T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS     NO : 2017/5

KARAR NO : 2017/153

KARAR TR  : 13.3.2017

ÖZET: Davacılara ait olan Artvin İli, Borçka İlçesi, Borçka-Hopa Devlet Karayolu ile İçkale deresi arasında bulunan taşınmazın ve üzerinde bulunan yapıların ve ağaçların değerinin tespiti ile bedelinin kamulaştırma işlemini yapan idareler tarafından, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacılar      : V.A.Mirasçıları

1-H.H.A.

2-A.A.

3-F.A.

4-G.N.A.

Vekili            : Av. S.A. & Av. A.A.D.

Davalılar       : 1- Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili            : Av. M.A.Z.

                       2- Maliye Hazinesine İzafeten Borçka Malmüdürlüğü      

  

 

O  L  A  Y    : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilleri murisi V.A.tarafından Artvin İli, Borçka İlçesi, Borçka-Hopa Devlet Karayolu ile İçkale Deresi arasında krokisi bulunan A (2.810 m2) ve B (108 m2) harfiyle gösterilen kısımlar için zilyetlik yoluyla iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle Borçka Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptali ve tescil davası açıldığı ve Mahkemece verilen nihai kararda özetle, davaya konu taşınmazla ilgili olarak, kamulaştırma tarihine kadar müvekkillerinin murisi adına zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğundan  bahisle zilyetliğin sübutuna karar verildiğini, ancak murisin mirasçılarına herhangi bir kamulaştırma bedeli ödenmediğini, bu nedenle taşınmazın ve üzerindeki muhdesatların dava tarihindeki değerinin, tespitiyle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte kamulaştırma bedeli (tazminat) olarak davalı idarelerden karşılanmasına karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

BORÇKA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 26.4.2016 gün ve E:2015/171, K.2016/166 sayı ile, yapılan yargılama sonunda toplanan deliller, mahallinde yapılan keşif, davacı ve davalı beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davalı idareler tarafından dava konusu taşınmaza fiili el atmanın söz konusu olmadığı, davacı yanın mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın, dava konusu taşınmazın genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planıyla kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapılmamasından kaynaklandığının kabulü ile idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1 -b ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez,  Artvin İli, Borçka İlçesi, Borçka-Hopa Devlet Karayolu ile İçkale deresi arasında bulunan taşınmazda yer alan toplam 2.918 m2’lik (A+B) alan için davacılar lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu ancak sözkonusu taşınmaz kısmının iktisap koşulları oluştuktan sonraki bir tarihte kamulaştırma sahasına alınması sebebiyle davacılar adına tapuda tescilin mümkün olmadığından bahisle, kamulaştırılmaksızın hukuki el koyma nedeniyle taşınmazın bedeline tekabül eden 10.000,00 TL maddi zararın tazminine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

RİZE İDARE MAHKEMESİ : 15.11.2016 gün ve E:2016/496 sayı ile, dava konusu taşınmazın genel ve düzenleyici işlem olan bir idari işlem ile imar planında kamu hizmetine özgülenmediği, taşınmazın dere yatağı vasfında maliye hazinesine ait olduğu dolayısıyla uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre mülkiyet hakkının kullanımı ile ilgili işbu davanın görüm ve çözümünde adli yargı kolunun görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle: 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca, bakılan davada görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 13.3.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava; davacılara ait olan Artvin İli, Borçka İlçesi, Borçka-Hopa Devlet Karayolu ile İçkale deresi arasında bulunan taşınmazın ve üzerinde bulunan yapıların ve ağaçların değerinin tespiti ile bedelinin kamulaştırma işlemini yapan idareler tarafından, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Görev uyuşmazlığının çözümü için öncelikle, tespit davasının hukukumuzdaki yerinin incelenmesi gerekli bulunmaktadır.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhkameleri Kanunu’nda (Mülga) tespit davasını düzenleyen açık ve genel bir hükme yer verilmemekteyse de, doktrinde ve yerleşik yargısal içtihatlarla, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının saptanması için tespit davası açılabileceği kabul edilmiş; tespit davasının esasının incelenebilmesi için de, genel dava koşullarının yanı sıra, dava konusunun bir hukuki ilişki olması ve bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının öncelikle saptanmasında hukuki yarar bulunması koşulları aranmış; buna göre, özel hukuk alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin saptanması için adli yargı yerinde müstakil olarak bir tespit davası açılabilmesi kabul edilmiş iken; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 106.maddesinde ”Tespit davası”na, 107.maddesinde ise “Belirsiz alacak ve tespit davası”na yer verilmiştir.

Anılan maddelere bakıldığında; “Tespit davası/ Madde 106- (1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.

(2)Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.

(3)Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.”

“Belirsiz alacak ve tespit davası/ Madde 107- (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(2)Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

(3)Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” denilmiştir.

Buna karşılık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “ İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, idari dava türleri: iptal, tam yargı ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmış olup, tespit davası şeklinde bir dava türüne idari yargıda yer verilmemiştir. Anılan Yasanın “İdari Davalarda Delillerin Tespiti” başlıklı 58/1. maddesi “Taraflar, idari dava açtıktan sonra bu davalara ilişkin delillerin tespitini ancak davaya bakan Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinden isteyebilir.” hükmünü taşımakta olup, idari yargıda, ancak açılmış bir idari dava ile ilgili bulunan “delillerin tespiti”nin istenilmesine olanak bulunmaktadır. Buna göre, idari dava türleri arasında sayılmayan tespit davasının, yorum yoluyla idari yargının görevine müstakil bir dava olarak dahil edilmesine hukuken olanak bulunmadığından, idari yargı yerinde, idare hukuku alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin varlığının ancak açılmış bulunan bir idari davaya bağlı olarak delil tespiti kapsamında saptanabileceği açıktır.

Belirtilen yasal durum karşısında, tespit davasına konu olabilecek hukuki ilişkinin özel hukuk alanını ilgilendirmesi gerektiği ve bir eda davasının öncüsü durumunda olan tespit davasının adli yargı yerinin görevine girdiği ortaya çıkmaktadır. Ancak, adli yargıda açılacak bir eda davasında hiçbir zaman kullanılmayacağının, buna karşılık idari bir işlem tesisi istemiyle bir idari makama veya idari yargıda açılacak bir davada idare mahkemesine ibraz edilmek ve bu makam veya mahkemeyi hukuken- bağlayacak nitelikte belge elde etmek amacıyla açıldığının anlaşılması halinde tespit davası adli yargıda görülemeyecek ve görev yönünden reddi gerekecektir. Bu durumdaki tespit davasının idare hukuku kurallarına göre çözümlenmesi gerekmekteyse de, müstakil bir dava olarak açılması halinde idari yargı yerince, idari yargıda böyle bir dava türü olmadığı ve ancak bir idari dava açıldıktan sonra bu davaya ilişkin delil tespiti kapsamında incelenebileceği noktasından reddedilmesi uygun olacaktır.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “Kamulaştırmada önce yapılacak işlemler ve idari şerh” başlıklı 7.maddesinin üçüncü fıkrasında;  “ İdare kamulaştırma kararı verdikten sonra kamulaştırmanın tapu siciline şerh verilmesini kamulaştırmaya konu taşınmaz malın kayıtlı bulunduğu tapu idaresine bildirir. Bildirim tarihinden itibaren malik değiştiği takdirde, mülkiyette veya mülkiyetten gayri ayni haklarda meydana gelecek değişiklikleri tapu idaresi kamulaştırmayı yapan idareye bildirmek zorundadır. (Değişik cümle: 24/4/2001 - 4650/2 md.) İdare tarafından, şerh tarihinden itibaren altı ay içinde 10 uncu maddeye göre kamulaştırma bedelinin tespitiyle idare adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkemeden alınacak belge tapu idaresine ibraz edilmediği takdirde, bu şerh tapu idaresince resen sicilden silinir.”;

“Kısmen kamulaştırma” başlıklı 12. maddesinin yedinci ve sekizinci fıkralarında; “Kısmen kamulaştırılan paylı mülkiyete konu taşınmaz mal, evvelce paydaşlar arasında fiilen bölünerek bir veya birkaç paydaşın tasarruf ve yararlanmasına bırakılmış ve yapılan kısmi kamulaştırma bu yerin tamamını veya bir kısmını kapsıyor ise, bu durumda kamulaştırmaya ilişkin işlemler sadece bu paydaş veya paydaşlar hakkında yürütülerek kamulaştırma bedeli payları oranında kendilerine ödenir. Pay veya paydaşların sadece bu kısım için dava hakları vardır. Taşınmaz malın kamulaştırılmayan kısmı üzerinde hakları kalmaz ve adları paydaşlar arasından çıkarılır. Kamulaştırılan bu yerler tapu sicilinde idare adına tescil olunur.

Bu maddenin uygulanmasından doğacak anlaşmazlıklar adli yargıda çözümlenir.”;

“Dava hakkı” başlıklı 14. maddesinde; “Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden, kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltim davası açılabilir.

İdari yargıda açılan davalar öncelikle görülür.

İştirak halinde veya müşterek mülkiyette, paydaşların tek başına dava hakları vardır.

İdare, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye verildiği günden itibaren otuz gün içinde maddi hatalara karşı adli yargıda düzeltim davası açabilir.

