T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO        : 2014 / 932   

          KARAR NO    : 2015 / 343

          KARAR TR     : 1.6.2015

ÖZET : Birisi idari yargıda, diğer ikisi adli yargıda olmak üzere üç farklı davada verilen kararların davacılarının farklı bulunması, her bir kararın tarafları bakımından ayrı ve uygulanabilir hukuki sonuçlar doğurması ve idari yargı yerince davanın reddi yolunda verilen kararla adli yargı yerlerinde davanın kabulü yolunda verilen kararların birbirlerinin uygulanmasına engel teşkil etmemesi karşısında, 2247 sayılı Yasanın 24. maddesinde hüküm uyuşmazlığının varlığı için öngörülen “konu ve dava sebebinin aynı olması” ve “hakkın yerine getirilmesinin imkânsız bulunması” koşullarını taşımayan hüküm uyuşmaz-lığının giderilmesi BAŞVURUSUNUN REDDİ gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

1.Dava

 

Davacılar        : Ataköy 11.Kısım 1202-2 Parsel, 1203-1 Parsel, 1203-5 Parsel, 1206-1

 Parsel Yönetimi Adına;

 1-A. M. K.

 2-H.E.

 3-M.T.

Vekili              : Av.A.K.Ç.

Davalılar         : 1-K.İnş. San. ve Tic. A.Ş.

Vekili              : Av. E. A.

 2-İSKİ Genel Müdürlüğü

Vekilleri          : Av. N.Ş., Av. A.C.

İhbar Olunan: İstanbul Muhakemat Müdürlüğü

Vekili              : Av. F. A.      

İhbar Olunan: A.S. A.Ş.

2.Dava

Davacı                        : H.a T.

Vekili              : Av. E. T.

Davalı             : 1-İSKİ Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av. S.Ö.H.

Davalı             : 2-Kalyon İnşaat Sanayi Ve Ticaret A.Ş.

Vekili              : Av. E.A.

3. Dava

Hüküm Uyuşmazlığının

Giderilmesi

İsteminde Bulunan (Davacı)              : S. Ü.

Karşı Taraf (Davalı)                           : İSKİ Genel Müdürlüğü

Vekili                                                 : Av.G.K.T.

Müdahil(Davalı Yanında)                  : Çevre ve Orman Bakanlığı

 

O L A Y:

1-a) Davacı Ataköy 11.Kısım 1202-2 Parsel, 1203-1 Parsel, 1203-5 Parsel, 1206-1 Parsel Yönetimi Adına; 1-A.M.K., 2-H.E., 3-M.T. vekili dava dilekçesinde; Bahçelievler ilçesinden gelip Ataköy 11. Kısım Site sınırından geçerek Bakırköy İlçesi sahiline dökülen ve genelde yağmur suları ile birlikte pis ve atık suları (kanalizasyon suları) taşıyan Tavukçu Deresi’nin, ıslah çalışmaları ve ana kolektör hattı inşaatının İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından Kalyon İnşaat San. ve Tic. A.Ş.’ye ihale edildiğini;  Tavukçu Deresi ıslah çalışmaları sırasında davalı müteahhit firma Kalyon İnşaat San. ve Tic. A.Ş. tarafından dere yatağına bırakılan hafriyat ve molozların hem dere yatağının akışını hem de yol geçiş menfezlerini kapattığını; bunun sonucu olarak 13.10.2007 tarihinde İstanbul’da meydana gelen yağmur yağışıyla birlikte kanalizasyon sularının dere yatağından taştığını, Ataköy 11. Kısım’a ait 60 dönümlük alanın (yollar, yeşil alanlar, otoparklar, sığınaklar, depolar, yönetim büroları, ısı merkezi ve görevli daireleri) ve bu alanda bulunan 13 adet binanın bodrum katları ve zemin altında bulunan merkezi ısıtma sisteminin tamamının tavana kadar taşan sel ve kanalizasyon suları ile dolduğunu; ayrıca zemin katta bulunan görevli dairelerinin pencere, çerçeve ve cam kapıları, dairelerin içerisindeki mutfak dolapları ve daireler içerisinde bulunan eşyaların tahrip olduğunu, merkezi ısıtma sisteminin tamamen kullanılmaz hale geldiğini,  bütün birimlerin çamur ve kanalizasyon suları içerisinde kaldığını,  kimi görevlilerin bu ani su baskınından canlarını zor kurtardığını; bu hususların, Delil Tespiti talepleri üzerine Bakırköy 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/78 D.İş sayılı dosyası üzerinden yapılan keşifle Bilirkişiler marifetiyle, ayrıca İstanbul Valiliği Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü mühendislerince hazırlanan hasar tespitine ilişkin 18.10.2007 tarihli raporla tespit edildiğini; davalı İSKİ Genel Müdürlüğü’nün tavukçu deresi ıslah projesi çerçevesinde ve denetim ve kontrolü altında davalı müteahhit firma Kalyon İnşaat San. ve Tic. A.Ş. tarafından yürütülen, yağmur suları ile birlikte pis ve atık suları (kanalizasyon suları) taşıyan Tavukçu Deresi’nin ıslah çalışmaları sırasında, yukarıda anlatılanlarla birlikte, Bakırköy Öğretmenevi bitişiğindeki köprü menfezinin kapatılması ve bu dereye bağlanan kanalizasyon rögarlarının bakımsız ve tıkalı olması sonucunda, gerek derenin taşması gerekse kanal rögarlarının sağlıklı çalışmaması ve geri tepmesi nedeniyle su baskınına sebebiyet verildiğini; sel suyuna kanal sularının da karışmasıyla birlikte meydana gelen maddi zararın yanında bahsedilen ihmal neticesinde, olayın insan sağlığını tehdit edici boyutlara ulaştığını; insan sağlığını tehdit eden bu durum karşısında, olay günü ertesi 14.10.2007 tarihinde Büyükşehir ve Bakırköy Belediyesinin 180 kişilik ekiple çamur ve kanalizasyon sularıyla kaplanan görevli dairelerini, depoları, otoparkları, ısı merkezi ve yönetim bürosunu, ve yolları temizlemeye başladığını, depolardaki site sakinlerine ait kullanılamaz hale gelen eşyaların çıkartıldığını;  müvekkili Ataköy 11. Kısım Site Yönetiminin, kış aylarına girilen bugünlerde tüm gayretleriyle site sakinlerinin daha fazla mağdur olmamaları için sitenin elektrik, su, ısı ve kanalizasyon sorunlarının çözümü için uğraş verdiğini;  Meteroloji’nin günler öncesinden başlayan sağanak yağış ve sel baskınları yaşanabilir uyarılarına rağmen davalıların herhangi bir önlem almadıklarını;  olaydan oniki gün önce Bakırköy Belediyesi tarafından dere yatağındaki birikintiler nedeniyle su taşkınları olabileceği konusunda İSKİ Genel Müdürlüğü yetkililerinin uyarıldığını; ayrıca olay cereyan ederken hasar ve zararı azaltmak adına ilgililerin arandığını fakat davalılarca zararı önleyici herhangi bir tedbir alınmadığını; davalıların yaptıkları ihmal ve kusurdan haberdar olmalarına rağmen bugüne kadar meydana gelen zarar ve hasarlarla ilgili müvekkili Ataköy 11. Kısım Site Yönetimine ve mağdur olan site sakinlerine ne herhangi bir yardımı ne de meydana gelen zararı giderim yönünde bir girişiminin olduğunu;  olaydan itibaren 4 gün boyunca Ataköy Site Sakinlerinin elektrik ve sudan mahrum kaldığını; ısı Merkezi kullanılamaz halde olduğundan site sakinlerine ait dairelere hala ısı verilemediğini, site yönetimi ve site sakinlerinin hem maddi hem manevi yönden büyük sıkıntılar yaşadığını; ağır ihmal, projelerin yetersizliği ve denetim kontrol eksikliği neticesinde yaşanan bu büyük felaket nedeniyle uğranılan zararlar ve yüzlerce insanın mağduriyeti karşısında davalıların hiçbir açıklama yapmadığını; davalıların ihmali, tedbirsizliği ve İSKİ Genel Müdürlüğü’nün ıslah projelerinin yetersizliğiyle birlikte denetim ve kontrol eksikliği sonucu; Ataköy Tİ. Kısım Site’sine ait; çevre, bina ve müştemilat bölümleri, yollar, yeşil alanlar, otoparklar, sığınaklar, depolar, görevli daireleri,  yönetim ofisindeki evrak ve demirbaşlar, makine teçhizat, ısı merkezi ve bina altı jeneratörlerin zarar gördüğünü ve kullanılamaz hale geldiğini; sözkonusu zararların giderimi için iş bu davayı açma zaruretinin doğduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; davalıların, haksız fiilin meydana geldiği günden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte, şimdilik 100.000-YTL ödemesi istemiyle 1-Kalyon İnşaat San. ve Tic. A.Ş. ve 2-İSKİ Genel Müdürlüğüne karşı 11.12.2007 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

1-b) BAKIRKÖY 9.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 19.7.2013 gün ve E:2007/365, K:2013/420 sayı ile Dava dilekçesinin özetine yer verdikten sonra, aynen,  “ Davalı İSKİ vekili cevap dilekçesinde, olayın hizmet kusuruna dayalı olup davanın tam yargı davası olarak idari yargıda açılması gerektiğini, müvekkili idare ile yüklenici şirket arasında akdedilen istisna sözleşmesinin "bu taahhüdün yerine getirilişinde işin başından sonuna kadar her ne sebeple olursa olsun-avaryalar dahil " kazı, taşıma, yükleme, boşaltma, istif, inşa, imal, montaj gibi tüm işlerin yapılması sırasında meydana gelebilecek kaza, hasar, kayıp ve zararların mali, hukuki ve cezai bütün mesuliyet ve neticeleri müteaahhide aittir" denildiğini, bu durumda müvekkili idarenin hasarı meydana getiren yüklenici firma elemanları üzerinde BK.nun 55.md. anlamında denetim ve gözetim yetkisinin olmadığını, müvekkili idareye husumet yöneltilemeyeceğini, derelerin ıslahı görevinin 4373 sayılı Taşkın Sulara ve Su Baskınlarına karşı Koruma Kanunu ile Devlet Su İşlerine görev olarak verildiğini, derelerin bakım ve ıslahından İSKİ'nin sorumlu olmadığını, İSKİ'nin 2560 sayılı yasa gereğince kurulan bir idare olup bu kanunun 1.md.si gereğince İstanbul Büyükşehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek için kurulduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının derelerin ıslahı ile ilgili görevinin konunun önemine binaen 11/10/2004 tarih, 817 sayılı kararı ile 2560 Sayılı Yasanın 25.md.si gereği bedeli İstanbul Büyükşehir Belediyesince karşılanmak koşuluyla müvekkili idareye verildiğini, bu konuda ihalenin yapılması hususunda müvekkili idarenin yetkili kılındığını ve bu kapsamda da davalı diğer şirkete Tavukçu Deresinin ıslahı inşaatı yapılmasını ihale edildiğini, davacının kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, imara kapalı olması gereken yerde imar izni veren veya inşaat yapılmasına izin veren ilgili belediye başkanlığının da sorumlu bulunduğunu, hasar gören yerin taşkın sınırları içinde kaldığını, davacı tarafça talep edilen tazminat bedelinin fahiş olduğunu, ayrıca BK.nun 41.md.sinde tazminat sorumluluğunun doğması için tazminat talep edilenin zarara neden olan olayda kasıt, ihmal, teseyyüp yada kusurunun olması, tazminat talep edilen ile hasar arasında bir illiyet bağının bulunmasının gerektiğini, haksız fiil şartları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Kalyon vekili cevap dilekçesinde, davalı idare tarafından ihaleye çıkarılan "Avrupa Yakası 2006 yılı 2.Kısım Atık Su kanalı, Yağmur Suyu Kanalı ve Dere Islahı İnşaatı" işini 14/9/2006 tarihli sözleşme gereğince müvekkili şirkete ihale edildiğini, işin yer tesliminin müvekkili şirkete 22/9/2006 tarihinde yapıldığını, sözleşme uyarınca işin bitim tarihinin de 21/9/2008 olduğunu, 13-14 Ekim tarihlerinde etkili olan yağışın İstanbul ilinin bütün bölgelerinde olduğu gibi Ataköy havzasında olan Tavukçu Deresinde de sel baskını olduğunu, çünkü bu tarihlerde düşen yağış miktarının önceki yılların ortalamasının 2 katından fazla olduğunu, Tavukçu Deresi güzergahında bulunan köprülerin altından geçen mevcut dere debisinin çok üzerinde yağış olduğundan köprülerin altından geçen derenin taşarak bölgenin su baskını afetine maruz kaldığını, müvekkili şirketin diğer davalı idare ile yapmış oldukları sözleşme uyarınca yüklenici sıfatıyla üstlenmiş olduğu edimlerini büyük bir hızla süresinden önce ikmal ve ifa etme çalışmalarını gerçekleştirdiğini, bu hususta müvekkili şirketin kusur ve ihmalinin bulunmadığını, bu nedenle müvekkili şirketin sorumluluğunun söz konusu olmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Dava haksız eyleme dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Davacı taraf davalılar tarafından "Avrupa Yakası 2006 yılı 2.Kısım Atık Su kanalı, Yağmur Suyu Kanalı ve Dere Islahı İnşaatı" yapımı sırasında Ataköy 11.Kısım'a Ait dönümlük alan içinde bulunan yollar yeşil alanlar, otoparklar, sığınaklar, depolar, yönetim büroları, ısı merkezi ve görevli daireleri ile bu alanda bulunan 13 adet binanın bodrum katları ve zemin altında bulunan merkezi ısıtma sisteminin sel ve kanalizasyon suları nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürerek haksız eylemden kaynaklanan zararın tazmini için işbu davayı açmıştır. Davalı İSKİ tarafından "Avrupa Yakası 2006 yılı 2.Kısım Atık Su kanalı, Yağmur Suyu Kanalı ve Dere Islahı İnşaatı" işi davalı Kalyon İnşaat San.ve Tic.A.Ş.ye ihale edilmiş, taraflar arasında 14/9/2006 tarihinde imzalanan sözleşme gereğince davalı yüklenici firmaya 22/9/2006 tarihinde yer teslimi yapılmıştır. Davalı İSKİ vekili hizmet kusuruna dayalı olarak davanın açıldığını belirterek yargı yolu itirazında bulunmuştur. 2577 Sayılı İYUK.nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı " başlıklı 2.md.sinde idari dava türleri sayılmıştır. Bu hükme göre idari davalar idari işlemler hakkında açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları kamu hizmetlerinden birisinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalardan ibarettir. Kamu tüzel kişilerinin kamu hizmetlerine ilişkin olmakla beraber özel hukuk kuralları altında özel hukuk tüzel kişisi gibi yaptığı eylem ve işlemler özel hukuk alanına girmekle bunlar idari eylem ve işlem olarak nitelendirilemezler. Kamu idare ve kurumlarının egemenlik hakkının bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan doğan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusu olup idari yargının görev alanı söz konusu olduğu halde, özel hukuk tüzel kişisi olarak yürüttüğü faaliyetleri sırasında meydana gelen zararlardan ötürü ilgili kamu tüzel kişisinin sorumluluğunun özel hukuk hükümleri ve ilkeleri uyarınca belirlenmesi gerekir. Mevcut davamızda da dava haksız eyleme dayanılarak davalı İSKİ ve diğer davalı yüklenici aleyhine açılmıştır. Davalı İSKİ Genel Müdürlüğünün "Avrupa Yakası 2006 yılı 2.Kısım Atık Su kanalı, Yağmur Suyu Kanalı ve Dere Islahı İnşaatı" işini bizzat ve plan projeye uygun biçimde yerine getirmeyip özel hukuk ilişkisine girerek davalı yüklenici firma ile arasında düzenlenen eser sözleşmesine dayalı olmak üzere bu şirket eliyle yaptırdığı anlaşılmaktadır. Özel Hukuk ilişkisine dayalı olarak davalılar arasındaki bu sözleşme uyarınca davalı İSKİ'nin yargı yolu itirazının yerinde olmadığı ve bu davaya bakmanın adli yargının görev alanı içinde kaldığı anlaşılmaktadır. 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunun 7/r.maddesi hükmünde su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak, kurdurmak ve işletmek, derelerin ıslahını yapmak, kaynak suyu veya arıtma sonunda üretilen suları pazarlamak Büyükşehir Belediyesinin görevleri arasında sayılmıştır. 2560 Sayılı İSKİ Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1.maddesinde ise İ.B.B.nin su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek ve bu amaçla gereken her türlü tesisi kurmak, kurulu olanları devralmak ve bir elden işletmek üzere İstanbul Su ve Kanalizyon İdaresi Genel Müdürlüğünün kurulduğu açıklanmış ve aynı kanunun 2.maddesinde su ve kanalizasyon hizmetleri konusunda hizmet alanı içindeki belediyelere verilen görevleri yürütmek ve bu konulardaki yetkileri kullanmak İSKİ Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılmıştır. Davacı, davalılar tarafından yapılan dere ıslah çalışması sırasında köprü menfezlerinin kapatılması, dereye bağlanan kanalizasyon rögarlarının bakımsız ve tıkalı olması sonucu yağmur sularının dere yatağından taştığını ve binanın deposunda bulunan eşyalarının sel sularına maruz kalarak hasar gördüğünü öne sürmüştür. Mahkememizce mahallinde uzman bilirkişiler eşliğinde keşif yapılmış, bilirkişiler 31/5/2012 tarihli raporlarında taşkının gerçekleşmesine neden olan yağmurun şiddetli olmakla birlikte bölgede benzerleri görülen bir yağış olduğunu ve doğal afet olarak değerlendirilemeyeceğini, dere üzerinde İSKİ tarafından kurulmuş akım ölçüm istasyonu bulunmaması meydana gelebilecek taşkının tahmini ve de ıslah çalışmalarında dere kesit hesaplamalarının önemli ölçüde etkilediğini, dere ıslahına E-5 üst kısmının ayrı bir ihaleyle öncelikle tamamlanmasıyla yapım sonrasında yanlış bir yol izlendiğini, eski ve dar kesitli köprüler kaldırılmadan veya bu bölgede artan debiye tahliye etmek için çözüm üretilmeden menbaa tarafındaki ıslah faaliyetlerinin neredeyse tamamlanmasına izin verilmesi ve uyarıda bulunulmasına rağmen ıslahı tamamlanmayan bölümlerin ve çevrenin yüklenici tarafından korunmasın sağlayamaması, alt yapı tesislerinin mazgalların bakımı ve dere yatağı temizliğinin ihmal edilmesi, 11.Kısım Menekşe Blok civarında derenin sağ ve sol sahili arasında kot farkının denetimle düzelttirilmemesi, ıslah işine başlanmadan önce havzanın değişen su potansiyelinin çıkarılmaması, mevcut proje ve yapım yönetimi eksikliklerini sorgulamadan imalata devam edilmesi, taşkın öncesi gerekli önlemleri zamanımda almaması gibi nedenlerle davalıların kusurlu olduğu açıklanmıştır. Hasarın meydana geldiği Tavukçu Deresinin ıslahı ile ilgili iş dava dışı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinin 11/10/2004 tarih, 817 sayılı kararı ile 2560 sayılı Kanunun 25.md.si hükmü gereği bedeli İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanmak üzere davalı İSKİ Genel Müdürlüğüne devredilmiştir. Derenin ıslahının yapılması için davalı İSKİ Genel Müdürlüğü ile diğer davalı Kalyon İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.arasında "Avrupa Yakası 2006 yılı 2.Kısım Atık Su kanalı, Yağmur Suyu Kanalı ve Dere Islahı İnşaatı" sözleşmesi imzalanmıştır. Davaya konu zararın bu işin yapımı sırasında meydana gelmesi nedeniyle hasardan her iki davalı da bilirkişi raporuyla saptandığı üzere sorumludur. Derenin taşmaması için gerekli önlemleri almak İSKİ'nin görevi kapsamındadır. İSKİ görevini yerine getirmemiştir. Dere ıslahının zamanında yapılmış olması halinde zararın da gelmeyeceği tartışmasızdır. Davacının sel baskınına mâruz kalan Ataköy 11.Kısım 1202 -2 parsel, 1303/1 parsel, 1305/1 parsel, 1306 /1 parsel'in kapsadığı yol, yeşil alan, otopark, sığınak, depo, yönetim büroları, ısı merkezi, görevli daireleri, merkezi ısıtma sisteminin zarar gördüğü açıktır. Davacı site yönetimi haksız fiilin hemen sonrasında Bakırköy 6.SHM.nin 2007/78 D.iş sayılı dosyası ile meydana gelen zararı tespit ettirmiştir. Yapılan tespit sonucu oluşan sel neticesinde çevre, bina ve müştemilat bölümleri inşaat zararı, ofisteki demirbaş eşyaların kullanılamaz hale geldiği, yine ısı sistemi ve jenaratörler ile kazanlar, bina altı ısıtma, merkezi arıtma, ısı merkezi jenaratöründeki makina ve teçhizatın da amortisman ve hurda değeri olarak düşmesi gereken bedel bir kısım jenaratörlerin tamamen su altında kalması nedeniyle motor bloğu haricinde tüm elamanların yeniden değişmesi gerektiği, kullanılamaz durumda olduğu tespit edilerek zarar miktarı bildirilmiştir. İşbu zarardan sonra sigorta şirketince davacı tarafa 505.501,00-TL ödeme yapılmıştır. Zarar gören tüm makinelerin zarar sonrası yapıldığı, çevre düzenlemelerinin yolların tamamlandığı anlaşıldığından keşif yapılmaksızın zararın tespiti yolunda dosya üzerinden konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmıştır. Bilirkişi kurulu 11/4/2013 tarihli raporlarında davacı tarafın sel sonrası meydana gelen maddi zararının Bakırköy 6.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/78 D.iş sayılı dosyasında yerinde inceleme yapılıp hasara uğramış malzeme miktarının tespit edildiği 31/10/2007 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen hususlar esas alınmak suretiyle yapmış oldukları incelemeye göre rayiç bedellerinin uygun olduğu, yine bu dosyaya sunulan 12/12/2007 tarihli ek rapordaki rayiç değerlerin gerçeği yansıttığı ve bu rapor üzerinden davacı tarafın uğradığı toplam zarar miktarının 1.460,995-TL olduğunu bildirmişlerdir. Her ne kadar davalı taraflar zararın tespitine yönelik alınan bilirkişi raporuna itiraz etmiş iseler de, olayın akabinde meydana gelen zararı tespit eden D.İş sayılı dosyadaki bilirkişilerin yapmış oldukları çalışma ve rayiç değerlerin bilirkişilerimizce de yeniden değerlendirilip rayiç değerlerinin uygun bulunması, alınan raporun gerekçesi ve denetime elverişli olması nedeniyle davalı tarafın itirazları dikkate alınmamıştır. Davacı vekili 10/10/2008 tarihli dilekçesiyle davasını ıslah etmiştir. Dava konusu haksız eylem nedeniyle davacı sitenin meydana gelen toplam zararının 1.460,955,00 TL olduğu anlaşılmakla bu miktardan sigorta şirketince ödenen 505.501,00-TL'nin düşümünden sonra davacı tarafın zararının ıslah dilekçesi ile talep edilen kısım kadar olduğu anlaşılmış ve mahkememizce davanın kabulü yolunda hüküm kurulması yoluna gidilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere;

Davanın KABULÜNE,

500.000,00-TL maddi tazminatın haksız fiil tarihi olan 14/10/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (…)” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine bu karar Yargıtay 3.H.D.nin 18.3.2014 gün ve E:2013/18573, K:2014/4221 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

2-a) Davacı Hümeyra Tarcan’ın vekili dava dilekçesinde; Tavukçu deresinin Ramazan Bayramının 2.günü aniden taşması ile müvekkilinin ikamet ettiği dairenin kapalı garajında bulunan 34 H 3009 plakalı otomobili ile diğer otomobillerin,  tavanına kadar suyla dolan garajda kullanılamayacak derecede hasara maruz kaldığını, olay esnasında Ataköy ve Bakırköy çevresinde yağan yağmurun normal ölçülerde olmasına karşın, birdenbire Tavukçu Deresinin taşmasında davalıların birlikte ve müştereken kusurlu ve hatalı davranışlarının söz konusu olduğunu;  davalıların gerekli tedbirleri almadığından sel felaketinin yaşanmış olduğunu, sel felaketinin apartman kenarındaki yollara park edilen araçlara dahi zarar vererek 200 aracı hasara uğrattığını,  kapalı garajın suyunun iki gün sonra Bakırköy Belediye vidanjörleri tarafından boşaltıldıktan sonra garajdan çıkarılan müvekkiline ait 2004 model Toyota marka Corolla Sol tipindeki lüks otomobilin Bakırköy Derindere Toyota servisine tamir için getirildiğini, servisin yaptığı özel incelemede, aracın 44.000,00-TL’ye tamir olabileceği, yedek parça ve tamir masraflarının yeni araba fiyatından daha fazla olduğunun söylenerek aracın pert olduğunun ifade edildiğini; bunun üzerine müvekkili tarafından araç üzerine delil tespiti mahiyetinde Bakırköy 7.Sulh Hukuk Mahkemesince hasar tespiti yaptırıldığını, yaşanan sel felaketinden sonra olay yerine gelen Bakırköy İtfaiye Grup Müdürlüğünce mahallinde tutulan itfaiye raporunun iddiaları doğrular mahiyette olduğunu, Bakırköy 7.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/79 D.İş Dosyasının bilirkişi raporunu dilekçesine ek olarak sunduklarını, bilirkişi raporunda otomobilin ikinci el fiyatının 25.000,00 TL olduğu ve onarım masrafının 39.037,00 TL olacağı belirtilerek onarım masrafının ikinci el fiyatının çok üstünde olduğundan aracın pert olduğuna karar verildiğini, müvekkilinin aracını Z.burnu 1.Noterliğinin 22.10.2007 tarih ve 32928 yevmiye nolu satış sözleşmesi 10.000,00 TL ye sattığını, ikinci el otomobil piyasasında otomobilin 25.000,00 TL kıymetinde olduğunun bilirkişi raporuyla da sabit olduğunu, bedelden 10.000,00 TL satış bedelinin tenzili yapıldıktan sonra davalılardan 15.000,00 TL otomobil maddi hasar bedelini istemek ve bu olayın müvekkilinin telafisi imkansız elem ve kedere soktuğundan 5.000,00 TL manevi tazminat istemek zaruretinin hasıl olduğunu ifade  ederek; davalılardan  15.000 YTL maddi, 5.000 YTL manevi tazminatın  olay tarihinden  itibaren yasal faiziyle  birlikte tahsili  istemiyle 1-İSKİ Genel Müdürlüğü ve 2-Kalyon İnşaat Sanayi Ve Ticaret A.Ş.ne karşı 18.12.2007 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

2-b) BAKIRKÖY 5.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 25.10.2011 gün ve E:2007/357, K:2011/423 sayı ile,  Dava dilekçesinin özetine yer verdikten sonra, aynen;  “Davalı İski Genel Müdürlüğü vekilinin 17.01.2008 tarihli cevap dilekçesinden özetle; davanın olayın vuku bulduğu tarihten 1 yıllık süre içinde açılması gerekirken bu süreye riayet edilmediğinden zaman aşımı yönünden davanın reddine karar verilmesini, derenin bakım ve ıslahından İski'nin sorumlu olmadığını, derenin ıslah görevinin ilgili Belediye'nin görev alanına dahil edildiğini, yoğun yağış ve sel baskınları olduğu durumlarda kurumların talepleri doğrultusunda ilgili kurum ve kuruluşlardan izin almak suretiyle biriken rusubat v.s gibi malzemelerin temizlenmesine katkıda bulunduğunu, bu hizmetten dolayı meydana gelen zararlardan sorumlu tutulmamaları gerektiğini, derelerin ıslah görevinin 4373 sayılı Taşkın sulara ve su baskınlarına karşı koruma kanunu ile DSİ'ne verildiğini, imara kapalı olması gereken yerde imar izni veren veya inşaat yapılmasına izin veren ilgili Belediye Başkanlığının sorumluluğu bulunduğunu, ayrıca derelerin taşkın sınırları DSİ Genel Müdürlüğü tarafından belirlenmiş olduğundan Tavukçu Deresi'nin taşkın sınırlarının sorularak bu yapıların taşkın sınırları içinde yapılıp yapılmadığı hususunun açığa kavuşturulması gerektiği, bu sınırlar içinde yapılan hangi kurum tarafından izin verildi ise sorumluluğun da o kuruma ait olacağını, dere ıslahı görevinin kanunun önemine binaen 11.10.2004 tarih ve 817 sayılı kararı ile 2560 sayılı kanunun 25.maddesi gereğince bedeli İstanbul Büyükşehir Belediyesince karşılanmak koşulu ile müvekkiline verildiğini, Tavukçu Deresinin bulunduğu bölgeyi de kapsayan ihale işlemleri hazırlıkları yapılarak Kalyon İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ'ye ihale edildiğini, işlerin daha önce de belirtildiği gibi tamamlandığını, işe 22.06.2006 tarihinde başlandığını, sözleşmeye göre süre sonu tarihin 21.09.2008 olduğunu, sözleşmede yer alan plan ve program dahilinde devam eden bir iş olduğunu 13.10.2007 tarihinde aşırı yağışlarda söz konusu bölgede su baskınları yaşandığını, ancak ıslah çalışmasından kaynaklanan bir tıkanıklık ve ihtimalin bulunmadığını, su baskını riskinin de ortadan kalkacağını, yapılan işin aksamasından kaynaklanan bir hasarın meydana gelmediğini, kaldı ki aksamadan meydana gelen bir hasar olduğunun düşünülmesi durumunda sorumluluğun yine idareye değil bölgede iş yapan müteahhide yöneltilmesi gerektiğini, tazminat talep edilen ile hasar arasında bir illiyet bağının bulunması gerektiğini, haksız fiil şartları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Kalyon İnşaat Sanayi İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ vekilinin 30.05.2008 tarihli cevap dilekçesinden özetle; İşin İski tarafından Avrupa yakası 2006 yılı 2.Kısım Atıksu kanalı, yağmursuyu kanalı ve dere ıslahı inşaatı adı altında 14.09.2006 tarihli sözleşme gereğince müvekkiline ihale edilmiş olduğunu, mevcut derenin ve bu dereye bağlı yağmursuyu kanallarında yoğun yağışlarda kesitin yetersiz kalması sonucu oluşan su baskınlarının büyük maddi ve manevi kayıplara ve buna bağlı zararlara yol açtığından söz konusu güzergahta kesiti yetersiz kalan mevcut derenin yıkılarak yerine 1725 metresinin prefabrik betonarme bloklarla imalatı tamamlanmış 300-2200 mm çapları arasında 6.050 m MMB-BA-CTP atık su ve yağmursuyu kolektörleri ile bunlara ait üst yapıların 15.10.2007 tarihi itibarı ile tamamlandığını, tavukçu deresinin E5-sahil arası ortalama mevcut dere kesitinin F=3 yıllık debiyi bile geçiremediğini, oysa yapımı tamamlanan kesitin mevcut durumu ile F=500 yıllık debiyi geçirdiğini, güzergahta bulunan Dr.Remzi Kazancıgil köprüsünün F=3 yıllık debiyi geçirdiğini, güzergahta bulunan Dr.Remzi Kazancıgil köprüsünün F=3 yıllık debiyi geçiremediğini, Lale sokak köprüsünün F=10 yıllık debiyi geçiremediğini, 19 Mayıs caddesi köprüsü, DDY köprüsü ve Bakırköy sahil yolu köprülerinin mevcut durumlarının korunmasının planlandığını, 13-14 Ekim 2007 tarihlerinde düşen yağış miktarının önceki yılların ortalamasından 2 katından fazla olduğunu, Tavukçu deresi güzergahında bulunan köprülerin altından geçen mevcut dere debisinin çok üzerinde yağış olduğundan mevcut köprülerin altından geçen dere kesitinin yetersiz olması nedeniyle derenin taşarak çevre halkının her türlü can ve mal güvenliğini sağlayacak şekilde tedbir alındığını, 31.10.2007 tarihi ile işin %98 inin tamamlandığını, dere kesitinin yetersiz görüldüğü köprülerden Dr.Remzi Kazancıgil köprüsünün yıkılması için işveren idare İski tarafından 03.08.2007 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığına başvurulduğunu, ancak Ulaşım Daire Başkanlığının o dönem İstanbul genelindeki trafik problemlerinden dolayı ancak ilçe müdürlüğü ile irtibata geçilerek yolun kapatılması yönünde hazırlıklara başlanmışken 13-14 Ekim'de yağan şiddetli yağışlar sonucu Lale Sokak köprüsünün daha kritik olduğunun belirtildiğini, 19.10.2007 tarihinde UTK kararı alındığı ve köprünün yıkılarak yeni tarihinde bir daha UTK kararı alındığı ve yapımına başlandığını, bu köprülerin yapılması sırasında TELEKOM, İGDAŞ, BEDAŞ ve TEİAŞ'a ait hatların düzenlenmesi gerektiğinden Ulaşım Daire Başkanlığının UTK kararının geciktiğini, söz konusu olayı müteakiben HUMK.368 maddesi gereğince acilen mahallinde bilirkişi kurulu marifetiyle Bakırköy 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/245 D.İş sayılı dosyasında tespit yapıldığını, 13-14 Ekim tarihlerinde İstanbulda etkili olan yağış sonucu taşan Tavukçu Deresinin taşma sebebinin yapılan yeni imalatlar olmadığı dere kesitinin yetersiz olduğu mevcut köprü, geçişlerinden kaynaklandığı, müteahhit Kalyon inşaatın sözleşmeye, proje esaslarına, fenne uygun olarak imatları yaptığı, anılan kesitleri yeterli olmayan köprülerin zamanında sökülmemesinde ve projelerin yeni kesitli imalatların yapılamamasında müteahhidin bir kusurunun olmadığı, müteahhit davalının su baskınının herhangi bir imalatından imalatlarda gecikmesinden ve taşkınlara sebep olan köprülerin kaldırılamamasından ve yoğun yağışlardan önce projesine uygun yeni imalatların yapılamamasında kusur ve ihmalinin bulunmadığının açık ve kesin bir şekilde saptanmış bulunduğu, İstanbul Valiliği Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü mühendisleri tarafından 18.10.2007 tarihinde düzenlenmiş bulunan raporda söz konusu olayın vuukuna aynen “ kanal rögarlarının sağlıklı çalışmaması ve geri tepmesi nedeniyle su baskınlarının oluştuğu, kanal sularının da karışması ile birlikte neden olduğunun saptanmış bulunduğunu, davalı müvekkilinin kusurundan kaynaklanan hukuka aykırı bir davranışının olup olmadığı için olay tarihine kadar gerçekleşmiş olduğu imalat ve inşaat iş ve eylemlerinden dolayı kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, bununla ilgili olarak herhangi bir kusur atfetmenin gerek sözleşme ve gerekse hukuken mümkün bulunmadığını iş programı gereğince henüz sırası gelmemiş olan imalat ve inşaatlardan dolayı sorumlu tutulmasının hüsnüniyet ve hak-adalet kuralları ile bağdaşmayacağını, müvekkilinin sözleşme gereği iş programına, fen ve sanat kaidelerine uygun edim eylemi gerçekleştirmek durumunda olduğunu, bunlara aykırı olarak işveren idare emir ve talimatı olmadan farklı bir davranışı olamayacağından dolayı kusurunun varlığından söz edilemeyeceğini, delilleri arasında herhangi bir haksız eyleminin bulunmadığını ve dolayısıyla sorumluluğundan söz edilemeyeceğinden haksız ve maddi ve hukuki olgu ve dayanaktan yoksun iddia ve davanın reddine karar verilmesini ayrıca davalı müvekkilinin sorumlu tutabileceği yapmış olduğu imalatları ile iddia edilen zararlandırıcı olay arasında uygun illiyet bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Dava nitelik olarak tazminat davası olduğu görülmüştür

Dava ile ilgili deliller getirtilmiş, getirtilen 13.10.2007 tarihinde Ataköy’den geçerek denize dökülen tavukçu deresinin Ramazan bayramının 2.günü saat 21.00 sıralarında aniden taşması ile Ataköy 11.kısımda bulunan sel felaketi hakkındaki itfaiye raporu, davalı İski ve Kalyon İnşaat arasında 14/09/2006 tarihinde akdedilen Avrupa yakası 2006 yılı 2.kısım atık su kanal yağmur suyu kanalı ve dere ıslahı inşaat sözleşmesi, dava konusu olan 34 H 3009 plakalı aracın 13/10/2007 tarihi itibariyle kasko değerinin ne olabileceği hakkında noterlikten istenen yazı, dava konusu sel felaketinden sonra zarara uğrayan araç üzerinde Bakırköy 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/79 D.İş dosyası ile yaptırılan hasar tespit raporu, hasarlı dava konusu aracın Zeytinburnu 1.Noterliğinden yapılan satış sözleşmesi, İskinin görev ve yetkilerini belirleyen yönetmenlik sureti, 34 H 3009 plakalı aracın trafik kayıtları, davalı Kalyon inşaat ile diğer davalılar İstanbul Belediyesi, İski idaresi ile akdedilmiş bulunan Avrupa yakası 2006 yılı 2.kısım atık suyu Dere Islah inşaat sözleşmesi, sözleşme hükümlerince düzenlenmiş hakediş raporları, iş programı, davalı Kalyon inşaat tarafından Bakırköy 5 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/245 D.İŞ sayılı dosyası ile yaptırılan tespit sonucu bilirkişi kurulundan alınan rapor, dava konusu tavukçu deresi yatağı ıslah işi ile ilgili olarak Bakanlar Kurulu kararı, İBB Ulaşım Koordinasyon kararı, İski Yönetim Kurulu Kararları, olayın vuku bulduğu tarihteki raporlar, gazete küpürleri,  İstanbulda sağnak yağışla ilgili yazılar, Bakırköy Belediye Başkanlığı Fen İşlerinden gelen yazı, Bakırköy Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünden gelen yazı cevabı, Çevre ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri 14.Bölge Müdürlüğünden gelen yazı, İBB'nin itfaiye daire Başkanlığı Avrupa Yakası Müdürlüğünden gelen yangın raporu, emsal kararlar, emsal bilirkişi raporları, İstanbul Büyükşehir Meclisi 11/10/2004 tarih 2560 sayılı kanunun 25 maddesi hükmü gereği bedeli İBB tarafından karşılanmak üzere davalı İski Genel Müdürlüğüne devredildiğine dair karar derenin ıslah çalışmaları için davalı İski genel müdürlüğü ile diğer davalı Kalyon inşaat San Tic A.Ş arasında Avrupa yakası 2006 yılı 2.kısım atık su kanalı, yağmur suyu kanalı ve dere ıslahı inşaatı sözleşmesi, getirtilmiştir.

Gerek duruşmada gerekse keşif mahallinde dinlenen davacı tanık beyanlarında, olay günü aşırı derecede yağmurun yağdığını, davaya konu su baskınında zarar gördüklerini, dava konusu davacıya ait aracın apartmana ait kapalı garajda olduğunu, sel baskını sebebiyle tavana kadar su içerisinde kaldığını, davalı Kalyon İnşaatın tavukçu deresi ıslahı inşaatını yaparken kamyonların rahat çıkması izin Menekşe Bloğu önündeki kısım ile öğretmen evinin önündeki kısma mucur dolduklarını, bu mucurun suyun derede akışını engellediği gibi, Kalyon İnşaat çalışmaları sırasında dere yatağını değiştirmiş olduğunu, sel baskını sırasında Kalyon İnşaat Sorumlu Mühendislerinin telefonla arandığını, derenin taşabileceğinin söylendiğini, kendileri telefonda dereyi ıslah ettiklerini, Su baskını olmayacağını, rahat olunması gerektiğini söylediklerini, davacı Hümeyra Tarcan'ın kapalı otoparkta bulunan Toyota Marka arabasını su bastığını, aracın tamamen su içinde kaldığını, aracın parasal değerinin ne olduğunu bilmediklerini beyan etmişlerdir.

Dinlenen davalı tanıkları, olay günü aşırı derecede yağmur yağdığını dereye inmek için rampaların yapıldığını, olay gününden önce rampaların kaldırıldığını, doğal zemin haline getirildiğini moloz dökülmediğini, yağmurun yağdığı gün suyun tahliyesi için araçlar ile birlikte çalıştıklarını, ancak teknik imkanlar ile suyu müdahale etme imkanlarının bulunmadığını, hasarın meydana geldiğini, o tarihte mevcut köprülerin inşaatına başlanmamış olduğunu beyan etmişlerdir.

Dava konusu yerde keşif yapılmasına karar verilmiş olup uzman İnşaat mühendisi Hidrolik yapı işletme tekniği uzmanı, mimar mühendisi, ve uzman makine mühendisi kurulundan oluşan heyet ile keşfe gidilmiş, uzman bilirkişiler 14/06/2010 tarihli raporlarında, zarara neden olan taşkının aşırı yağış sonucu meydana geldiğini, dava konusu köprünün geçiş kesitlerinde ıslah öncesi en kesit büyüklüklerin yetersiz olması nedeniyle söz konusu taşkınlıkların meydana geldiğini, ayrıca söz konusu taşkınlıkların İski tarafından dere ıslah çalışması yaptırılması sırasında ortaya çıkmış olduğunu, ıslah çalışmaları devam ederken bu tip aşırı yağışlar sonucu oluşan ve zararlara neden olan taşkınlıkların önlenmesinin teknik ve ekonomik yönden zor olduğunu, bu durumda davalılara herhangi bir kusurun verilmesinin takdiri mahkemeye ait olmak üzere makul görülmediği görüş ve kanaatine varıldığını, dava konusu aracın hasarsız durumu ve kaza tarihi itibariyle piyasa rayiç değerinin 22.000,00 TL, aracın hasarlı durumu ve kaza tarihi itibariyle piyasa rayiç değerinin 10.000,00 TL olduğunu, ziyan ve zarar miktarının ise 12.000,00 TL. olacağı kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.

Davacı vekili bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, objektif hukuk ve hakkaniyet doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Kalyon inşaat vekili rapora bir diyecekleri olmadığını, müvekkili şirketin kusursuz olduğunu, davacı vekilinin itirazlarını kabul etmediklerini, manevi tazminatın reddine ilişkinde Yargıtay örnek kararını sunduklarını beyan etmiştir

Davalı İski vekili rapora karşı bir diyeceği olmadığını beyan etmiştir

Mahkemece Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/420 esas sayılı dava dosyasının aynı mahiyette olduğu, ve davanın reddine karar verildiği dava dosyasının Yargıtay 7.Hukuk dairesinin kararı ile bozularak geldiğinin tespit edildiği anlaşıldığından mahkememiz dosyasında ön rapor sunan bilirkişilere tevdi edilerek Bakırköy 1 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/420 esas sayılı dava dosyasının bozma ilanındaki hususları irdeler tarzda ek rapor istenmesine karar verilmiş, dosya uzman bilirkişilere verilmiştir.

Uzman bilirkişiler 30/05/2011 tarihli raporlarında 14/06/2010 tarihli kök raporlarında belirtmiş oldukları, görüş ve kanaatlarına ilave edilecek bir hususun bulunmadığını bildirmişlerdir.

Davacı vekili ek raporu kabul etmediklerini kusursuz sorumluluk hukuk ve hakkaniyet prensiplerine göre davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı İski vekili eski beyanlarını tekrar ederek bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Kalyon inşaat vekili uzman bilirkişilerden alınan rapora göre müvekkilinin kusursuz olduğunu, davacının manevi tazminat taleplerinin şartlarının oluşmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir

Tüm dosya kapsamına, dosyada bulunan bilgi, belge, Yargıtay kararları, taraf ve tanık beyanları, uzman bilirkişi raporlarında; Aşırı yağışlar sonucu oluşan ve zarara neden olan teknik ve ekonomik taşkınlıkların önlenmesinin zor olduğunu bu durumda davalılara herhangi bir kusur yüklenemeyeceğini bildirmişler ise de, hasarın meydana geldiği tavukçu deresinin ıslahı ile ilgili dava dışı İBB Başkanlığının 11/10/2004 tarih 817 sayılı kararı ile 2560 sayılı kanunun 25 maddesi hükmü gereği, bedeli İBB tarafından karşılanmak üzere davalı İski Genel Müdürlüğüne devredilmiş olduğunu, derenin ıslahının yapılması için davalı İski Genel Müdürlüğü ile diğer davalı Kalyon İnşaat San ve Tic A.Ş arasında Avrupa Yakası 2006 yılı 2.kısım atık su kanalı yağmur suyu kanalı ve dere ıslahı sözleşmesi imzalanmış olduğundan, davaya konu zararın da bu işin yapımı sırasında meydana geldiği dikkate alındığında, hasardan davalı İski Genel Müdürlüğü ile diğer davalı Kalyon inşaatın sorumlu tutulması gerektiği, derenin taşmaması için gerekli önlemleri almak davalı İski'nin görevi kapsamında olduğundan davalı İski Genel Müdürlüğünü ve yüklenici diğer davalı Kalyon inşaatın zarardan sorumlu tutulması gerektiğinden davanın kısmen kabulü ile 12.000,00 TL maddi zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının manevi tazminat isteminin şartları oluşmadığından manevi tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle,

Davacının manevi tazminat isteminin şartları bulunmaması nedeniyle REDDİNE,

Davacının maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile 12.000,00 TL maddi zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,(…)” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine bu karar Yargıtay 4.H.D.nin 25.3.2013 gün ve E:2012/6490, K:2013/5499 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

3-a) Davacı Sezgin Üstünel dava dilekçesinde; Ataköy 11.Mahalle Papatya Sitesi A-Blok D:5 Bakırköy/İstanbul adresinde ikamet ettiğini,  aynı dairenin maliki olduğunu; 13.10.2007 tarihinde Ramazan Bayramı tatili münasebetiyle 34 SZG 81 Plakalı otomobilini, ikamet ettiği binanın kapalı otoparkına bırakarak şehir dışına çıktığını; aynı tarihte yağan ve komşularınca yarım saat sürdüğü ifade edilen yağmur dolayısıyla binanın kapalı otoparkını yaklaşık 1.60 cm su bastığını ve otomobilinin kullanılamaz hale geldiğini;  08.02.2008 Tarih ve 703/1411 evrak kayıt numaralı dilekçe ile davalı idareye müracaat ederek durumu izah ettiğini ve kasko değeri 82.850,00YTL olan otomobilinin kullanılamaz hale gelmesi dolayısıyla pert total yapıldığını, muafiyetler kesildikten sonra tarafına 67.500,00 YTL ödendiğini dolayısıyla, fark 15.350,00 YTL’nin kusurlu idare tarafından karşılanması gerektiğini, ayrıca yeni bir otomobil satın almak için gerekli noter, muamele masrafı olarak 875,00 YTL ve hasarın meydana geldiği tarih ile sigorta şirketi tarafından ödemenin yapıldığı tarih arasında otomobilsiz kalmak dolayısıyla yapılan masraflar olarak da 1.700,00 YTL olmak üzere toplam 17.925,00 YTL hasarın tarafına ödenmesini istediğini; davalı idarenin, 26.02.2008 tarihli ve 500-503 697.854/27568 Sayılı yazısı ile zararına sebep olan durumun Atıksu İnşaat Daire Başkanlığı kontrolünde yapılmakta olan dere ıslah çalışması esnasında meydana geldiğini belirterek, dilekçesini gereği için ilgili birime gönderdiğine ilişkin tarafına bilgi verdiğini; daha sonra 14.03.2008 tarih ve 03110100-2890 -35683 sayılı yazı ile de; meydana gelen zarar ile idare arasında illiyet bağı bulunmadığı gerekçesi ile ANCAK SON PARAGRAFTA DERE ISLAH PROJESİ SONA ERDİĞİNDE BÖLGEDE SU BASKINI RİSKİ ORTADAN KALKACAKTIR şeklindeki ifade ile talebini reddettiğini; davalı idarenin zarar talebini reddeden yazısının hukuki olmaktan uzak, çelişkilerle dolu ve ciddiyetten uzak olduğunu; Ataköy’ün, inşaat ruhsat ve eklerine uygun olarak inşa edilmiş,  imar mevzuatına uygun, iskanı alınmış,  kat mülkiyeti tesis edilmiş yapılardan oluşan bir semt olduğunu; ortada, dere yatağına yapılmış kaçak, ruhsatsız ya da iskansız bir yapıya ilişkin talep bulunmadığını; hal böyle olunca, gönül rahatlığı ile emniyete aldığını düşünerek binanın kapalı otoparkına bıraktığı otomobilin başına gelenlerden, hukuk devletinde, yağmuru sorumlu tutacak halinin bulunmadığını; davalı idarenin, zararla idareleri arasında illiyet bağı bulunmadığı, şeklindeki ifadesini anlamaya imkan bulunmadığını; İSKİ’nin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki 2560 Sayılı Kanun’un 25. Maddesinde açıkça, yağmur sularının uzaklaştırılması ile ilgili tesislerin yapılması veya bu tip tesislerin işletilmesi, gerekli harcamalar ilgili belediyelerince karşılanmak şartıyla İSKİ tarafından yerine getirilir,  hükmünün bulunduğunu;  anılan cevabi yazıda bu hükme yer verildikten sonra, işin Kalyon İnş….. isimli firmaya ihale edildiğinin açıklandığını,  başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirtildiğini ve son paragrafta da işin tamamlanmasından sonra, su baskını riskinin ortadan kalkacağının belirtilmiş olduğunu; bunun, halihazırda bir risk olduğu anlamına geldiğini;  bu riskin davalı idarenin görevine giren bir konu olduğunu;  hal bu kadar açıkken, 21.09.2008 tarihine kadar oluşan zararların sorumluluğunu almak istememesinin anlaşılamadığını; uğradığı zararın, davalı idarenin görevini oluşturan bir konuda görevini gereği gibi yerine getirememiş olmasından kaynaklandığını; görevine giren bir konuda idarelerin, işi bir başka kurum ya da şirkete ihale etmiş olsalar dahi, işin gereği gibi yapılıp yapılmadığını kontrol etmek ve bu kurum ya da şirketlerin hatalarından ve/veya yetersizliklerinden ya da gecikmelerinden sorumlu olduklarını; bu sorumluluğu üzerlerinden atamayacaklarını; şehrin imar mevzuatına uygun yapılmış semtinde, yarım saatlik yağmurda, kapalı otoparklarda yüzlerce otomobil kullanılamaz hale geliyor, insanlar kırılan camlardan çıkartılarak canlarını kurtarılıyorsa, davalı idarenin, illiyet bağı yok diyemeyeceğini; çünkü,  gerekli çalışmayı yapmamanın da idarenin sorumluluğunu doğuran bir husus olduğunu ifade ederek; davanın kabulüne ve 17.925,00YTL’nin, idarenin temerrüde düştüğü 08.02.2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tarafına ödemesine karar verilmesi istemiyle,  İSKİ Genel Müdürlüğüne karşı, 7.4.2008 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İdare Mahkemesince,   Çevre ve Orman Bakanlığının davalı yanında davaya katılma istemi kabul edilmiştir.

3-b)  İSTANBUL 8.İDARE MAHKEMESİ: 31.3.2010 gün ve E:2008/557, K:2010/460 sayı ile aynen, “Dava, davacının oturduğu binaya ait otoparkı su basması nedeniyle hasara uğrayan aracından kaynaklanan 17.925,00 TL. hasar bedelinin hizmet kusuru kapsamında davalı idareden tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

T.C.Anayasasının 125.maddesinde idarenin kendi eylem ve işlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır

Kamu hizmetlerinin yürütülmesinden dolayı idarenin tazminat ödemekle yükümlü tutulabilmesi için ortada bir idari eylemin bulunması, bu eylemden dolayı zarar meydana gelmesi ve bu idari eylem ile zarar arasında illiyet bağının kurulabilmesi gerekir. Eğer zararı doğuran eylem ile idare arasında bir bağ kurulabiliyorsa doğan zararın kusurlu veya kusursuz sorumluluk ilkelerine göre tazmini cihetine gidilebilir.

Uğranıldığı öne sürülen zarar su baskınıyla ilgili olup, esasen taraflar arasında bu konuda bir ihtilaf bulunmayıp, uyuşmazlık su baskınının oluşmasında bir kusurunun bulunup bulunmadığı noktasından kaynaklanmaktadır.

Mahkememizle birlikte İstanbul İdare Mahkemelerine açılan benzer nitelikteki diğer davalara ait dosyalardaki belge ve bilgilere 13.10.2009(Mahkemece bu tarihin hatalı yazıldığı düşünülmektedir, doğrusunun 13.10.2007 olması gerekir) tarihinde İstanbul Avrupa yakasında meydana gelen aşın yağışlar sonucu Tavukçu Deresinin taşarak etraftaki bazı işyeri ve konutları su bastığı ve maddi zararlara yol açtığı anlaşılmıştır. Davacının oturduğu Ataköy 11.Kısım Tavukçu Deresine yakın bir mesafede bulunduğundan, otoparktaki su baskınının bu derenin taşmasından ve otomobildeki hasarın da bu su baskını sonucu meydana geldiği kanaatine varılmıştır. Nitekim bir örneği dosyada bulunan Yangın Raporunda da otoparktaki su baskınının derenin taşması sonucunda meydana geldiği belirtilmiştir.

2560 Sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin (b) fıkrasında kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak: kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek İSKİ’nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

Bu hükme göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde yağış sularının toplanıp, bırakılacak noktaya kadar ulaştırılması İSKİ'nin yürütmekle yükümlü olduğu bir kamu hizmeti olup bu hizmetin iyi veya hiç işlememesinden kaynaklanan zararlar davalı idarenin sorumluluğundadır. Bu hizmetin yürütülmesi için kurulan/kurulacak tesis ve yapıların yapımı ve bakımının özel kişilere ihale edilmesi(rücu hakkı saklı olmak kaydıyla) idarenin denetim ve gözetim sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Uyuşmazlık konusu olayda Tavukçu Deresinin taşması sonucu imar mevzuatına uygun olarak teşekkül ettiği bilinen Ataköy semtindeki bir çok yerleşim yerini su bastığı anlaşılmış olup, belde içindeki yağış sularını uzaklaştıracak yapı ve tesisleri yörenin koşullarına uygun olarak zamanında ve gereği gibi kurmayan ve denetimini yapmayan dava idarenin hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Uğranıldığı öne sürülen zarar gelince;

Bir olayda hizmet kusurunun bulunduğunun saptanması idarenin sorumluluğuna gerektirmekle birlikte doğrudan tazmin borcunu doğurmaz. İdarenin tazminle yükümlü tutulabilmesi için ortada bir zarar bulunması, bu zararın güncel ve meşru bir zarar olması gerektirmektedir.

Bakılan davada su baskını sonucu aracı zarar görerek pert olan davacının Kasko sigortası nedeniyle ilgili şirketten 67.500,00 TL tahsil ettiği, ancak aracın 82.850,00 TL ye sigorta ettirdiğinden bahisle aradaki 15.350,00 TL noter masrafının ve otomobilsiz kalması nedeniyle yaptığı bir kısım masraf da dahil olmak üzere toplam 17.925,00 liranın yasal faizi ile birlikte tazminini talep etmiştir.

Yukarıda da belirtildiği üzere hizmet kusuru kapsamında ödenecek zararların kesin, güncel ve meşru bir zarar olması gerekir. Bu zararların nelerden ibaret olduğunun ve nasıl doğduğunun da ilgilisi tarafından açıkça ortaya konması gerekir. Henüz doğmamış muhtemel zararların, fiktif zararların ya da hukuk düzenince korunmayan zararların bu kapsamında ödenmesine olanak yoktur.

Davacı aracın kasko değeriyle kendisine ödenen bedel arasındaki farkın tazminini talep etmiş ise de kasko değeri, aracın sigorta edildiği tarihteki dava değeri avansından gerçek değer ile kasko değeri arasında her zaman bir fark bulunmaktadır.Bu nedenle başkaca geçerli bir belge ve bilgiyle kanıtlanmadıkça fiktif nitelikteki bu farkın kesin ve gerçek zarar olarak kabulüne ve tazminine hukuki olanak yoktur.Kaldı ki tarifedeki kasko değeri üzerinden sözleşme imzalayan davacının kendisine daha az ödeme yapması halinde buna ilişkin talep ve iddialarını ilgili sigorta şirketine yöneltmesi gerekir.

Davacı aracı kullanamadığı dönemde yaptığı bir kısım masrafın tazminini istemiş ise de bu masrafların neler olduğuna dair kanıtlayıcı herhangi bir belge ve bilgi sunmadığından bu zararın tazminine de olanak yoktur.

Öte yandan yeni araç alınması nedeniyle ödenen harç ve noter masraflarına gelince;

Hasara uğrayarak pert olan aracın kasko sigorta bedelinin ödenmesi üzerine ilgilinin zararının karşılandığı ve illiyet bağının artık bu noktada kesildiğinin kabulü gerekir. Yeni bir araç almak kişinin tercihi olup bu nedenle ödenen harç ve yapılan noter masrafları açısından uygun bir illiyet bağından söz etmeye olanak yoktur.

Açıklanan nedenlerde davanın reddine…” karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine bu karar, Danıştay 8.Dairesinin 29.4.2013 gün ve E:2010/9453, K:2013/3342 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

4-UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK: Davacı Sezgin Üstünel’in vekili tarafından Uyuşmazlık Mahkemesine Sunulmak Üzere 2.6.2014 tarihinde İstanbul 8.İdare Mahkemesi Başkanlığına verilen ve İSKİ Genel Müdürlüğünün davalı olarak gösterildiği dilekçede; “KONU:

1-HÜKÜM UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİ VE TAZMİNAT TALEBİMİZ:

İstanbul 8. İdare Mahkemesi Başkanlığında açılan tazminat talepli tam yargı davamız 2008/557 Esas-2010/460 Karar Sayısı ile reddedilmiş, Danıştay 8. Daire Başkanlığı’nın 2010/9453 Esas- 2013/3342 Karar Sayılı Kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

Aynı konu ve aynı sebep ile ayni davalıya karşı adli yargıda açılan tazminat talepli davalar ise Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/365 Esas-2013/420 Karar Sayılı Dosyası ile kabul edilmiş ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2013/16421 Esas-2014/4221 Karar Sayılı Kararı ile onanarak kesinleşmiş, yine Bakırköy 5 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/357 Esas-2011/423 Karar Sayılı Kararı ile kabul edilmiş ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2012/6490 Esas-2013/5499 Karar Sayılı Kararı ile onanarak kesinleşmiştir....

Davaların konuları ve sebepleri ile davalısı aynıdır, ancak idari yargı talepleri reddetmiş, adli yargı ise kabul etmiş ve kararlar kesinleşmiştir.

Bu sebeple ortaya çıkan ve 2247 Sayılı Yasa’nın 24. Maddesi’nde düzenlenmiş “hüküm uyuşmazlığı” nın giderilmesi ve davamızın kabulü ile zararın davalı idarenin temerrüt tarihi olan 08.02.2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi talepli,

2-ISLAH TALEBİMİZ:

Sigorta şirketi tarafından yapılan araştırma ve müvekkil tarafından, otomobilin piyasa rayiç değerinin 75.000,00 TL olarak kabulü karşısında, sigortadan alınan 67.500,00 TL’nin mahsubu ile 7.500,00 TL araç hasarı, 1.700,00 TL araç kiralama bedeli ve 850,00 TL noter masrafı olmak üzere, dava değerimizi 10.050,00 TL olarak ıslah talepli dava dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR     :

1-Müvekkil, İstanbul 8. İdare Mahkemesi Başkanlığı’nda açtığı 2010/460 Esas Sayılı dava ile,13.10.2007 tarihinde, otomobilini evinin kapalı garajına bırakarak, ramazan bayramı münasebeti ile seyahate çıktığını ve aynı gün yağan şiddetli yağmur dolayısıyla, yaklaşık yarım saat içinde kapalı garajın 160cm su dolması sebebiyle otomobilinin kullanılamaz hale gelerek pert olduğunu, zararının bir kısmını sigorta şirketinden aldığını ancak muafiyet dolayısıyla sigorta poliçesinin gerçek zararı karşılamadığını, su baskınının dere ıslahı çalışmaları esnasında ortaya çıktığını ve İSKİ (davalı idare)’nin hizmet kusurunun bulunduğunu, dolayısıyla uğradığı zararın tazmin edilmesini talep etmiştir.

İstanbul 8. İdare Mahkemesi verdiği 2010/460 Sayılı Kararı özetle “....hizmet kusuru kapsamında ödenecek zararın kesin, güncel ve meşru zarar olması gerektiği,..davacı aracın kasko değeri ile kendisine ödenen bedel arasındaki farkı talep etmiş ise de kasko değeri, aracın sigorta edildiği tarihteki rayiç değeri yansıttığından gerçek değer ile kasko değeri arasında her zaman fark bulunabileceğini, bu sebeple farkın gerçek zarar olarak kabulüne ve tazminine hukuken olanak olmadığını, sigorta şirketi az ödeme yaptıysa taleplerin sigorta şirketine yöneltilmesi gerektiğini,....hasara uğrayarak pert olan aracın kasko sigorta bedelinin ödenmesi üzerine ilgilinin zararının karşılandığı ve illiyet bağının, artık bu noktada kesildiğinin kabulü gerektiği…..” gerekçeleri ile davanın reddi yönünde olmuştur.(EK-1 KARAR)

Karar temyiz edilmiş, Danıştay 8. Dairesi, 2010/9453 Esas-2013/3342 Karar Sayılı Kararı ile alt mahkeme kararını onamıştır. Danıştay tetkik hakiminin düşüncesi ise “ davacının gerçek zararı tespit edilerek, sigorta şirketinden tahsil edilen miktar mahsup edildikten sonra zararın tazminine karar verilmesi gerekirken, aksi yöndeki mahkeme kararının bozulması gerektiği..” şeklindedir.(EK-2 KARAR)

2-Aynı tarihte, aynı su baskını ile ilgili olarak uğranılan zararın tazmini talepli aynı davalı İSKİ ve İSKİ’nin dere ıslahını ihale ettiği şirket olan Kalyon İnşaata müvekkilin komşusu tarafından dava açılmış ve sigortasız olan otomobilinin pert olması dolayısıyla, pert olarak satış bedeli ile gerçek değeri arasındaki fark talep edilmiş ve Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 2007/367 Esas- 2011/423 Karar Sayılı Kararı ile davalı İSKİ ve Kalyon inşaatı müştereken ve müteselsilen sorumlu olmaları sebebiyle zararı tazmin etmeleri yönünde karar vermiştir. Karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı tarafından 2012/64S0 Esas-2013/5499 Karar Sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.(EK-3 KARAR)

Yine müvekkilin su baskını yaşanan evinin bulunduğu site ortak alanlarında meydana gelen hasar dolayısıyla sitenin uğradığı zararın tazmini talebiyle site yönetimi tarafından Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan 2007/365 Esas-2013/420 Karar Sayılı davada, mahkeme bilirkişi incelemesi yaptırmış, delilleri toplamış ve davalı İSKİ’nin hizmet kusuru olduğuna ve davanın kabulüne hükmetmiş ve karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı tarafından 2013/18573 Esas 2014/4221 Karar Sayılı Karar ile onanarak kesinleşmiştir.(EK-4 KARAR)

Özetle, 13.10.2007 tarihinde yağış dolayısıyla meydana gelen su baskını sonucunda Ataköy 11. Kısımda çok sayıda araç, ev vs.. hasar görmüş ve zarar meydana gelmiştir. Adli yargı topladığı deliller ve yaptırdığı bilirkişi incelemeleri ile zararın dere ıslah çalışmaları sırasında meydana geldiğini ve İSKİ ve ıslah işinin ihale edildiği Kalyon İnşaatın kusurlu olduğunu ve derenin taşmaması için gerekli tedbirleri almanın İSKİ’nin görevi olduğunu ve İSKİ ve Kalyon inşaatın zarardan sorumlu tutulması gerektiğini gerekçe yaparak gerçek zararı araştırmış ve müteselsilen davalılardan tazminine karar vermiştir.

Oysa ki, idari yargı gerçek zararı araştırmamış bununla da kalmayarak sigortadan hasar bedeli alınmasının illiyet bağını kopardığına karar vermiştir. Oysa ki, müvekkil hiç sigorta yaptırmayabilirdi, poliçesinde sel, su baskını teminatı olmayabilirdi... aracın sigortalı olması, poliçede muafiyetler dolayısıyla gerçek zararın karşılanamamış olması davalı İSKİ’nin sorumluluğunu ortadan kaldıracak ya da illiyet bağını kopartacak unsurlar değildir. Bu sebeple İstanbul 8. İdare Mahkemesi kararı hatalı olduğu gibi ADLİ YARGI KARARLARI İLE İDARİ YARGI KARARI ARASINDA “HÜKÜM UYUŞMAZLIĞI” ORTAYA ÇIKMIŞTIR.

Açıklanan sebepler ile, 2247 Sayılı Kanun’un 24. Maddesinde düzenlemesini bulan hüküm uyuşmazlığının giderilmesini talep etmek ve davamızın kabulü ile zararımızın 08.02.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tarafımıza ödenmesini istemek zorunluluğu doğmuştur.

3-Müvekkilin poliçesinde otomobilinin sigorta değeri 82.850,00 TL’dir.Sigorta şirketi İstanbul 8. İdare Mahkemesi Başkanlığı’nın müzekkeresine de verdiği cevapta, aracın piyasa rayiç değerinin araştırılarak ve 75.000,00 TL olarak belirlendiğini ve %10 muafiyet kesintisinden sonra 67.500,00 TL’nin müvekkile ödendiğini bildirmiştir. Müvekkilin aracının su baskını sonucu kullanılamaz hale gelmesi ile gerçek zararının aracın piyasa değeri olan 75.000,00 TL – ödenen 67.500,00 TL= 7.500,00 TL olduğu tartışmasızdır. Müvekkilin araçsız kalması ve sigortadan bedeli alarak yeni bir araç alıncaya kadar geçen süre için araç kiralamış olması ve buna ödenen bedel de 1.700,00 TL’dir ve gerçek ve makul bir bedeldir. Yeni bir araç için yapılmış olan noter masrafı da standart bir bedel olup, bu masraflar su baskını dolayısıyla yapılmıştır.

Taleplerimizin ıslahı ile 10.050.000,00 TL zararımızın 08.02.2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tarafımıza ödenmesine karar verilmesini talep ediyoruz.

Açıklanan sebepler ile müvekkilin uğradığı zararın tazmini gerekirken ve adli yargıda talepleri dava dilekçemizde sunduğumuz gerekçeler ile kabul etmişken, İdari yargının aracın sigortalı olması dolayısıyla zararın sigortadan karşılanması, illiyet bağının koptuğu ve hasar karşılanmadıysa sigortadan talep edilmesi gerektiği yönündeki gerekçeleri hukuka uygun olmamıştır. Zira, Sigorta Genel Şartnamesine göre sel, su baskını....gibi durumlarda muafiyet şart olup, muafiyet oranı da idare tarafından belirlenmektedir. Dolayısıyla sigorta şirketinin yasal olmayan bir uygulaması yoktur ve müvekkilin sigorta şirketinden yasal olarak talep edebileceği bir bedel bulunmamakta, zarar kusurlu idare tarafından karşılanmak zorundadır.

SONUÇ VE İSTEM: Açıklanan sebepler ve re’sen tespit olunacak sebepler ile 2247 Sayılı Yasa’nın 24. Maddesi gereği HÜKÜM UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİ ile davamızın kabulüne, müvekkilin zararı olan 10.050,00 TL’nin 08.02.2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tarafımıza ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygı ile vekaleten arz ve talep ederim.” demek suretiyle,  kararlar arasında ortaya çıktığı ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 24. ve 16.maddelerine göre ilgili Başsavcıların yazılı düşünceleri istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “Davacı Sezgin Üstünel vekili tarafından, İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 31/03/2010 gün ve 2008/557 E, 2010/460 K sayılı kararı ile, Bakırköy 9. Asiye Hukuk mahkemesinin 19/07/2013 gün ve 2007/365 E, 2013/420 K sayılı kararı ve Bakırköy 5. Asliye Hukuk mahkemesinin 25/10/2011 gün ve 2007/357 E, 2011/423 Karar sayılı kararları nedeniyle oluştuğu iddia edilen hüküm uyuşmazlığının giderilmesi ile davanın esastan incelenip yeniden karara bağlanarak oluştuğu iddia olunan maddi zararın tazminine karar verilmesi talebi ile 2247 sayılı Kanunun 24.maddesi gereğince yapılan müracaat ile ilgili Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün dosyası incelendi;

Davacı Sezgin Üstünel tarafından açılan ve karara bağlanan İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 31/03/2010 gün ve 2008/557 E, 2010/460 K sayılı dosyasının incelenmesinde;

Davacının Ataköy 11. Mahalle Papatya sitesinde ikamet ettiği sırada, 13/10/2007 tarihinde arabasını siteye ait kapalı otoparka bıraktığı, ancak olay günü yağan aşırı yağmur nedeniyle İSKİ sorumluluğunda bulunan Ataköy Tavukçu deresinde meydana gelen taşkında otoparkın su ile dolması sonucu, 82.850,00 TL değerinde bulunan arabanın pert olarak kullanılamaz duruma geldiği, Sigorta şirketinden, araç bedelinin 67.500,00 TL sini tazmin ettirdiğini, ancak aynı eşdeğer model ve markada yeni araba alabilmesi ve aracı kullanamaması nedeniyle ortaya çıkan 17.925,00 TL maddi zararının davalı İstanbul Su ve Kanalizasyon idaresi ile davaya sonradan dahil edilen Çevre ve Orman Bakanlığından, hizmet kusuru esaslarına göre tazmin edilmesi talebi ile açılan tam yargı davasında yapılan yargılama sonucu, İstanbul 8. İdare Mahkemesi tarafından, hasara uğrayarak pert olan aracın Kasko sigorta bedelinin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmiş olması ile zararın karşılandığı ve illiyet bağının bu noktada kesildiği gerekçesi ile davanın reddine karar vermiş, bu karar da, Danıştay 8. Dairesinin 29/04/2013 gün ve 2010/9453 E, 2013/3342 K sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.

Bakırköy 5. Asliye Hukuk mahkemesinin 25/10/2011 gün ve 2007/357 E, 2011/423 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde:

Davacı Hümeyra Tarcan'ın Ataköy 11. Kısım Yasemin Blokta bulunan dairede ikamet ettiği, 2007 yılı Ramazan ayının 2. günü yağan aşırı yağış nedeniyle Tavukçu deresinde meydana gelen taşkında, sitenin kapalı otoparkına dolan yağmur suları sonucu, 2004 model Toyota marka aracının sular altına kalarak kullanılamaz duruma geldiği, pert olan aracın 25.000.00 TL olarak belirlenen değerinin altında 10.000,00 TL bedelle satılması sonucu ortaya çıkan 15.000,00 maddi zararın dere ıslah çalışmalarında sorumluluğu olan İSKİ Genel Müdürlüğü ve dere ıslah işinin ihale edildiği KALYON İnş. San ve Tic. A.Ş. 'den müteselsilen tahsili için açılan tazminat davasının yapılan yargılaması sonucu, Bakırköy 5. Asliye Hukuk mahkemesi tarafından; dosyada bulunan bilgi belge, Yargıtay kararları, taraf ve tanık beyanları, uzman bilirkişi raporlarında; Aşırı yağışlar sonucu oluşan ve zarara neden olan teknik ve ekonomik taşkınlıkların önlenmesinin zor olduğunu bu durumda davalılara herhangi bir kusur yüklenemeyeceğini bildirmişler ise de, hasarın meydana geldiği tavukçu deresinin ıslahı ile ilgili dava dışı İBB Başkanlığının 11/10/2004 tarih 817 sayılı kararı ile 2560 sayılı kanunun 25 maddesi hükmü gereği, bedeli İBB tarafından karşılanmak üzere dayalı İski Genel Müdürlüğüne devredilmiş olduğunu, derenin ıslahının yapılması için davalı İski Genel Müdürlüğü ile diğer davalı Kalyon inşaat San ve Tic A.Ş arasında Avrupa Yakası 2006 yılı 2.kısım atık su kanalı yağmur suyu kanalı ve dere ıslahı sözleşmesi imzalanmış olduğundan davaya konu zararından bu işin yapımı sırasında meydana geldiği dikkate alındığında, hasardan davalı İski Genel Müdürlüğü ile diğer davalı Kalyon inşaatın sorumlu tutulması gerektiği, derenin taşmaması için gerekli önlemleri almak davalı İski'nin görevi kapsamında olduğundan davalı İski Genel Müdürlüğünü ve yüklenici diğer davalı Kalyon inşaatın zarardan sorumlu tutulması gerektiğinden davanın kısmen kabulü ile 12.000,00 TL maddi zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının manevi tazminat isteminin şartları oluşmadığından manevi tazminat isteminin reddine..." dair karar verilmiş, bu kararın temyizi üzerine ise, Yargıtay 4. HD.nin 2012/6490 E, 2013/5499 K sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.

Bakırköy 9. Asiye Hukuk mahkemesinin 19/07/2013 gün ve 2007/365 E, 2013/420 K sayılı dosyasının incelenmesinde;

Davacılar A.M.K., M.T. ve H.E. tarafından, "Bahçelievler ilçesinden gelip, Ataköy 11.Kısım site sınırından geçerek Bakırköy ilçesi sahiline dökülen ve genelde yağmur suları ile pis ve atık suları taşıyan Tavukçu Deresini ıslah çalışmaları ve ana kollektör hattı inşaatı için davalı İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından işin diğer davalı şirkete ihale edildiğini, davalı İSKİ Genel Müdürlüğünün Tavukçu Deresi ıslah projesi çerçevesinde denetim ve kontrolü altında davalı müteaahhit firma Kalyon İnşaat San.ve Tic.A.Ş.tarafından yürütülen ıslah çalışmaları sırasında Bakırköy Öğretmen Evi bitişiğinde köprü menfezinin kapatılması ve bu dereye bağlanan kanalizasyon rögarlarının bakımsız ve tıkalı olması sonucu 13/10/2007 tarihinde İstanbul’da meydana gelen yağmur yağışı ile birlikte yağmur ve kanalizasyon sularının dere yatağından taştığını, Ataköy 11. Kısım Sitesine ait 60 dönümlük alan ve bu alanda bulunan 13 adet binanın bodrum katı ve zemin altında bulunan merkezi ısıtma sisteminin tamamının sel ve kanalizasyon suları ile dolduğunu. Bu haksız fiil neticesinde Ataköy 11.Kısım sitesine ait çevre, bina ve müştemilat bölümleri, yolları, yeşilalanlar, otoparklar, sığınaklar, depolar, görevli daireleri, yönetim ofisindeki evrak ve demirbaşlar, makine teçhizat, ısı merkezi ve burada bulunan tüm makineler ile bina altı jenaratörlerin zarar görüp kullanılamaz hale geldiğini, buna ilişkin Bakırköy 6.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/78 D.iş sayılı dosyası üzerinden mahkeme aracılığıyla tespit yaptırdıklarını, bildirerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000-YTL nin haksız fiilin meydana geldiği günden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan alınmasına karar verilmesi" talep ve dava edilmiştir. Yapılan yargılama sonucu dava değeri ıslah ile artırılmış, sonuçta, Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesince; davalıların dere ıslah çalışmalarında gösterdikleri ihmal ve kusur haksız fiil olarak değerlendirilerek, davanın kabulü ile bilirkişi raporları ile belirlenen 500.000,00 TL'nin haksız fiil tarihi olan 14/10/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Kararın temyizi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2013/16421 E, 2014/4221 K sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Karar gerekçesinde olay tarihi 14/10/2007 olmasına rağmen taşkın olayının 13/10/2007 tarihinde yaşandığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 24. maddesinde(Değişik birinci fıkra: 21.1.1982-2592/7 md.), “1 inci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.

Buna göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:

a)Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

b)Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,

d)Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

e)Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli ve idari yargı kararlarının incelenmesinden: ortada adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve kesinleşmiş kararlar bulunduğu; her üç kararda işin esasının hükme bağlandığı; taraflardan en az birinin (İSKİ Genel Müdürlüğü yönünden) aynı olduğu anlaşılmaktadır.

Konu ve dava sebebinin aynı olup olmadığına gelince:

İdare Mahkemesi ve adli yargı yerlerinde açılan davalarda, 13/10/2007 tarihinde, İstanbul ili Ataköy sınırlarında bulunan Tavukçu deresinin aşırı yağış nedeniyle taşması sonucu oluşan su baskınları nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararların tazmini istemine dayandığı anlaşılmaktadır. Hüküm uyuşmazlığı doğduğunu iddia eden davacı Sezgin Üstünel tarafından İstanbul 8. İdare Mahkemesinde açılan davada, davalı İSKİ Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman Bakanlığı, dere ıslahı ile ilgili görevlerini zamanında ve yerinde yapmadıkları böylece hizmet kusurlarının bulunduğu gerekçesi ile, sel baskını sonucu kendi aracında meydana gelen hasarı Kasko bedeli kadar sigorta şirketinden tazmin ettikten sonra aracın yenisi ile ikame etmesi halinde ortaya çıkan zararın giderilmesi dava edilmiş, davanın reddine karar verilmiştir. Adli yargı yerinde Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde davacı Hümeyra Tarcan'ın ise aynı tarihteki su baskınında ikametindeki kendi aracının zarara uğraması sonucu haksız fiil temeline dayanarak davalılar İSKİ Genel Müdürlüğü ve KALYON İnşaat firmasına açtığı dava ise kısmen kabul ile sonuçlanmış; Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde ise davacılar A.M.K., M.T. ve H.E. tarafından, ikamet ettikleri Sitede aynı tarihte meydana gelen sel baskını sonucu oluşan zararın giderilmesi haksız fiil temelinde İSKİ Genel Müdürlüğü ve KALYON İnşaat firması aleyhine dava edilerek kabul ile sonuçlanmıştır.

Yukarıda açıklanan idare mahkemesi ve adli yargı yerlerinde görülen davalarda, taraflardan İSKİ genel Müdürlüğü aynı olmasına, davaya konu zararın doğmasına neden olan Tavukçu deresinin sel ve su baskını sonucu taşması olayının aynı olmasına rağmen, her bir davada dava konusu zarara uğrayan unsurların farklı olduğu, davaların konularının farklı olduğu gibi, adli ve idari yargı kararları arasında bu açıdan çelişki bulunmadığı anlaşılmaktadır. Her bir kararın, tarafları bakımından ayrı ve uygulanabilir hukuki sonuçlar doğurduğu anlaşılmaktadır.

Olayda, davacıları farklı olan kimseler hakkında verilen kararlar arasındaki çelişki nedeniyle “hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması” koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğine gelince: Uyuşmazlık Mahkemesinin 07/07/2008 günlü, 2007/62 E., 2009/179 K. sayılı kararında da vurguladığı gibi,

"2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesi ile, iki ayrı yargı merciinden verilen çelişik kararlar nedeniyle bir kimsenin hakkının yerine getirilmesinin olanaksız bulunması halinde Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bu çelişkinin giderilmesi yoluyla, o kimse hakkında bir çözüme ulaşılması amaçlanmakta olup, bu suretle verilecek kararın uyuşmazlıkla ilgisi bulunmayan özel ve tüzel kişileri etkilememesi gerekmektedir.

Diğer bir anlatımla “hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması” durumu; davacı yönünden sübjektif bir nitelik taşımakta ve yargı kararı ile kendisine tanınmış bir hakkın yerine getirilmemesi söz konusu iken davalı idare yönünden, ilamı yerine getirmekle yükümlü olması bakımından objektif bir nitelik taşımakta ve davacıya yargı kararı ile tanınmış olan bir hakkın idarece yerine getirilmesinin olanaksızlığını ifade etmektedir.

Bilindiği üzere, mahkeme kararı, kural olarak, davanın taraflarını bağlar ve bunlar için kesin hüküm sonucunu doğurur. Ancak, verilen karar üçüncü kişileri bağlamaz."

Hüküm uyuşmazlığına konu edilen davaların tarafları bakımından ilamların yerine getirilmesi bir hakkın uygulanmasının olanaksız hale getirmeyeceği açıktır.

Açıklanan nedenlerle olayda, konu ve dava sebeplerinin aynı olması ve hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının da gerçekleşmemesi karşısında, 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesine uygun olmayan başvurunun reddi gerekmektedir.” yolunda düşünce vermiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI;

“HÜKÜM UYUŞMAZLIĞINA KONU EDİLEN KARARLAR: İstanbul 8.İdare Mahkemesinin 31.3.2010 gün ve E:2008/557, K:2010/460 sayılı kararı ile Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.10.2011 gün ve E:2007/357, K:2011/423 sayılı kararı ve Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.7.2013 gün ve E:2007/365, K:2013/420 sayılı kararı.

İNCELEME: Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen kararlar arasında oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının giderilmesinin ve davanın esastan incelenerek uğranıldığı iddia olunan zararın tazminine karar verilmesinin istenilmesi üzerine konu ile ilgili olarak Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığınca Başsavcılığımızdan yazılı düşünce istenilmiş olmakla dosya incelendi.

Davacı tarafından, İstanbul İlinde 13.10.2007 tarihinde meydana gelen aşırı yağış nedeniyle Tavukçu Deresinin taşması sonucu ikamet ettiği sitenin kapalı otoparkını su bastığı ve otoparkta bulunan aracının hasar gördüğünden bahisle uğradığını ileri sürdüğü 17.925,00 TL zararın yasal faiziyle birlikte hizmet kusuru esaslarına dayalı olarak tazminine karar verilmesi istemiyle İSKİ Genel Müdürlüğüne karşı açılan davanın reddine ilişkin İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 31.3.2010 gün ve E:2008/557, K:2010/460 sayılı kararı, Danıştay 8. Dairesinin 29.4.2013 gün ve E:2010/9453, K:2013/3342 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

Davacı Hümeyra Tarcan tarafından, yağan aşırı yağış nedeniyle Tavukçu Deresinde meydana gelen taşkında, sitenin kapalı otoparkına dolan yağmur suları sonucu, 2004 model Toyota marka aracının sular altında kalarak kullanılamaz duruma geldiği, pert olan aracın 25.000,00 TL olarak belirlenen değerinin altında 10.000,00 TL bedelle satılması sonucu ortaya çıkan 15.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi zararın dere ıslah çalışmalarında sorumluluğu olan İSKİ Genel Müdürlüğü ve dere ıslah işinin ihale edildiği KALYON İnş. San. ve Tic. A.Ş.'den müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davada, davanın bilirkişi raporu ile tespit edilen 12.000,00 TL'lık kısmının kabulü ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, manevi tazminat isteminin reddine ilişkin Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.10.2011 gün ve E:2007/357, K:2011/423 sayılı kararı Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 25.3.2013 gün ve E:2012/6490, K:2013/5499 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

Davacılar A.M.K., M.T. ve H.E. tarafından, 13.10.2007 tarihinde İstanbul İlinde meydana gelen yağmur ile birlikte yağmur ve kanalizasyon sularının Tavukçu Deresinin yatağından taştığı, Ataköy 11. Kısım sitesine ait 60 dönümlük alan ve bu alanda bulunan 13 adet binanın bodrum katı ve merkezi ısıtma sisteminin tamamının sularla dolduğu, zarar görüp kullanılmaz hale geldiğinden bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL zararın haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte davalı İSKİ Genel Müdürlüğü ile Kalyon İnş. San. ve Tic. A.Ş.'den tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davada, davanın kabulü ile bilirkişi raporunda belirlenen 500.000,00 TL nın haksız fiil tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ilişkin Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.7.2013 gün ve E.2007/365, K:2013/420 sayılı kararı Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18.3.2014 gün ve E:2013/16421, K2014/4221 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

Adli ve idari yargı kararları arasında oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının çözümü için öncelikle hüküm uyuşmazlığının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekir.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 2592 sayılı Kanun ile değişik 24. maddesinin 1. fıkrasında, “1inci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.” hükmü yer almaktadır.

Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için;

a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

b)Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,

c)Her iki kararın da kesinleşmiş olması

d)Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,

e)Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması,

koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir..

Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinden, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa yollarına başvurularak kesinleşmiş kararların olduğu, bu kararlarda İSKİ Genel Müdürlüğü yönünden de taraflardan en az birinin aynı olduğu anlaşılmaktadır.

Her iki yargı verinde açılan davalar konu ve sebep yönünden incelendiğinde;

İdari yargı yerinde; Su baskını sonucu aracı zarar görerek pert olan davacının, Kasko sigortası nedeniyle ilgili şirketten 67.500,00 TL tahsil ettiği, ancak aracını 82.850,00 TL'ye sigorta ettirdiğinden bahisle aradaki 15.350,00 TL farkın ve yeni araç almak için yaptığı 850,00 TL noter masrafının ve otomobilsiz kalması nedeniyle yaptığı bir kısım masraf da dahil olmak üzere toplam 17.925,00 TL nın yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açtığı davada; İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 31.3.2010 gün ve E:2008/557, K2010/460 sayılı kararı ile olayda belde içindeki yağış sularını uzaklaştıracak yapı ve tesisleri yörenin koşullarına uygun olarak zamanında ve gereği gibi kurmayan ve denetimini yapmayan davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu, hizmet kusuru kapsamında ödenecek zararların kesin, güncel ve meşru bir zarar olması ve bu zararların nelerden ibaret olduğunun ve nasıl doğduğunun da ilgilisi tarafından açıkça ortaya konulması gerektiği, henüz doğmamış muhtemel zararların, fiktif zararların ya da hukuk düzenince korunmayan zararların bu kapsamda ödenmesine olanak bulunmadığı, davacı tarafından aracın kasko değeriyle kendisine ödenen bedel arasındaki farkın tazminini talep edilmiş ise de kasko değeri, aracın sigorta edildiği tarihteki rayiç değeri yansıttığından gerçek değer ile kasko değeri arasında her zaman bir fark bulunabileceği, başkaca geçerli bir belge ve bilgiyle kanıtlanmadıkça fiktif nitelikteki bu farkın kesin ve gerçek zarar olarak kabulüne ve tazminine hukuki olanak bulunmadığı, tarifedeki kasko değeri üzerinden sözleşme imzalayan davacının kendisine daha az ödeme yapılması halinde buna ilişkin talep ve iddialarını ilgili sigorta şirketine yöneltmesi gerektiği, hasara uğrayarak pert olan aracın kasko sigorta bedelinin ödenmesi ile zararın karşılandığı ve illiyet bağının kesildiği, yeni bir araç almanın kişinin tercihine bağlı olduğu için yapılan masraflar açısından uygun bir illiyet bağından söz etme olanağı bulunmadığı, araçsız kalınan döneme ilişkin yapılan masrafları kanıtlayan bilgi ve belge sunulmadığından bu zararın tazminine de olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Adli yargı yerinde;

1)Davacı tarafından aşırı yağış nedeniyle Tavukçu Deresinde meydana gelen taşkında sitenin kapalı otoparkına dolan yağmur sularının kullanılmaz hale getirerek pert olan aracının 25.000,00 TL olarak belirlenen değerinin altında 10.000,00 TL bedelle satılması sonucu ortaya çıkan 15.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi zararın tazmini istemiyle açılan davada; Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.10.2011 gün ve E.2007/357, K:2011/423 sayılı kararı ile, derenin taşmaması için gerekli önlemleri almanın İSKİ Genel Müdürlüğü ve yüklenici Kalyon İnş. San. ve Tic. A.Ş.'nin görevinde bulunduğundan zarardan sorumlu tutulması gerektiği gerekçesiyle davanın bilirkişi raporunda tespit edilen 12.000,00 TL'lık kısmının kabulü ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir.

2)Davacılar tarafından, yağmur ve kanalizasyon sularının Tavukçu Deresinin yatağından taşması sonucu siteye ait alanlarda oluşan ve Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesinde tespit ettirdikleri 100.000,00 TL zararın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davada; Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.7.2013 gün ve E.2007/365, K:2013/420 sayılı kararı ile dava değeri ıslah ile artırılarak davalıların dere ıslah çalışmalarında gösterdikleri ihmal ve kusuru haksız fiil olarak değerlendirilerek davanın kabulü ile bilirkişi raporunda belirlenen 500.000,00 TL'nın haksız fiil tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

Yukarıda aktarılan Mahkeme kararlarından anlaşılacağı üzere, davalara konu zararların doğmasına neden olan olay aynı olmasına karşın, davacıların tazminat istemine konu ettikleri zarar ve bu zararı dayandırdıkları hukuki sebepler birbirinden farklıdır. Dolayısıyla, davalar aynı konu ve sebeplere dayanmadığından, Mahkemelerce idarelerin tazmin sorumluluğu bulunup bulunmadığı belirlenirken de farklı hukuki değerlendirmeler yapılmıştır.

Bu hali ile konusu ve sebepleri farklı olan tazminat davalarına ilişkin olarak idari ve adli yargı yerlerinde verilen kararlar arasında bir çelişki bulunmamakta olup, bu kararlar nedeniyle bir hakkın yerine getirilmesinin olanaksız olduğundan ve hüküm uyuşmazlığı bulunduğundan söz edilemeyecektir.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 31.3.2010 gün ve E:2008/557, K:2010/460 sayılı kararı ile Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.10.2011 gün ve E:2007/357, K:2011/423 sayılı kararı ve Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.7.2013 gün ve E:2007/365, K:2013/420 sayılı kararları arasında hüküm uyuşmazlığı bulunmadığından başvurunun reddine karar verilmesi gerekeceği…” yolunda düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:  Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Mehmet Ali DURAN,  Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 1.6.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 24. maddesinde(Değişik birinci fıkra: 21.1.1982-2592/7 md.), “1 inci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş, aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir.

Ceza kararlarında; sanığın, fiilin ve maddi olayların aynı olması halinde hüküm uyuşmazlığı var sayılır.

İlgili kişi veya makam Uyuşmazlık Mahkemesine başvurarak hüküm uyuşmazlığının giderilmesini isteyebilir. Bu halde olumsuz görev uyuşmazlığının çıkarılması ile ilgili 15 ve 16 ncı maddelerdeki usul kuralları uygulanır” denilmiştir.

Buna göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için:               

a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi,

b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması,             

c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması,                   

d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması,              

e)Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.

Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen adli ve idari yargı kararlarının incelenmesinden: ortada adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve kesinleşmiş kararlar bulunduğu; her üç kararda işin esasının hükme bağlandığı; taraflardan en az birinin (İSKİ Genel Müdürlüğü yönünden) aynı olduğu anlaşılmaktadır.

Konu ve dava sebebinin aynı olup olmadığına gelince:

Bakırköy 9.Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ilk dava; Ataköy 11.Kısım 1202-2 Parsel, 1203-1 Parsel, 1203-5 Parsel, 1206-1 Parsel Yönetimi adına; 1-A.M.K., 2-H.E., 3-M.T. tarafından;  İstanbul İlinde 13.10.2007 tarihinde yağan yağmur suları ile birlikte,  kanalizasyon sularının Tavukçu Deresinin yatağından taştığı, Ataköy 11. Kısım sitesine ait 60 dönümlük alan ve bu alanda bulunan 13 adet binanın bodrum katı ve merkezi ısıtma sisteminin tamamının sularla dolduğu, zarar görüp kullanılmaz hale geldiğinden bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL zararın, (daha sonra 500.000,00TL olarak ıslah edilmiştir) haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte davalılar İSKİ Genel Müdürlüğü ile Kalyon İnş. San. ve Tic. A.Ş.'den tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmış;  Mahkemece; 19.7.2013 gün ve E.2007/365, K:2013/420 sayı ile, davanın kabulü ile bilirkişi raporunda belirlenen 500.000,00 TL.nin haksız fiil tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, bu karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 18.3.2014 gün ve E:2013/18573, K:2014/4221 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen diğer dava; Hümeyra Tarcan’ın vekili tarafından; yağan aşırı yağış nedeniyle Tavukçu Deresinde meydana gelen taşkında, ikamet ettiği sitenin kapalı otoparkına dolan yağmur suları sonucu, müvekkilinin 2004 model Toyota marka aracının sular altında kalarak kullanılamaz duruma geldiği, pert olan aracın 25.000,00 TL olarak belirlenen değerinin altında 10.000,00 TL bedelle satılması sonucu ortaya çıkan 15.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi zararın, dere ıslah çalışmalarında sorumluluğu olan İSKİ Genel Müdürlüğü ile dere ıslah işinin ihale edildiği Kalyon İnş. San. ve Tic. A.Ş.'den müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmış; Mahkemece, 25.10.2011 gün ve E:2007/357, K:2011/423 sayı ile, davanın bilirkişi raporu ile tespit edilen 12.000,00 TL'lık kısmının kabulü ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, bu karar Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 25.3.2013 gün ve E:2012/6490, K:2013/5499 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

İstanbul 8. İdare Mahkemesindeki dava ise,  Davacı Sezgin Üstünel tarafından; ikamet ettiği Ataköy 11. Mahalle Papatya sitesinde, arabasını siteye ait kapalı otoparka bıraktığı, 13.10.2007 günü yağan aşırı yağmur nedeniyle İSKİ sorumluluğunda bulunan Ataköy Tavukçu deresinde meydana gelen taşkında otoparkın su ile dolması sonucu, 82.850,00 TL değerinde bulunan arabanın pert olarak kullanılamaz duruma geldiği, Sigorta şirketinden, araç bedelinin 67.500,00 TL.sini tazmin ettirdiği, ancak aynı eşdeğer model ve markada yeni araba alabilmesi ve ayrıca  aracı kullanamadığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü 17.925,00 TL zararın yasal faiziyle birlikte hizmet kusuru esaslarına dayalı olarak tazminine karar verilmesi istemiyle İSKİ Genel Müdürlüğüne karşı açılmış; Mahkemece, 31.3.2010 gün ve E:2008/557, K:2010/460 sayı ile, hasara uğrayarak pert olan aracın Kasko sigorta bedelinin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmiş olması ile zararın karşılandığı ve illiyet bağının bu noktada kesildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, bu karar da Danıştay 8. Dairesinin 29.4.2013 gün ve E:2010/9453, K:2013/3342 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.

Yukarıda özetlenen Mahkeme kararları irdelendiğinde; İSKİ Genel Müdürlüğünün her üç davada da davalılar arasında bulunduğu, davalara konu zararın doğmasına neden olan, Tavukçu Deresinin sel ve su baskını sonucu taşması olayının da aynı olduğu, buna karşılık; davacıların tazminat istemine konu ettikleri zarar ile bu zararı dayandırdıkları hukuki sebeplerin ve dava konusu zarara uğrayan unsurların birbirinden farklı olduğu; Mahkemelerce,  idarelerin tazmin sorumluluğu bulunup bulunmadığı belirlenirken de farklı hukuki değerlendirmeler yapıldığı; bu açıdan, adli ve idari yargı kararları arasında çelişki bulunmadığı ve her bir kararın, tarafları bakımından ayrı ve uygulanabilir hukuki sonuçlar doğurduğu anlaşıldığından; İdare Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemelerinin verdiği kararlar arasında, hüküm uyuşmazlığının oluşmasında aranan koşullardan olan “konu ve dava sebebinin aynı olması” koşulunun gerçekleşmediği sonucuna varılmıştır.

Diğer taraftan, davacıları farklı olan kimseler hakkında verilen kararlar arasındaki çelişki nedeniyle “hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması” koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususu irdelendiğinde;

2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesi ile, iki ayrı yargı merciinden verilen çelişik kararlar nedeniyle bir kimsenin hakkının yerine getirilmesinin olanaksız bulunması halinde, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bu çelişkinin giderilmesi yoluyla, o kimse hakkında bir çözüme ulaşılması amaçlanmakta olup, bu suretle verilecek kararın uyuşmazlıkla ilgisi bulunmayan özel ve tüzel kişileri etkilememesi gerekmektedir.

Diğer bir anlatımla “hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması” durumu; davacı yönünden sübjektif bir nitelik taşımakta ve yargı kararı ile kendisine tanınmış bir hakkın yerine getirilmemesi söz konusu iken, davalı idare yönünden, ilamı yerine getirmekle yükümlü olması bakımından objektif bir nitelik taşımakta ve davacıya yargı kararı ile tanınmış olan bir hakkın idarece yerine getirilmesinin olanaksızlığını ifade etmektedir.

Bilindiği üzere, mahkeme kararı, kural olarak, davanın taraflarını bağlar ve bunlar için kesin hüküm sonucunu doğurur. Ancak, verilen karar üçüncü kişileri bağlamaz.

Olayda, adli yargı yerinde açılan davalarda davacılar, Ataköy 11.Kısım 1202-2 Parsel, 1203-1 Parsel, 1203-5 Parsel, 1206-1 Parsel Yönetimi adına; 1-A.M.K., 2-H.E., 3-M.T.’ın, istemlerinde haklı bulunarak davanın kabulüne; Hümeyra Tarcan’ın manevi tazminat isteminin reddine, maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne;    idari yargıda ise, hüküm uyuşmazlığı çıkarılması talebinde bulunan Sezgin Üstünel’in isteminin reddine karar verilmiştir.

Buna göre, farklı davacıların, birbirlerinden bağımsız olarak iki ayrı yargı kolunda açtıkları davaların konularının aynı olmasından söz edilemeyeceği gibi, üç farklı davacı hakkında verilen üç farklı kararda çelişki bulunduğundan söz etmek de olanaksızdır.

Öte yandan idari yargı yerince davanın reddi yolunda verilen karar ile adli yargı yerlerinde davanın kabulü yolunda verilen kararların birbirlerinin uygulanmasına engel teşkil etmediği gözetildiğinde, başvuruda bulunan Sezgin Üstünel yönünden hakkın yerine getirilmesinin imkânsızlığından da sözedilemez.

Açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Yasanın 24. maddesinde öngörülen “konu ve dava sebebinin aynı olması” ve “hakkın yerine getirilmesinin imkânsız bulunması” koşullarını taşımayan başvurunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç        : 2247 sayılı Yasa’nın 24. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan  BAŞVURUNUN REDDİNE, 1.6.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

  Başkan

Serdar

 ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

Üye

Mehmet Ali

DURAN

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT