Hukuk Bölümü         2013/737 E.  ,  2013/1758 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1- S.E., 2- M.E., 3- D.E., 4- M.Ç., 5- M.S.E.

Vekili      : Av. A.Ş.

Davalılar  : 1- İstanbul İl Özel İdare Müdürlüğü

Vekili       : Av. M.B.

                  2- Bağcılar Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. H.S.T.                                                

O L A Y  : Davacılar vekili, dava dilekçesinde, müvekkillerinin İstanbul İli, Bağcılar İlçesi, 18 Pafta, 1845 Parselde kayıtlı taşınmazın hissedar olarak malikleri olduğunu, söz konusu taşınmazın imar planında ilköğretim alanı, kısmen de yol alanı olarak ayrıldığını, taşınmazın bir kısmına Bağcılar Belediyesi tarafından fiili olarak el atıldığını ve üzerinden yol geçirildiğini, taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte tahsili ve taşınmazın davalı adına tescili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı İstanbul İl Özel İdare Müdürlüğü vekili süresi içinde verdiği dilekçede özetle, taşınmaza fiilen el atılmadığını, imar planına dayalı olarak açılan tazminat davalarının görüm ve çözüm yerinin idare mahkemeleri olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

Davalı Bağcılar Belediye Başkanlığı vekili, süresi içinde verdiği dilekçede özetle, davacı taşınmaza kısmen fiili bir el atmanın da olduğunu belirtse de, taşınmazın tamamının bedelini istediği ve el atılmayan, ilköğretim alanında kalan bölüm açısında da davasını açtığı ve Yargıtay kararları çerçevesinde bu kısımlar için hukuki el atmaya dayandığı dolayısıyla davanın görüm ve çözüm yerinin idare mahkemeleri olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

BAKIRKÖY 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 31.1.2013 gün ve E:2012/483 sayı ile,  davalı idare vekilleri yargı yolu ile davalı Bağcılar Belediyesi vekili husumet itirazında bulunmuş ise de dava konusu edilen taşınmazın bir kısmına davalı Bağcılar Belediyesi tarafından fiili olarak el atılıp üzerinden yol geçirildiği iddiasıyla açılması karşısında davalı Bağcılar Belediye Başkanlığının yargı yolu itirazının reddine, yapılacak keşif sonucu fiilen el atılan yerin hangi idarece el atıldığı ile ana arterde kalıp kalmadığı tespit edileceğinden davalı Bağcılar Belediyesinin husumet itirazının keşif sonrası değerlendirilmesine, Hukuki el atmaya dayalı olarak açılan bu davanın Yargıtay HGK.nun 15/12/2010 gün 2010/5-662 /651 sayılı kararı da dikkate alınarak bu davaya bakmaya Adli Yargı görevli olmakla davalı İl Özel idaresinin yargı yolu bakımından yaptığı itirazının reddine, mahkemelerinin görevli olduğunun tespitine karar vermiştir.

Davalı İstanbul İl Özel İdare Müdürlüğü vekilinin idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dosya örneği Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: Davacıların imar planında kısmen ilköğretim alanı kısmen yol alanında kalan taşınmazının bedelinin ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılan davada davacıların taşınmazının bir kısmına yol yapılarak fiilen el atıldığı, davalı idarece taşınmazın imar planında ilköğretim alanında kalan ve fiilen el atılmayan kısmı açısından olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığının anlaşıldığı, bu bilgiler karşısında; olumlu görev uyuşmazlığının, davacının taşınmazının imar planında ilköğretim alanında kalan kısmında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminata ilişkin olduğu, dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı, idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12 ve 13'üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı'nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, "hukuki el atma" olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı, dolayısıyla, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1’inci   fıkrasının (b) bendinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları," hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerektiği, bu nedenle, 2247 sayılı Yasa'nın 10'uncu maddesi uyarınca davacılara ait taşınmazın imar planında ilköğretim alanında kalan kısmına yönelik olarak olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI : Davaya konu olayda, davacıların hissedar oldukları tapulu taşınmazın okul ve yol alanı olarak ayrılmasına rağmen idare tarafından yasada öngörülen süreyi de aşkın uzun bir süre kamulaştırma işlemlerine başvurulmadığı gibi, taşınmazın her iki sınır bölümlerine yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığının anlaşıldığı, Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kurulunun 11/2/1959 günlü, 1958/17 E, 1959/15 K sayılı kararında, kamulaştırmasız el atma kavramının “İdarenin kanunsuz bir hareketi” olarak tanımlandığı ve bu eylemden kaynaklanan davaların mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davası mahiyetinde olduğu ve bu bakımdan adli yargının görevli olduğunun kabul edildiği; Davalı idarenin imar mevzuatı hükümlerine tam uygun olmayan ve hareketsizlikle beraber kısmen ve fiilen araziye yönelik tecavüzünün kamulaştırmasız el atma temelinde haksız fiilden kaynaklanan ve adli yargının görev alanına giren bir dava olduğu, açıklanan nedenlerle, açılan davanın adli yargı yerinde görüm ve çözümü gerekmekle Danıştay Başsavcılığının başvurusunun reddi gerektiği yolunda düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri Baydar, Ali Çolak, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT‘un katılımlarıyla yapılan 30.12.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı'nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

Her ne kadar, Danıştay Başsavcısı  tarafından, “imar planında kısmen yol, kısmen ilköğretim alanına ayrılan taşınmazın, okul alanına ayrılan kısmına getirilen kısıtlılık nedeniyle ve taşınmazın bir kısmına da yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı iddia edilerek taşınmazının bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın taşınmazın imar planında okul alanı olarak ayrılması nedeniyle tazminat istemine ilişkin kısmının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında "hukuki el atma" olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşılmış olduğu;…”denilerek; “…davanın davacıya ait taşınmazın imar planında okul alanında kalması nedeniyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminata ilişkin kısmı yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına…” karar verilmiş ise de; davacılar vekilinin, ısrarlı bir şekilde, davalarını kısmen fiili el atmaya dayalı  olarak ikame ettiklerini beyan etmesi, aynı zamanda,  fiilen el atma haricindeki artık kısımların okul alanı olarak planlanmasıyla, taşınmazlardan yararlanamadığını ileri sürmesi, diğer taraftan; aynı parsellere ilişkin olarak; yargılamanın farklı yargı kollarında yürütülmesinin, yargılamanın ekonomik olması gerektiği yönündeki ilkeye de aykırı bulunması karşısında; bu dosyaya özgü olarak, davanın bölünerek, davanın bir kısmı yönünden olumlu  görev uyuşmazlığı çıkarılamayacağı; Başsavcılığın kararının, davacılar vekilinin talebinin bütünlüğü gözetilerek değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Diğer yönlerden, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın davada adli yargının, Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların maliki olduğu taşınmazlarına davalı idare tarafından yasal anlamda bir kamulaştırma vb. işlemi yapılmaksızın el atıldığı, kısmen yol ve kısmen imar planları ile kısıtlanmak suretiyle kamuya mal edilmiş olduğundan bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, taşınmazlarının şimdilik 1000,00.TL bedelinin yasal faizi ile davalı idareden tahsiline karar verilmesi ve taşınmazın davalı idare adına tescili istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, davacılar vekilinin dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazın çok uzun senelerden beri imar planlarında ilköğretim alanı olarak ayrılmış olmasına karşın plan uygulaması gerçekleştirilerek kamulaştırması yapılmadığı gibi, bu zaman zarfında imar ve yapılaşma hakkının da verilmediği; bu şekilde mülkiyet hakkının, ihlal edildiği ve taşınmaza kamulaştırmasız olarak el atıldığı; taşınmazın bir kısmına Bağcılar Belediye Başkanlığı tarafından fiili olarak el atılarak üzerinden yol geçirildiği iddiasına yer verilerek, dava konusu parselin bir kısmına fiili olarak el atıldığını ve üzerinden yol geçirildiğini, gayrimenkulün iki cephesinin yol olduğunu, iki cepheden de fiili olarak yol geçtiğini; fiili olarak el atılan kısım için davacılara herhangi bir ödeme yapılmadığını dolayısıyla taşınmaz bedelinin ödenmesi şartıyla davacı adına olan tapunun iptali ile davalı idare adına tapuya tesciline karar verilmesi istemiyle davanın açıldığı; davalı Bağcılar Belediye Başkanlığı vekilince davaya sunulan cevap dilekçesinde, Plan ve Proje Müdürlüğünün 12.11.2012 gün ve 113335 sayılı yazısı ve eklerine göre, taşınmazın 1/1000 ölçekli uygulama imar planında ilköğretim alanı olarak kaldığı; davacının taşınmazına kısmen fiili el atmanın da olduğunu belirtmesine karşın taşınmazın tamamının bedelini istediği, el atılmayan ilköğretim alanında kalan bölüm açısından da davasını açtığı ve Yargıtay kararları çerçevesinde bu kısımlar için hukuki el atmaya dayandığının açık olduğunun savunulduğu; Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliğine 28.2.2013 tarihinde sunulan Fen Bilir Kişisi Ön Raporunda, Bilir Kişi Kurulu olarak raporu düzenleyebilmek için dava konusu 1845 sayılı taşınmazda fiili olarak el atılan kısımların tespiti ile plan gereği terk edilecek kısımların tespiti için imar istikamet krokisinin dosyaya sunulmasının istenildiği; ve dosya içeriğinden davacıların taşınmazlarına fiilen el atıldığını ısrarlı bir şekilde belirtmelerine karşın, Bağcılar Belediye Başkanlığınca bu konuya net olarak açıklık getirilmediği dolayısıyla, fiili el atma olgusunun varlığının zımnen kabulünün gerektiği anlaşılmıştır.

Belediyelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi ve 18.maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazların bir kısmına fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmazın üzerinden, yol geçirmek, suretiyle kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir. 

SONUÇ : Davanın görüm ve çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 30.12.2013 gününde Üyelerden Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞI OYU ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi. 

KARŞI OY 

Somut uyuşmazlıkta;

Davacıların maliki olduğu taşınmazın bir bölümünün fiilen el atılarak yol haline getirildiği, diğer bölümünün ise imar planında ilköğretim alanında kaldığı iddiasıyla taşınmaz bedelinin davalılardan tahsili istemi ile dava açılmıştır.

5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunun İl Özel İdaresinin görev ve sorumluluklarının

başlıklı 6/a maddesinde “............................. İlk ve Orta öğretim kurumlarının arsa temini, binalarının

yapım, bakım ve onarımı ile diğer ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin hizmetleri İl sınırları içerisinde” yerine getireceği öngörülmüştür.

Sorun, davacı taşınmazının imar planında ilköğretim alanında kalan bölümüne ilişkin açılan davanın hangi yargı kolunda “(Adli-İdari)” görüleceğine ilişkindir.

İl Özel İdaresinin yetki ve sorumluluğunda bulunan taşınmaz bölümünü fiilen el atılmadığı, bu bölümün salt imar planında kalması nedeniyle dava açıldığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesinin müstekar içtihatlarında da sıkça vurgulandığı gibi hukuki el atma nedeniyle açılan kamulaştırmasız el atma davaları İdari Yargının görev alanına girmektedir.

Uyuşmazlıkta davacı taşınmazının imar planında da okul alanı olarak ayrılan bölümüne davalı İl Özel İdaresince fiilen el atılmamış bulunmasına göre İl Özel İdaresi aleyhine açılan davada İdari Yargı görevlidir.

Aynı taşınmazın bir bölümünün fiilen yol haline getirilmesi nedeniyle Belediye aleyhine açılan ve Adli Yargının görevli olduğu davada, salt imar planında okul alanında kalan ve fiilen el atılmayan bölüm yönünden de İl Özel İdaresi aleyhinde açılan davada Adli Yargıyı görevli kabul etmek 2577 sayılı İYUK 2/1-b maddesi hükmüne ve bu konuda yerleşik Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına aykırıdır.

Bu halde Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü ile Bakırköy 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.01.2013 gün E. 2012/483 sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde Danıştay Başsavcısının başvurusunun reddine ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.                                                                     

Üye

Eyüp Sabri Baydar