Düzenleme ortaklık payı kesildiği, 374 m2’sinin imara gittiği, taşınmazda davacının malik olduğu, taşınmazın 22.11.1984 tarih ve 5275 sayılı satışla edinildiği;  Fen Bilirkişi raporuna göre,  269 ada 16 parselin, imar uygulaması parselasyon işlemi sonucunda konumu itibariyle tamamıyla yolda (100.Bulvarı) kaldığı, 06.02.1985 tarih ve 532 sayılı Antalya Belediyesi Encümen kararı ile parselasyon işlemi sonucunda 780 m2’si kamulaştırma, 124,40 m2’si DOP (düzenleme ortaklık payı) olarak kesintiye uğradıktan sonra kalan 374 m2’nin imara tahsis edildiği, parselasyon tescili ile arsa vasfıyla tahsis edilen 374 m2’lik kısmın 2828 ada 6 parsel numarası ile müstakil imar parselinde 31.10.1985 tarihinde tapu tescilinin yapıldığının rapor edildiği; Kışla Mahallesi 2828 ada 6 parselin yürürlükte bulunan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında “tali iş merkezleri/alt merkezler/ticaret alanları/çarşılar” olarak planlı olduğu, blok nizam 5 kat h:17,50 m yapılaşma koşullarına sahip ticari alanda bulunduğu, parsel üzerinde halihazırda binanın mevcut olduğu;  Raporun sonuç kısmında da, taşınmazın arsa niteliğinde olduğu, kamulaştırılan 780,00 m2 alanın tamamının ana arterde kaldığı, yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı kanaatine varıldığı görülmüştür..

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu, bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmaza fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Antalya 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.2.2019 gün ve E:2015/497 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 7.2.2019 gün ve E:2015/497 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 29.4.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                  Üye                                Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                             Mehmet                            Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                           SONER            

 

 

 

                                            Üye                                  Üye                                Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane           

                            AYDIN                             TUNÇ                           TOPUZ