Hukuk Bölümü         2013/135 E.  ,  2013/508 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı     : H.S.B.

Vekili      : Av. R.A.

Davalı      : Türkiye Halk Bankası A.Ş.

Vekili      : Av. A.K.

       OLAY: Davacı vekili, dava dilekçesinde müvekkilinin Aydın İli, Halk Bankası Merkez Şubesi’nde yönetmen yardımcısı olarak görev yapmakta iken hakkında başlatılan soruşturma sonucu Türkiye Halk Bankası Disiplin Kurulu Başkanlığı Disiplin Kurulunun 20.1.2011 gün ve 101 sayılı kararı ile “İdari Yönden: Ü.A.'e ait 30.04.2009 tarihli Kredi Karar Formunun üzerine, 25.11.2008 tarihli Kredi Karar Formundaki imza bölümünü fotokopi çekmek suretiyle, Şube Müdürünü yanıltarak, 17.09.2009 tarihinde, firma genel limitini 200.000.-TL'den 350.000.-TL'ye yükseltmeniz, bu suretle firmayla ilave riske girilmesini sağlamanız, Basit usule tabi ve işletme hesabı esasına göre defter tutan Ü.A. ve H.T.firmalarına, çok düşük tutardaki cirolarına karşın, Şube yetkisinde krediler tahsis edilerek kullandırılması, gerekli kontrolleri yapmamanız sonucu, sahte oldukları belirlenen kira kontratları ve işletme hesap özetlerinin kredilendirmede esas alınması R.D., N.G., B.G. ve T.A.'a kullandırılan tarım destek kredilerinin vadelerinde, yeni kredi kullandırmalarıyla kapatılması, teminata aynı kişinin kefaleti alınarak kredilerin geri dönüşünün zayıflatılması, kredilerin dolaylı olarak kefil H.D.'a kullandırılması M.T. firması lehine tahsis edilen kredilerde; GKKM'ye gerçeği yansıtmayan veri girişleri yapmanız, firma kredilerinin aynı risk grubunda yer alan Y.T. Mobilya... Ltd. Şti. firması tarafından dolaylı olarak kullanılması aynı risk grubundaki firmaların ayrı ayrı kredilendirilerek Şube kredi açma yetki limitinin aşılması, A.K.'e, genel limitte aşıma sebebiyet verilerek krediler kullandırılması. GKKM'ye gerçeği yansıtmayan veri girişleri yapmanız, teminat açığına yer verilerek risk-teminat dengesinin gözetilmemesi, S.C.’e, çapraz kefaletle krediler kullandırılması, GKKM'ye gerçeği yansıtmayan veri girişleri yapmanız, teminat açığına yer verilerek risk-teminat dengesinin gözetilmemesi, aynı risk grubunda yer alan A.F. firmasının Şube yetkisinde kredilendirilerek yetki aşımında bulunulması, şeklinde tespit edilen işlem ve eylemlerinizden dolayı Disiplin Yönetmeliği'nin 13.1 maddesi doğrultusunda “Görev/Unvan İndirimi” cezasıyla tecziye edilmenize; Mali Yönden: Belirtilen nedenlerden dolayı, aşağıda yer alan kredilerden kaynaklanan Bankamız alacaklarının tahsil edilemeyip borç ödemeden aciz belgesine bağlanması halinde; söz konusu kredilerden dolayı Tasfiye Olunacak Alacaklar Hesabı'na intikal eden/edecek tutarlar ve Nazım Hesaplar/İptal Edilen Gelirler hesabı kalıntısı ile yasal takip süreci içerisinde yapılacak tahsilat tutarları dikkate alınmak suretiyle, en son faiz tahakkuk tarihinden tahsil tarihine kadar geçecek süre için hesaplanacak yasal faizleriyle birlikte oluşacak tutarlardan, tabloda gösterilen oranlarda sorumlu tutulmanıza ve sorumluluğunuza isabet eden tutarların sizden tahsil edilmesine”, karar verildiğini; işlemin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek; bu işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

AYDIN 1. İDARE MAHKEMESİ: 6.5.2011 gün ve E:2011/646, K:2011/836 sayı ile, 4603 sayılı Yasa’nın 1. maddesinden söz ederek, T.C. Halk Bankası’nın kamu iktisadi teşebbüsü kurallarına tabi iktisadi devlet teşekkülü statüsünden çıkarılarak özel hukuk kurallarına geçirildiğinin anlaşıldığı, bakılan uyuşmazlıkta, davalının özel hukuk tüzel kişisi olması karşısında, idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmenin olanaksız olduğu, buna göre, davalı özel hukuk tüzel kişisince tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde Adli Yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın görev nedeniyle reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

AYDIN 1. İŞ MAHKEMESİ: 13.12.2011 gün ve E:2011/582, K:2011/767 sayı ile, davaya konu kararın yasa ve yönetmelikler çerçevesinde davalı bankanın disiplin kurulu tarafından alınan bir karar olduğu, personelin cezalandırılmasına yönelik bulunduğu, idari nitelik taşıdığı belirlendiğinden yönetimle görevlileri arasındaki ilişkinin, idare hukuku ilkelerine dayanan kamu hukuku ilişkisi olduğu ve bunların yönetimle olan ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların da Kamu Hukukuna göre idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından, özelleştirme kapsamına alınan ve özel hukuk tüzel kişiliğine geçen davalının kamu kurumu olan vasıflarını tamamen yitirmemiş bulunduğundan ve bu kurumda çalışan sözleşmeli ve kapsam dışı personelin, kamu personeli sayıldığından, idare ile olan ilişkileri nedeniyle açılan davada işlemlerin hukuka ve yasaya uygun olup olmadığının incelenmesinin idari yargının görev alanına girdiği belirlendiğinden, görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı, gerekçesiyle açılan davada mahkemelerinin görevsizliğine, dosyanın görev uyuşmazlığı nedeniyle Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Metin ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan 8.4.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre,

Olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

                Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idari yargı yerinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan  bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

                Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re'sen Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa'da öngörülen yönteme uymamakta ise de, davacı vekilince  başvuruda bulunulduğu da gözetilerek, İş Mahkemesi'nce verilen kararın 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi'nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kuruluş amacına uygun olacağından; öte yandan, Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Aydın Halk Bankası Merkez Şubesi’nde, yönetmen yardımcısı olarak görev yapan davacının Disiplin Yönetmeliği 13/1. maddesi uyarınca görev/unvan indirimi cezası ile cezalandırılmasına ve kredilerden kaynaklanan borçların tahsil edilmemesi halinde oluşan banka zararından sorumlu tutulmasına ilişkin 20.1.2011 gün ve 101 sayılı davalı idare işleminin iptali isteminden kaynaklanmıştır.

4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi  Hakkında Kanun’un 1. maddesinde,

“1.Bu Kanunun amacı, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketi ve Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinin (bankalar) çağdaş bankacılığın ve uluslararası rekabetin gereklerine göre çalışmalarını ve özelleştirmeye hazırlanmalarını sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılmaları ile hisse satışlarına ilişkin düzenlemelerin ve hisselerin tamamına kadarının özel hukuk hükümlerine tabî gerçek ve tüzel kişilere satışının gerçekleştirilmesidir.

2. Bankalar, anonim şirket statüsündedirler. Bu Kanunda yer alan hükümler dışında 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile genel hükümlere tabidirler.

3. Bankaların çalışma konuları ve amaçları, merkezleri, sermaye miktarları, hisseleri, genel kurulları, yönetim ve denetim organları, hesapları ve kârlarının dağıtımı ile faaliyetlerine, devir, birleşme, fesih ve tasfiyelerine ilişkin diğer esaslar, ana sözleşmelerinde gösterilir.

4. (Değişik: 20/6/2001-4684/1 md.) Bankaların yıllık faaliyetleri ile ilgili olarak (2000 yılı faaliyetleri dahil) genel kurullarına sunacağı yıllık bilançoları ile kâr ve zarar cetvellerinin; 4389 sayılı Bankalar Kanununun 13 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanması şarttır.

5. 233 sayılı Kamu  İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 399 sayılı Kamu İktisadî Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, (…) (1) 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 6245 sayılı Harcırah Kanunu ve 237 sayılı Taşıt Kanunu ile bunların ek ve değişikliklerine ilişkin hükümler ile 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 13 üncü maddesi ve  6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 277 nci maddesi 2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu, 195 sayılı Basın İlân Kurumu Teşkiline Dair Kanun ve 631 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname bankalar hakkında uygulanmaz.”

3. maddesinin 5. fıkrasında, “(Ek: 16/7/2004-5230/7 md.) Bankalarda 4857 sayılı İş Kanununa tâbi olarak çalışanlarla bankalar arasında çıkacak ihtilaflarda iş mahkemeleri görevlidir.”

Geçici 1. maddesinde ise, “1. Bankaların ana sözleşmeleri bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ilk genel kurullarının onayı ile yürürlüğe girer. Mevcut yönetim kurulu üyelerinin görevleri genel kurullarca yenileri seçilinceye kadar devam eder. Bankaların tüm diğer personeli bu Kanunla bulundukları kadro ve pozisyonlara atanmış sayılır.

2. Bankaların  bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte çalışan personelinden 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa göre emeklilik hakkını kazanmış olanlara Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay, bu hakkı 2002 yılı sonuna kadar kazanacak olanlara da kazandıkları tarihten itibaren üç ay içinde emeklilik başvurusunda bulunmaları halinde emekli ikramiyeleri % 30 fazlasıyla ödenir. Ancak, bu kapsamda emekli olan personel, emekli oldukları tarihten itibaren üç yıl içinde bu bankalarda yeniden istihdam edilemez.

3. (Değişik : 30/1/2002 - 4743/6 md.) Bankalarda 31.12.2002 tarihinden sonra özel hukuk hükümlerine tâbi olmayan personel çalıştırılamaz. Yeniden yapılandırma sürecinde bankaların yönetim kurullarınca gerek özel hukuk hükümlerine göre çalıştırılmak üzere kendisine sözleşme teklif edilen ancak özel hukuk hükümlerine göre çalışmayı kabul etmeyen gerekse özel hukuk hükümlerine göre çalışması uygun görülmeyip sözleşme imzalanmayan personel, bankaların yönetim kurullarınca Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.

                Devlet Personel Başkanlığı kendisine bildirilen personel listelerini en geç kırkbeş gün içerisinde (özelleştirme kapsam ve/veya programındaki kuruluşlar hariç) tespit edeceği kamu kurum ve kuruluşlarındaki boş kadro ve pozisyonlara atanmalarını sağlamak üzere ilgili kurum veya kuruluşa gönderir. İlgili kurum ve kuruluş bildirimin ulaştığı tarihten başlayarak en geç beş iş günü içinde bu personelin atanmalarını yaparak atamalara ilişkin bilgileri Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı ile ilgili bankalara bildirir. Atama tarihi itibarıyla personelin bankalarla ilişiği kesilmiş sayılır. Personelin atandığı kurumda fiilen göreve başlayacağı tarihe kadar geçen sürede her türlü malî ve sosyal hakları bankalarca karşılanmaya devam oluN.. Bu fıkrada hüküm bulunmayan hallerde 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi hükümleri uygulanır.

            Ataması yapılan personel hakkında bankalar tarafından yapılacak tebliğ işlemini takiben 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 62 ve 63 üncü maddelerinin uygulanmasından atamayı yapan kamu kurum veya kuruluşu sorumludur.

            Ancak, bu şekilde nakledilen personelden anılan madde uyarınca eski kadrolarına ait hakları şahıslarına bağlı olarak saklı tutulanlar için bankacılık tazminatı da şahıslarına bağlı bir hak teşkil etmez.

            4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi kapsamında Özelleştirme Fonu tarafından yapılması öngörülen ödemeler ilgili bankalar tarafından yapılır.

            1.1.2002-31.12.2002 tarihleri arasında uygulanmak üzere bu madde uyarınca, bankalardan genel bütçeli daireler ile katma bütçeli idarelere ve bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlara, genel ve katma bütçelerin transfer tertiplerinden yardım alan kuruluşlar ile sosyal güvenlik kuruluşlarına nakli yapılan personelin aylık ve diğer özlük hakları karşılığı tutar, ilgili bankalarca Maliye Bakanlığı Merkez Saymanlık hesabına yatırılır. Yatırılan bu tutar bir taraftan bütçenin (B) işaretli cetveline özel gelir, diğer taraftan Maliye Bakanlığı bütçesinde açılacak bir tertibe özel ödenek kaydedilir. Özel ödenek kaydedilen tutarları kurum ve kuruluşların  bütçelerinin  ilgili tertiplerine aktarmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Nakli yapılan personelin aylık ve diğer özlük hakları karşılığı tutar, aylık dönemler itibarıyla ilgili bankalar ve Maliye Bakanlığınca müştereken tespit edilir ve bu miktar en geç tespitin yapıldığı ay sonuna kadar bankalarca yukarıda belirtilen hesaba yatırılır.” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, 1475 sayılı İş Kanunu, 22.5.2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 120. maddesi ile, -14. madde hariç- yürürlükten kaldırılmış; 4857 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinde, “Diğer mevzuatta 1475 sayılı İş Kanununa yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır”  hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının Aydın İlinde Halk Bankası Merkez Şubesi’nde yönetmen yardımcısı olarak, belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile görev yaptığı sırada, Teftiş Kurulu Başkanlığının talimatları ile 25.3.2010 gün ve 1 sayılı ve 24.6.2010 gün ve 6 sayılı Türkiye Halk Bankası A.Ş. Aydın Şubesince mevzuata aykırı kredi tahsis edilmesi ve şube ana kasasından çalınan 6 adet kredi kartından müşterilerin bilgisi dışında nakit avans çekilmesi nedeniyle hakkında soruşturma açıldığı; soruşturma sonucunda disiplin kurulu başkanlığı kararı ile, davacının idari yönden, Disiplin Yönetmeliğinin 13.1. maddesi uyarınca görev/unvan indirimi cezasıyla cezalandırıldığı, mali yönden ise, banka alacaklarının tahsil edilememesi durumunda bu alacakların davacıdan tahsil edilmesi yönünde işlem tesis edildiği; davacı vekilince söz konusu işlemin iptali istemiyle işbu davanın açıldığı, akabinde davacının mevzuata ve bankacılık mesleğinin yürütülmesi için gerekli kurallara aykırı işlem ve eylemlerde bulunduğu nedeniyle iş akdinin feshine karar verildiği ve davacının Aydın 1. İş Mahkemesi’nin E:2011/55 sayılı esasına kayıtlı dosyasında işe iade davası açtığı ve davanın derdest olduğu anlaşılmıştır.

 Olayda, davalı bankanın 4603, 4684 ve 4743 sayılı kanunlar çerçevesinde tamamen özel hukuk hükümlerine tabi kılındığı, gerek personel istihdamı ve gerekse diğer işlemlerinde karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda hareket eden sektördeki diğer özel bankalardan farkı olmayan tamamen Bankalar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre işletilen anonim şirket niteliğini taşıdığı açıktır.

Diğer yandan Anayasa Mahkemesi’nin 14.3.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 25.6.2002 tarih, 2002/31 E., 2002/58 K. Kararında; “T.C. Ziraat Bankası ve Türkiye Halk Bankası, 4603 sayılı Kanun ile kamu iktisadi teşebbüsü kurallarına tabi iktisadi devlet teşekkülü statüsünden çıkarılarak özel hukuk kurallarına bağlı anonim şirket konumuna geçirilmişlerdir. Başka bir anlatımla belirtilen bankaların yürüttüğü hizmetler yasa ile kamu hizmeti olmaktan çıkarılmıştır. Bu durumda, statüsü değiştirilen bankalar tarafından yürütülen hizmeti, Anayasa’nın 128. maddesinde belirtilen genel idare esaslarına göre yapılan asli ve sürekli bir kamu hizmeti ve burada çalışan personeli de memur ya da diğer kamu görevlisi olarak nitelemek olanaklı değildir.” şeklinde açıklama yapılmak suretiyle, iptal isteminin reddine karar verilmiştir.

Bu durumda, davalı banka tarafından yapılan iş ve işlemlerin kaM.l hizmet niteliği taşımadığı ve davacı ile yapılan belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin “sözleşmenin sona ermesi” başlığını taşıyan 4. maddesinde “1475 sayılı İş Kanunu’nun 16. ve 17. maddelerinde belirtilen hususların ortaya çıkması halinde hizmet sözleşmesi ihbar önerilerine uyulmaksızın derhal feshedilir.

 Ayrıca, 1475 sayılı Kanun 16. ve 17. maddelerinde belirtilen hükümlerin dışında Banka mevzuatında yer alan disiplin hükümleri saklıdır.(…)” düzenlemesi gözetildiğinde, davacının disiplin cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle iş mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Aydın 1. İş Mahkemesi’nin 13.12.2011 gün ve E:2011/582, K:2011/767 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 8.4.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.