T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS    NO : 2017 / 158

           KARAR NO : 2017 / 223

           KARAR TR : 10.4.2017

ÖZET: 2247 sayılı Kanunda öngörülen olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma yönteminin usulüne uygun olabilmesi için, yararına görev itirazında bulunulan yargı merciince aynı davada görevsizlik kararı verilmemiş olması gerektiği, davanın somutunda idare mahkemesinin görevlilik kararından önce adli yargı yerince verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararının mevcudiyeti karşısında; 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı           : S. Ö.

Vekilleri        : Av.Dr.B. Y., Av.Dr.İlter Y.,

  Av.N. A., Av.A. D., Av.F. K.

Davalılar       : Adli Yargıda

                           Türk Telekomünikasyon A.Ş.

Vekilleri        : Av.Ö.S.Ö., Av.A.M.

                           İdari Yargıda

                          1-Türk Telekomünikasyon A.Ş.

  2- Kocaeli Valiliği

 Vekili           : Hazine Av.O.D.

                       3-Özelleştirme İdaresi Başkanlığı

 

O L A Y      : Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı işyerinde memur olarak İş Yasası'na tabi çalışmakta iken işyerinin özelleştirme kapsamına alınması nedeniyle 16.3.2010 tarihinde Kocaeli Defterdarlığı Gebze Emlak Müdürlüğü'ne naklen atanarak iş sözleşmesinin sonlandırıldığını, davacının davalı işyerinde çalıştığı dönemde işyerinin 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Yasa kapsamına alındığını, 5473 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle sözleşmeli kamu çalışanlarına Bakanlar Kurulu kararı ile ek ödeme yapılmasının öngörüldüğünü, buna göre 2006/10603 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01.01.2006- 30.06.2006 tarihleri arasında 40,00 TL, 01.07.2006 tarihinden itibaren 80,00 TL tutarında ek ödemenin her ay yapılmasına karar verildiğini; 2006/10971 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, 80,00 TL olan ek ödemenin 01.07.2006 tarihinden itibaren %2,32 oranında arttırılarak 82,50 TL'ye çıkartıldığını; 31.07.2007 tarih ve 2007/T-17 sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı'nın 8. maddesi ile 2007 yılında her ay 1850 gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak tutar olarak belirlenen ek ödemenin 2008 yılının ilk 6 ayı için “2260 x katsayı”, Temmuz 2008'de “2660 x katsayı” olarak değiştirildiğini, ilgili Bakanlar Kurulu Kararı ile Ağustos 2008 tarihinden itibaren ise “9500 x katsayı x kadroya göre değişen yüzde oranı” şeklinde düzenlenerek artışların katsayı artışlarına endekslendiğini, davacının işyerinde ikinci tip sözleşme ile çalışmış olmasına ve tüm yasal koşulları taşımasına rağmen 01.01.2006 tarihinden nakil tarihine kadar ek ödemeden yararlandırılmadığını ifade ederek, fazlaya ilişkin istem ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL ek ücret alacağının ödeme tarihlerinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile birlikte davalı Türk Telekomünikasyon A.Ş.’den tahsili istemiyle 17.3.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davacılar vekili ıslah dilekçesi ile istemlerini artırarak toplam 8.474,22 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

KOCAELİ 3. İŞ MAHKEMESİ: 26.2.2013 gün ve E:2011/214, K:2013/61 sayı ile, “(…) Davacı ile aynı durumdaki işçilerin açtıkları emsal davalarda yapılan yargılamalar sonrasında verilen hükümlerin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından esasa girilerek incelenmiş ve bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamalardaki hatalar gerekçe gösterilerek bozulmuş olması nedeniyle Mahkememizce davanın esasına girilerek hesap raporları alınmış, dosyada bulunan bilgi ve belgeler doğrultusunda düzenlenen 11.02.2013 tarihli hesap raporunda davacı R.A.'ın fark alacağının bulunmadığı belirlenmiş; emsal nitelikteki Kırıkkale İş Mahkemesi'nin 2011/152 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonrasında verilen kararın temyiz incelemesinin yapıldığı Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2012/13660-20242 sayılı 11.06.2012 tarihli kararında, “... gerek yasal düzenleme ve gerekse sözleşmedeki hükümler dikkate alındığında, davalı Kurum'da özelleştirme öncesi kapsam dışı olarak çalışan ve 399 sayılı Yasa Gücünde Kararname hükümlerine tabi olarak ücreti belirlenen davacının özelleştirme sonrası çalıştıktan sonra nakledildiği tarihe kadar kamuda aynı statüde çalışanlar için getirilen özlük haklarından yararlandırılarak, nakil edildiklerinde haklarının korunması amaçlanmıştır. Kısaca davacı kapsam dışı olarak kamuda çalışmış gibi sayılmaktadır. Dairemizce yukarıda belirtilen kapsamda bulunan nakle tabi işçilerle davalı Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi arasındaki uyuşmazlıklarda daha önce esasa yönelik kararlar verilmiştir. Ancak Danıştay İdari Dava Daireleri'nin 07.04.2011 gün ve 2011/55-205 sayılı kararından sonra uyuşmazlığın adli yargı yerinde" görüleceği konusunda yeniden değerlendirme yapılması gerekmiştir…..Danıştay İdâri Dava Daireleri'nin gerekçeleri Dairemizce benimsenmiştir. Gerçekten özelleştirmeden önce statü hukuku hükümlerine tabi davacı niteliğinde personel, özelleştirme sonrası belirli bir avareliğine davalı ile özel hukuk hükümlerine tabi olarak iş sözleşmesi kapsamında çalıştırılmakta, nakledildiğinde tekrar statü hukuku kapsamına girmektedir, davacının iş sözleşmesiyle çalıştığı dönemde, davalı şirkete davacının ücreti konusunda “artış oranının, kamudaki memur maaş artış oranında” olacağı yönünde yükümlülük getirildiği gibi 406 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davalı şirkete, hak sahibi personeli Devlet Personel Başkanlığı'na bildirmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumunda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler yaptırıldığı görülmektedir. Bu işlemlerin idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlediği, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları açıktır. İdari işlemlerle ilgili uyuşmazlığın ise adli yargı yerinde değil, idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir. Mahkemece davanın HMK'nun 114/1-b maddesi uyarınca “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle aynı Yasa'nın 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır” denildiği anlaşılmıştır.

Yukarıda açıklandığı üzere, davanın idari yargının görev alanına girdiğinin yüksek yargı organları tarafından kabul edilmiş olması nedeniyle aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.

HÜKÜM: Yukarda açıklanan nedenlerle;

1-Davanın adli yargının görevi dışında kalması ve yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle HMK'nun 114/1-b ve 115/2. maddeleri gereğince davanın usulden REDDİNE… karar vermiş; bu karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi; 29.4.2013 gün ve E:2013/7669, K:2013/8818 sayı ile, anılan kararı yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönlerinden düzelterek onamış ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili, adli yargı yerindeki dava sürürken, belli bir parasal miktar göstermemesine karşın,  aynı istemle de 12.4.2011 tarihinde, Kocaeli Valiliğine karşı idari yargı yerinde dava açmış; Kocaeli 1.İdare Mahkemesi; 5.5.2011 gün ve E:2011/471, K:2011/478 sayı ile dava dilekçesinin reddine karar vermiş; Davacı vekili dilekçesini yenileyerek; Kocaeli İl Telekom Müdürlüğünde kapsam dışı (2. Tip) memur unvanı ile görev yaparken 16/03/2010 tarihinde Kocaeli Defterdarlığı Gebze Emlak Müdürlüğü'ne atanan müvekkilinin,  maaş nakil ilmühaberinin iptali ile yeniden düzenlenmesine;  davalı idarenin 24.02.2011 tarih ve B.Ö7.4DEF.Ö.41.04/418 Sayılı işleminin iptali ile,  3575  Sayılı KHK.ye 5473 Sayılı Yasa ile eklenen Ek 3 maddesi uyarınca yapılması gereken ek ödemenin geçiş ücretine ilavesi gereği doğmuş bulunan 4.000 TL maaş farklarının, idareye yapılan başvuru tarihinden itibaren geriye dönük yasal gün sayısını kapsayacak şekilde, mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalı Kocaeli Valiliğinden tahsili istemiyle 1- Kocaeli Valiliği ile 2-Özelleştirme İdaresi Başkanlığına karşı dava açmış; Kocaeli 1.İdare Mahkemesi, 5.7.2012 tarihinde, E:2011/708 sayı ile, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının hasım mevkiinden çıkarılmasına karar vermiştir.

Kocaeli 1.İdare Mahkemesi; 20.6.2013 gün ve E:2011/708, K:2013/679 sayı ile, davanın maaş nakil ilmuhaberine ilişkin kısmında; söz konusu maaş belgesinin Türk Telekom A.Ş tarafından düzenlendiği ve söz konusu kurumun özel hukuk tüzel kişisi olduğu göz önüne alındığında; uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görevinde olduğu sonucuna varılmış olduğu; davanın 24/02/2011 tarih ve 416 sayılı işleme ilişkin kısmına ilişkin olarak, 5473 sayılı Kanun hükümleri uyarınca verilen ek ödemenin davacının maaşına yansıtılması gerekirken, bu yöndeki başvurusunun reddedilmesine yönelik dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı; davacının tazminat istemine ilişkin olarak; davacının talebi ile bağlı kalınarak 3.000,00 TL ek ödemenin başvuru tarihi olan 15/02/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle; davanın maaş nakil ilmühaberine ilişkin kısmının görev yönünden reddine, 24/02/2011 tarih ve 416 sayılı işlemin iptaline, tazminat talebinin kabulüne karar vermiş; bu karara taraflar itiraz etmiştir.

Sakarya Bölge İdare Mahkemesi; 18.2.2015 gün ve E:2014/1646, K:2015/395 sayı ile, “(…) İtiraza konu kararın, davacının ek ödeme talebinin reddedilmesine yönelik işlemin iptali ile 4.000,00 TL ek ödemenin başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesine ilişkin kısmına yönelik olarak davalı idarece ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek durumda bulunmadığından davalı idarenin bu kısma ilişkin itiraz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Davacının, maaş nakil ilmühaberinin iptali ile yeniden düzenlenmesi istemine gelince;

Davacının iptalini istediği maaş nakil ilmühaberinin Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından düzenlenmiş olması, buna karşın davanın Kocaeli Valiliği ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığına karşı açılmış olması karşısında maaş nakil ilmühaberi yönünden Türk Telekomünikasyon A.Ş.nin hasım mevkiine alınmamış olması bir hukuki eksiklik olduğu gibi kamu görevlisi olan davacının özlük ve parasal haklarıyla ilgili olarak açılmış olan işbu davanın İdari Yargının görev alanına girdiğinin de açık olduğu, aynı taleplerle Türk Telekomünikasyon A.Ş. hasım gösterilmek suretiyle açılan davalarda verilen görevsizlik kararlarının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca bozulduğu anlaşılmaktadır. (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15.10.2014 tarih ve E:2014/2626, K2014/2933 sayılı kararı vd.)

Bu durumda; kamu görevlisi olan davacının özlük ve parasal haklarıyla ilgili olarak açılmış olan işbu davanın idari yargı yerlerinin görevine girdiğinin kabulü gerektiği, aksi düşünceyle maaş nakil ilmühaberi yönünden davanın görev yönünden reddedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, itiraza konu Kocaeli 1. idare Mahkemesi Hakimliği'nin 20/06/2013 gün ve E:2011/708; K:2013/679 sayılı kararının "iptal" ve "kabul"e ilişkin kısmı aynı gerekçe ve nedenlerle Mahkememizce de uygun görülmüş olup, davalı idarenin itiraz istemine ilişkin dilekçesinde öne sürülen iddialar sözü geçen kısmın bozulmasını gerektirecek durumda bulunmadığından, kararın "iptal" ve "kabul"e ilişkin kısmına itiraz isteminin reddine ve kararın belirtilen kısımlarının ONANMASINA, davacı tarafından kararın "görev ret" kısmına yapılan itirazın kabulü ile kararın "görev ret" kısmının BOZULMASINA…” karar vermiş; Kocaeli Valiliğinin karar düzeltme istemi aynı Mahkemece, 17.12.2015 gün ve E:2015/1455, K:2015/3665 sayı ile reddedilmiştir.

Kocaeli 1.İdare Mahkemesi; 29.2.2016 gün ve E:2016/217 sayı ile, Türk Telekom A.Ş.nin hasım mevkiine alınmasına karar vermiştir.

Davalılardan Türk Telekomünikasyon A.Ş. vekilince görev itirazında bulunulmuştur.

KOCAELİ 1.İDARE MAHKEMESİ; 30.6.2016 gün ve E:2016/217 sayı ile, “Davacı Sevinç Öztürk vekili Av. İlter Yılmaz tarafından Kocaeli İl Telekom Müdürlüğünde kapsam dışı (2. Tip) memur unvanı ile görev yaparken 16/03/2010 tarihinde Kocaeli Defterdarlığı Gebze Emlak Müdürlüğü'ne atanan davacının 5473 sayılı Kanun uyarınca ek ödemelerden yararlanma talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 24/02/2011 tarih ve 416 sayılı işlemin ve nakil maaş ilmühaberinin iptali ile 4.000,00 TL maaş farkının faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açtığı davada, davalı Türk Telekom A.Ş. tarafından görev itirazında bulunulduğundan dosya incelenerek itirazın gereği görüşüldü: (…)

Aktarılan yasal düzenleme ile, T.Telekom A.Ş.'nin özelleştirilmesi sonucunda, işlevsel görevlerde bulunan ve ikamesi kısa sürede imkansız personelin isteklerine bağlı olarak makul bir süre kamu görevlerinden aylıksız izinli sayılarak özel hukuk tüzel kişisinde çalışmalarına olanak sağlandığı anlaşılmaktadır. Buna göre, söz konusu personelin, aylıksız izinli olarak geçen sürede kamu personeli statülerinin devam ettiği anlaşılmaktadır.

Diğer yandan, imtiyaz Sözleşmesi ile bir kamu hizmetini yürütmek hakkını elde eden davalı şirkete, devir sonrasında yetişmiş personel yetersizliği nedeniyle doğabilecek aksaklıkların önüne geçilebilmesi için, 406 sayılı Yasa hükümleri ile tanınan ayrıcalıkların sonucu olarak da, bünyesinde belli süre ile çalışmaya devam eden söz konusu personelin kamu kurumlarına naklen atanmasının sağlanması amacıyla kimi görevler yüklenmiştir.

Bu görevler kapsamında 406 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davalı şirket tarafından, hak sahibi personelinin Devlet Personel Başkanlığına bildirmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumunda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler bulunmaktadır.

Sayılan işlemler, idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurmakta ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlemekte esas alınmaktadır. Belirtilen nitelikleriyle, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları anlaşılmaktadır.

Söz konusu işlemler, içerikleri itibarıyla idari işlem niteliğinde olmakla beraber, bir özel hukuk tüzel kişisi olan davalı şirketçe tesis edilmiş olmaları nedeniyle idari yargı denetimine tabi olup olmayacağı da ayrıca değerlendirilmelidir.

Davalı şirketin, Telekomünikasyon Kurumu ile Türk Telekom arasında imzalanan "Telekomünikasyon Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi" ile belli bir kamu hizmetini yürütmek görev ve yetkisi ile donatıldığı, bu görev ve yetkiler dahilinde bazı kamusal ayrıcalıkları ve yükümlülükleri bulunduğu yukarıda belirtilmiştir. Belirtilen statüsü ve özel yasa hükümleri gereğince bazı kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere sahip olması nedeniyle davalı şirketin, herhangi bir özel hukuk tüzel kişisinden farklı bir hukuki statü içinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda, imtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetinin yürütmekle görevli ve yetkili kılınması nedeniyle, diğer özel hukuk tüzel kişilerinden farklı olarak kimi kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere tabi olan 406 sayılı Yasa hükümleri ile, kamu kuramlarına nakil hakkı bulunan personeli ile ilgili olarak bazı kamusal görevler yüklenen davalı şirketin, belirtilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu ve bu işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna varılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle; davalı idarenin görev itirazının reddine, uyuşmazlığı çözümlemeye Mahkememizin görevli olduğuna…” karar vermiştir.

Davalılardan Türk Telekomünikasyon A.Ş. vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yönündeki dilekçesi üzerine dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; aynen “Türk Telekom A.Ş'de kapsam dışı personel olarak görev yaparken, kurumun özelleştirilmesi sonucu Kocaeli Defterdarlığı Gebze Emlak Müdürlüğüne atanan davacı tarafından, 5473 sayılı Kanun uyarınca ek ödemelerden yararlanma talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 24/02/2011 gün ve 416 sayılı işlemle nakil maaş ilmühaberinin iptali ve 4.000,00 TL maaş farkının yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemi ile Türk Telekom A.Ş., Kocaeli Valiliği ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığına karşı açılan davada; davalı idarelerden Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından görev itirazında bulunulmuş, Kocaeli 1. İdare Mahkemesi tarafından 30/06/2016 tarihinde itirazın reddi ile görevlilik kararı verilmesi üzerine, davalı Türk Telekomünikasyon A.Ş. vekili tarafından 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca uyuşmazlık çıkarılması talebi ile Yasanın 12. maddesindeki süre ve yönteme uygun olarak uyuşmazlık çıkarmaya yetkili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvurulduğu anlaşılmıştır.

Bilindiği gibi, telekomünikasyon şebekeleri üzerinden sunulan ulusal ve uluslararası ses iletimini ihtiva eden telefon hizmetlerini 31/12/2003 tarihine kadar "tekel' olarak yürütmekle görevli kılınan ve çoğunluk hisseleri kamuya ait bulunan Türk Telekomun, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, ancak kuruluş yasasındaki son düzenlemeler ile kendine özgü statüye sahip olan ve sermayesindeki kamu payı %50'nin altına düşünceye kadar kamu kuruluşu niteliğini taşıyan bir kuruluş olduğu tartışmasızdır.

Özelleştirme kapsamında bulunan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'deki tamamı Hâzineye ait bulunan hisselerden %55'i, Bakanlar Kurulu'nun 25/07/2005 tarih ve 2005/9146 sayılı "Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi (Türk Telekom)'nin %55 oranındaki Hissesinin

Blok Olarak Satışına İlişkin Nihai Devir İşlemlerine Dair Kararın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar"ı uyarınca, 14/11/2005 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi ile Ojer Telekomünikasyon A.Ş.'ne satılmıştır.

Anayasa'nın 128. maddesinde, "Devletin, kamu İktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür" hükmü yer almaktadır.

406 sayılı Yasa'nın Ek 29. maddesinin 03.07.2005 tarih ve 5398 sayılı Kanunla değişik birinci fıkrasında, "Türk Telekom hisselerinin devri sonucu kamu payının yüzde ellinin altına düşmesi durumunda; Türk Telekomda ek 22 nci maddenin (a) bendinin bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri uyarınca belirlenen asli ve sürekli görevlerde çalışmakta olanlar ile 22/01/1990 tarihli ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi olarak kadrolu veya sözleşmeli personel statüsünde çalışanlar ve kapsam dışı personel, kamu görevlerinden yüzseksen gün aylıksız izinli sayılır. Bu personel belirtilen süre içinde Türk Telekomda çalışmaya devam eder ve hisse devir tarihinden nakli için Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihe kadarki aylık ücret, harcırah, sağlık giderleri, cenaze giderleri ve ölüm yardımı ile diğer mali ve özlük hakları Türk Telekom tarafından karşılanır..." hükmü yer almaktadır.

Olayda, davalının hisse devir (14/11/2005) tarihinde çalışmakta iken 406 sayılı Yasanın Ek-29. maddesi ile 4046 sayılı Yasa'nın 22. maddesine göre adı Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ve sonrasında kamu kurumu emrine atanan davacı tarafından; 5473 sayılı Kanun uyarınca ek ödemelerden yararlanma talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 24/02/2011 gün ve 416 sayılı işlemle nakil maaş ilmühaberinin iptali ve maaş farkının yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle dava açılmıştır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin değişik (1) numaralı bendinde:

"a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b-İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c-Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar" idari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.

 

Dolayısıyla, davanın açıldığı tarihte davalılardan Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin özel hukuk tüzel kişisi olması karşısında, ortada idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz edilemeyeceğinden, daha önce davalı şirkette görev yapmış olan davacı ile özelleştirilen kuruluş arasındaki uyuşmazlık konusu davanın, Türk Telekomünikasyon A.Ş. yönünden özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde, adli yargı yerinin görevli olduğu düşünülmektedir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Kanunun 10 ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına...” karar vermiş ve dosyayı Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına göndermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Birgül KURT, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 10.4.2017 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, başvurunun reddi yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasında, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Yasa hükmü ile, belirtilen yargı mercilerinden birinde açılmış olan bir davanın görülmesi sırasında yapılan görev itirazının reddi üzerine, ilgili Başsavcı tarafından, görevli bulunduğu kendi yargı düzeninin görev alanına vaki müdahalenin önlenebilmesini sağlamak için konunun Uyuşmazlık Mahkemesi’ne götürülmesi suretiyle davanın henüz başlangıç safhasında iken görev sorununun çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır.

Nitekim, 2247 sayılı Yasa’nın 10. madde gerekçesinde, “Uyuşmazlık çıkarma, yürürlükte bulunan kanunun getirdiği bir yeniliktir. Görülmekte olan bir davanın görev uyuşmazlığını, bu safhada halletmek imkânını verir. Bu madde ile uyuşmazlık çıkarma adli, idari ve askeri yargıya teşmil edilmiştir.

Bu yetki, yargı merciince görev itirazının reddi üzerine, kanun yararına olarak, uyuşmazlığın konusuna göre ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından kullanılacaktır. Bu suretle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kabul ettiği adli, idari ve askeri yargı mercilerinin ayrılığı prensibinin ihlâli ve ayrı tanzimlere tabi tutulan adli, idari ve askeri yargı mercilerinin yekdiğerinin görev hudutlarına tecavüzleri önlenmiş olacaktır” denilmiştir.

Buna göre, ortada henüz açılmış bir dava ve bu davada bir yargı merciince verilmiş görevlilik kararı bulunması; diğer bir ifadeyle, yararına görev itirazında bulunulan yargı merciince aynı davada görevsizlik kararı verilmemiş olması gerekeceği açıktır.

Dava dosyalarının incelenmesinden Türk Telekomünikasyon A.Ş. de çalışmakta olan davacının ek ödemeden yararlandırılmaması sonucu davalı işyerinde çalıştığı süre içinde kalan 1.1.2006 tarihinden Kocaeli Defterdarlığı Gebze Emlak Müdürlüğüne nakledildiği 16.3.2010 tarihine kadar tahakkuk etmesi gereken ek ödemeden mahrum kaldığı, işbu nedenle fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı tutarak 5.000,00 TL’nın ödeme tarihlerinden itibaren en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açtığı; bu davada İş Mahkemesince görev yönünden ret kararı verildikten sonra idari yargı yerinde, davacının yeni kurumda işe başladığı tarih itibari ile devletçe verilen zamların hesaplanarak ilavesi ile yeni ücretin belirlenerek ek ödemelerin davalı idareye yaptığı başvuru tarihinden itibaren geriye dönük yasal gün sayısını kapsayacak şekilde yasal faziyle birlikte ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun 24.2.2011 günlü, B.07.4.DEF.0.41.04/416 sayılı işlemle reddedilmesi üzerine bu işlemin iptali istemini de içeren dava açıldığı görülmekle, her iki yargı kolunda da aynı ek ödemelerin kendisine ödenmesinin istenildiği anlaşılmaktadır.

Olayda, uyuşmazlığa konu edilen Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin görevlilik kararından önce, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nce, (davalılardan Türk Telekomünikasyon A.Ş. yönünden,)  tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararının bulunması karşısında, idari yargı yerince adli yargının görev alanına müdahalede bulunulduğundan söz etmek olanaksızdır.        

Öte yandan, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen olumsuz görev uyuşmazlığının oluşabilmesi için tarafları, sebebi ve konusu aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevsiz görerek verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması; 17. maddesinde öngörülen olumlu görev uyuşmazlığının doğabilmesi için ise, yine tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevli sayan kararlar verilmesi; 19. maddeye göre yargı mercilerince Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulabilmesi için de, daha önce diğer yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine aynı davada kendisinin de görevsiz bulunduğu ve görevsizlik kararı veren yargı merciinin görevli olduğu kanısına varılması; 20. madde uyarınca görev uyuşmazlığı çıkarılmasında, temyiz incelemesi yapan yüksek mahkeme tarafından Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmekte olup, incelemeye konu olan adli yargı yerinin görevsizlik kararı üzerine idari yargı yerince aynı davada verilen görevlilik kararı nedeniyle, anılan maddelerde düzenlenen görev uyuşmazlığı türlerinden biri de oluşmamıştır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun bulunmayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesinde yer alan “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder” kuralı uyarınca reddi gerekmiştir.

 

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 10.4.2017 gününde Üye Birgül KURT’un KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN