T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2021/335

KARAR NO  : 2021/392     

KARAR TR  : 05/07/2021

ÖZET: İmar planında yol olarak belirlenen ve idarece bir kısmına fiilen el atılan taşınmazın mülkiyet hakkının kısıtlandığı iddiasıyla tazminat ödenmesi istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

K A R A R

 

Davacılar           : 1-R. Y. Ve diğ.

Vekili                  : Av. İ. H.Y., Av. M.B.

Davalı                 : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili                  : Av. M.A.

Davalılar

(İdari Yargıda)  : 1-Suruç Belediye Başkanlığı

Vekili                  : Av. N. A.

                              2-Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili                  : Av. M.K.

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacılar, kendilerine ait taşınmazın üzerinde, mevcut yolun genişletilmesi sonucu mülkiyet hakkının kısıtlandığı ve herhangi bir kamulaştırma bedeli ödenmeyip kamulaştırma işlemlerine yönelik herhangi bir dava da açılmadığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirlenen tutarın işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 15/12/2014 tarihinde, Karayolları Genel Müdürlüğü'ne karşı adli yargı yerinde dava açmıştır.

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

A. Adli Yargıda

2. Suruç Asliye Hukuk Mahkemesi, 16/12/2015 tarihli ve E.2014/445 K.2015/479 sayılı kararı ile, "Uyuşmazlığın çözümünde görevli yargı yeri İdari Yargı olduğundan davanın HMK 114/1-b ve 115/2 Md gereğince dava şartı yokluğundan DAVANIN USULDEN REDDİNE," karar vermiş; temyiz edilen karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 27/02/2017 tarih ve E.2016/5313, K.2017/6817 sayılı ilamıyla onanarak 05/05/2017 tarihinde kesinleşmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...mahallinde yapılan keşif, infaza elverişli fen bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazda fiili el atma bulunmadığı ancak Suruç Belediyesince hazırlanan imar planına göre dava konusu 381 nolu parselin tamamı yol olarak görünmektedir.

3194 sayılı İmar Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca tek yanlı idari işlemle düzenlenen imar planları ve bu planlara dayanılarak yapılan işlemlerin idari nitelik taşıdığının, söz konusu imar planlarının zamanında uygulamaya geçirilmemesi durumunun da idari eylem olduğunun kabulünün gerekeceği, yine Uyuşmazlık Mahkemesi'nin 09.04.2012 gün 2011/238 Esas-2012/63 Karar ye 2012/41 Esas-2012/77 Karar sayılı karan ile fiili el atmanın olmadığı durumlarda idari yargı yerinin görevli bulunduğunun oybirliği ile karara bağlandığı..."

 

3. Davacılar, bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

B. İdari Yargıda

4. Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi 14/06/2017 tarihli, E.2017/653, K.2017/776 sayılı kararı ile, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Gaziantep BİM Başkanlığı Gaziantep 2. İdari Dava Dairesi 12/12/2017 tarihli ve E.2017/12788, K.2017/11078 sayılı kararı ile, istinaf isteminin reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...2942 sayılı Kanununa, 6745 sayılı yasanın 33. Maddesi ile eklenen ve 07.09.2016 tarihli Resmi Gezete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ek 1. Maddesi kapsamında uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamalarının yapılması ve bütçe imkanları dahilinde bu taşınmazların ilgili idarelerce kamulaştırılması veya her hâlde mülkiyet hakkının kullanılmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılması zorunluluğu getirildiği, diğer yandan, 2942 sayılı Kanununa, 6745 sayılı yasanın 34. Maddesi ile eklenen geçici 11. Maddesi uyarınca ise Ek 1. Maddenin birinci fıkrası kapsamında kalan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen sürenin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlayacağı açıklanmış ve dolayısıyla yeni düzenlemelerin yürürlüğe girdiği 07.09.2016 tarihinden önce olması nedeniyle ve yukarıda yer verilen yeni yasal düzenlemeler uyarınca bu aşamada, hukuken uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varılmıştır."

5. Davacılar vekili tarafından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu ile başvuruda bulunulması üzerine,Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 14/11/2018 tarihli ve 2018/13401 başvuru numaralı kararı ile; Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden bahisle, mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesine (E.2017/653, K.2017/776)gönderilmesine karar vermiş, dosya Mahkemenin E.2018/1176 sayılı esasına alınmıştır.

6. Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesi, 08/01/2019 tarihinde, E.2018/1176 sayılı hasım düzeltme kararı ile, davanın SURUÇ BELEDİYE BAŞKANLIĞI ve ŞANLIURFA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI husumetiyle incelenmesine karar vermiştir.

7. Şanlıurfa 2.İdare Mahkemesi 05/05/2021 tarihli ve E.2018/1176 sayılıkararı ile, uyuşmazlığın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle 2247 Sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının Suruç Asliye Hukuk Mahkemesi'nin dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosyanm incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nin karar vermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Anayasa Mahkemesinin mezkur kararı üzerine davacıların mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılan yargılamada davacıların kamulaştırmasız el atmaya konu maddi zararlarının bulunup bulunmadığı, var ise miktarının belirlenmesi amacıyla Mahkememizin 16/12/2020 tarihli keşif ve bilirkişi incelemesi kararı üzerine 25/02/2021 tarihinde mahallinde gerçekleştirilen keşif ve bilirkişi incelemesi sonrasında 30/03/2021 tarihinde Mahkememiz kaydına giren bilirkişi raporunun incelenmesi neticesinde; kamulaştırmasız el atmaya konu taşınmazda hukuki el atma ile birlikte aynı zamanda fiili el atmanında söz konusu olduğu, taşınmazın 172,27 m2'lik kısmına asfalt yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı anlaşılmaktadır.

Gelinen aşamada, her ne kadar bakılmakta olan dava, Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü'nün 14/11/2018 tarihli ve 2018/13401 başvuru numaralı kararı ile mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mahkememize gönderilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin anılan kararının göreve ilişkin bir hüküm içermediği, daha önce uyuşmazlığa ilişkin olarak verilen KYYO kararının mülkiyet hakkını ihlal ettiğinden bahisle söz konusu ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin olduğu, bu doğrultuda mahkememizce yeniden ele alınan iş bu dava dosyasında, kamu düzeninden olan ve yargılamanın her safhasında re'sen araştırılması gereken görev hususunun yargılama esnasında yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde ortaya çıkması nedeniyle, öncelikle söz konusu görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Bu durumda, uyuşmazlık konusu taşınmazın bir kısmına fiilen asfalt yol yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığının açık olduğu, taşınmaza fiili bir el atmanın olması durumunda bir bütün olan taşınmazın tamamı açısından fiili el atmanın varlığı kabul edilerek değerlendirmenin bu şekilde yapılması gerektiği, fiili el atmadan doğan zararın tazminine yönelik davanın ise haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği, bakılmakta olan iş bu uyuşmazlığın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır."

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

A. Mevzuat

 

8. Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde de, tam yargı davaları, idarenin eylem ve işlemlerinden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

 

9. 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen Ek Madde 1'in birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

 

"Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır."

 

B. Yargı Kararları

         

10. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 11/02/1959 tarihli, E.1958/17, K.1959/15 sayılı kararının III. bölümü şöyledir:

 

“...III-İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur ...”

11. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin bazı fıkralarının iptali yönündeki taleple Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz (somut norm denetimi) başvurusunda Anayasa Mahkemesi 25/09/2013 tarihli ve E.2013/93, K.2013/101 sayılı kararıyla; yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"...Türk hukukunda 'fiili yol'un en karakteristik örneği, 'kamulaştırmasız el atma'lardır. Kamulaştırmasız el atma, idarenin, bir kişiye ait taşınmazı bilerek veya bilmeyerek kamulaştırmaya ilişkin usul ve kurallarına uymaksızın ve bir bedel ödemeksizin işgal ederek kamu hizmetine tahsis etmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Buna göre, kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için, kişiye ait gayrimenkulün idarece (kamu hizmetinde kullanılmak amacıyla) işgal edilmiş olması ve bu işgalin kanunda öngörülen usul ve esaslara uyularak tesis edilmiş bir kamulaştırma işlemine dayanmadan gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Bu şekilde, idarenin hukuk dışı eyleminden kaynaklanan fiili el atmaların, özel kişilerin haksız fiil teşkil eden eylemlerinden hiçbir farkının bulunmadığı, bu nedenle bu tip eylemlerden doğan zararların da özel kişilerin haksız fiilinden doğan zararlarda olduğu gibi adli yargıda dava konusu edilmesi gerektiği kabul edilmektedir.

Başvuran Mahkemede görülen davaya konu olayda, davacıya ait taşınmaz, imar planlarıyla 'dere mutlak koruma alanı' sınırları içine alınmış ve bu nedenle davacının taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlanmıştır. Davacının tasarruf yetkisinin kısıtlanmasının, davacının mamelekinde azalma meydana getirebileceği tartışmasızdır. Ancak, davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur.

Öte yandan, kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, Mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi 'imar kısıtlamaları'nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır.

Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında 'dere mutlak koruma alanı'nda bırakılması nedeniyle tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirilemeyeceği, bunun, idari bir işlem olan imar planlarının zorunlu bir sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin görev alanına girmemektedir.

Nitekim, Anayasa'nın 158. maddesiyle, adlî, idarî ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir (Örneğin; 4.2.2013 günlü, E.201/107, K.2013/230 sayılı kararı)..."

 

12. 6745 sayılı Kanun’la 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek Madde 1'in birinci fıkrasının "Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir." şeklindeki ikinci cümlesi; Anayasa Mahkemesinin 20/12/2018 tarihli ve E.2016/181, K.2018/111 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.

 

13. Uyuşmazlık Mahkemesinin 08/07/2019 tarihli ve E.2019/213, K.2019/416 sayılı kararında; Anayasa Mahkemesinin iptal kararının, Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konuda istikrar bulmuş kararları doğrultusunda, yargı yolunun değişmesini gerektirecek bir duruma yol açmadığı belirtilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"...İptal edilen bölüm içerisinde kalan 'Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.' cümlesi kapsamında, bakılan görev uyuşmazlığında yargı yolunun değişip değişmeyeceği hususu irdelendiğinde; davacıların taşınmazları üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanmasının, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğindeki imar planından kaynaklanması; davacıların bu işlem sebebiyle doğduğunu iddia ettikleri zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceğinin tartışmasız olmasının yanında; Anayasa Mahkemesinin belirtilen kararının gerekçesinde; bu konuya ilişkin uyuşmazlıkların adli yargıda görülmesinin gerektiği, diğer bir anlatımla taşınmazın malikleri tarafından idari yargıda dava açılabileceğinin hukuka aykırı olduğu yönünde herhangi bir irdelemeye yer verilmediği gözetildiğinde; Mahkememizin bu konuda istikrar bulmuş kararları doğrultusunda, yargı yolunun değişmesini gerektirecek bir durum bulunmadığı sonucuna varılmıştır...."

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

14. Uyuşmazlık Mahkemesinin Celal Mümtaz AKINCI’nın başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN’ın katılımlarıyla yapılan 05/07/2021 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince, anılan Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

15. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK'in davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

16. Dava, davacıların maliki olduğu taşınmazın imar planında yol alanı olarak ayrıldığı ve bir kısmına da fiilen el atılarak mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10,000 TL tazminatın ödenmesi istemiyle açılmıştır.

17. İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

18. Dosyanın incelenmesinden, davacıların mülkiyetlerinde bulunan ve Şanlıurfa İli, Suruç İlçesi, Karadut mahallesinde yer alan 381 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın, imar planında yol alanı olarak belirlenmek suretiyle, taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından ve mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL tazminatın ödenmesi istemiyle dava açıldığı; İdare Mahkemesinin keşif ve bilirkişi incelemesi kararı sonrasında düzenlenen ve 30/03/2021 tarihinde Mahkeme kaydına giren Bilirkişi Heyeti Raporunda; dava konusu taşınmazda fiili el atmanın da söz konusu olduğu, taşınmazın 172,27 m2'lik kısmına asfalt yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığının saptandığı anlaşılmaktadır.          

19. Bu durumda, görev uyuşmazlığına konu davanın; imar planında yol alanı içinde kalan taşınmazın bir kısmına, kamulaştırılma yapılmaksızın yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı iddiası ile ve tazminat istemiyle açıldığının kabulü gerekeceğinden, davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü, adli yargı yerinin görevine girmektedir.

20. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Suruç Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/12/2015 tarihli ve E.2014/445 K.2015/479 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,

B. Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Suruç Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/12/2015 tarihli ve E.2014/445 K.2015/479 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

05/07/2021 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Celal Mümtaz

AKINCI

 

Üye

Şükrü

BOZER

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Birol

SONER

   

 

 

 

Üye

Aydemir

TUNÇ

Üye

Nurdane

TOPUZ

Üye

Ahmet

ARSLAN