T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 692

            KARAR NO  : 2017 / 49

            KARAR TR   : 20.02.2017

ÖZET : Davacıya ait kredi kartı ekstresinin kurum çalışanı tarafından ele geçirilip sendika genel merkezine gönderilmesi eylemi nedeniyle, kişilik hakları ve özel hayatının ihlal edildiğinden bahisle açılan tazminat davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

                                                          

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : T.D.Ş.

Vekili              : Av. E.D.

Davalı             : DSİ Genel Müdürlüğü

Vekili              : Hukuk Müş. İ. U. T. vd.

 

O L A Y         :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü İzmir 2. Bölge Müdürlüğü'nde Emlak ve Kamulaştırma Şube Müdürü olarak görev yaparken, izinli olduğu 31/08/2009-06/09/2009 tarihleri arasında kendisine vekalet eden Hasan Beller isimli kişinin davacının çekmecelerini ve şahsi eşyalarını karıştırdığı, çekmecede bulduğu kredi kartı hesap ekstresini alarak davacının İzmir İl Başkanlığını yaptığı Enerji Bir-Sen genel merkezine gönderdiği, davacının bu şekilde kişilik hakları ve özel hayatının ihlal edildiğinden bahisle, uğradığı manevi zararlar için 2.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı kurum süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde görev itirazında bulunmuştur.

İZMİR 3. İDARE MAHKEMESİ: 10.03.2016 gün ve E:2015/1359 sayılı ara kararıyla, “2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde; "İdari dava türleri, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı açılan iptal davaları; idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları; kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı açılan davalar olarak sayılmış; idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğu kurala bağlanmıştır.

Dava konusu olayda, davanın, davalı idarenin çalışanın eylemi nedeniyle idarenin sorumluluğu kapsamında idareye karşı açıldığı bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde tazminata neden olarak gösterilen eylemin idarenin sorumluluğu ilkeleri kapsamında irdelenmesi gerektiği anlaşılmış olup, bu duruma göre davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır” gerekçesiyle görevlilik kararı vermiştir.

Davalı vekili tarafından,  süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyası ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “…4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 24. maddesinde, “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. /Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır” hükmüne, 25. maddesinde ise, “Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. / Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir. / Davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır. / Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. / Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir” hükmüne yer verilmiş;

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 58. maddesinde; “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. / Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir ” denilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasının b bendinde, tam yargı davaları idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

Bu tanım uyarınca tam yargı davası açılabilmesi için her şeyden önce ortada, idarenin idari nitelikte bir işleminin veya eyleminin bulunması gerekmektedir. Davaya konu olayda ise, davacıyla aynı şubede çalışan Haşan Beller tarafından, davacının çekmecesinde bulunan kredi kartı hesap ekstresinin alınarak davacının görevli olduğu sendikanın genel merkezine gönderilmesi nedeniyle davacının kişilik haklarının zedelenerek, mahremiyet ve özel hayatının ihlal edildiği iddia edildiğinden, idarenin bir kamu gücüne, yasa, tüzük, yönetmelik gibi bir kural işlem veya bir idari işleme dayanmadan haksız fiil niteliğinde eylemde bulunmasının özel hukuk hükümleri uyarınca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar olduğu kabul edilmelidir.

Bu durumda, idari nitelikteki işlem ve eylemden kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan ve idarenin Kamu Hukuku kurallarına göre olan sorumluluğunu gündeme getirerek doğan zararın tazminine ya da hakkın geri verilmesine mahkûm edilmesi isteklerini konu edinen idari bir dava olarak nitelendirilemeyecek olan bu davanın, adli yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 05/05/2014 tarih ve 2014/78 Esas ve 2014/503 Karar sayılı kararında da bu husus açıkça vurgulanmıştır.

Yukarıdaki açıklamalara göre, somut olaya ilişkin davanın da özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görülmesi gerektiği düşünülmektedir…” şeklindeki gerekçe ile 2247 sayılı Kanunun 10 ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 20.2.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalı vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca, anılan kurum yönünden 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacı vekili AV. ENVER DİKİLİTAŞ tarafından, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'ne karşı davalı idare çalışanı Hasan Beller’ in müvekkilinin kişilik haklan ve özel hayatının gizliliği ihlal edildiği gerekçesi ile 2.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 24. maddesinde, “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır”

25. maddesinde ise, “ Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.

Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.

Davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.

Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.

Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir”

Hükümlerine yer verilmiş;

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 58. maddesinde; “Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davalı kurumun İzmir 2. Bölge Müdürlüğünde şube müdürü olarak görev yapan ve Enerji Bir-Sen İzmir İl Başkanı olan davacının izinli olduğu bir tarihte yerine vekâleten görev yapan davalı idare çalışanı Hasan Beller’ in ele geçirdiği davacıya ait kredi kartı ekstresini sendika genel merkezine göndererek kişilik hakları ve özel hayatının ihlal edildiği bu nedenle toplam 2.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren geçerli olmak kaydıyla yasal faiziyle davalıdan tahsili istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasının b bendinde, tam yargı davaları idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

Bu tanım uyarınca tam yargı davası açılabilmesi için her şeyden önce ortada, idarenin idari nitelikte bir işleminin veya eyleminin bulunması gerekmektedir.

Olayda ise, davacının izni ve bilgisi dışında ele geçirilen kredi kartı ekstresinin davalı idare çalışanı tarafından sendika genel merkezine gönderilmesi nedeniyle davacının kişilik haklarının zedelenerek, mahremiyet ve özel hayatının ihlal edildiği gözetildiğinde, idarenin bir kamu gücüne, yasa, tüzük, yönetmelik gibi bir kural işlem veya bir idari işleme dayanan eyleminden söz edilemeyeceği, kurum çalışanının haksız fiil niteliğinde eylemde bulunmasının özel hukuk hükümleri uyarınca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık olduğu kuşkusuzdur. 

Belirtilen nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile İzmir 3. İdare Mahkemesince verilen 10.03.2016 gün ve E:2015/1359 sayılı görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İzmir 3. İdare Mahkemesinin 10.03.2016 gün ve E:2015/1359 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.02.2017  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN