Hukuk Bölümü 2007/326 E., 2008/126 K.

"İçtihat Metni"

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Antalya İl Müdürlüğü'nün 1.8.2005 gün ve Cilt:1, Sayfa No:1 sayılı idari para cezası kararı ile, teknik mevzuata aykırı ve güvenli olmayan ürün satmaktan dolayı 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun'un 12. maddesinin (b) bendine göre davacı adına 22.720 YTL para cezası verilmiştir.

Davacı vekili, bu kararın, Antalya Valiliği Tarım İl Müdürlüğü'nün 3.8.2005 gün ve 8317 sayılı işlemi ile tebliği üzerine para cezasının kaldırılması istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ANTALYA 2. İDARE MAHKEMESİ; 22.9.2005 gün ve E:2005/1164, K:2005/1466 sayı ile, davanın, davacı şirketin 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun'un 12. maddesinin (b) fıkrası uyarınca 22.720 YTL para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin davalı idarenin 1.8.2005 günlü işleminin iptali istemiyle açıldığı, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun muhtelif hükümlerinden söz ederek, Kabahatler Kanunu'nun başvuru yolunu düzenleyen 27. maddesinin birinci fıkrasında, idari para cezasına ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararlarına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulabileceğinin bir duraksamaya yer vermeyecek açıklıkta kurala bağlandığına göre, artık idari para cezalarına karşı açılacak davalarda görevli yargı yerinin idari değil adli yargı yeri olduğu, öte yandan, Kanunun geçici 2. maddesinde, bu Kanun hükümlerinin, yürürlüğe girdiği tarih itibariyle idare mahkemelerinde dava açılarak iptali istenen idari yaptırım kararları hakkında uygulanamayacağı; geçici 3. maddesinde, daha önce verilmiş idari para cezalarına ilişkin kararlara karşı henüz iptal davası açılmamış olmakla birlikte dava açma süresinin geçmemiş olması halinde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş gün içinde 27. madde hükümlerine göre sulh ceza mahkemesine başvuruda bulunulabileceği yolunda yer alan kuralların, yukarıda getirilen yorumu doğrular yönde olduğu, bu durumda, Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para cezalarına karşı açılan davaların, Kabahatler Kanunu kapsamında olduğu ve idari yaptırım olarak para cezası öngören kanunlarda itiraz yeri olarak idare mahkemeleri gösterilmiş olsa dahi görüm ve çözümünün adli yargı yerlerinin görev alanına girdiği sonucuna ulaşıldığından, dava konusu para cezasına karşı açılan davada görevli yargı yerinin adli yargı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

ANTALYA 1. SULH CEZA MAHKEMESİ; 14.12.2005 gün ve E:2005/1600, K:2005/2751 sayı ile, başvuran hakkında, Antalya Valiliği Tarım İl Müdürlüğü'nün idari birimi tarafından dosya kapsamındaki idari para cezasının düzenlendiği, bu düzenleme üzerine başvuran tarafından, hakkındaki idari para cezasının iptalinin istendiği, Kabahatler Kanunu'nun öncelikle İdare Hukuku alanındaki bir düzenleme olmayıp, tamamen Ceza Hukuku alanında yapılan reform hareketleri çerçevesinde çıkarılmış bir Yasa olduğu, Yasaya bu mantıkla yaklaşılması gerektiği ve Mahkemelerine göre, Yasanın amacının Ceza Hukuku alanı ile ilgili dağınıklığı düzenlemek olduğu, yoksa Anayasa Mahkemesi'nin idari para cezaları ile ilgili son zamanlarda verdiği yargı yolu uyuşmazlığına ilişkin kararları ve 1 Haziran 2005 tarihinden sonra idari yargının görevlendirildiği yasalara rağmen, yıllardır süre gelen idari işlemlerden kaynaklı tüm para cezalarına itiraz mercii olarak bir ceza mahkemesi olan sulh ceza mahkemelerini görevli kılmak olamayacağı, aksi durumda, Kabahatler Kanunu'nun 2-3 maddesini bu denli ve idari yargı alanını da kapsayacak biçimde geniş yorumlama yoluna gidilirse, 1 Haziran'dan sonra yani Kabahatler Kanunu'ndan sonra yasalaşıp yürürlüğe giren 5403 sayılı Yasa'nın 22. maddesindeki açık düzenlemeye rağmen adli yargının görevli denilebileceği ya da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulu'nun 500.000 YTL tutarının altındaki cezalarına da itiraz mercii olarak sulh ceza mahkemelerinin öngörülmesinin olasılık dahilinde bulunduğu, her şeyden önemlisi, bir idari para cezasının genellikle idarenin yaptığı bir işlem ya da bazen aldığı bir karardan kaynaklı olabildiği, idarenin yaptığı işlemin hukuka uygunluğunu denetlemenin halen idari yargının görevinde olduğu, ancak bu işlemden sonra ve bu işleme dayalı olarak verilen bir idari para cezası olduğu takdirde, bunun yargısal denetiminin adli yargıda olacağı, bu durumun ise, ciddi bir kaosa yol açacağı, zira, adli yargıda idari para cezasının itirazına yönelik yapılan inceleme sırasında, cezaya dayanak olan işlemin hukuka uygunluğunu denetlemenin de çoğunlukla gerekeceği, bu durumda işlemin hukuka uygunluğu yönünde denetim yapmak açısından idari yargıya, cezanın doğruluğu açısından ise adli yargıya başvurmak gerekeceği gibi fiilen kişilerin en kısa sürede yargısal denetimi sağlama haklarının ihlaline yol açabilecek ve belki de AİHS 6. maddesi kapsamında uzun süren yargılama süreçlerine neden olabilecek uygulamaların başlatılma olasılığı ile karşı karşıya kalınabileceği, bu olasılığın ise çok yüksek olduğu, Mahkemelerinin görüşünün Kanun koyucunun, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu 2 ve 3 maddesi ile düzenlemeye çalıştığı alanın öncesinde bile idari yargının görevinde olan bir hususu adli yargının görevi içerisine dahil etmek olamayacağı, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa çerçevesinde idari para cezalarının yargı yolunu düzenleyen bazı yasa hükümlerini, Kabahatler Kanunu yok iken dahi, Anayasa'ya aykırı bulması, idarenin tüm eylem ve işlemlerinin idari yargının denetimine tabi olması yönündeki Anayasal ilkenin sonucu olsa gerektiği, Yasa koyucunun da aksi yönde bir iradesinin olmadığı, bu iradesini 5326 sayılı Yasa'dan sonra yasalaşan yasalarda belirttiği, bu nedenlerle Mahkemelerinin görevsiz olduğu yasal kanısının Mahkemelerinde oluştuğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: Erdoğan BUYURGAN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, O.Cem ERBÜK, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK'ın katılımlarıyla yapılan 5.5.2008 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu'nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, "2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, 'ceza uyuşmazlıkları' ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının 'hukuk uyuşmazlığı' sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar 'ceza davası' olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği..." açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin başvurusu üzerine dilekçe ile birlikte dava dosyasının gönderilmemesi nedeniyle Başkanlıkça ilgili Mahkemeden adli yargı dosyasının getirtildiği anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ'un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU'nun, davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 4703 sayılı Kanun'un 12. maddesine göre verilen idari para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

29.6.2001 tarih ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun'un "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı; ürünlerin piyasaya arzı, uygunluk değerlendirmesi, piyasa gözetimi ve denetimi ile bunlarla ilgili olarak yapılacak bildirimlere ilişkin usul ve esasları belirlemektir" denilmiş; 12. maddesinde, "Bu Kanunun;

a) 5 inci maddesinin birinci fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında iki milyar Türk Lirası,

b) 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında on milyar Türk Lirası,

c) 5 inci maddesinin yedinci fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında iki milyar Türk Lirası,

d) 5 inci maddesinin sekizinci fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında iki milyar Türk Lirası,

e) 5 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırı hareket eden dağıtıcılar hakkında bir milyar Türk Lirası,

f) 5 inci maddesinin onuncu fıkrasına aykırı hareket edenler hakkında beş milyar Türk Lirası,

g) 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına aykırı hareket eden uygunluk değerlendirme kuruluşları ile onaylanmış kuruluşlar hakkında yirmibeş milyar Türk Lirası,

h) 9 uncu maddesinin beşinci fıkrasına aykırı hareket eden uygunluk değerlendirme kuruluşları ile onaylanmış kuruluşlar hakkında beş milyar Türk Lirası,

idarî para cezası uygulanır.

Birinci fıkrada belirtilen idarî para cezaları, fiilin bir yıl içinde tekrarı halinde, her tekrar için iki katı olarak uygulanır.

Bu Kanunda öngörülen idarî para cezalarını, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesi hükümleri uyarınca her yıl artırılarak hesaplanacak ceza miktarını esas alarak yüzde yüze kadar artırmaya veya yüzde elli nispetinde azaltmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Bu Kanundaki idarî para cezaları, aynı fiil için diğer kanunlarda idarî para cezası öngörülmediği takdirde uygulanır" hükmü yer almış, 13. maddesinde, bu Kanunda yer alan idarî para cezalarının, yetkili kuruluşlar tarafından verileceği ve tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde vergi dairelerine veya mal müdürlüklerine ödeneceği, bu idarî para cezalarına karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceği, itirazın, verilen idarî para cezasının yerine getirilmesini durdurmayacağı, bu Kanuna göre verilen idarî para cezaları hakkında, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Ancak, 4703 sayılı Kanun'un 12. maddesi, 23.1.2008 gün ve 5728 sayılı Kanun'un 495. maddesi ile değiştirilerek, "Bu Kanunun;

a) 5 inci maddesinin birinci fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında ikibin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar,

b) 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında on bin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar,

c) 5 inci maddesinin yedinci fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında iki bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar,

d) 5 inci maddesinin sekizinci fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında iki bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar,

e) 5 inci maddesinin dokuzuncu fıkrasına aykırı hareket eden dağıtıcılar hakkında bin Türk Lirasından ikibinbeşyüz Türk Lirasına kadar,

f) 5 inci maddesinin onuncu fıkrasına aykırı hareket edenler hakkında beşbin Türk Lirasından onikibinbeşyüz Türk Lirasına kadar,

g) 9 uncu maddesinin birinci fıkrasına aykırı hareket eden uygunluk değerlendirme kuruluşları ile onaylanmış kuruluşlar hakkında yirmibeşbin Türk Lirasından altmışikibinbeşyüz Türk Lirasına kadar,

h) 9 uncu maddesinin beşinci fıkrasına aykırı hareket eden uygunluk değerlendirme kuruluşları ile onaylanmış kuruluşlar hakkında beşbin Türk Lirasından onikibinbeşyüz Türk Lirasına kadar,

idarî para cezası uygulanır.

Bu Kanundaki idarî para cezaları, aynı fiilin bir suç veya daha ağır idarî para cezası ile cezalandırılmayı gerektiren kabahat oluşturmaması hâlinde uygulanır" denilmiş, aynı Kanunun 13. maddesi ise, 5728 sayılı Kanun'un 496. maddesi ile değiştirilerek, bu Kanunda yer alan idarî para cezalarının, yetkili kuruluşlar tarafından verileceği belirtilmiştir. 5728 sayılı Kanun hükümleri 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

4703 sayılı Yasa'da son haliyle, idari para cezasına karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

1.6.2005 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun yürürlüğe girmesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nce, sözü edilen Kanun'un diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımlar ile bunlara karşı yapılacak itirazlara ilişkin görev hükümleri üzerindeki etkisinin incelenmesi sonucunda: diğer kanunlarda düzenlenen idari yaptırımın, dayanağı olan yasanın amacı dikkate alınarak; Kabahatler Kanunu'nun 1., 2., 16. ve 19. maddelerinde belirtilen koşulları taşıması, 27. maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen idari yaptırımlardan olması halinde, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin olanlarına karşı 1.6.2005 tarihinden sonra yapılacak itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin genel görevli kılındığına ve bu nedenle doğan görev uyuşmazlıklarında adli yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.

Daha sonra, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun "Genel kanun niteliği" başlıklı 3. maddesi, Anayasa Mahkemesi'nin 1.3.2006 gün ve E:2005/108, K:2006/35 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli kararı 22.7.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış ve iptal hükmünün, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş; yasama organı tarafından iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılmaması sürecinde, anılan madde hükmünün yürürlükte bulunduğu düşüncesiyle, aynı doğrultuda karar verilmeye devam edilmiş; yasama organı tarafından, Anayasa Mahkemesi'nce verilen altı aylık süre içinde iptal hükmü doğrultusunda yasal düzenleme yapılması halinde ise, işaret edilen yargı yerinin yeni düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren görevli olacağı belirtilmiştir.

Son olarak, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa'nın 31. maddesinde " (1) Bu Kanunun;

a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır." denilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu'nun; İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterildiği durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen idari para cezasının 5326 sayılı Kanun'un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun'da idari para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği anlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu'nun 5560 sayılı Kanun'la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, idari para cezasına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanun'un 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Sulh Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Antalya 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 14.12.2005 gün ve E:2005/1600, K:2005/2751 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 5.5.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.