İdare tarafından, bu Kanun hükümlerine göre tespit olunan malike ve zilyede karşı açılan davaların görülmesi sırasında, taşınmaz malın gerçek malikinin başka bir şahıs olduğu anlaşıldığı takdirde, davaya bu gerçek malik, tapu malikinin daha önce öldüğü sabit olursa mirasçıları da dahil edilmek suretiyle devam olunur.

Açılan davaların sonuçları dava açmayanları etkilemez.”;

“Yasak işler ve eylemler” başlıklı 31. maddenin  birinci fıkrasının b bendinde;

 Aşağıda yazılı işler ve eylemler yasaktır.

(…)    

b) Mahkemece 10 uncu madde uyarınca yapılan tebligat, davet veya ilanen tebliğden sonra taşınmaz malın başkasına devir ve ferağ veya temliki.”;

“Yetkili ve görevli mahkeme ve yargılama usulü” başlıklı 37. maddesinde ise, “ Bu Kanundan doğan tüm anlaşmazlıkların adli yargıda çözümlenmesi gerekenleri, taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemelerinde basit yargılama usulü ile görülür.”  denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, V.A.vekili tarafından dava konusu taşınmazın, V.A.babasına ait iken taşınmaza 80 yıldan fazla malik sıfatıyla zilyet olduğunu, ölümünden sonra da V.A.’ın taşınmaza zilyet olduğunu, taşınmazın kadastro tesbitinde karayolu olarak tescil harici bırakıldığını, taşınmazın Vehbi Alparslan’a ait olduğu halde herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmadan karayolu olarak tespit harici bırakılmasının yersiz olduğundan bahisle taşınmazın V.A.adına tesciline karar verilmesini talep ederek, 29.7.1997 tarihinde adli yargı yerinde dava açtığı; Borçka Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.6.2000 gün ve E:1997/90, K:2000/90 sayılı kararı ile, dava konusu yerin zilyetlikle kazanılabilecek türden, devletin hüküm ve tasarrufu altında olmayan yerlerden olduğu ve davacı ile Muteriz Davacı lehine bu şartların oluştuğu, ayrıca muteriz davacının dayandığı tapu kaydının da itiraz ettiği yere uyduğu anlaşılmakla, davacı ve Muteriz davacının davalarının kabulü ile, Fen bilirkişisi K. K.’nun 08.11.1999 tarihli raporunda A, B, D harfleri ile gösterilen Doğusu krokide C harfi ile gösterilen muteriz davacı İshak Özler’e ait taşınmaz, Batısı ve Güneyi İçkale Deresi, Kuzeyi Hopa- Artvin Devlet Karayolu ile çevrili 3908 m2 taşınmazın, davacı H. oğlu 1936 doğumlu V.A.adına tapuya kayıt ve tesciline, krokide C harfi ile gösterilen Doğusu ve Güneyi İçkale Deresi, Batısı Davacı Vehbi Alparslan’a kaydedilen taşınmaz, Kuzeyi Hopa-Artvin Devlet Karayolu ile çevrili 480m2 taşınmazın muteriz davacı İshak Özler adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği; davalı idarelerce bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 13.4.2001 gün ve E:2001/1094, K:2001/1596 sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın tamamının 1966 yılında yapılan ve kesinleşen kamulaştırma haritası kapsamında kaldığının dosya içeriğinden anlaşıldığı, Medeni Kanun’un 633. maddesi gereğince mülkiyetin kamulaştırmayı yapan idareye geçeceği, zilyet yararına kamulaştırma tarihine kadar zilyetlikle iktisap şartlarının oluşmasının tescil kararı verilmesini gerektirmeyeceği, bu nedenle mahkemece tescil hükmü kurulmasının doğru olmadığı; ancak 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’ nun 19. maddesi gereğince şartlarının oluşması halinde zilyetliğin sübutuna karar verilmesinin mümkün olduğu, teknik bilirkişi K.K. tarafından düzenlenen 8.11.1999 tarihli krokide taşınmazın D harfi ile gösterilen 990 metrekare miktarındaki bölümünün dere yatağı olduğu ve duvar çekilmek suretiyle kadastro tespitinden sonra arsa haline dönüştürüldüğünün belirtildiği, derenin yatağının doğu ve batı uzantısındaki genişliklerinin de bilirkişi görüşünü doğruladığı, yerel bilirkişi ve tanıkların soyut sözlerine değer verilemeyeceği, bu nedenle krokide D harfi ile gösteren bölüm yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği, taşınmazın krokide A harfi ile gösterilen 2810 metrekare, B harfi ile gösterilen 108 metrekare ve C harfi ile gösterilen 480 metrekarelik bölümleri yönünden kamulaştırma tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülen zilyetlikle iktisap şartlarının oluştuğunun anlaşıldığı, bu bölümlerle sınırlı olarak davacılar yararına zilyetliğin sübutuna karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verdiği; davacı vekilince bu kararın düzeltilmesi isteminin de aynı Dairenin 20.9.2001 gün ve E:2001/7511, K:2001/6200 sayılı kararıyla reddedildiği; Borçka Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2001 gün ve E:2001/387, K:2001/380 sayılı kararıyla, bozma kararına uyularak, davacı tarafın davasının kısmen kabul ve kısmen reddine, Fen bilirkişisi K.K.’nun 8.11.1999 tarihli raporunda D harfi ile gösterilen bölüm yönünden davanın reddine, yine aynı krokide A harfi ile gösterilen 2.810.00 m2’lik yerlerle sınırlı olarak davacılar yararına zilyetliğin sübutuna, Krokide A ve B harfleri ile gösterilen yerlerin davacı V.A.adına, C harfi ile gösterilen yerin muteriz davacı İshak Özler adına tapuya kayıt ve tesciline karar verdiği, bu kararın da davalı idareler vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 4.6.2002 gün ve E:2002/6733, K:2002/6223 sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma kararında açıkça kesinleşmiş kamulaştırma haritası kapsamında kalan ve yola kalbedilen arazinin tescile tabi olduğu belirtilerek bu bölümlerle ilgili olarak zilyetliğin sübutuna karar verilmesi gereğine değinildiği; mahkemece bozmaya uyulduğu halde tescil kararı verildiği, kararın bu nedenle bozulması gerekmekte ise de mahkemece yapılan bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın hüküm fıkrasının 7 ve 8. satırlarındaki “krokide A ve B ile gösterilen yerlerin davacı V.A.adına, C harfi ile gösterilen yerin muteriz İshak Özer adına tapuya kayıt ve tesciline” sözcüklerinin hükümden çıkartılarak hükmün düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına karar verdiği ve sözkonusu kararın kesinleştiği; 20.7.2015 tarihinde Borçka Asliye Hukuk Mahkemesinde kayda giren V.A.mirasçılarına ait dilekçe ile, kesinleşen adli yargı kararı gereğince, davacıların murisi V.A.kamulaştırma öncesi taşınmazın zilyedi olduğu ve kamulaştırma tarihine kadar zilyetlikle istisap için kanunen aranan şartların oluştuğu hususunun tartışmasız olduğu, zilyetlik yoluyla iktisabın tespiti ve zilyetliğin sübutuna rağmen dava konusu taşınmazın davacıların murisi V.A.adına tescil edilememesinin sebebinin taşınmazın kesin kamulaştırma sahası içerisinde kalması yani kamulaştırılmış olmasından kaynaklandığı, yapılan kamulaştırma işlemi ile taşınmazın mülkiyetini kendisine geçiren ve bu nedenle taşınmazın davacıların murisi adına tescil edilememesine sebep olan Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından sözkonusu taşınmaz için davacılara veya murisine hiçbir “Kamulaştırma Bedeli” (Tazminat) ödenmemiş olduğundan bu bedelin tespiti ve tazmini talebi ile görülmekte olan işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Olayda, davacıların murisi adına zilyetlikle iktisap koşulları oluşmasına rağmen, kamulaştırma haritası kapsamında kaldığı ve kesin kamulaştırma kararı olması sebebiyle tescilinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davacıların murisi adına tescil edilemeyen fakat kamulaştırma tarihine kadar iktisap koşulları oluştuğundan davacıların murisi adına zilyetliğin sübutuna karar verilmiş bulunan dava konusu taşınmazın kamulaştırma işlemine rağmen kamulaştırma bedeli Muris Vehbi Alparslana veya mirasçılarına ödenmemiş olduğundan, dava konusu taşınmazın ve üzerindeki muhdesatların değerinin tespiti ile bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı açıktır.

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere göre, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası kamulaştırma işlemi sonucunda kamulaştırma bedeline veya bankada bloke edilen bedele itiraz veya maddi hatalara karşı adli yargıda düzeltim davası açılabileceği, kısmen kamulaştırmalardan doğacak uyuşmazlıkların adli yargıda çözümleneceği anlaşılmaktadır.

Davada, kamulaştırma işleminin iptali istenilmemiş olduğundan, ortada idari yargı yetkisi kapsamına giren bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

Açıklanan nedenlerle, Borçka Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 26.4.2016 gün ve E:2015/171, K:2016/166 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Borçka Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 26.4.2016 gün ve E:2015/171, K:2016/166 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.3.2017  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN