T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/614

KARAR NO   : 2019/646      

KARAR TR    : 30/09/2019

 

ÖZET: Davalı Belediyenin sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın rücuen tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

 

          Davacı                           : Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi

          Vekilleri                         : Av. D. P Av. H.L. P.

          Davalı                           : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

          Vekili                              : Av. H. D. S.

 

          O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından sigortalanmış olan 34 ..5681 plakalı aracın 05.06.2013 tarihinde İstanbul İli Tuzla İlçesi istikametinden Pendik İlçesi istikametine seyir halinde iken, asfalt çalışması nedeniyle yolun ortasında bulunan ve etrafında hiç bir güvenlik önlemi veya işaret bulunmayan rögar kapağına aracın ön alt kısmının çarpması sonucunda araçta meydana gelen 9.262,00 TL hasar miktarının sigortalayan sıfatıyla araç sahibine ödenmesi nedeniyle, söz konusu tutarın idarenin hizmet kusuru çerçevesinde tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 2. İDARE MAHKEMESİ: 27.01.2016 gün ve E:2016/142 K:2016/157 sayılı dosyasında "...2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değişik 110. maddesinde, "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanlar dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları adli yargıda görülür." hükmü yer almaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirkete kasko poliçesiyle sigortalı olan 34 ZR 5681 plakalı aracın İstanbul 05.06.2013 tarihinde İli Tuzla İlçesi istikametinden Pendik İlçesi istikametine seyir halinde iken, asfalt çalışması nedeniyle yolun ortasında bulunan ve etrafında hiç bir güvenlik önlemi veya işaret bulunmayan rögar kapağına aracın ön alt kısmının çarpması sonucunda araçta meydana gelen 9.262,00-TL hasar miktarının, idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı öne sürülerek tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmakta olup, 2918 sayılı Kanunun gerek zararın oluştuğu, gerek davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 110. maddesinde yer alan açık "görev kuralı" karşısında, trafik kazasından kaynaklanan bu sorumluluk davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır" gerekçesiyle "2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine" dair verdiği karar istinaf edilmeksizin 22/03/2016 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez benzer istemle adli yargıda dava açmıştır.

İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi: 07/02/2019 tarih, 2016/48 Esas - 2017/37 Karar sayılı kararında; "Yüklenici firmanın doğrudan doğruya sorumlu olacağına ilişkin düzenlemenin belediyenin yüklenici firma ile birlikte müteselsil sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı, belediyenin varsa rücu hakkını kullanması ile ilgili iç ilişkiyi düzenleyen bir hüküm olarak kabul edilmesi gereken bu düzenlemenin zarar gören 3.şahıslara karşı ileri sürülmesinin mümkün görülmediği, davacının sigortalısının karşılanan zararının talep edilen tutarın iki katı kadar olduğu, davalı belediye dava dışı yüklenici firma ile birlikte müteselsil sorumluluk hükümlerine göre sorumlu olacağı için sigorta şirketi sigortalısına ödediği tutarın tümünü davalı belediyeden isteyebileceği dikkate alınarak davanın kabulüne" karar vermiş karar aleyhine istinaf yoluna başvurulmuştur.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesi: 07/02/2019 gün, E:2017/1545 K:2019/195 sayılı kararı ile "davacının yoldaki rögar kapağına çarpma şeklinde gerçekleşen kazanın oluşumunda yolun bakımından, onarımından, denetlenmesinden ve gerekli önlemlerin alınmasından sorumlu olan idarenin hizmet kusuru bulunduğunu ileri sürdüğü, davanın ileri sürülüş biçimine göre hizmet kusuruna dayalı eylemde yargı yolunun idari yargı olduğunun anlaşıldığı, yargı yolu yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği ve davanın esasına girilerek karar verilmesinin yerinde görülmediği" kanaatiyle kararın HMK 353/1-a/4 hükmü uyarınca kaldırılmasına hükmederek dosyayı mahal mahkemesine iade etmiştir.

İSTANBUL 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 16.05.2019 gün, E:2019/49, K:2019/157 sayılı dosyada "İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesi'nin iade kararında belirtildiği üzere, yolun bakım, onarım ve denetlenmesinden sorumlu olan davalı idarenin,' bu yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle kazanın meydana geldiği ileri sürülmüş olmakla, davacı tarafın, davalı tarafın hizmet kusuruna dayanarak tazminat talep ettiği ortaya çıkmaktadır. Bu halde ise; görevli mahkeme idare mahkemesi olup Adli Yargıda açılan davanın yargı yolu caiz olmadığından dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmelidir.

Davacı taraf aynı olayla ilgili olarak İstanbul 2.İdare Mahkemesi'nin 2016/142 Esas sayılı dosyasında tam yargı davası açmıştır. Mahkeme 2016/142-157 sayılı kararı ile 2577 sayılı yasanın 5/1-a maddesi uyarınca Adli Yargının görevli olduğuna karar vermiştir.

Aynı konuda İdari Yargı tarafından Adli Yargının görevli olması sebebiyle davanın reddedilmiş olması sonucu; Adli ve İdari Yargı arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olmaktadır. Bu görev uyuşmazlığının çözülmesi için; 2247 sayılı yasanın 19. Maddesi uyarınca dosya Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmelidir" gerekçesiyle "Yargı yolu caiz olmadığından HMK 114/1 -b, 115/2 dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine" karar vermiş, istinaf edilmeyen karar 18/017/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan kesinleşmiş görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği dilekçeyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasını talep etmiş olmakla, dava dosyası 09.09.2019 tarih ve E:2019/49 esas sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş olup, 13.09.2019 tarihinde kayda girmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN'ın katılımlarıyla yapılan 30/09/2019 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli ve idari yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine adli yargı yerince Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU'nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava; davalı Belediyenin sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen ve davacı şirket tarafından sigortalanan aracın hasar görmesiyle sonuçlanan kaza sebebiyle, davalı kurumun kusurlu olduğu ileri sürülerek, ödenen hasar bedelinin rücuen tazmini istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/05/2019 gün ve E:2019/49, K:2019/157 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

          S O N U Ç :Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/05/2019 gün ve E:2019/49, K:2019/157 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA 30/09/2019 gününde üye Ahmet ARSLAN'ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

 

                                                  Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                                TUNÇ                          TOPUZ                            ARSLAN  

 

 

 

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun'da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum.30.9.2019

                                                      ÜYE

                                            Ahmet ARSLAN