Hukuk Bölümü         2012/499 E.  ,  2013/638 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                Davacı     : H.E. Adına Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası

                Vekili      : Av. M.E., Av.H.A.

                Davalı      : 1- Toroslar Kaymakamlığı

                                   2-Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

                Vekili      : Av. Y.E.A.               

                O L A Y  : Davacı vekili, Mersin İnönü İlköğretim Okulu'nda öğretmen olarak görev yapan müvekkilinin, 13.04.2009 tarihinde Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde kalp ameliyatı olduğu ve kendisine ilaçlı stent takıldığından bahisle, 15.900,00-TL ilaçlı koroner stent bedelinin ödenmesi istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin Toroslar Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün 17.11.2009 tarih ve 10237 sayılı işleminin iptali ile 15.900,00-TL stent fatura bedelinin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle 19.1.2010 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

MERSİN 1.İDARE MAHKEMESİ: 29.11.2010 gün ve E: 2010/322, K:2010/1800 sayı ile, 5510 sayılı Kanun'un "Sigortalı Sayılanlar " başlıklı 4. maddesinde: "Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından;

a)Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar,

b)Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;

1)Ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,

2)Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar,

3)Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortaklan, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları,

4-Tarımsal faaliyette bulunanlar,

c)Kamu idarelerinde;

1)Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olmayanlardan, kadro ve pozisyonlarda sürekli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar,

2)Bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine tabi olmayanlardan, sözleşmeli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesi uyarınca açıktan vekil atananlar, sigortalı sayılırlar." hükmünün yer aldığı;  aynı Kanun'un 5754 sayılı Kanunun 45 inci maddesiyle değişik 73 üncü maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanuna göre sağlık hizmetlerinin, Kurum ile yurt içindeki veya yurt dışındaki sağlık hizmeti sunucuları arasında yapılan sözleşmeler yoluyla ve/veya bu Kanun hükümlerine uygun olarak genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucularından satın aldıkları sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi suretiyle sağlanacağı, dördüncü fıkrasında, sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının, Kurumca belirlenmiş standartların üstündeki talepleri karşılayan otelcilik hizmetleri ile hayati öneme sahip olmama ve alternatif tedavilerin bulunması gibi hususların göz önüne alınarak Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu tarafından belirlenen istisnai sağlık hizmetleri için, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden belirlenen hizmet fiyatlarının üç katını geçmemek üzere ilâve ücret alabileceği, sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının, Kurumca ödenecek sağlık hizmeti bedellerinin yayımlanmasını takiben otuz gün içinde ilâve ücret ödemeleri için belirlenen tavanlar dahilinde belirledikleri sağlık hizmeti fiyatlarını kuruma bildirmek zorunda oldukları, sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularının fiyat değişikliklerini 5 iş günü içinde Kuruma bildirecekleri, tavanlar dahilinde de olsa Kurumca belirlenen süreden önce bu fiyatlarını artıramayacakları, son fıkrasında ise, sağlık hizmeti satın alma sözleşmelerinin hazırlanması ve akdedilmesi, sağlık hizmeti giderlerinin ödenmesi ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esasların, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiş, aynı Kanunun "Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri" başlıklı 101 inci maddesinde, bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğinin kurala bağlanmış bulunduğu;  anılan mevzuat hükümlerine göre, kamu görevlisi olan davacının da 5510 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayıldığı ve sağlık giderlerin de bu Kanun hükümleri esas alınarak karşılanacağının açık olduğu;  dosyanın incelenmesinden; davacının Mersin İnönü İlköğretim Okulu'nda öğretmen olarak görev yaptığı, 13.04.2009 tarihinde Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde kalp ameliyatı olduğu ve kendisine ilaçlı stent takıldığından bahisle 15.900,00-TL ilaçlı koroner stent bedelinin ödenmesi istemiyle idareye başvurduğu, bu başvurunun 17.11.2009 tarih ve 10237 sayılı Toroslar Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü işlemi ile reddedildiği, bakılan uyuşmazlığın davacının sağlık giderlerinin 5510 sayılı Kanun kapsamında hangi oranda kurumca karşılanacağının belirlenmesine yönelik olduğu, bu hususun tespitinin ise yukarıda değinilen mevzuat uyarınca İş Mahkemelerinin görev alanı içerisinde bulunduğu sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15 inci maddesinin (l/a) bendi uyarınca, davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı olaydan ötürü,  fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 1 000.-TL alacağın en yüksek işletme kredisi faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle 28.12.2010 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davacı, ıslah dilekçesi ile,  talep ettiği miktarı, 10.001,88 TL olarak değiştirmiştir.

Mersin 1.İş Mahkemesi: 22.12.2011 gün ve E: 2010/1033, K: 2011/974 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek, davanın kabulüne karar vermiş; bu kararın Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 10. Hukuk Dairesi: 03.04.2012 gün ve E:2012/4782, K: 2012/6586 sayı ile, dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının, tedavisinin yapıldığı 12.4.2009- 14.04.2009 tarihleri arası dönemi de kapsar şekilde halen (657 sayılı Yasaya tabi öğretmen olarak) kamu çalışanı olduğu; kalp rahatsızlığı nedeniyle Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Uygulama Ve Araştırma Hastanesinde yapılan tedavisinde kullanılıp, dava konusu edilen ilaç kaplı stent bedelinin davacı tarafından ödenerek satın alındığının anlaşıldığı denildikten ve konuya ilişkin mevzuat hükümlerine ayrıntılı bir şekilde yer verildikten sonra;  belirtilen yasal düzenlemeler gözetildiğinde; Emekli Sandığı iştirakçileri açısından görevli mahkemenin belirlenmesinde, tedavinin başladığı tarih esas alınarak; pasif sigortalılar için tedavisi 15.10.2008 tarihinden önce başlayan sigortalılar ile bunların hak sahipleri yönünden idari yargının, tedavisi anılan tarihten sonra başlayanlar yönünden adli yargının (iş mahkemelerinin) görevli olduğu; aktif olarak çalışmasına devam edenler yönünden ise, sağlık sigortası açısından Sosyal Güvenlik Kurumu’na devir tarihlerine göre, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan asker ve sivil personel ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişilerden tedavisi 15.10.2010 tarihinden, diğer kamu görevlileri ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişiler yönünden tedavisi 15.01.2010 tarihinden önce başlayan sigortalılar ile bunların bakmakla yükümlü oldukları kişiler yönünden idari yargının, tedavisi anılan devir tarihlerinden sonra başlayanlar yönünden adli yargının (iş mahkemelerinin) görevli olduğu sonucuna varıldığı; somut olaya gelince; aktif kamu çalışanı olan davacının, davaya konu tedavisinin, sağlık sigortası açısından Sosyal Güvenlik Kurumu’na devredildiği tarihinden önce, 12.04.2009 tarihinde başladığı gözetildiğinde, uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek, davanın, görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olmasının, usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiş; Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.

MERSİN 1. İŞ MAHKEMESİ:21.09.2012 gün ve E:2012/640, K: 2012/834 sayı ile, dosya kapsamı, toplanan deliller ve Yargıtay bozma ilamı nazara alınarak davada İdari Yargı'nın görevli olması nedeniyle dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle reddine, bu konuda daha önce Mersin 1. İdare Mahkemesine açılan davada Mersin 1. İdare mahkemesinin tarih 2010/322 esas 2010/1800 karar sayılı kararla davanın Mersin İş Mahkemelerinin görev alanına girdiğinden görevsizlik kararı verdiğinden ve bu karar da kesinleştiğinden, Adli Yargı ve İdari Yargı mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulduğu denilerek; davada İdari Yargı'nın görevli olması nedeniyle dava dilekçesinin yargı yolu nedeniyle REDDİNE, mahkemelerinin görevsizliğine; dosyada Mersin 1.İdare Mahkemesinin 29.11.2010 tarih 2010/322 esas 2010/1800 karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle,  Adli ve İdari Yargı mahkemeleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş; bu karar kesinleşmiş; davacı vekillerinin dilekçesi üzerine dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 13.5.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; olay kısmında belirtildiği üzere,  tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

                Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

                2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu  kadar ki,  başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

                Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davacı vekilinin görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesi istemine ilişkin dilekçesi de gözetilerek, Mersin 1.İş Mahkemesi’nce yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve sonuçta usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının, kalp rahatsızlığının tedavisinde kullanılan ilaçlı stent bedelinin ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile ödenmeyen bedelin faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, 9.5.1997 tarihinde kamu görevine başlayan ve dava açıldığı tarihte Mersin İnönü İlköğretim Okulu'nda öğretmen olarak görev yapan davacının, 13.04.2009 tarihinde Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde kalp ameliyatı olduğu, kendisine ilaçlı stent takıldığı, 14.9.2009 tarihli faturaya göre davacının 15.900,00-TL ilaçlı koroner stent bedeli ödediği, anılan miktarın ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun, 17.11.2009 tarih ve 10237 sayılı Toroslar Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü işlemiyle reddedilmesi üzerine, idari yargıda 15.900,00-TL’nin, adli yargıda 10.001,88 TL’nin ödenmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce, 9.5.1997 tarihinden beri kamu personeli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Mersin 1.İş Mahkemesi’nin 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamında görülen başvurusunun kabulü ile Mersin 1.İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. 

SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mersin 1.İş Mahkemesi’nin 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamında görülen BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Mersin 1.İdare Mahkemesi’nin 29.11.2010 gün ve E:2010/322, K:2010/1800 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.5.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.