T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 428

            KARAR NO   : 2015 / 485

            KARAR TR    : 6.7.2015

ÖZET : İdarenin, dava konusu taşınmaza, yol yapımı sırasında, taşlı toprak dökülmek  suretiyle kamulaştırmasız fiili el atması iddiasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                                          

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : M.B.

Vekili               : Av. O.B.

Davalı             : TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av.B.O.

 

O L A Y         : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Yozgat İli, Sorgun İlçesi, Ayrıdam Köyü hudutları içinde kalan 786 parsel sayılı taşınmazın müvekkiline ait ve tapulu olduğunu; bu taşınmazın bir kısmının davalı idarece kamulaştırıldığını ve bedelinin de davacı adına bankaya yatırıldığını; müvekkiline ait taşınmazın tarla vasfında tarım arazisi olduğunu; bir sene ekin, ertesi sene pancar ekilerek değerlendirildiğini; ancak yol yapımı sırasında taşınmazın tamamına taşlı toprak dökülerek kullanılamaz hale getirildiğini; bu yüzden tarlaya bir şey ekmek imkanının kalmadığını, müvekkilinin taşınmazını kullanamamakla zarara uğradığını, bu nedenle taşınmazın eksi hale getirilmesi ve ecrimisil ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, el atmanın önlenmesine, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak koşuluyla şimdilik eski hale getirme bedeli olarak 5.000,00 TL, ecrimisil bedeli olarak 3.000,00 TL ödenmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

SORGUN 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 24.12.2013 gün ve E:2013/194, K:2013/525 sayı ile, el atmanın önlenmesi, eski hale getirme ve ecrimisil talep edilen dava konusu uyuşmazlıkta; davacının davalı olarak kamulaştırma yapan idareyi gösterdiği, dava dilekçesinde de belirtildiği üzere eylemin kamulaştırma kararı sonucu yapılan eylem çerçevesinde meydana geldiği, yani idari işlemin plan ve projesinin uygulanması sırasında meydana geldiği, bu durumda da hizmet kusurunun oluştuğu anlaşılmakla; hizmet kusuru halinde idareye karşı davanın idari yargıda açılması gerektiği, Mahkemelerinin yargı yolu açısından görevsiz olduğu kanaatine varıldığı; bu nedenlerle; davacının davasının 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b ve 115/2. maddeleri gereğince usulden reddine ve Mahkemelerinin görevsizliğine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle, davalı idarenin hizmet kusuru nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu 8.000,00 TL zararın (şimdilik) dava tarihi olan 14.8.2013 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

YOZGAT İDARE MAHKEMESİ: 27.5.2014 gün ve E:2014/407, K:2014/346 sayı ile, tazmini istenen zararın, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanmayan, kamulaştırmasız el atma yoluyla verilmiş olan bir zarar olduğundan ve bu tür uyuşmazlıkların da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği açık olduğundan, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli bulunduğu gerekçesiyle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karara davacı vekilince itiraz edilmiştir.

Kayseri Bölge İdare Mahkemesi: 6.11.2014 gün ve E:2014/1346, K:2014/1397 sayı ile, itiraz isteminin reddine, kararın onanmasına karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, adli ve idari yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğu önesürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:  Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.7.2015 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Yozgat İli, Sorgun İlçesi, Ayrıdam Köyü, 786 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının davalı idare tarafından kamulaştırıldığı, ancak taşınmazının tamamına toprak dökülerek kullanılamaz hale getirildiği, tarlasına bir şey ekmenin imkansız olduğu, dolayısıyla taşınmazını kullanamamaktan kaynaklı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 5.000,00 TL eski hale getirme bedeli, 3.000,00 TL de ecrimisil bedeli olmak üzere 8.000,00 TL zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

08.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (T.C.D.D.) Ana Statüsü'nün "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1 'inci maddesi, "Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları işletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir..." hükmünü taşımakta; "Hukuki Bünye" başlıklı 3'üncü maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan T.C.D.D. işletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir "Kamu iktisadi Kuruluşu" olduğuna ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmekte; 4'üncü maddesinde de, sayılan kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının "tekel" kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmekte olup; buna göre, T.C.D.D. İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır.

233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü ile özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu; özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men'i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerince çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının, III. Bölümünde, “İstimlâksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlâk Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.

Bundan başka, bir amme teşekkülü tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında Devlet malı olmayan yerlerden toprak alınması veya böyle yerlere toprak veya moloz yığılması neticesinde meydana gelen zararların tazmini davası da başkasının malına amme teşekkülünün dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan ve projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı cihetle, haksız fiilden doğan bir tazminat davası sayılır.

            Yapılan işlerin plan veya projeye aykırı olarak yapılması hali de idari karara aykırı bir hareket bulunması itibariyle yine idari kararın tatbiki olan bir fiil sayılamaz ve bu bakımdan bu iddia ile açılmış bir dava haksız fiilden doğan bir davadan ibaret olacaktır.

            Bu bentte anılan davalar, içtihadı birleştirme kararının dışında kaldıklarından kararın bunlara şümulü yoktur” denilmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı dilekçesinde, taşınmazının bir kısmının davalı idare tarafından kamulaştırıldığını, ancak taşınmazının tamamına toprak dökülerek kullanılmaz hale getirildiğini, tarlasına bir şey ekmenin imkansız olduğunu, dolayısıyla taşınmazını kullanamamaktan kaynaklı bir zararının bulunduğunu ileri sürmekte ancak, gerek davalı idarenin savunmasında ve gerekse mahkeme kayıtlarına giren belgelerde bu iddianın aksini ispat edecek şekilde taşınmaza fiili müdahalede bulunulmadığı yönünde herhangi bir kayda rastlanılmadığı gözetildiğinde ve henüz mahallinde bir keşif ve tespit yapılmadığı da dikkate alındığında, bu iddiaların adli yargı yerince değerlendirilip bir sonuca bağlanması gerektiği açıktır.

Açıklanan nedenlerle, idarenin dava konusu taşınmaza taşlı toprak dökerek kullanılmaz hale getirmesi suretiyle kamulaştırmasız fiili el atması iddiasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girmesi karşısında Sorgun 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Sorgun 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.12.2013 gün ve E:2013/194, K:2013/525 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.7.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

  Başkan

Serdar

 ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT