T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2014 / 961

            KARAR NO : 2014 / 1005

            KARAR TR   : 17.11.2014

 

ÖZET: Davacı tarafından, 17.09.2004 tarihinde çöp toplama alanında davalı belediyeye ait iş makinesinin altında kalan oğlu K.A.’nın ölümü nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

K  A  R  A  R

Davacı         : K. A.

Vekili            : Av. E. İ.

Davalı            :Nizip Belediye Başkanlığı

Vekili             : Av. C. G.

Birleşen Dosya Nizip Asliye Hukuk Mahkemesi E:2006/136 K:2006/285

Davacı         : K. A.

Vekili            : Av. E. İ.

Davalı           :İ. K.

Vekili            :Av. T. P.

                   

O L A Y               : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının çocuğu olan K. A.’nın, davalı belediyeye ait çöp toplama alanında, ehliyetsiz olarak iş makinesi kullanan İsmail Kaya’nın sevk ve idaresindeki Nizip Belediyesine ait iş makinesinin altında kalması sonucu 17.09.2004 tarihinde vefat ettiğini, uyarıcı ve önleyici levhanın olay mahallinde bulunmadığını, iş makinesini kullanan İ. K.’nın yanında herhangi bir gözcü ve yardımcı olmadan çalışması nedeniyle olayın vuku bulduğunu, iş makinesi kullanacak şahısların (G) sınıfı sürücü belgelerinin olması gerektiğini, Nizip Asliye Ceza Mahkemesinden talep edilmesi neticesi iş makinesi sürücüsünün araç sürme ehliyetinin bulunmadığının belirlendiğini, olayda araç sahibinin kusursuz sorumluluğu ilkesinin geçerli olduğunu, işleten sıfatıyla Nizip Belediyesinin kusursuz sorumlu olduğunu, davacı K. A.’nın çocuğu K. A.’nın evin geçimini sağlayan tek kişi olmasından dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla 180.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminat talebinin tahsili istemiyle adli yargıda dava açmıştır.

Birleşen dosyadaki davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının oğlu K. A.’nın 17.09.2004 tarihinde davalı İ. K. yönetimindeki Belediyeye ait iş makinesinin altında kalarak vefat ettiğini, kaza mahallinde herhangi bir uyarıcı levhanın da bulunmadığını, davalı İsmail Kaya’nın yanına herhangi bir yardımcı gözcü almadan çalışma yaptığını, davalının iş makinesi sürücü ehliyetinin de bulunmadığını, meydana gelen olaydan dolayı iş veren olan Nizip Belediyesi’nin ve davalı İsmail Kaya’nın müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL  de manevi tazminat olmak üzere toplam 30.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargıda dava açmıştır.

Nizip Asliye Hukuk Mahkemesi: 05.05.2006 gün ve E:2006/136, K:2006/285 sayılı kararı ile Nizip Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/533 Esas sayılı dosyası arasında fiili ve hukuki irtibat olduğu gerekçesi ile birleştirme kararı vermiştir.

NİZİP ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 03.11.2009 gün ve E:2005/533 K:2009/740 sayılı kararında; “…Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28.12.2004 gün ve E:2004/6630 K:2004/14233 sayılı ilamında da belirtildiği gibi, bir kamu kuruluşu tarafından kamu yasaları uyarınca yapılmış olan yerlere bakma ve o tesisleri kullanma yükümlülüğü kamu yasalarından doğan bir hükümlülüktür. O halde bu nitelikteki bir kamu tesisinin gerek yapılmasındaki gerekse kullanılması veya muhafazasındaki kusura ilişkin zararlar İdari Karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunduğundan onların ödetilmesi istekleri, tam yargı davasının konusunu oluşturur. Bu davaların ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2. maddesi gereğince İdari Yargı yerinde açılması gerekir. Bu suretle Belediyenin hizmet kusuruna ilişkin olarak çalışması sırasında vatandaşlara verdiği zarara ilişkin olarak açılan işbu davanın İdari Yargı yerinde görülmesi gerektiği anlaşılmakla, yine davacı vekilinin birleşen dosyadaki taleplerini atiye bıraktığı göz önüne alınarak, mahkememizin 2005/533 esas nolu iş bu dosyanın da mahkememizin görevsizliğine, birleşen dosya olan 2006/136  esas nolu dosya yönünden ise taleplerin atiye bırakılması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına …”  şeklindeki gerekçe ile idarenin hizmet kusuruna dayalı davalarda görevli yargı yerinin idari yargı olması nedeniyle yargı yolu yönünden mahkemenin görevsizliğine karar vermiş, verilen karar  temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez 100.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat istemi ile idari yargıda dava açmıştır.

GAZİANTEP 1. İDARE MAHKEMESİ kararında özetle; “…2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesinin 4001 sayılı Kanunla değişik 1. fıkrasında; idari davaların ilgisine göre Danıştay, İdare Mahkemesi ve Vergi Mahkemesi Başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı belirtilmiş ve bu maddenin 2. fıkrasında da “Dilekçelerde: tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adresleri, davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihinin ve tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği” belirtilerek 3.fıkrasında; “Dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örneklerinin dava dilekçesine ekleneceği dilekçeler ile bunlara ekli evrak örneklerinin karşı taraf sayısından bir fazla olacağı” hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden davacının 17.09.2004 yılında oğlunun Nizip Belediyesine ait çöp aracının altında kalması neticesinde vefatı nedeniyle 100.000TL maddi ve 50.000TL manevi zararın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle görülmekte olan dava açılmış ise de maddi tazminatın hangi unsurları kapsadığının belirtilmediği (destekten yoksun kalma tazminatı mı, tedavi giderleri mi vb.?), ayrıca zararın tazmini istemiyle idareye her hangi bir başvurusunun bulunup bulunulmadığı,başvuru yapıldı ise başvuruya verilen cevap ile tebliğine ilişkin bilgi belgenin dosyada yer almadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda yukarıda yer alan yasa hükmüne uygun hazırlanmayan dava dilekçesinin reddi gerektiği…” gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargı Usulü Kanunu’nun 15/1-d maddesi uyarınca dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.

Davacı vekili yeniden dilekçe düzenleyerek idari yargıda dava açmıştır.

GAZİANTEP 1. İDARE MAHKEMESİ kararında özetle: “…2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesinin 4001 sayılı Kanunla değişik 1. fıkrasında; idari davaların ilgisine göre Danıştay, idare Mahkemesi ve Vergi Mahkemesi Başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı belirtilmiş ve bu maddenin 2. fıkrasında da “Dilekçelerde: tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin id ve soyadları veya unvanları ve adresleri, davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihinin ve tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği" belirtilerek 3. fıkrasında; “Dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örneklerinin dava dilekçesine ekleneceği dilekçeler ile bunlara ekli evrak örneklerinin karşı taraf sayısından bir fazla olacağı” hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinin "dava" kısmında 25.000,00 TL manevi tazminat istendiği, dilekçenin "sonuç ve istek" kısmında ise manevi tazminata ilişkin 50.000,00 TL ve 25.000,00 TL olmak üzere iki ayrı meblağdan söz edildiği, manevi tazminat miktarının açıkça ortaya konulmadığı, bu nedenle dava konusunun tam olarak tespit edilemediği anlaşıldığından dava dilekçesi usule uygun görülmemiştir…” gerekçesiyle usul ve hükümlerine uygun olmayan dava dilekçesinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15. maddesinin 1/d fıkrası gereğince reddine karar vermiştir.

Davacı vekili bu kez usuli eksiklikleri tamamlayarak aynı istemle tekrar idari yargıda dava açmıştır.

GAZİANTEP 1. İDARE MAHKEMESİ: 21.10.2011 gün ve E:2011/339 K:2011/1541 sayılı kararında; “…2918 sayılı Yasa’nın 106. maddesinde sayılan kamu kurum ve kuruluşlarının sahip oldukları araçların sebep olduğu zararlardan dolayı idare hukuku kurallarına değil, bu yasada düzenlenen” işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu” çerçevesinde Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerine tabi kılındığı, bu suretle 2918 sayılı Yasa ile bu Yasa’da tanımlanan araçların işletilmesinden doğan zararların tazmini konusunda araç sahibinin özel yada kamu tüzel kişisi olması bakımından bir farklılık gözetilmeyerek işaret edilen kamu kurum ve kuruluşlarının da özel hukuk tüzel kişileri gibi aynı esaslara göre sorumlu olduklarının kabul edildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, belediyeye ait aracın neden olduğu zararın tazmini istemiyle açılan davanın, işletenin hukuki sorumluluğu çerçevesinde özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği…” gerekçesiyle davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiştir. Görevsizlik kararının kesinleşmesi ve davacı tarafın başvurusu üzerine dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 17.11.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, idari yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyasına ilişkin evraklar da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı tarafından, 17.09.2004 tarihinde çöp toplama alanında davalı belediyeye ait iş makinesinin altında kalan oğlu K. A.’nın ölümü nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Dosya kapsamında yer alan 17.09.2004 tarihli Olay Yeri Tespit ve Görgü Tutanağında; olay yerinin, Nizip Belediyesi’ne ait çöplük olduğu, çöplükte çöp toplayan şahıslar ile belediye işçilerinin olduğu, kazaya neden olan dozerin (iş makinesinin) kontak kapatmış ve kapılarının açık bir halde çöplükte bulunduğu açıklanmış; yine dava dosyaları arasında kusur oranlarının belirlenmesi için alınan bilirkişi raporlarında da olayın, Nizip Belediye Başkanlığı’na ait çöplükte belediyeye ait iş makinesi ile operatör İsmail Kaya tarafından kullanılan kepçe ile çöplerin düzeltilmesi işinin yapılması esnasında  gerçekleştiği belirtilmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde: “ Bu Kanunun amacı, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemektir.”

“Kapsam” başlıklı 2. maddesinde: “Bu Kanun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsar.

          Bu Kanun, karayollarında uygulanır. Ancak aksine bir hüküm yoksa;

          a) Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile,

          b) Erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da,

          Bu Kanun hükümleri uygulanır.” denilmek suretiyle 2918 sayılı Kanunun genel olarak karayollarında uygulanacağı belirlendikten sonra aksine hüküm bulunmayan hallerde hangi hallerde karayolu dışındaki alanlarda 2918 sayılı Kanun’un uygulanacağı belirtilmiştir.

          Aynı kanunun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde: “ Bu kanunda kullanılan terimlerin tanımları aşağıda gösterilmiştir.

          Karayolu: Trafik için, kamunun yararlanılmasına açık olan arazı şeridi, köprüler ve alanlardır.

          Kamu hizmeti taşıtı : Kamu hizmeti için yük veya yolcu taşıması yapan bütün taşıtlardır.

          İş makineleri : (Değişik: 17/10/1996 - 4199/1 md.) Yol inşaat makineleri ile benzeri tarım, sanayi, bayındırlık, milli savunma ile çeşitli kuruluşların iş ve hizmetlerinde kullanılan; iş amacına göre üzerine çeşitli ekipmanlar monte edilmiş; karayolunda insan, hayvan, yük taşımasında kullanılamayan motorlu araçlardır.

          Taşıt: Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlardır. Bunlardan makine gücü ile yürütülenlere "motorlu taşıt" insan ve hayvan gücü ile yürütülenlere "motorsuz taşıt" denir...”

          “Devlete ve Kamu Kuruluşlarına ait Araçlar” başlıklı 106.maddesinde (Değişik: 25/6/1988 - KHK - 330/7 md.; Aynen kabul: 31/10/1990 - 3672/6 md.): “Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere,il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, bu Kanunun işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin hükümleri uygulanır. Bu kuruluşlar, 85 inci maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere 101 inci maddedeki şartları haiz milli sigorta şirketlerine mali sorumluluk sigortası yaptırmakla yükümlüdürler.” hükümleri yer almaktadır.

          Yukarıda açıklanan hükümler somut uyuşmazlık çerçevesinde değerlendirildiğinde; olayın gerçekleştiği belediye çöp toplama alanının Kanunun 2./a maddesinde belirtilen “karayolu dışında kamuya açık alan olduğu”, kazaya 3. maddede açıklanan kamu hizmetine tahsisli iş makinesinin neden  olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.

          Öte yandan 2918 sayılı Kanun’un “Görevli ve Yetkili Mahkeme” başlıklı 110.maddesinde   (Değişik: 11/1/2011-6099/14 md.) “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.”

Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında ve karayolları dışındaki alanlarda kamuya açık alanlarda, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla belediyenin çöp toplama alanında, belediyeye ait iş makinesinin neden olduğu kaza nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı görevli olduğundan Nizip Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.11.2009 gün ve E:2005/533 K:2009/740 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Nizip Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.11.2009 gün ve E:2005/533 K:2009/740 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 17.11.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT