T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2023/103

KARAR NO  : 2023/103      

KARAR TR  : 27/02/2023

ÖZET: Davalı İdare tarafından gerçekleştirilen Deriner Barajı HES kapsamında baraj gölünün dolması ve çevre yolları inşaatları nedeniyle, davacının taşınmazlarına ulaşmasının zorlaşması, üretim maliyetinin artması sonucu oluştuğu iddia edilen maddi zararın tazminiistemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

K A R A R

 

 

Davacı       : K. S

Vekili         : Av. İ. V

Davalı        : DSİ Genel Müdürlüğü

Vekilleri    : Av. A. K, Av. E. Ç,Av. F. Y,  Av. D. S,Av. N. A. Ç

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacı vekili, müvekkili adına kayıtlı Artvin ili, Merkez ilçesi, ..... Köyündeki ....ada .... ve .... parsel sayılı taşınmazların bulunduğu bölgede, davalı idarece Deriner Barajı kapsamında çalışmalar yapıldığını, taşınmazın hemen altında baraj gölü oluştuğunu, baraj gölünün zeminde yarattığı su hareketleri nedeniyle heyelanların meydana geldiğini, bu sebeple taşınmazlar üzerinde sulu tarım yapma imkanının kalmadığını, ayrıca taşınmazlara ulaşan önceki yolların su altında kalması ile yeni yolların üretim maliyetini arttırmasının ve heyelanlar nedeniyle can güvenliği tehlikesinin bulunmasının taşınmazları ekonomik olarak sürekli biçimde kullanılmaz hale getirdiğini, yeni yollar ile taşınmazlara ulaşan mesafelerin artmasının, yakıt ve pazarlama giderlerini, ürünlerin insan sırtında %35 eğimli arazide 500-700 metre yukarı taşınmasını gerektirmesi ile işçilik maliyetini etkilediğini, dava konusu taşınmazların hemen yanında bulunan taşınmazlar için Artvin Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/49-50-51-52 D.iş sayılı dosyalarından tespit yapıldığını, alınan bilirkişi raporunda "dava konusu olan taşınmazda ve çevre parsellerini kapsayacak şekilde toprak yüzeyinde derin çatlakların oluştuğu, baraj gölü istikametine doğru genel bir hareketliliğin başladığı, özellikle baraj suyunun yükselip alçaldığı dönemlerde bu hareketliliğin kademeli olarak devam edeceği" tespitine yer verildiğini, buna göre Deriner Baraj gölünün su seviyesinin 20-40 metre arasında alçalıp yükseldiği ve zeminde meydana gelen oynamalar nedeniyle heyelan ve toprak kaymalanın meydana geldiğini, taşınmazlar çevresinde meydana gelen heyelanlar ile baraj gölünün dolması arasında doğrudan illiyet bağının bulunduğunu, davalı idareye taşınmazların kamulaştırılması, meydana gelen zararların ödenmesitalebiyle yapılan başvurulara davalı idarece olumlu yanıt verilmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı idarenin eylem ve işlemleri neticesindetaşınmazlarda meydana gelen zararlara karşılık olarak 5.000 TLtazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmış; davacı vekili 20/07/2018 tarihli dilekçeyle dava değerini10.702,36 TL olarak ıslah etmiştir.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. İdari Yargıda

 

2. Rize İdare Mahkemesi 09/07/2018 tarih ve E.2017/10, K.2018/633 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kabulüne karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 28/06/2019 tarih ve E.2018/1669, K.2019/957 sayı ile, "...Kamulaştırma Kanunu'nun 12. maddesi kapsamında taşınmazların kısmi kamulaştırmasının yapılıp yapılmayacağı noktasında düğümlenen uyuşmazlığın adli yargı yerinde görülmesi gerekirken, Mahkemece işin esasına girilerek verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır." gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, Rize İdare Mahkemesi Hakimliğinin kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere Rize İdare Mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar vermiştir.

 

3.Rize İdare Mahkemesi 09/08/2019 tarih ve E.2019/522, K.2019/530 sayı ile,  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15/1-a hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 31/01/2020 tarih ve E.2019/1697, K.2020/103 sayı ile istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

 

"...mevzuat ve yargı içtihatları çerçevesinde uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davacı vekilince taşınmazın kamulaştırılması ve zararlarının tazmin edilmesi talebiyle miktar içermeyen dilekçe ile davalı idareye müracaat edildiği, davalı idarece kamulaştırma sürecinin tamamlanmadığı, incelemenin sürdüğünün belirtilmesi üzerine iş bu davanın açıldığı, dolayısıyla kamulaştırma mevzuatı çerçevesinde bir sürecin yürüdüğü, öte yandan, zararın, baraj inşası sırasındaki taşınmaza kamulaştırmasız el atılmasından ya da bir plan ve projeye dayalı olan baraj inşasında idarenin hizmet kusuru teşkil eden bir eyleminden doğduğunun iddia edilmediği, taşınmaza ulaşım sağlayan yolun su altında kalması gibi barajın bizatihi varlığına bağlı bir sebeple söz konusu zararın oluştuğunun iddia olunduğu, davalı idareye yapılan başvurunun da taşınmazın kamulaştırılması istemi olduğu ve taşınmazın sürekli olarak kullanılamaz hale geldiği iddialarıyla taşınmazın tamamının değerinin karşılanmasına ilişkin taleplere dava dilekçesinde yer verildiği birlikte değerlendirildiğinde, uyuşmazlığın Kamulaştırma Kanunu’nun 12. maddesinde düzenleme altına alman kısmi kamulaştırma (mücavir alan kamulaştırması) müessesesi çerçevesinde çözümleneceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Bu durumda, Kamulaştırma Kanunu'nun 12. maddesi kapsamında taşınmazların kısmi kamulaştırmasının yapılıp yapılmayacağı noktasında düğümlenen uyuşmazlığın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğinden, idari yargının görevine girmeyen uyuşmazlığın esasının incelenmesine olanak bulunmamaktadır."

 

4. Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. Adli Yargıda

 

5. Artvin Asliye Hukuk Mahkemesi 09/02/2021 tarih ve E.2020/181, K.2021/80 sayı ile, uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli, mahkemelerinin ise görevsiz olduğu gerekçesiyle davanın görev nedeniyle reddine, Rize İdare Mahkemelerinin vermiş olduğu görevsizlik kararı da dikkate alınarak dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş; istinaf başvurusu üzerine Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 20/12/2022 tarih ve E.2022/290, K.2022/1902 sayı ile, istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir. Kararınilgili kısmı şu şekildedir:

 

"...mahkememizin 2016/49, 50, 51,52 değişik sayılı dosyaları ile yapılan tespitlerde, dava konusu taşınmazlarda ve çevre parsellerini kapsayacak şekilde toprak düzeyinde derin çatlakların olduğu, baraj istikametine doğru genel bir hareketliliğin başladığı, özellikle baraj suyunun yükseldiği, alçaldığı dönemlerde bu hareketliliğin kademeli olarak devam edeceği belirtilmiştir.

Tüm hususlar birlikte değerlendirildiği, idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanan hizmet kusuru bulunduğu değerlendirilmekle, İdari yargının görevli olduğu kanaatine varılmıştır.

Somut olay bakımından davanın konusu davacıya ait taşınmazda meydana gelen zararın tanzimine ilişkin olduğu, zararın İdarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü eyleminden veya eylemsizliğinden kaynaklandığı değerlendirilmiştir. Bu yöndeki emsal kararlarda davacının taşınmazına aynı bölgede olup iş bu dosya bakımından da emsal teşkil etmektedir.

Somut uyuşmazlık bakımından açıklanan gerekçeler ile yargı yolu caiz olmadığı değerlendirilmiş, yargı yolu caiz olmadığından davanın görev nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. "

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

A. Mevzuat

 

6. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrası şöyledir:

 

"İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür."

 

7. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesi şöyledir:

 

"1. (Değişik: 10/6/1994 - 4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

a) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 21/9/1995 tarihli ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000-4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları

c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler."

 

8. Aynı Kanun'un "İptal ve tam yargı davaları" başlıklı 12. maddesi şöyledir:

 

"İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştaya ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11 nci madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."

 

9. "Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması" başlıklı 13. maddesi şöyledir:

 

"1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.

2. Görevli olmayan adli (…) yargı mercilerine açılan tam yargı davasının görev yönünden reddi halinde sonradan idari yargı mercilerine açılacak davalarda, birinci fıkrada öngörülen idareye başvurma şartı aranmaz."

 

B. Yargı Kararları

 

10. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11/02/1959 tarih ve E.1958/17, K.1959/15 sayılı kararının, III. bölümü şöyledir:

 

“İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur.”

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

11. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın Başkanlığında, Üyeler Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Havva AYDINLI, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan 27/02/2023 tarihli toplantısında; dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

 

12. 2247 sayılı Kanun'un 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

 

13. 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. (Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

 

14. Kanun koyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

 

15. Olayda, adli yargı yerince, İdare Mahkemesinin görevsizlik kararı ile Mahkemeleri dosyası arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından dolayı, görevsizlik kararı yanında, görevli yargı yerinin belirlenmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine de karar verildiği; ancak bununara kararı ile değil, dosyanın kapatılıp karar numarası alınmak suretiyle yapıldığı görülmüştür.

 

16. Bu haliyle, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karar 2247 sayılı Kanun’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

 

17. Ancak, idari ve adli yargı yerleri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun olacağından ve adli yargı dosyasının, davacı vekilinin de dilekçesi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyasıile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin başka bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, idari ve adli yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

18. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

19. Dava, davalı İdare tarafından gerçekleştirilen Deriner Barajı HES kapsamında baraj gölünün dolması ve çevre yolları inşaatları nedeniyle, davacının taşınmazlarına ulaşmasının zorlaşması, üretim maliyetlerinin artması sonucu oluştuğu iddia edilen maddi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

 

20. İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yukarıda bir örneğine yer verilen yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

 

21. İdari ve adli yargı yerinde görülen davalarda, taşınmazlara fiilen el atıldığına yönelik bir iddia ve tespit bulunmamaktadır.

 

22. Bu durumda, davacı vekilinin iddiaları ve dosyada bulunan bilgiler kapsamında, görev uyuşmazlığına konu davanın, idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden veya eylemsizliğinden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açıldığının kabulü gerekir.

 

23. Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin, hizmet kusuru ya da başka bir nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde idari dava türleri arasında sayılan idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası kapsamında, idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

 

24. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, Rize İdare Mahkemesinin 09/08/2019 tarih ve E.2019/522, K.2019/530 sayılı kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Davanın çözümünde İDARİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. Rize İdare Mahkemesinin09/08/2019 tarih ve E.2019/522, K.2019/530sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

27/02/2023 tarihinde, OY BİRLİĞİİLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

            Başkan                       Üye                               Üye                              Üye

          Muammer                  Doğan                            Eyüp                            Havva

            TOPAL                   AĞIRMAN                SARICALAR                 AYDINLI

 

 

 

 

 

 

                                                Üye                                Üye                                Üye

                                              Ahmet                             Mahmut                          Bilal

                                          ARSLAN                         BALLI                      ÇALIŞKAN