Hukuk Bölümü 2007/304 E., 2008/184 K.

  • OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞI
  • YARGI MERCİİLERİNİN UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNE BAŞVURMALARI
  • 5393 S. BELEDİYE KANUNU [ Madde 4 ]
  • 5393 S. BELEDİYE KANUNU [ Madde 5 ]
  • 5393 S. BELEDİYE KANUNU [ Madde 7 ]
  • 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK... [ Madde 27 ]
  • 2577 S. İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU [ Madde 2 ]
  • "İçtihat Metni"

    O L A Y

    : Çakmak Yolu, Kızılkaya Villa Kunt Ilıca/Çeşme" adresinde ve tapuda "Çeşme, Ilıca Mah. Kızılkaya mevkii, 28 ada, 10 parsel, 10 pafta'daki taşınmaz J. D. K. V. (Ö. K.) adına kayıtlı bulunmaktadır.

    İzmir, Çeşme Alaçatı Belediye Başkanlığı'nca, bina vasfındaki gayrimenkul için 1999 ila 2002 takvim yıllarına ilişkin olarak Ö.A.K.V. adına tanzim edilen 4 adet vergi ceza ihbarnamesi ile emlak (bina) vergisi ve eğitime katkı payı salınmıştır.(Bu vergilerin terkini istemiyle açılan ve İzmir 3. Vergi Mahkemesinin 1.10.2004 gün ve E:2002/1453, K:2004/878 sayılı kararı ile sonuçlanan davada Mahkeme, davanın kabulüne, bina vergilerinin terkinine hükmetmiştir.)

    Davacılar vekili tarafından; gayrimenkulün Çeşme Belediye sınırları içersinde olduğu, tüm yıllara ilişkin emlak vergilerinin anılan belediyeye ödendiği, Çeşme Kadastro Müdürlüğü ve Çeşme Belediye Başkanlığı'nın yazılarında gayrimenkulün Çeşme Belediye sınırları içersinde kaldığının belirtildiği, buna göre Alaçatı Belediye Başkanlığı'nın bu gayrimenkule ilişkin olarak emlak vergisi tahsil etme yetkisinin bulunmadığı, tapuda D. K. V. (Ö. K.) adına kayıtlı olan gayrimenkule ilişkin olarak oğlu Ö. A. K. V. adına ihbarname düzenlenip tebligat yapılarak usulsüz işlemler tesis edildiği, bu işlemlerin devam etmemesi ve müvekkilinin mağdur olmaması iddialarıyla; "taşınmazın hangi belediye sınırları içersinde kaldığının tespitine karar verilmesi" istemiyle, 23.9.2003 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

    Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi, 1.7.2004 gün ve E:2003/332, K:2004/340 sayı ile, uyuşmazlığın esası hakkında karar vermiş; bu karar, YARGITAY 4.HUKUK DAİRESİ'nin 10.4.2006 gün ve E:2005/5183, K.2006/4036 sayılı kararı ile, davacının isteğinin idari bir işleme dayandığı, İdari makamların kamu hukuku kuralları içinde gerçekleştirdikleri işlemlere karşı ise adli yargı yerinde dava açılamayacağı, bu nitelikteki davaların 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesine göre idari yargı yerinde (Vergi mahkemesinde) açılmasının gerektiği, gerekçesiyle bozulmuştur.

    ÇEŞME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 21.09.2006 gün ve E:2006/198, K:2006/214 sayı ile, Mahkemelerince yapılan yargılamada davanın kabulüne yönelik hüküm kurulduğu, kararın tarafların temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince bozularak iadesi üzerine, dava dilekçesinin görev yönünden reddi gerektiği kanaatine varılmış olduğu, bu nedenle, Davacının dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde dosyanın istek halinde İzmir Vergi mahkemesine gönderilmesine karar vermiş; bu karar, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 8.2.2007 gün ve E:2007/762, K:2007/1234 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir.

    Davacı vekillerinin talebi üzerine, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2006/198, K:2006/214 sayılı dosyası İzmir Nöbetçi Vergi Mahkemesine gönderilmiş ve 10.5.2007 tarihinde 3. Vergi Mahkemesinin E:2007/623 dosya numarasına kayıtlanmıştır.

    Davacı vekillerinin, İzmir 3. Vergi Mahkemesine verdiği 24.05.2007 günlü davanın esasına ilişkin beyanlarını içeren dilekçede; Davalarının evveliyatından Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinde açılırken, mevcut bir ihbar mektubu ya da ödeme emrine karşı açılmış ve bunun iptalini talep eden bir dava olmadığı; zira, daha önce aynı durumla karşılaşıldığı ve bunun için İzmir 3. Vergi Mahkemesinde 2002/1543 E. 2003/878 K. sayılı kararı ile Alaçatı Belediyesinin ödeme emrinin iptal edilmiş olduğu ve bu kararın kesinleştiği; davaları, sadece tespit davası olup, bu durumla bir daha karşılaşmamak için, müvekkilin yasal zorunluluğu olan Emlak vergisini ödeyeceği makamı belirleme amacını taşıdığı, davalarının başka bir amacının bulunmadığını ifade ettikleri görülmüştür.

    İZMİR 3. VERGİ MAHKEMESİ; 28.5.2007 gün ve E:2007/623 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesindeki düzenlemede "Tespit Davaları"na yer verilmediği, idari davaya konu edilebilecek idari işlemlerin, yetkili makamlarca sonuçlandırılmış kesin ve uygulanabilir nitelikte ve bu haliyle kişilerin menfaatlerini etkileyebilecek güçte işlemler olduğu; vergi, resim ve harçlarla bunlara bağlı kamu alacaklarına ilişkin uyuşmazlıklarda kesin ve idari davaya konu olabilecek işlemlerin ise; vergi ve ceza ihbarnamesi, tahakkuk fişi ve ödeme emri düzenlenerek tebliğ edilmesi ve haciz tutanağının düzenlenmesi, tahakkuku tahsile bağlı vergi, resim ve harçlarla bunların tahsil edilmesi ve düzeltme ve şikayet başvurularının reddolunması şeklinde oluştuğu; uyuşmazlığa konu olayda; Tapunun Çeşme- Ilıca Mah.-Kızılkaya Mevkii 28 Ada, 10 Parsel 10 Pafta no'da J. D. K. V. (Ö. K.) adına kayıtlı bina vasfındaki gayrimenkul için Alaçatı Belediye Başkanlığınca 1999 ila 2002 takvim yıllarına ilişkin olarak 131 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 3.maddesi hilafına binanın maliki olmadığı için emlak(bina) vergisi mükellefiyetinden de bahsedilemeyecek olan (oğlu) Ö. A. K. V. adına tanzim ve tebliğ edilen 4 adet vergi ceza ihbarnamesiyle emlak (bina) vergisi ile eğitime katkı payının salınması üzerine bina maliki J. D. K. V. (Ö. K.) ve adına ihbarname tanzim edilerek tarhiyata muhatap tutulan (oğlu) Ö.A.K.V. tarafından Tapunun Çeşme- Ilıca Mah. Kızılkaya Mevkii 28 Ada 10 Parsel 10 Pafta no da kayıtlı gayrimenkulun Hangi Belediye Sınırlar İçersinde Kaldığının Tespiti istemiyle Çeşme ve Alaçatı Belediye Başkanlıkları aleyhine dava açıldığının tartışmasız olduğu; zira, 2577 sayılı İ.Y.U.K.nun 3.maddesinin d) ve e) bentlerinde: Vergi, resim, harç, benzeri yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının uyuşmazlık konusu edilen tutarlarının, davanın ilgili bulunduğu vergi ve/veya cezanın nev'i - yılı, tebliğ edilen ihbarnamenin tarihi-numarasının dava dilekçesinde gösterileceği kurala bağlandığı halde, Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan dilekçenin dava konusu bölümünde bu verilere yer verilmemiş olduğu; davanın "gayrimenkulün Çeşme Belediye sınırları içersinde olduğu, tüm yıllara ilişkin emlak vergilerinin anılan belediyeye ödendiği, Çeşme Kadastro Müdürlüğü ve Çeşme Belediye Başkanlığı'nın ilgi yazılarında gayrimenkulün çeşme belediye sınırları içersinde kaldığının belirtildiği; buna göre Alaçatı Belediye Başkanlığı'nın bu gayrimenkule ilişkin olarak emlak vergisi tahsil etme yetkisinin bulunmadığı, tapuda D. K. V. (Ö. K.) adına kayıtlı olan gayrimenkule ilişkin olarak oğlu Ö. A. K. V.adına ihbarname düzenlenip tebligat yapılarak usulsüz işlemler tesis edildiği, bu işlemlerin devam etmemesi ve müvekkilinin mağdur olmaması" iddialarıyla taşınmazın hangi belediye sınırları içerisinde kaldığının tespiti amacıyla açıldığı belirtilerek; dava açma iradesinin, taşınmazın hangi belediye sınırları içerisinde kaldığının tespitine yöneltildiğinin vurgulanmış olduğu; hal böyle olunca; J. D. K. V. (Ö. K.) adına kayıtlı bina vasfındaki gayrimenkul için oğlu Ö. A. K. V. adına emlak (bina) vergisi ve eğitime katkı payı içerikli vergi ceza ihbarnamelerinin tanzim ve tebliği üzerine, 2577 Sayılı İ.Y.U.K.nun 2.maddesinde sayılan iptal davasına konu edilecek idari işlem niteliğindeki vergi ceza ihbarnameleri ile içeriği emlak vergisi ve eğitime katkı payına karşı değil, emlak vergisine konu edilen gayrimenkulün "Hangi Belediye Sınırları İçersinde Kaldığının Tespiti" amacıyla "Tespit Davası" açıldığının tartışmasız olduğu, 2577 Sayılı İ.Y.U.K.nun 2.maddesinde, idari dava türleri arasında "Tespit Davalarına" yer verilmediği cihetle, Tapunun Çeşme- Ilıca Mah.-Kızılkaya Mevkii 28 Ada 10 Parsel 10 Pafta no da kayıtlı gayrimenkulun hangi Belediye Sınırları İçersinde Kaldığının Tespiti istemiyle Çeşme ve Alaçatı Belediye Başkanlıkları aleyhine açılan davanın görüm ve çözümünün görevsizlik kararı veren adli yargı yerinin görevine girdiği; açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19.maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenmesine karar vermiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE :

    Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, O.Cem ERBÜK, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK'ın katılımlarıyla yapılan 7.7.2008 günlü toplantısında;

    I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre; Hukuk uyuşmazlıklarında, görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesi ancak aynı yargı düzeni içinde yer alan mahkemeler arasında olanaklı olup; bu hususa ilişkin H.M.U.K'nun 27. maddesiyle, İ.Y.U.K.'nun 15. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinin ikinci cümlesinde yer alan "görev" kuralları, aynı yargı düzeni içindeki mahkemelerin işbölümü esasına ilişkin düzenlemelerdir. Oysa yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda, görevli olduğundan bahisle farklı bir yargı düzeninde yer alan mahkemeye dava dosyasının gönderilebilmesine olanak tanıyan bir düzenleme bulunmamaktadır.

    Göreve ilişkin kararın, işbölümü esasına göre veya yargı yolu bakımından verilmiş olması farklı sonuçlar doğurmaktadır. Şöyle ki; işbölümü esasına göre verilen görevsizlik kararı sonucu dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi durumunda; dava başvuru tarihi itibariyle görevli mahkemede açılmış sayılmaktadır. Yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda ise; görevli olduğu işaret edilen yargı yerinde, bu yargı yerinin uyguladığı usul kurallarına uygun olarak yeniden dava açılması zorunlu bulunmaktadır.

    Olayda, adli yargı yerince, davanın görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde dosyanın istek halinde İzmir Vergi mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, davacı vekillerinin talebi üzerine de, dava dosyasının İzmir Nöbetçi Vergi Mahkemesine gönderildiği ve Vergi Mahkemesinin esas kaydına alındığı anlaşılmıştır.

    Bu haliyle, her ne kadar Yasa'da öngörülen yönteme uymamakta ise de, Vergi Mahkemesince bu husus gözardı edilerek davaya bakıldığı ve 2247 sayılı Yasa'nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu, sonuçta Uyuşmazlık Mahkemesi'nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi'nin kuruluş amacına uygun olacağından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

    II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın Çelik'in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR'ün, davada idari yargının; Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU'nun, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    Dava, davacı adına kayıtlı bina vasfındaki gayrimenkulün, hangi belediyenin sınırları içersinde kaldığının tespitine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

    Görev uyuşmazlığının çözümü için öncelikle, tespit davasının hukukumuzdaki yerinin incelenmesi gerekli bulunmaktadır.

    Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda tespit davasını düzenleyen açık ve genel bir hükme yer verilmemekteyse de, doktrinde ve yerleşik yargısal içtihatlarla, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının saptanması için tespit davası açılabileceği kabul edilmiş bulunmakta; tespit davasının esasının incelenebilmesi için de, genel dava koşullarının yanı sıra, dava konusunun bir hukuki ilişki olması ve bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının öncelikle saptanmasında hukuki yarar bulunması koşulları aranmaktadır. Buna göre, özel hukuk alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin saptanması için adli yargı yerinde müstakil olarak bir tespit davası açılabilmesi olanaklı bulunmaktadır.

