T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2017 / 695

            KARAR NO  : 2017 / 796

            KARAR TR   : 25.12.2017

ÖZET : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulu taşımayan BAŞVURUNUN,  aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

 

 

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacı          : A.C.

Vekilleri       : Av. G. K. A.,  Av.M.İ.

Davalı           : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Antalya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü

 

O L A Y       : 1-Davacı vekili dilekçesinde; davalı tarafından müvekkili aleyhine Antalya SGK İcra Servisi tarafından 2007- 11018 dosya numarası ile başlatılan takibin ödeme emrinin müvekkile tebliğ edilmemiş olduğunu; müvekkilinin, kendisi aleyhine başlatılan takipten davalı tarafından gönderilen 103 tebliğnamesi ile haberdar olduğunu; davalı Kurumun, müvekkilin ailesi ile birlikte yaşadığı evine de haciz koyduğunu, müvekkilinin işbu haczi ve taşınmazın satışına geçildiğini 23.02.2017 tarihinde kendisine tebliğ olunan 103 davetiyesi ile öğrendiğini, haciz için kanunda aranan gerekli şartların oluşmadığını, yasal süresi içerisinde itiraz etmekte olduklarını;  şöyle ki müvekkilinin haline münasip evinin, halen oturduğu, yaşadığı tek evi olduğunu,  haczedilemeyeceğini;  İİK gereğince, borçlunun haline münasip evinin haczedilemeyeceğini ifade ederek; müvekkilin Dumlupınar Mahallesi, Merkez ilçesi 1 Sıra No 9/7 Ada/Parsel No da kayıtlı taşınmazına konulan haczin, mahcuzu mesken olarak kullanması dolayısıyla kaldırılmasına, satışın iptaline karar verilmesi istemiyle 28.2.2017 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 3.İCRA HUKUK MAHKEMESİ; 25.3.2017 gün ve E:2017/284, K:2017/258 sayı ile, “(…) Şikayete konu taşınmaz üzerinde bulunan haczin SGK tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle uygulandığı, şikayetin mahkememizce incelenip sonuçlandırılması için haczin Adli Yargı bünyesindeki icra müdürlüğü tarafından uygulanması gerektiği, somut olayda şikayetin idari yargı mercilerine yapılması gerektiği halde mahkememize dava açılmasında hukuki yararı bulunmadığından şikayetin reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:

Davacı tarafından açılan davanın REDDİNE…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

2- Davacı vekili bu defa; davalı tarafından müvekkili aleyhine Antalya SGK İcra Servisi tarafından 2007- 11018 dosya numarası ile başlatılan takibin ödeme emrinin müvekkile tebliğ edilmediğini, müvekkilinin, kendisi aleyhine başlatılan takipten davalı tarafından gönderilen 103 tebliğnamesi ile haberdar olduğunu; davalı kurumun, müvekkilin ailesi ile birlikte yaşadığı evine de haciz koyduğunu, müvekkilinin, işbu haczi ve taşınmazın satışına geçildiğini de 23.02.2017 tarihinde kendisine tebliğ olunan 103 davetiyesi ile öğrendiğini, bu hususa ilişkin meskeniyet şikayetinde de bulunulduğunu; müvekkilinin, davalı SGK ya borcu olan 110091107 sicil numaralı işyerinde yalnızca 4 ay geçici müdürlük görevi yaptığını, o dönemde de şirketin 3.şahıslara devrinin gerçekleştiğini, dolayısıyla müvekkilinin adına yapılmış ve yapılacak tebligatların işyerinde kendisini temsil yetkisi olmayan kişilere yapılmış olmasının tebligatı usulsüz kılacağını ve ödeme emri tebliğ tarihinin, takipten haberdar olma tarihi olan 23.02.2017 olarak kabul edilmesinin gerekeceğini; 7201 Sayılı Tebligat Kanununun 21.maddesinde, tüzel kişilere tebligatın nasıl yapılacağının düzenlendiğini; şikayete konu ödeme emrinin ise, mevzuata göre bir işlem yapılmadan tebliğ edilmeye çalışıldığı için usulüne uygun olmadığını; tebligatı, teslim almış gibi gösterilen şahsın adreste daimi işçisi olup olmadığına bakılmaksızın ve muhatapların nerede bulunduğu, ne zaman geleceği veya başka adresi bulunup bulunmadığı araştırılmadan, yetkisiz ve ilgisiz birine tebliğ edilerek kesinleştirilmesinin, kanunun aradığı şartları haiz olmadığından hukuka aykırı ve usulsüz olduğunu; alacaklı tarafından gönderilen ödeme emrinin müvekkiline her ne kadar tebliğ edilmiş gibi haciz işlemlerine geçilmiş ise de, aslında müvekkilince 23.02.2017 tarihinde muttali olunduğunu; müvekkilinin ikametgahının Merkez/Afyonkarahisar olduğunu, İİK 50.maddenin atfıyla HMK.’nın ilgili maddeleri gereğince icra takibinin borçlunun ikametgahında yapılması gerektiğinden, yetkiye itiraz ettiklerini; diğer yandan takibe konu borcun müvekkiline ait olmadığını, bu nedenlerle aslı ve ferileri dahil olmak üzere borcun tamamına ve sebebine itiraz ettiklerini belirterek; müvekkilinin süresiz şikayete tabi usulsüz tebligat nedeniyle ödeme emrinin tebliği tarihinin 23.02.2017 tarihi olarak kabulü ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ve takibin iptali istemiyle 18.4.2017 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 2.İDARE MAHKEMESİ; 3.5.2017 gün ve E:2017/532, K:2017/658 sayı ile, “(…) 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri" başlığını taşıyan 101. maddesinde; “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür" hükmü mevcuttur.

Ayrıca; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun "İcra mahkemesinin kararıyla takibin talik veya iptali" başlıklı 71. maddesinde; "Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden istiyebilir" hükmü ile "Menfi tesbit ve istirdat davaları" başlıklı 72. maddesinde; "Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir" hükmü yer almaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; Antalya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü'ne 1100911.007 sicil numarası ile kayıtlı olan işyerinin, davacının müdürlük görevi yaptığı döneme ilişkin borcu olduğundan bahisle, idarenin icra servisi tarafından E:2007/11018 sayılı dosyası ile icra takibi başlatılması ve davacının taşınmazının tapu kaydına haciz işlemi tesis edilmesi üzerine; ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, itirazın süresi içinde olduğu ve hakkındaki icra takibinin haksız olduğu iddialarıyla, icra takibinin iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda; davacının, borçlu olmadığının tespiti ve icra takibinin iptali isteminin görev ve çözümünün, yukarıda açıklanan mevzuat gereği adli yargının görev alanında kaldığı anlaşılmaktadır.

Nitekim; Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 13.05.2013 tarih ve E:2013/258, K:2013/654 ile 27.01.2014 tarih ve E:2014/48, K:2014/57 sayılı kararları da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 Sayılı Yasa’nın 15/1-a maddesi uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Davacı vekili tarafından, anılan Mahkeme kararları arasında görev uyuşmazlığı doğduğundan bahisle, olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 25.12.2017 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 158. maddesinin birinci fıkrasında “Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir” denilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde “Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.

Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır.” hükümleri yer almıştır.

2247 sayılı Yasanın 14.maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir.

Aynı Yasa’nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Anılan hükümlere göre, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bir görev ya da hüküm uyuşmazlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen karar veya kararların, adli ve  idari yargı mercilerince ya da hakemliğin hakim tarafından yerine getirilmesinde olduğu gibi yargı merci sayılanlarca verilmesi ve 14.madde kapsamında olumsuz görev uyuşmazlığının varlığından söz edebilmek için de; adli ve  idari yargı yerleri tarafından konusu, tarafı ve sebebi aynı olan davalarda kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması gerekmektedir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacı vekilinin adli yargı yerinde, müvekkilinin taşınmazına konulan haczin, mahcuzu mesken olarak kullanması dolayısıyla kaldırılmasına, satışın iptaline karar verilmesi istemiyle dava açtığı; idari yargı yerinde ise, müvekkilinin süresiz şikayete tabi usulsüz tebligat nedeniyle ödeme emrinin tebliği tarihinin 23.02.2017 tarihi olarak kabulü, müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptali istemiyle dava açtığı; davacı vekilinin esas itibariyle, müvekkilinin, davalı Sosyal Güvenlik Kurumuna, borcu olan 110091107 sicil numaralı işyerinde yalnızca 4 ay geçici müdürlük görevi yaptığı ve tebligat işleminin usulsüz olduğu iddiasıyla davalarının temelini oluşturmakta ise de; aynı somut olaydan kaynaklanan ancak, farklı iddia ve taleplerle davalarını açtığı, bu itibarla her iki davanın konusunun farklı olduğu ve 2247 sayılı Kanun’un 14. Maddesinde öngörülen davaların konusunun aynı olması şartının gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmıştır.

Öte yandan; olumsuz görev uyuşmazlığına konu edilen Antalya 3.İcra Hukuk Mahkemesinin,  25.3.2017 gün ve E:2017/284, K:2017/258 sayılı kararının gerekçe kısmında,  “şikayetin idari yargı mercilerine yapılması gerektiği halde mahkememize dava açılmasında hukuki yararı bulunmadığı” denilmesine karşın, hüküm fıkrasında, davanın reddine karar verildiği ve bu haliyle kararın, görevsizlik kararı niteliğinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

Olayda, davacı vekilince görevli merciin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 14.maddesi kapsamında Mahkememize başvurulmuş olmasına karşın, Antalya 3.İcra Hukuk Mahkemesi ile Antalya 2. İdare Mahkemesi dava dosyalarının aynı konuya ilişkin olmadığı; ayrıca, adli yargı kararının görevsizlik kararı niteliğinde olmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında, 2247 sayılı yasanın aradığı biçimde görev uyuşmazlığı oluştuğundan söz etmek mümkün değildir. 

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun,  aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.

 

S O N U Ç        : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun aynı Yasanın 27.maddesi uyarınca  REDDİNE, 25.12.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Mehmet

AKSU

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Birgül

KURT