Hukuk Bölümü         2002/24 E.  ,  2002/23 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           :N.K.

Davalı             :Boğazkale Nüfus Müdürlüğü

             O  L  A  Y       : Davacının, milli harp gazisi olup 1960 yılında vefat eden babasından dolayı kendisine aylık bağlanması için başvuruda bulunması üzerine Milli Savunma Bakanlığınca oluşturulan dosyası Emekli Sandığına gönderilmiş; dosyada bulunan Çorum İli Boğazkale İlçesi Nüfus Müdürlüğünce düzenlenmiş nüfus kayıt örneğinde, 1966  yılında idarenin tüm kayıt ve kuyudatı ile yandığı ve 1967 yılında beyana dayalı yersel yazım yapıldığı, bu tarihten önce ölenlerin kayıtları bulunmadığından adıgeçen N.K.’nün babasının kaydının mevcut  olmadığı belirtilmiştir.

            Davacı, Emekli Sandığınca 1310 doğumlu Ali oğlu Osman Kömürlü’nün babası olduğuna dair mahkeme kararı istenildiğini öne sürerek, babasının tespiti istemiyle, 27.8.2001 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

            BOĞAZKALE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 11.10.2001 gün ve E:2001/45, K:2001/58 sayı ile, davacının babasının harp malülü olduğu ve bu nedenle emekli maaşı almaya yönelik olarak babasının tespiti davası açtığı; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi  kararlarında, şehit maaşı bağlanması amacını kapsayan davanın idari yargı yoluna tabi olduğunun belirtildiği; bu itibarla, emekli maaşı alabilmeye yönelik babanın tespiti davasının kamu alanını ilgilendirdiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacı, ( dosyanın gönderilmesi nedeniyle KIRIKKALE İDARE MAHKEMESİ’ nce 14.11.2001 tarih ve E:2001/783, K:2001/473 sayı ile dilekçenin reddedilmesi üzerine usulüne uygun olarak düzenlediği dilekçe ile) aynı istekle, 23.11.2001 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

            KIRIKKALE İDARE MAHKEMESİ; 30.11.2001 gün ve E:2001/854 sayı ile, 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 11,43 ve 46. maddeleri hükümlerinden anlaşılacağı üzere, Nüfus İdaresindeki kayıtların denetimi görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine verildiği gibi nüfusa ilişkin şahsi hal kayıtlarına dair davaların görüm ve çözümünün de Asliye Hukuk Mahkemesine verildiği; dava konusu uyuşmazlığın, idarenin özel hukuk alanında gördüğü faaliyetleri düzenleyen 1587 sayılı Nüfus Kanunu uygulamasından doğduğu ve anılan Kanun’da da bu Kanun’dan doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünün Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verildiği; bu nedenle davada Mahkemenin görevli olmadığı sonucuna varıldığından bahisle, görevli yargı merciinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına, davanın Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE  : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün,Samia AKBULUT’un Başkanlığında,Üyeler: Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Ümran SAYIŞ, Bekir AKSOYLU, Ayla ALKIVILCIM, Ertuğrul TAKA ve Turgut ARIBAL’ın katılımlarıyla yapılan 27.5.2002 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU’nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ ile Danıştay Savcısı Emin Celalettin ÖZKAN’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            USULE İLİŞKİN İNCELEME:

            Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi’nce anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmemiş,esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

 ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

Dava,   davacının   babasının  Ali oğlu Osman  Kömürlü  olduğunun  tespiti  isteğinden   ibarettir.

Görev uyuşmazlığının çözümü için öncelikle, tespit davasının hukukumuzdaki yerinin incelenmesi gereklidir.

            Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda tespit davasını düzenleyen açık ve genel bir hükme yer verilmemekteyse de, doktrinde ve yerleşik yargısal içtihatlarla, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının saptanması için tespit davası açılabileceği kabul edilmiş bulunmakta; tespit davasının esasının incelenebilmesi için de, genel dava koşullarının yanısıra, dava konusunun bir hukuki ilişki olması ve bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının öncelikle saptanmasında hukuki yarar bulunması koşulları aranmaktadır. Buna göre, özel hukuk alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin saptanması için adli yargı yerinde müstakil olarak bir tespit davası açılabilmesi olanaklı bulunmaktadır.

            Buna karşılık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “ İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, idari dava türleri: iptal, tam yargı ve genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmış olup, tespit davası şeklinde bir dava türüne idari yargıda yer verilmemiştir. Anılan Yasanın “ İdari Davalarda Delillerin Tespiti” başlıklı 58/1. maddesi “Taraflar, idari dava açtıktan sonra bu davalara ilişkin delillerin tespitini ancak davaya bakan Danıştay, idare  ve  vergi  mahkemelerinden  isteyebilir.”  hükmünü taşımakta  olup,  idari yargıda, ancak açılmış bir idari dava ile ilgili bulunan “ delillerin tespiti” nin istenilmesine olanak bulunmaktadır. Buna göre, idari dava türleri arasında sayılmayan tespit davasının, yorum yoluyla idari yargının görevine müstakil bir dava olarak dahil edilmesine hukuken olanak bulunmadığından, idari yargı yerinde, idare hukuku alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin varlığının ancak açılmış bulunan bir idari davaya bağlı olarak delil tespiti kapsamında saptanabileceği açıktır.

Belirtilen yasal durum karşısında, tespit davasına konu olabilecek hukuki ilişkinin özel hukuk alanını ilgilendirmesi gerektiği ve bir eda davasının öncüsü durumunda olan tespit davasının adli yargı yerinin görevine girdiği ortaya çıkmaktadır. Ancak, adli yargıda açılacak bir eda davasında hiçbir zaman kullanılmayacağının, buna karşılık idari bir işlem tesisi istemiyle bir idari makama veya idari yargıda açılacak bir davada idare mahkemesine ibraz edilmek ve bu makam veya mahkemeyi hukuken bağlayacak nitelikte belge elde etmek amacıyla açıldığının anlaşılması halinde tespit  davası  adli  yargıda görülemeyecek ve görev yönünden reddi gerekecektir. Bu durumdaki tespit davasının idare hukuku kurallarına göre çözümlenmesi gerekmekteyse de, müstakil bir dava olarak açılması halinde idari yargı yerince, idari yargıda böyle bir dava türü olmadığı ve ancak bir idari dava açıldıktan sonra bu davaya ilişkin delil tespiti kapsamında incelenebileceği noktasından reddedilmesi uygun olacaktır. 

Bu açıklamalara göre tespit istemiyle amaçlanan konu incelendiğinde:

Olayda, Emekli Sandığından idari bir işlemin tesis edilmesini sağlamak amacıyla babasının tespiti istemiyle dava açtığı anlaşılmakta ise de; istenilen tespitin, açılmış bir idari dava ile ilgili delil tespiti niteliğinde olmaması ve müstakil bir tespit davası olarak açılmış olmasının yanısıra, tespitin konusunun Medeni Kanun hükümleri kapsamında bulunması nedeniyle idari yargı yerinde bakılması olanaklı değildir.

Nitekim dava tarihinde yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 38. maddesinde "Hakimin hükmü olmadıkça ahvali şahsiye sicilinin hiçbir kaydı tashih edilemez." hükmü yer almış ( 22.11.2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 39. maddesinde de, “Mahkeme kararı olmadıkça, kişisel durum sicilinin hiçbir kaydında düzeltme yapılamaz” denilmiştir.); 1587 sayılı Nüfus Kanununun 11. maddesinde de "Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamı ve taşıdığı bilgileri değiştirecek ilave ve şerhler yapılamaz..." hükmüne yer verilmiş ve aynı Yasa'nın 46. maddesinde ise, yaş, ad, soyadı ve kayıt düzeltme davalarının, ilgilinin oturduğu yer asliye hukuk mahkemesinde Cumhuriyet Savcısı ve Nüfus Başmemuru veya Nüfus Memuru huzuruyla görüleceği ve karara bağlanacağına işaret edilmiş olup, anılan maddelerin açık hükümleri karşısında ahvali şahsiyeye ilişkin babanın tespiti isteminin adli yargı yerinde görülmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Belirtilen nedenlerle Kırıkkale İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Boğazkale Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ         : Davanın çözümünde ADLİ  YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kırıkkale İdare Mahkemesi'nin   başvurusunun   KABULÜ ile, Boğazkale Asliye Hukuk                              Mahkemesi'nin 11.10.2001 gün ve E:2001/45 ,K: 2001/58 sayılı  GÖREVSİZLİK  KARARININ  KALDIRILMASINA, 27.5.2002 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE                                                                    karar verildi.