    Buna karşılık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun " İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, idari dava türleri: iptal, tam yargı ve genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmış olup, tespit davası şeklinde bir dava türüne idari yargıda yer verilmemiştir. Anılan Yasanın " İdari Davalarda Delillerin Tespiti" başlıklı 58/1. maddesi "Taraflar, idari dava açtıktan sonra bu davalara ilişkin delillerin tespitini ancak davaya bakan Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinden isteyebilir." hükmünü taşımakta olup, idari yargıda, ancak açılmış bir idari dava ile ilgili bulunan " delillerin tespiti" nin istenilmesine olanak bulunmaktadır. Buna göre, idari dava türleri arasında sayılmayan tespit davasının, yorum yoluyla idari yargının görevine müstakil bir dava olarak dahil edilmesine hukuken olanak bulunmadığından, idari yargı yerinde, idare hukuku alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin varlığının ancak açılmış bulunan bir idari davaya bağlı olarak delil tespiti kapsamında saptanabileceği açıktır.

    Belirtilen yasal durum karşısında, tespit davasına konu olabilecek hukuki ilişkinin özel hukuk alanını ilgilendirmesi gerektiği ve bir eda davasının öncüsü durumunda olan tespit davasının adli yargı yerinin görevine girdiği ortaya çıkmaktadır. Ancak, adli yargıda açılacak bir eda davasında hiçbir zaman kullanılmayacağının, buna karşılık idari bir işlem tesisi istemiyle bir idari makama veya idari yargıda açılacak bir davada idare mahkemesine ibraz edilmek ve bu makam veya mahkemeyi hukuken bağlayacak nitelikte belge elde etmek amacıyla açıldığının anlaşılması halinde tespit davası adli yargıda görülemeyecek ve görev yönünden reddi gerekecektir. Bu durumdaki tespit davasının idare hukuku kurallarına göre çözümlenmesi gerekmekteyse de, müstakil bir dava olarak açılması halinde idari yargı yerince, idari yargıda böyle bir dava türü olmadığı ve ancak bir idari dava açıldıktan sonra bu davaya ilişkin delil tespiti kapsamında incelenebileceği noktasından reddedilmesi uygun olacaktır.

    Bu açıklamalara göre tespit isteminin konusu incelendiğinde:

    5393 sayılı Belediye Kanunu'nun İkinci Bölümünde, Belediyenin Kuruluşu Ve Sınırları hususu düzenlenmiş, "Kuruluş" başlıklı 4. Maddesinde, "Nüfusu 5.000 ve üzerinde olan yerleşim birimlerinde belediye kurulabilir. İl ve ilçe merkezlerinde belediye kurulması zorunludur.

    İçme ve kullanma suyu havzaları ile sit ve diğer koruma alanlarında ve meskûn sahası kurulu bir belediyenin sınırlarına 5.000 metreden daha yakın olan yerleşim yerlerinde belediye kurulamaz.

    Köylerin veya muhtelif köy kısımlarının birleşerek belediye kurabilmeleri için meskûn sahalarının, merkez kabul edilecek yerleşim yerinin meskûn sahasına azami 5.000 metre mesafede bulunması ve nüfusları toplamının 5.000 ve üzerinde olması gerekir.

    Bir veya birden fazla köyün köy ihtiyar meclisinin kararı veya seçmenlerinin en az yarısından bir fazlasının mahallin en büyük mülkî idare amirine yazılı başvurusu ya da valinin kendiliğinden buna gerek görmesi durumunda, valinin bildirimi üzerine, mahallî seçim kurulları, onbeş gün içinde köyde veya köy kısımlarında kayıtlı seçmenlerin oylarını alır ve sonucu bir tutanakla valiliğe bildirir.

    İşlem dosyası valinin görüşüyle birlikte İçişleri Bakanlığına gönderilir. Danıştay'ın görüşü alınarak müşterek kararname ile o yerde belediye kurulur.

    Yeni iskân nedeniyle oluşturulan ve nüfusu 5.000 ve üzerinde olan herhangi bir yerleşim yerinde, İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine müşterek kararnameyle belediye kurulabilir.";

    "Sınırların Tespiti" başlıklı 5.Maddesinde, "Yeni kurulan bir belediyenin sınırları, kuruluşu izleyen altı ay içinde aşağıdaki şekilde tespit edilir:

    a) Eskiden beri o yerleşim yerine ait sayılan tarla, bağ, bahçe, çayır, mera, otlak, yaylak, zeytinlik, palamutluk, fundalık gibi yerler ile kumsal ve plajlar belediye sınırı içine alınır.

    b) Belediye sınırlarını dere, tepe, yol gibi belirli ve sabit noktalardan geçirmek esastır. Bunun mümkün olmaması durumunda, sınır düz olarak çizilir ve işaretlerle belirtilir.

    c) Belediyenin sınırları içinde kalan ve eskiden beri komşu belde veya köy halkı tarafından yararlanılan yayla, çayır, mera, koru, kaynak ve mesirelik gibi yerlerden geleneksel yararlanma hakları devam eder. Bu haklar için sınır kâğıdına şerh konulur.

    d) Çizilen sınırların geçtiği yerlerin bilinen adları sınır kâğıdına yazılır. Ayrıca yetkili fen elemanı tarafından düzenlenen kroki sınır tespit tutanağına eklenir.";

    "Sınırların Kesinleşmesi" başlıklı 6.Maddesinde, "Belediye sınırları, belediye meclisinin kararı ve kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile kesinleşir.

    Kesinleşen sınırlar, valilikçe yerinde uygulanmak suretiyle taraflara gösterilir ve durum bir tutanakla belirlenir. Kesinleşen sınır kararları ile dayanağı olan belgelerin birer örneği; belediyesine, mahallî tapu dairesine, il özel idaresine ve o yerin mülkî idare amirine gönderilir.

    Kesinleşen sınırlar zorunlu nedenler olmadıkça beş yıl süre ile değiştirilemez.";

    "Sınır Uyuşmazlıklarının Çözümü" başlıklı 7.Maddesinde " Bir il dâhilindeki beldeler veya köyler arasında sınır uyuşmazlığı çıkması hâlinde ilgili belediye meclisi ve köy ihtiyar meclisi ile kaymakamın görüşleri otuz gün süre verilerek istenir. Vali, bu görüşleri değerlendirerek sınır uyuşmazlığını karara bağlar. Büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ilçe ve ilk kademe belediyelerinin sınır değişikliklerinde büyükşehir belediye meclisinin de görüşü alınır.

    İl ve ilçe sınırlarının değiştirilmesini gerektirecek sınır uyuşmazlıklarında 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümleri uygulanır." hükümlerine yer verilmiş;

    Yasanın, "Hemşehri Hukuku" başlıklı 13. Maddesinin üçüncü fıkrasında; Belediye sınırları içinde oturan, bulunan veya ilişiği olan her şahsın, belediyenin kanunlara dayanan kararlarına, emirlerine ve duyurularına uymakla ve belediye vergi, resim, harç, katkı ve katılma paylarını ödemekle yükümlü olduğu; "Belediyenin Görev Ve Sorumlulukları" başlıklı 14.Maddesin yedinci fıkrasında; Belediyenin görevi, sorumluluk ve yetki alanının belediye sınırlarını kapsayacağı belirtilmiştir.

    Anılan yasal düzenlemelerden, belediyeler arasındaki sınırların saptanması ve mevcut sınırlardan kaynaklanan anlaşmazlıkların doğması halinde, bu anlaşmazlığın idari usul ve esaslara göre idarece çözümleneceği anlaşılmaktadır.

    Olayda, davacılar tarafından mağduriyetlerine neden olan konu hakkında yönteme uygun şekilde idareye bir başvuruda bulunulmadığı ve idarece inceleme yapılmasına ve anlaşmazlığın çözümüne ilişkin bir tutum belirlenmesine olanak tanınmayıp, yasa ile idareye verilmiş bulunan bir yetki hakkında doğrudan doğruya yargı merciine başvurularak, gayrimenkulün hangi belediye sınırları içersinde kaldığının tespiti istenilmiştir.

    Belirtilen durum karşısında, açılan davanın ileride açılacak eda davasının öncüsü niteliğinde özel hukuk ilişkisinin tespitine ilişkin bulunmadığı; yukarıda açıklandığı gibi, belirtilen idari usuller çerçevesinde idarece değerlendirilmesi gereken bir tespitin yapılması istemiyle müstakil açılan tespit davasına bakılıp bakılamayacağı hususunun, idari yargının görev alanı içinde olduğu açıktır.

    Bu nedenle, Vergi Mahkemesince yapılan başvurunun reddi gerekmiştir.

    SONUÇ

    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 3.Vergi Mahkemesi'nce; 28.5.2007 gün ve E:2007/623 sayı ile yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 7.7.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.