Hukuk Bölümü         2013/542 E.  ,  2013/1074 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                Davacılar :  1) E.B.N., 2) A.C.U.

                Vekili      :  Av.H.D.

                Davalı      : Orman Genel Müdürlüğüne İzafeten Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü

                Vekilleri  : Av.E.E., Av. Z.Y., Av.A.Y.

                O L A Y : Davacılar vekili;  davalı idarenin, müvekkillerinin ½ müşterek mülkiyetinde bulunan,  Pendik İlçesi, Kurtdoğmuş Köyü Kaymaz mevkiindeki  25 Pafta, 807 Parsel sayılı taşınmazın 72.400 m2’lik kısmını, Kartal Tapulama Hakimliğinin 14.06.1996 yılında kesinleşen E:1963/1502, K:1967/2 sayılı kararına uygun olarak Orman Haritasına İşlememekte direnerek işgale devam ettiğini,  müvekkillerini bu yerden istifade imkanından mahrum bıraktığını ifade ederek; , mülkiyet hakkını kısıtlayan davalının bu haksız eylemi ile sebebiyet verdiği maddi zararların şimdilik 500.000 TL’lik kısmının tazmini  istemiyle  13.1.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

BEYKOZ 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 13.6.2011 gün ve E:2011/37, K:2011/162 sayı ile;  davacıların talebinin, taşınmazın orman haritasına işlenmemesi nedeniyle uğranılan zarar nedeniyle tazminata ilişkin olduğu, idari işlem ve eylemlerden meydana geldiği iddia edilen zararlara karşı idare mahkemelerinde dava açılması gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı vermiş; bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

                Davacılar vekili bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekili, birinci savunma dilekçesinde, davada adli yargının görevli olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

İSTANBUL 8.İDARE MAHKEMESİ: 9.5.2012 gün ve E:2012/224 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinde; idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı; idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğunun kurala bağlandığı; aynı Kanun'un 28.maddesinde de; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez...Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. Mahkeme kararlarının (otuz) gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir...” hükmüne yer verildiği;  diğer taraftan, 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın gerek 138. maddesinin son fıkrasındaki; “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” kuralı, ve gerekse yargı yetkisini düzenleyen 9. maddesinde ve yargıya ilişkin genel hükümlerin yer aldığı 139., 140., 141. ve 142. maddelerinde yargı düzenleri arasında idari yargı-adli yargı ayırımını yapmadığı; ayrıca Anayasanın; mahkeme kararlarına uyulma zorunluluğunu düzenlerken kesin hükümden söz etmediği, tüm mahkeme kararlarının gereklerinin yerine getirilmesini zorunlu kıldığı; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 12.maddesinde ise; 'Görev itirazında bulunan kişi veya makam, itirazın reddine ilişkin kararın verildiği tarihten, şayet bu kararın tebliği gerekiyorsa tebliğ tarihinden, itiraz yolu açık bulunan ceza davalarında ise ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde, uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere iki nüsha dilekçeyi itirazı reddeden yargı merciine verir. / Bu yargı mercii, dilekçenin bir nüshasını ve varsa eklerini yedi gün içinde cevabını bildirmesi için diğer tarafa tebliğ eder. Tebligat yapılan taraf, süresi içinde bu yargı merciine cevabını bildirmezse, cevap vermekten vazgeçmiş sayılır. / (Değişik fıkra: 23/07/2008-5791 S.K./4.mad). Yargı mercii, itiraz dilekçesi üzerine verdiği itirazı ret kararını kaldırarak görevsizlik kararı vermediği takdirde; yetkili makama sunulmak üzere kendisine verilen dilekçeyi, alınan cevabı ve görevsizlik itirazının reddine ilişkin kararını, dava dosyası muhtevasının onaylı örnekleriyle birlikte uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makama gönderir. Bir davada uyuşmazlık çıkarılması için yalnız bir kez başvurulabilir.” düzenlemesinin yer aldığı;  dosyanın incelenmesinden, İstanbul ili Pendik ilçesi Kurtdoğmuş Köyü Kaymaz Mevkii 25 pafta 807 parsel sayılı taşınmazın 72.400 metrekarelik kısmının Kartal Tapulama Hakimliğinin E: 1963/1502, K:1967/253 sayılı ilamı ile aralarında davacıların da miras bırakanı olan şahsın da yer aldığı Kadastro Tespit Komisyon kararında isimi yazılı şahıslar adına olmak üzere orman sınırları dışında bulunmakla ilgilileri adına tesciline karar verildiği, anılan ilamın 807 parsel yönüyle 14.06.1996 tarihinde kesinleşmesi üzerine müteaddit defalar kararın infazı için davacı tarafça müracaatta bulunulduğu en son 28.08.2009 tarihinde yapılan başvurunun, idarece reddi üzerine, bakılmakta olan davanın yargı kararının infaz ve icra edilmemesine bağlı oluştuğu ileri sürülen 500.000.-TL'nin tazmini istemiyle ilk olarak Beykoz 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2011/162 esasına kayden davaya konu edildiği,  anılan mahkemenin 13.06.2011 tarih ve K:2011/162 sayılı görev ret kararı sonrası yenilenen dava dilekçeleri ile açıldığının anlaşıldığı;  tüm bu tespit ve değerlendirmeler ile 1982 Anayasasında adli idari yargı ayırımı yapılmaksızın hukuk sisteminin bir parçası olan tüm mahkemelerce verilen kararların idarece infazının geciktirilemeyeceği, Kartal Tapulama Hakimliğinin E:1963/1502, K: 1967/253 sayılı ilamı sonrası idarece 807 parsel yönüyle işlem tesisi gerektiği, bu hususta hareketsiz kalınması üzerine menfaati ihlal edilen davacılarca anılan ilam hükmü doğrultusunda işlem tesis talebinin reddinden kaynaklı işlemin idari işlem olduğunda ve anılan olumsuz işleme ve yargı kararının infaz edilmemesine bağlı zararın tazmini talebini konu alan tam yargı davasının da idare mahkemesinin görev alanına girdiğinde hiç bir tereddüt ve şüphe bulunmadığı gerekçesiyle;  davalı idarenin görev itirazının reddine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun uyarınca kararın taraflara tebliğine, uyuşmazlık çıkartılmak isteniyorsa onbeş gün içinde uyuşmazlık çıkarılmasını istemeye yetkili makama sunulmak üzere iki nüsha dilekçenin ibrazı gerektiğinin bildirilmesine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yönündeki dilekçesi üzerine dava dosyaları Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; dava konusu uyuşmazlığın, davacının tapu kayıtlarına güvenerek satın aldığı taşınmazın üzerindeki orman sınırlandırılmasına ilişkin kaydın adli yargı yerinde Tapulama Mahkemesi tarafından kaldırılmasına karar verilmesine rağmen, davalı idarenin mahkeme kararını hukuka aykırı olarak uygulamamakta ısrar etmesi sonucu davacının uğradığı zararın giderilmesi isteminden ibaret olduğu;  Anayasa’nın 9. maddesinde, “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” denilmiş; “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinde “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. / Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. / Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz./ Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükümlerine yer verilmiş bulunduğu;  Medeni Kanun’un 1007. maddesinin “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. / Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. / Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.’’hükmünü içerdiği;  davaya konu uyuşmazlığın adli yargı yerinde kesinleşmiş bir mahkeme kararının gereğinin uzunca bir süre yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini isteminden ibaret olduğu;  mahkeme kararının yerine getirilmesinin de, yargılama sürecine ilişkin işlemlerden olduğu, yargısal işlevden ayırma olanağının bulunmadığı gözetildiğinde; açılan tazminat davasında, tazminat istemine esas olan işlemi yapan mahkemenin dahil olduğu adli yargının görevli bulunduğunun anlaşıldığı;  nihayet, Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 03/05/2010 gün, 2009/117 E, 2010/99 K sayılı emsal kararında da özetle; Davacı banka tarafından kullandırılan kredinin ödenmemesi nedeniyle, teminata alınan taşınmazın icra yoluyla satın alınması üzerine, icra dairesi aracılığı ile ödenen tahsil harcının tahsiline ilişkin işlemin iptali ile harç tutarının iadesi istemiyle açılan davanın Adli yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiğine karar verilmiş olduğu;  adli yargılamanın bir parçasını oluşturan uyuşmazlığın adli yargı içinde çözümlenmesinin gerektiği gerekçesiyle; 2247 sayılı Kanun'un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça 2247 sayılı Yasanın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısının yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 1.7.2013 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı M.Ali GÜMÜŞ’ün başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

                2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasında, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir” hükmüne yer verilmiştir.

                Anılan Yasa hükmü ile, belirtilen yargı mercilerinden birinde açılmış olan bir davanın görülmesi sırasında yapılan görev itirazının reddi üzerine, ilgili Başsavcı tarafından, görevli bulunduğu kendi yargı düzeninin görev alanına vaki müdahalenin önlenebilmesini sağlamak için konunun Uyuşmazlık Mahkemesi’ne götürülmesi suretiyle davanın henüz başlangıç safhasında iken görev sorununun çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır.

                Nitekim, 2247 sayılı Yasa’nın 10. madde gerekçesinde, “Uyuşmazlık çıkarma, yürürlükte bulunan kanunun getirdiği bir yeniliktir. Görülmekte olan bir davanın görev uyuşmazlığını, bu safhada halletmek imkânını verir. Bu madde ile uyuşmazlık çıkarma adli, idari ve askeri yargıya teşmil edilmiştir.

                Bu yetki, yargı merciince görev itirazının reddi üzerine, kanun yararına olarak, uyuşmazlığın konusuna göre ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından kullanılacaktır. Bu suretle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kabul ettiği adli, idari ve askeri yargı mercilerinin ayrılığı prensibinin ihlâli ve ayrı tanzimlere tabi tutulan adli, idari ve askeri yargı mercilerinin yekdiğerinin görev hudutlarına tecavüzleri önlenmiş olacaktır” denilmiştir.

                Buna göre, ortada henüz açılmış bir dava ve bu davada bir yargı merciince verilmiş görevlilik kararı bulunması; diğer bir ifadeyle, yararına görev itirazında bulunulan yargı merciince aynı davada görevsizlik kararı verilmemiş olması gerekeceği açıktır.

                Olayda, uyuşmazlığa konu edilen İstanbul 8. İdare Mahkemesinin görevlilik kararından önce, Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararının bulunması karşısında, idari yargı yerince adli yargının görev alanına müdahalede bulunulduğundan söz etmek olanaksızdır.

                Öte yandan, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen olumsuz görev uyuşmazlığının oluşabilmesi için tarafları, sebebi ve konusu aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevsiz görerek verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması; 17. maddesinde öngörülen olumlu görev uyuşmazlığının doğabilmesi için ise, yine tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevli sayan kararlar verilmesi; 19. maddeye göre yargı mercilerince Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulabilmesi için de, daha önce diğer yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine aynı davada kendisinin de görevsiz bulunduğu ve görevsizlik kararı veren yargı merciinin görevli olduğu kanısına varılması; 20. madde uyarınca görev uyuşmazlığı çıkarılmasında, temyiz incelemesi yapan yüksek mahkeme tarafından Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmekte olup, incelemeye konu olan adli yargı yerinin görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerince aynı davada verilen görevlilik kararı nedeniyle, anılan maddelerde düzenlenen görev uyuşmazlığı türlerinden biri de oluşmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun bulunmayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesinde yer alan “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder” kuralı uyarınca reddi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 1.7.2013 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.