T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2022/150

KARAR NO  : 2022/467      

KARAR TR  : 31/10/2022

ÖZET: Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacının, oğlununhastalığının tedavisi için kullandığı ilaçlarının bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanmayacağına ilişkin işlemin iptali ile davacı tarafından ödenen ilaç bedelinin, faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K A R A R

 

                       

Davacı  : M. Ö

Vekili    : Av. L. G

Davalı   : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili    : Av. S. B

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacı vekili, müvekkilinin Milli Savunma BakanlığındaAstsubayolarak görev yaptığını, oğlu Y.Ö’in tedavisi için yurt dışından temin edilerek kullanılan "..... 44 mg/100 mg. 2 vıals” marka "daunorubicin-cytrabine (lipozomal)" içerikli ilaçların fatura bedeli olarak Türk Eczacılar Birliğine yapılan ödemenin iadesini istediğini,davalı idarenin 14/05/2019 tarihli cevabi yazıyla, gerekli dökümanla Türk Eczacılar Birliğine müracaat halinde değerlendirme sürecinin başlatılabileceğini bildirdiğini, ilaçların ücret karşılığıtemin edilerek kullanılmasınakarşınçocuğun 24/05/2019 tarihinde 9 yaşında vefat ettiğini,

2. Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 19/02/2019 tarih REİYS 2019-02-182497 sayılı yazısıyla söz konusu etken maddeleri içerir ilacın yurt dışından teminine izin verildiğini,kullanım zorunluluğu nedeniyle Sağlık Bakanlığının izni doğrultusunda yurt dışından Türk Eczacılar Birliği aracılığıyla temin edilerek kullanılan ve fatura bedeli dekont karşılığı ödenen ilaç bedelinin ödenmesi talebiyle 28/08/2019 tarih 12387119 sayılı dilekçeyle davalı idareye başvurulduğunu ancak davalı idarenin, Sağlık Uygulama Tebliğinin Ek 4/C listesinde bulunan ilaçlardan olmadığı gerekçesiyle talebi reddettiğini,

3. İlacın kullanımının zorunlu olduğunun tespit edilmesi halinde, ilaç bedelinin ödenmesiningerekeceğini, kamu yararı gözetmeyen işlemin hukuka aykırı olduğunu ifade ederek, davalı kurumun yurt dışı ilaç geri ödemesi talebinin reddine ilişkin 13/09/2019 tarih ve 27934067-108.05-E. 13256933 sayılı işlemininiptaline, iptal kararı sonrası ödenecek olan ilaç bedeli tutarına, idareye başvuru tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmesi istemiyleidari yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. İdari Yargıda

 

4. Ankara 11. İdare Mahkemesi 06/12/2019 tarih ve E.2019/2140, K.2019/2423sayı ile, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, istinaf yoluna başvurulmaması üzerine bu karar kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

 

"5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 1. maddesinde; bu Kanunun amacının, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak, bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek, sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek olduğu belirtilmiş, “Genel Sağlık Sigortası Geçiş Hükümleri” başlıklı Geçici 12. maddesinin 8. fıkrasında; ilgili kanunları gereği tedavi yardımları karşılanan kişilerin, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte herhangi bir işleme gerek kalmaksızın, bu Kanun açısından genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi sayılacağı kurala bağlanmış, “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” başlıklı 101. maddesinde ise; "Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanunun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği..." hükmü yer almıştır.

Sağlık Uygulama Tebliği'nin 1.1. maddesinde: "Tebliğin amacı (bundan sonra SUT olarak ifade edilecektir); sağlık yardımları Sosyal Güvenlik Kurumunca (bundan sonra Kurum olarak ifade edilecektir) karşılanan ve kapsam maddesinde tanımlanan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, Kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri, yol, gündelik ve refakatçi giderlerinden yararlanma esas ve usulleri ile bu hizmetlere ilişkin Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen ödenecek bedellerin bildirilmesidir." hükmü, 1.3. maddesinde ise: "SUT; 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve 28/8/2008 tarihli ve 26981 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde düzenlenmiştir." hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun l4/3-a maddesinde; dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden inceleneceği, 15/1-a maddesinde; 14. maddenin 3/a bendine göre adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği belirtilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının oğlunun tedavisinde kullanılmak üzere "Liposomal Daunorubusin ve Cytarabine" etken maddeli ..... adlı ilacı temin ederek 19.040,00 Euro tutarın Türk Eczacılar Birliğinin ilgili hesabına yatırıldığı, ..... adlı ilaç için ödenen 17.505,00 Euro ve fark olarak istenilen 9.798,68 TL'nin ödenmesi istemiyle davalı idareye başvuru yapıldığı, bu başvurunun, davacı tarafından yurt dışından temin edilen ilacın, Yurtdışı İlaç Fiyat Listesi EK-4/C'de bulunmadığı gerekçesiyle Sağlık Uygulama Tebliği 4.3. maddesi uyarınca reddedildiği, bu işlemin iptali istemiyle de bakılmakta olan davanın açıldığı görülmektedir.

Olayda; dava konusu edilen işlemin dayanağının Sağlık Uygulama Tebliği olduğu ve yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinde belirtildiği üzere anılan tebliğin dayanağının 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu, 5510 sayılı Kanun ile Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği olduğu görülmüş olup; 5510 sayılı Kanun'un uygulamasından doğan uyuşmazlıkların ise Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde iş mahkemelerinde çözüleceği anlaşılmaktadır.

Bu durumda; Sağlık Uygulamaları Tebliğinin uygulanmasından kaynaklanan ve bu konunun idari yargı birimlerince çözümleneceğine ilişkin anılan Kanun'da herhangi bir düzenlemeye yer verilmeyen işbu uyuşmazlığın yukarıda yer verilen Kanun'un 101. maddesi uyarınca adli yargı yerince (İş Mahkemelerinde) görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. "

 

5. Davacı vekili bu kez aynı olay nedeniyle, davalarının kabulü ile ilaç ve tedavi gideri alacağı olarak, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 100 Euro fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının ve 100 TL'nin 25/04/2019 tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsili istemiyleadli yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. Adli Yargıda

 

6. Ankara 33. İş Mahkemesi 07/12/2021 tarih ve E.2021/127, E.2021/344 sayı ile, uyuşmazlığın çözümü İdari Yargı'nın görev alanına girdiğinden davanın yargı yolu nedeniyle usülden reddine karar vermiş, istinaf yoluna başvurulmaması üzerine bu karar kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

 

"5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olup Yasa'nın 101.maddesine göre bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.

Somut olayda davacının 19/04/2004 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde 5434 sayılı Yasa kapsamında çalışmaya başlamış olup hizmet döküm cetveline göre de 2001 yılı itibariyle 5434 sayılı Yasa kapsamında sigortalıdır. Yukarıda açıklandığı gibi 5510 sayılı yasa yürürlüğe girmeden önce 5434 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan davacının talebi değerlendirilirken 5434 sayılı Yasa hükümleri uygulanacağından, uyuşmazlığın çözümünde idari yargı mahkemeleri görevleri ve yetkili olup davanın yargı yolu nedeniyle usulden reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

 

7. Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğu öne sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

A. Mevzuat

 

8. 31/05/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır.

 

B. Yargı Kararları

 

9. 5510 sayılı Kanun'un iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15/12/2006 tarih ve E.2006/111, K.2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanun'un birçok maddesi ile birlikte, bu Kanun'un yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan başta 4/c maddesi hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun'la 5510 sayılı Kanun'da düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanun'a eklenen Geçici 1. ve Geçici 4. maddelerle, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar memurlar ile diğer kamu görevlileri ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanun'la yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanun'un bazı hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesinin 30/03/2011 tarih ve E.2008/56, K.2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

 

10. 5510 sayılı Kanun'un 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda, Anayasa Mahkemesinin 25/01/2012 tarih ve 28184 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 22/12/2011 tarih ve E.2010/65, K.2011/169 sayılı kararıyla davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararını Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır:

 

“…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulunan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

 

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

11. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın başkanlığında, Üyeler Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Muharrem ÜRGÜP, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN'ın katılımlarıyla yapılan 31/10/2022 tarihli toplantısında; dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, idari ve adli yargı yerleri arasındaKanun'un 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliğiyle karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

12. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK'in davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

13. Dava, Emekli Sandığı iştirakçisi olan davacının, oğlununhastalığının tedavisi için kullandığı ilaçlarının bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanmayacağına ilişkin işlemin iptali ile davacı tarafından ödenen ilaç bedelinin, faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

 

14. Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği; ancak, bu Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanun'un 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanun’un değil 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

15. Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158. maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

16. Dava dosyasının incelenmesinden, davacının 19/04/2004 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde 5434 sayılı Kanun kapsamında çalışmaya başladığı; 2021 tarihi itibariyle Kara Kuvvetleri Komutanlığında astsubay kıdemli üstçavuş kadrosunda görevine devam ettiği;oğlunun tedavisinde kullanılmak üzere "Liposomal Daunorubusin ve Cytarabine" etken maddeli ..... adlı ilacı temin ederek 19.040 Euro tutarı Türk Eczacılar Birliğinin ilgili hesabına yatırdığı, ..... adlı ilaç için ödenen 17.505 Euro ve fark olarak istenilen 9.798,68 TL'nin ödenmesi istemiyle davalı idareye başvuru yapıldığı, bu başvurunun, yurt dışından temin edilen ilacın, Yurtdışı İlaç Fiyat Listesi EK-4/C'de bulunmadığı gerekçesiyle Sağlık Uygulama Tebliği 4.3. maddesi uyarınca reddedildiği anlaşılmıştır.

 

17. Bu durumda, 5510 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce kamu görevlisi emeklisi olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

18. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak, Ankara 11. İdare Mahkemesinin 06/12/2019 tarih ve E.2019/2140, K.2019/2423 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A. Davanın çözümünde İDARİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. Ankara 11. İdare Mahkemesinin 06/12/2019 tarih ve E.2019/2140, K.2019/2423 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,

 

31/10/2022 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

            Başkan                       Üye                               Üye                               Üye

          Muammer                  Doğan                            Eyüp                         Muharrem

          TOPAL                 AĞIRMAN                 SARICALAR                   ÜRGÜP

 

 

 

 

 

                                                Üye                                Üye                               Üye

                                              Ahmet                            Mahmut                           Bilal

                                            ARSLAN                        BALLI                      ÇALIŞKAN