T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 331

            KARAR NO : 2016 / 385

            KARAR TR   : 26.9.2016

ÖZET: Davacıların maliki ve hissedarı bulunduğu taşınmaza davalı tarafça kamulaştırma yapılmadan yaya kaldırımı, yol ve alt yapı yapılmak suretiyle el atıldığı, el atmanın kalıcı mahiyette ve kamuya tahsis amaçlı olduğu, bu şekilde davacının zararına yol açıldığı iddiası ile taşınmazın kamulaştırıl-madan el konulan kısımlarının bedeli olarak fazlaya ait hakları saklı kalmak şartıyla 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı idarelerden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

Davacılar         :1.M.B.

 2.S.B.    

Vekili               :Av.N.Ç.

Davalılar         :1.Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı     (Adli Yargıda)

Vekili              :Av.F.K.

                                    2.Nilüfer Belediye Başkanlığı                      (Adli Yargıda)

            Vekilleri          :Av.S.A. & Av.F.G.

                                    3.Buski Genel Müdürlüğü                            (İdari Yargıda)

                                    Av.N.B.

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların maliki ve hissedarı bulunduğu, Bursa ili Nilüfer ilçesi Ertuğrul mahallesi H21C04C1A pafta, 1027 Ada, 5 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmaza davalı tarafça kamulaştırma yapılmadan yaya kaldırımı, yol ve alt yapı yapılmak suretiyle el atıldığını, el atmanın kalıcı mahiyette ve kamuya tahsis amaçlı olduğunu, el atılmayan kısımlardan da istifadelerinin mümkün olmadığını, taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında belediye hizmet alanında kaldığını, taşınmazın bulunduğu bölgenin en lüks ve yeni konutların yapıldığı bölgede olduğunu belirterek; davacıların taşınmazından kamulaştırılmadan el konulan kısımların bedeli olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla 10.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davacı vekili 07.05.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile; fazlaya ait hakları saklı tutularak 660.472,00 TL si için müddeabihi ıslah talebinin ve davalarının kabulüne, ilk dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

BURSA 6.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 30.12.2013 gün ve 2012/562 Esas, 2013/690 Karar sayılı kararı ile; “Dava konusu 5 nolu parsel, 1/1000 ölçekli imar planında kent içi terminal alanında kalmaktadır. Taşınmazın fen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere 52,21 m2'lik kısmına Büyükşehir Belediyesi'nce yaya kaldırımı yapılmak suretiyle, 32,40 m2'lik kısmına Buski Genel Müdürlüğü'nce alt yapı geçilmek suretiyle fiilen el atıldığı, el atmanın kalıcı nitelikte ve kamusal amaca hizmet amaçlı olduğu, el atılan kısımların belirlenen 950,00 TL m2 birim fiyatının taşınmazların bulunduğu konum, şehrin yeni gelişen yerinde oluşu, emsal taşınmazlar da nazar alındığında mahkemece uygun bulunduğu anlaşıldığından davacıların Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Buski'ye yönelik kamulaştırma yapılmaksızın fiilen el atılan kısımlara yönelik davasının kabulü yönünden karar verilmesi gerekmiştir.

Dava konusu 5 nolu parselin geri kalan kısmına davalılarca fiilen el atma tespit edilememiştir. Taşınmazın tapudaki miktarı 7.525,00 m2'dir. Büyük bir alandır. Davacılar hissesinden ayrı diğer hissedarlarında hisseleri vardır. Her ne kadar bilirkişi raporunda davacıların geri kalan kısımda salih yararları bulunmadığı belirtilmiş ise de taşınmazın el atılmayan kısmının çok büyük olduğu nazara alındığında ve ayrıca hukuki el atmalar yasa gereği idari yargı yerinde görülebileceğinden bu kısma yönelik davacılar vekilinin talebi yerinde görülmemiş ve reddi yönünde karar verilmiştir.

Ayrıca davalı Nilüfer Belediyesi'ne yönelik dava açılmış ise de davalı Nilüfer Belediyesi'nin fiili veya hukuki olarak dava konusu taşınmaza herhangi bir el atması tespit edilemediğinden de bu davalıya yönelik açılan davanın husumet yönünden reddi” şeklindeki gerekçesi ile davacının, Nilüfer Belediyesi'ne karşı açtığı davanın husumet yönünden reddine, davacının, Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Buski Genel Müdürlüğü aleyhine açtığı davanın kabulü ile; 4.655,00.-TL kamulaştırmasız el koyma tazminatı bedelinin Buski Genel Müdürlüğü'nden, 2.888,00.-TL kamulaştırmasız el koyma tazminatı bedelinin Bursa Büyükşehir Belediyesi'nden dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara (5.092,00.-TL'sinin davacı M.B.'ya, 2.451,00.-TL'sinin S.B.'ya ödenmesi) verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine; dava konusu olan Bursa ili, Nilüfer İlçesi, Ertuğrul Mah. 1027 ada, 5 parselde, davacı M.B.'nın 23.839/376.250 hissesinden, 166/376.250 payının iptali ile Bursa Büyükşehir Belediyesi adına tapuya tesciline, 102/376.250 payının iptali ile Buski Genel Müdürlüğü adına tapuya tesciline, geri kalan hissenin M.B. üzerinde bırakılmasına; aynı parselde davacı S.B:'nın 11.449/376.250 hissesinden, 80/376.250 payının iptali ile Bursa Büyükşehir Belediyesi adına tapuya tesciline, 50/376.250 payının iptali ile Buski Genel Müdürlüğü adına tapuya tesciline, geri kalan hissenin S.B: üzerinde bırakılmasına; dava konusu parselde, dava edilen ancak fiilen el atılmayan ve hukuken el atıldığı anlaşılan kısım ile ilgili davacıların, davasının yargı yolu yönünden reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekili ile davalı Buski Genel Müdürlüğü ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 18.Hukuk Dairesi: 09.09.2014 gün ve 2014/8151 Esas, 2014/12373 Karar sayılı kararı ile; hükmün onanmasına karar vermiş, kararın ‘dava edilen ancak fiilen el atılmayan ve hukuken el atıldığı anlaşılan kısım ile ilgili davanın yargı yolu yönünden reddine’ ilişkin kısmının 1086 sayılı Yasa’nın Geçici 2. ve 6100 sayılı Yasa’nın Geçici 3.maddesi gereğince halen yürürlükte olan 1086 sayılı Yasa’nın 440.maddesi gereğince kararın kesinleştiği; yukarıda belirtilen diğer kısımları yönünden ise Mahkemesinin 24.05.2016 gün ve 2012/562 Karar sayılı yazısında belirtildiği üzere kararın kesinleşmediği anlaşılmıştır.

Davalı BUSKİ vekili tarafından, mahkemenin gerekçeli kararındaki tespitler ile hüküm fıkrasında verilen karar arasında çelişki bulunduğu iddiası ile tavzih talebinde bulunulmuş; Bursa 6.Asliye Hukuk Mahkemesi 26.11.2014 gün ve 2012/562 Esas 2013/690 Karar sayılı kararı ile tahsis ve tavzih talebinin koşullarının oluşmaması nedeni ile talebin reddine karar vermiş, verilen karar davalı Buski Genel Müdürlüğü vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 18.Hukuk Dairesi’nin 24.03.2015 gün ve 2015/2364 Esas, 2015/4350 Karar sayılı kararı ile onanmıştır.

Davacı vekili aynı gerekçelerle; davalarının kabulü ile el konulan davaya konu taşınmazın bedeli olarak fazlaya ait hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL sinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 3.İDARE MAHKEMESİ: 16.11.2015 gün ve 2014/1456 Esas sayılı kararı ile, “…2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde; "İdari dava türleri, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar olarak sayılmış; idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğu kurala bağlanmıştır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 14. maddesinde; 'Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir. Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.' hükmüne, 19. maddesinde; 'Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararma ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru karan ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.' hükmüne yer verilmiştir.

Bakılan dava açılmadan önce, davacı tarafından Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın anılan Mahkememizin 30/12/2013 tarih ve E:2012/562, K:2013/690 sayılı kararıyla görev yönünden reddedildiği, 2577 sayılı Kanununun 9. maddesi uyarınca aynı istemle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8 maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E: 1958/17, K: 1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır.

Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacılara ait taşınmazın bir kısmında yaya kaldırımı yapıldığı mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanan raporda belirtilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, taşınmazın üzerinde yaya kaldırımı yapılması karşısında, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan, benzer bir davada çıkan görev uyuşmazlığı nedeniyle verilen Uyuşmazlık Mahkemesinin 04.05.2015 tarih ve E:2015/310, K:2015/326 sayılı kararı da bu yöndedir.” şeklindeki gerekçesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasa'sının 15/1-a. maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19.maddesi uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılmak üzere Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına,  Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar davanın ertelenmesine karar vermiş ve dosya mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.9.2016 günlü toplantısında:

İLK İNCELEME:Dosya üzerinden 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın  davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 Dava, davacıların maliki ve hissedarı bulunduğu taşınmaza davalı tarafça kamulaştırma yapılmadan yaya kaldırımı, yol ve alt yapı yapılmak suretiyle el atıldığı, el atmanın kalıcı mahiyette ve kamuya tahsis amaçlı olduğu, bu şekilde davacının zararına yol açıldığı belirtilerek; taşınmazın kamulaştırılmadan el konulan kısımlarının bedeli olarak fazlaya ait hakları saklı kalmak şartıyla 10.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı idarelerden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Adli yargı dosyasında aldırılan, Harita Yüksek Mühendisi Uğurcan Uygun 03.04.2013 tarihli raporunda; “Halihazırda yapılan tespitte, davalı idare Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından A=52,21m2lik parke döşenerek yaya kaldırımı yaparak el atıldığı, B=32,40m2’lik kısımdan davalı BUSKİ Genel Müdürlüğü’nce alt yapı geçirilerek fiili el atıldığı, el atmaların kalıcı nitelikte ve kamusal amaca hizmet niteliğinde olduğu,

Fiili el atılan A kısmına davacılardan M.B.’nm (166/376250 hisse) 3,3İm2 ve S.B.’nın (80/376250 hisse) l,59m2 alanların denk geldiği,

Fiili el atılan B kısmına davacılardan M.B.’mn (102/376250 hisse) 2,05m2 ve S.B.’nın (50/376250 hisse) 0,99m2 alanların denk geldiği ve bu hisse miktarlarının fiili el atılma konusuna göre davalı idarelerce tazmin edildikten sonra davacıların hissesinden iptal edilerek davalı idareler adına tescil edilmesi, dava konusu parselde birden fazla hissedar olmasından dolayı A kısmının tapu kütüğünden ilerde “yol” vasfı ile terkin edilmesi gerekeceği,

A ve B kısımlarının haricinde kalan fiili el atılmayan (7.440,39m2) yerle ilgili; dava konusu 1027 ada 5 parselin ilk geldisi olan 1027 ada 1 parselin 1997 yılında şuyulama parseli olarak tapu kütüğüne tescil edilmesinin ardından, plan tadilatı ve tekrar şuyulandırma sonucu meydana gelen bir imar parseli olması ve uygulama imar planında “Kent içi Terminal” fonksiyonunda bulunması. ilk imar plan onama tarihinden bugüne kadar kamulaştırılmamasının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararma göre fiili el atılma olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu kısmın davalı Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın yetki-görev ve sorumluluğunda olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.” denilmek suretiyle dava konusu taşınmazın bir kısmına fiili zeminde yaya kaldırımı ve bir kısmına alt yapı geçirilmek suretiyle el atıldığı belirtilmiştir.

İdari yargı dosyasında aldırılan Harita Mühendisi Gonca Piri 20.08.2015 tarihli bilirkişi raporunda; “…Taşınmazın bulunduğu 1027 ada 5 nolu parsel 1/1000 ölçekli imar planında dava konusu parsel BHA ( Kent içi Terminal) alanında kaldığı görülmüş olup, zeminde yapılan ölçüler sonucu parselin krokide A=46.98 3m2 lik kısım kaldırım yapılarak fiilen el atıldığı ,geri kalan kısımda 7478.00m2 lik kısımda , planının İlk onay tarihinden bu yana geçen süreden beri taşınmaz üzerinde tahsis amacına uygun bir düzenleme bulunmadığı ve kamulaştırılmadığı, taşınmazın imar planına göre kamusal alanda kalması, hisseli olması bu güne kadar ( inşaat yapımı vb.) kullanılmasının teknik olarak mümkün olmadığı, 3194 sayılı İmar Kanununun 10.maddesine göre 1/1000 ölçekli Planın kesinleştiği tarihten itibaren ve dava açıldığı tarihe kadar geçen sürede kamulaştırma işleminin yapılmaması, davacının kullanım hakkına getirilen kısıtlama nedeniyle, Sayın mahkemenizin takdirlerine ait olmak üzere, taşınmazın kaldırım yapılarak fiili el atılan kısmının dışında kalan 7478.02 m2 lik kısmında ise hukuken el atılmış olduğu değerlendirilmiştir A= 46.98 m2 lik kaldırım yapılarak fiilen el atılan kısımda davacı 23839/376250 hissesi (2.98 m²) davacı Halil kızı M.B.' ya ait olup, 11449/376250 hissesi( 1.43 m2) davacı Ömer oğlu Selim Buğa 'ya ait olduğu görülmüştür. hukuken el atıldığı değerlendirilen 7478 .02 m2 lik kısımda ise 23839/ 376250 hissesi( 473.80m2 ) davacı Halil kızı M.B.' ya ait olup 11449/376250 hissesi(227.55 m2) davacı Ömer oğlu Selim Buğa’ya ait olduğu görülmüştür”denilmek suretiyle dava konusu taşınmazın bir kısmına kaldırım yapılmak suretiyle fiili zeminde el atıldığı belirtilmiştir.

Hal böyle iken, adli ve idari yargı yerlerinde aldırılan raporlardan da anlaşılacağı üzere dava konusu taşınmaza fiili zeminde alt yapı ve kaldırım yapılmak sureti ile fiilen el atıldığı ortadadır.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazlardan bir tanesine fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu’na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu H21C04C1A pafta, 1027 Ada, 5 parsel numaralı taşınmaza kamulaştırmasız el atması karşısında, bu taşınmaz bakımından el atmadan doğan zararın tazminine yönelik olan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Ayrıca her ne kadar Mahkememizin 30.11.2015 gün ve 2015/790 Esas, 2015/805 Karar sayılı kararı, 25.01.2016 gün 2015/956 Esas, 2016/8 Karar sayılı kararı ve benzeri emsal kararlarında, bir kısmına fiilen el atılan taşınmazın fiilen el atılmayan kısmı yönünden davada idari yargının görevli olduğuna karar verilmiş ise de; adı geçen kararlarda taşınmazların fiilen el atılan kısımlarına ilişkin hüküm fıkrasının kesinleştiği ve fiilen el atılmayan kısım yönünden görev uyuşmazlığının oluştuğu; dava konusu olayda ise taşınmazın fiilen el atılan kısmına ilişkin Bursa 6.Asliye Hukuk Mahkemesi kararının henüz kesinleşmediği, Mahkemenin 23.05.2016 gün ve 2016/331 sayılı yazı cevabı ile bu durumun ortaya konulduğu görülmekle, Mahkememiz kararları arasında bir çelişki bulunmadığı anlaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Bursa 3.İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Bursa 6.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30.12.2013 gün ve 2012/562 Esas, 2013/690 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç    : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 3.İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUNUN KABULÜ ile, Bursa 6.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30.12.2013 gün ve E:2012/562, K:2013/690 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.9.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN