Hukuk Bölümü         2013/1050 E.  ,  2013/1205 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                Davacı     : O.S.S.

                Vekili      : Av. C.D.

                Davalı      : Sosyal Güvenlik Kurumu

                Vekili      : Av.S.A.

O L A Y  : Davacı vekili Ankara 8. İdare Mahkemesi’ne verdiği 17.11.2008 tarihli dava dilekçesinde özetle,  davacının  en son Türkiye Denizlik İşletmeleri A.Ş. İstanbul Liman İşletme Müdürlüğü’nde 5434 sayılı yasa kapsamında  görev yaparken emekli olduğunu;  davacının 22.02.2008 tarihinde kalp rahatsızlığı nedeni ile  Özel Universal  Hospital Kadıköy İstanbul Hastanesi’ne kaldırıldığını;  anjiyo yapılarak kalbe giden iki damarının tıkalı olduğunun tespit edildiğini; ameliyat öngörüldüğünü  ve  operasyon için  2 adet ilaçlı stendin kullanılmasının gerektiği yönünde rapor verildiğini; davacının geçirdiği operasyon ile iki adet stendin kullanıldığını ancak kullanılan stent bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmadığını;  bu nedenle davacının, iki adet stent bedeli olarak 7850,00 TL ödemek zorunda kaldığını ve bu bedelin ödenmesi için 11.08.2008 tarihinde emekli sandığına müracaat edildiğini; ancak davalı idare tarafından 60 gün içerisinde cevap verilmeksizin talebin zımnen reddedildiğini belirterek; davalı idarenin zımnen ret kararının iptali ile  7850,00 TL’nin ödeme gününden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte  davalıdan tahsiline karar verilmesi  istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 ANKARA 8.İDARE MAHKEMESİ: 12.06.2009 gün, 2008/1666 Esas ve 2009/941 Karar sayılı kararı ile 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 101. Maddesi’nde “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.” şeklindeki yasal düzenleme ile davanın adli yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

        KARTAL 4.İŞ MAHKEMESİ: 18.02.2011 gün 2009/1049 Esas 2011/125 Karar sayılı kararı ile dava konusu stent bedelinin sosyal devlet ilkesi gereğince devlet tarafından karşılanmasının gerektiği, 5434 sayılı yasanın 139. Maddesinde buna ilişkin yasal düzenlemenin yapıldığını belirterek davayı esastan kabul ettiği ve 7850,00 TL’nin davacıya ödenmesine karar verdiği, kararın davalı idare tarafından temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 07.06.2012 tarih 2011/7590 Esas 2012/10942 Karar sayılı ilamı ile “5434 sayılı yasa kapsamında emekli konumundaki davacının kalp rahatsızlığı nedeni ile Universal Hastanesi’nde 22.02.2008-23.02.2008 tarihleri arasında tedavi gördüğü,  tedavisi sırasında kullanılan ilaçlı stent fark bedelinin 23.02.2008 tarihinde fatuR.a hasta katılım payı olarak eklenmek sureti ile tahsil edildiği, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı yasanın geçici 4. Maddesindeki ‘Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.’ şeklindeki yasal düzenleme nedeni ile 5510 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce TC Emekli Sandığı  sigortalıları ile hak sahipleri arasında 5434 sayılı yasanın uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların idari  görülmesinin gerektiği, bu nedenlerle  5510 sayılı yasa yürürlüğe girmeden önceki dönemde gördüğü tedavi nedeni ile kullanılan stent bedeli farkını isteyen davacının açtığı  davada idari yargının görevli olduğu gerekçesi ile Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının bozulmasına” karar verildiği; mahkemece, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyularak 13.11.2012 tarih 2012/620 Esas 2012/1014 Karar sayılı karar ile  bozma ilamında gösterilen gerekçelerle davanın görev nedeni ile reddedildiği, bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği  anlaşılmıştır.

 Davacı vekili, adli ve idari yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 1.7.2013 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı M.Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının kalp rahatsızlığı nedeni ile gördüğü tedavi sırasında kullanılan iki adet ilaçlı stent bedelinin davalı kurumca karşılanmaması nedeni ile ödemek zorunda kaldığı 7850,00 TL bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ilke birlikte davalıdan tahsili istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; davacının, Türkiye Denizlik İşletmeleri A.Ş. İstanbul Liman İşletme Müdürlüğü’nde 5434 sayılı yasa kapsamında görev yaparken 15.02.1998 tarihinde emekliye ayrıldığı; Universal Hospital Kadıköy  İstanbul Hastanesi’nde 22.02.2008-23.02.2008 tarihleri arasında kalp rahatsızlığı nedeni ile tedavi gördüğü; tedavisi sırasında  iki adet ilaçlı stent kullanıldığı; davacının  stent bedeli olarak ödemek zorunda kaldığı 7850,00 TL bedelin   ödeme tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesi istemiyle dava açtığı anlaşılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

                Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ve tam yargı davaları kapsamında bulunan, emekli kamu personeli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 8. İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 8.İdare Mahkemesi’nin 12.06.2009 gün ve E:2008/1666, K:2009/941 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.7.2013 gününde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.