T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS    NO   : 2014 / 504

          KARAR NO   : 2014 / 546

          KARAR TR    : 05.05.2014

ÖZET : Davacı tarafından kurumundan aldığı resmi diş sevki uyarınca yaptırmış olduğu tedavi sonrasında serbest diş hekimine ödediği diş tedavi ücretinin eksik ödenmesi nedeniyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile ödenmeyen diş tedavi bedelinin ödenmesi istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

 

            Davacı           : A.E.

Vekili              : Av. A.Ö.

Davalı            : Kayseri Valiliği

Vekili              : Av. G.Ş.

 

                          

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından, kurumundan aldığı diş sevki uyarınca yaptırmış olduğu tedavi sonrasında serbest diş hekimine ödediği diş tedavi ücreti karşılığında tarafına eksik ödenen 3.215,64 TL’nin ödenmesi istemiyle yapılan 17.2.2009 günlü başvurunun reddine ilişkin 3.3.2009 gün ve 6454 sayılı işlemin; konuyla ilgili yargı kararlarının da diş tedavisi nedeniyle serbest diş hekimine ödenen miktarın tamamının ilgiliye ödenmesi gerektiği yönünde olduğu, ödenmemesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürülerek iptali ile ödenmeyen diş tedavi bedeli olan 3.215,64 TL’nın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

MERSİN 2. İDARE MAHKEMESİ :  31.12.2010 gün ve E: 2010/2064, K: 2010/1940 sayı ile, görülmekte olan davanın açıldığı tarihte (13.4.2009)  5510 sayılı Kanunun yürürlükte olması nedeniyle anılan 5510 sayılı Kanun hükümleri uyarınca bakiye 3.215,64 TL diş tedavi bedelinin ödenip ödenemeyeceği hususu değerlendirileceğinden, bu davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin (İş Mahkemesi) görevli olduğu ve işin esasının mahkemelerince incelenme olanağının bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karara davacı vekilince itiraz edilmiştir.

Adana Bölge İdare Mahkemesi :  5.5.2011 gün ve E: 2011/2501, K: 2011/2313 sayı ile, itirazın reddine kararın onanmasına karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez  aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Kayseri 1. İş Mahkemesi :  28.11.2011 gün ve E:2011/352, K:2011/545 sayı ile, davanın kabulü ile, 3.215,64 TL alacağın idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı tarafından tahsiline ve davacı tarafa ödenmesine karar vermiş, bu karar davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi :  25.1.2013 gün ve E: 2012/23505, K: 2013/977 sayı ile, davacının, tedavisinin başladığı 1.9.2005 tarihinde halen memur olarak çalıştığı gözetildiğinde; uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek, davanın, yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedeni olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.  

KAYSERİ 1. İŞ MAHKEMESİ :  25.6.2013 gün ve E:2013/120, K:2013/482 sayı ile, bozma kararına uyarak, uyuşmazlığın çözümünün idari yargı görevi içinde kalması nedeniyle, yargı yolu caiz olmadığından davanın usul yönünden reddine karar vermiş, bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi : 19.12.2013 gün ve E:2013/20448, K:2013/25042 sayı ile, hükmün onanmasına karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT‘un katılımlarıyla yapılan 05.05.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı tarafından kurumundan aldığı resmi diş sevki uyarınca yaptırmış olduğu tedavi sonrasında serbest diş hekimine ödediği diş tedavi ücreti karşılığında tarafına eksik ödenen 3.215,64 TL’nın ödenmesi sitemiyle yapılan 17.2.2009 günlü başvurunun reddine ilişkin 3.3.2009 gün ve 6454 sayılı işlemin iptali ile ödenmeyen diş tedavi bedeli olan 3.215,64 TL’nın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, davacının Kayseri İli, Sarız Merkez Sağlık Ocağında memur olarak görev yaptığı, diş rahatsızlığı nedeniyle 90 gün içinde tedavisinin tamamlanamayacağının belirtilmesi üzerine tedavisini özel diş hekiminde devam ettirdiği ve yapılan tedavi sonucunda davacının 3.215,64-TL tedavi ücreti ödediği, ödemiş olduğu diş tedavi ücreti olan bu miktarın ödenmesi istemiyle davalı idareye başvurduğu, bu başvurusunun 3.3.2009 tarihli ve 6454 sayılı işlemle reddedilmesi üzerine, anılan işlemin iptali ile diş tedavisi için harcanan bedelin idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.  

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve              E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sandığı iştirakçisi olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Mersin 2. İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın görüm ve çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mersin 2. İdare Mahkemesinin 31.12.2010 gün ve E: 2010/2064, K: 2010/1940 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 05.05.2014  gününde  OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

Başkan

            Serdar           

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

 

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Sıddık

YILDIZ

 

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT