T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS    NO      : 2015 / 842

          KARAR NO    : 2015 / 878

          KARAR TR     : 28.12.2015                  

ÖZET   : 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 41.  maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca  verilen idari para cezası ile üretim ile ilgili faaliyetten men  kararının  iptali istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlen-mesinin gerektiği hk.

                

 

 

K  A  R  A  R

 

 

 

            Davacı            : K. A.Ş.

Vekili              : Av. M.Ö.

            Davalı             : Çorlu Kaymakamlığı İlçe Gıda,Tarım ve Hayvancılık  Müdürlüğü

 

           O L A Y          : Çorlu Kaymakamlığı İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nce,  zehirlenme ihbarı üzerine, Çorlu/Reşadiye Mah. Şehit Teğmen Yavuzer Cad. No:42 adresinde faaliyet gösteren davacı şirkette, et ürünleri parçalama, paketleme ve satışı ile ilgili olarak 22.10.2011 günü yapılan denetim sonucunda, Çorlu Kaymakamlığı İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün  22.10.2011 gün ve Sayfa No:Ü-22 sayılı kararı ile, davacı şirket adına “onay almadan üretim yaptığından” bahisle, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 41. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca 10.770 TL. idari para cezası verilmiş, aynı Müdür-lüğün 24.10.2011 gün ve .....705-03/2409 sayılı yazısı ile davacıya bildirilmiş, ayrıca  asgari teknik ve hijyenik şartlara uygun olarak faaliyet göstermediğinden bahisle, Müdürlüğün 26.10.2011 günlü yazısı ile 31.10.2011 günü üretim ile ilgili faaliyetinin durdurulacağı davacıya bildirilmiştir.

          Davacı vekili, idari para cezası ve  üretim ile ilgili faaliyetten men kararının iptali istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur.

         ÇORLU 2. SULH CEZA MAHKEMESİ: 6.2.2012 gün ve D. İş. No:2011/972  sayı ile, davacı adına  verilen idari para cezası yanında idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27/8. maddesi uyarınca davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle  görevsizlik kararı vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

          Dava dosyası, Çorlu 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 31.5.2012 gün ve 2011/972 D.İş sayılı yazısı ile Tekirdağ İdare Mahkemesine gönderilmiştir.

          Tekirdağ İdare Mahkemesi’nce, idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeyle açılmış bir dava bulunmadığından dava dilekçesinin reddine karar verilmesi üzerine, davacı vekili bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

         Tekirdağ İdare Mahkemesi, 22.10.2012 gün ve E:2012/1266, K:2012/1251 sayılı kararı ile, Çorlu 2. Sulh Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının 11.4.2012 günü kesinleştiği, 2577 sayılı Kanuna göre davanın otuz gün içinde açılması gerektiğini belirterek,  bu süre geçtikten sonra açılan davanın süre aşımı yönünden reddine  karar vermiş, davacı vekili tarafından kararın temyiz edilmesi  üzerine, Danıştay 10. Dairesi, 15.4.2015 gün ve E:2013/1283, K:2015/1851 sayılı kararı ile, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın süre yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmediği, öte yandan Tekirdağ İdare Mahkemesince bu davada uyuşmazlığı çözmekle sulh ceza mahkemesinin görevli olduğu sonucuna ulaşılması halinde 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerektiği açıklanarak, kararın bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

TEKİRDAĞ İDARE MAHKEMESİ; 23.10.2015 gün ve E:2015/1347 sayı ile,  5996 sayılı Kanun'da idari para cezaları ve idari tedbirlerin düzenlendiği, bu Kanun uyarınca verilen idari para cezaları ile  idari tedbirlere karşı başvurulacak kanun yolunun gösterilmediği açıklanarak, bu durumda  5326 sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca  davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve uyuşmazlığın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin kararına kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.12.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 41.  maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca  verilen idari para cezası ile üretim ile ilgili faaliyetinin durdurulacağı kararının  iptali istemiyle açılmıştır.

            5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”nun;

          “İşletmelerin kayıt ve onayı” başlığı altında düzenlenen 30. maddesinin birinci fıkrasında, “Bu Kanun kapsamındaki gıda ve yem işletmelerinden onaya veya kayıt işlemine tâbi olanlar ile onay ve kayıt işlemlerine ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir. Onaya tâbi işletmeler için, faaliyete geçmeden önce Bakanlıktan onay alınması zorunludur. Kayıt işlemine tâbi işletmeler, faaliyetleri ile ilgili işletme kayıtlarını Bakanlığa yaptırmak zorundadır.” denilmiş;

          “Hijyen ve resmî kontroller ile ilgili yaptırımlar” başlıklı 41. maddesinde; “(1) Hijyen ve resmî kontroller ile ilgili yaptırımlar aşağıda belirtilmiştir:

           

            a) 29 uncu maddenin ikinci fıkrası gereğince Bakanlık tarafından belirlenen hijyen esaslarına aykırı hareket eden birincil üretim yapanlara bin Türk Lirası, perakende işyerlerine ikibin Türk Lirası, diğer işyerlerine beşbin Türk Lirası idarî para cezası, üçüncü fıkrasında belirtilen esaslara uymayan yem ve gıda işletmecilerine ikibin Türk Lirası idarî para cezası verilir.

            b) 30 uncu maddenin birinci fıkrası gereği Bakanlıktan onay alması gereken işletmelerden, onay almadan üretim yapanlara onbin Türk Lirası, depo ve satış yerlerine beşbin Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu işletmelerin faaliyetleri durdurularak ürünlerine el konulur ve mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.(.......)” hükmü yer almıştır.    

           30.3.2005 tarih ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun birinci maddesinde, “Bu Kanunda; toplum düzenini, genel ahlâkı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumak amacıyla;

            a) Kabahatlere ilişkin genel ilkeler,

            b) Kabahatler karşılığında uygulanabilecek olan idari yaptırımların türleri ve sonuçları,

            c) Kabahatler dolayısıyla karar alma süreci,

            d) İdari yaptırıma ilişkin kararlara karşı kanun yolu,

            e) İdari yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin esaslar,

belirlenmiş ve çeşitli kabahatler tanımlanmıştır”  denilerek Kanunun amaç ve kapsamı belirlenmiş;  ikinci kısmında yer alan 32 ila 43. maddelerinde, Türk Ceza Kanunu kapsamı dışında kalan çeşitli kabahatler sayılarak, bu eylemlere yaptırımlar öngörülmüştür.    

           Anılan Kanun’un 2. maddesinde, “kabahat” deyiminden, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygula-nacak olan idari yaptırımların “idari para cezası” ve “idari tedbirler”den ibaret bulunduğu; “idari tedbirler”in de mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğu belirtilmiştir.

           Olayda, davanın idari para cezası ve üretim ile ilgili faaliyetin durdurulacağına ilişkin kararın iptali  istemiyle açıldığı; 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda da idari para cezası verilecek hususlar ile idari tedbirlerin düzenlendiği; ancak, idari para cezasına ve idari tedbirlere karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği anlaşılmıştır.   

           Öte yandan; 30.3.2005 gün ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 6.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde, “ (1) Bu Kanunun;

             a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

             b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

            uygulanır”; Kanunun “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında ise “idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir” düzenlemeleri yer almıştır.

            Bu düzenlemelere göre;  Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

  Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

  Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

  Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

  İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen  idari para cezası ve  “üretim ile ilgili faaliyetin durduru-lacağına” ilişkin idari tedbir kararının, 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda da idari para cezasına ve idari tedbirlere itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşıl-mıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacak olması nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına ve üretim ile ilgili faaliyetin durdurulacağına ilişkin idari tedbir kararına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Tekirdağ İdare Mahkemesi’nce yapılan başvurunun kabulü ile, Çorlu 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Tekirdağ İdare Mahkemesi’nce yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, Çorlu 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 6.2.2012 gün ve D. İş. No:2011/972  sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.12.2015 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN