T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO       : 2015 / 477

          KARAR NO   : 2015 / 495

          KARAR TR    : 6.7.2015

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

  

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı      : A. A. T. S. Şti.

Vekilleri    :  Av. D.P., Av. H. L. P.

Davalı       : Beykoz Belediye Başkanlığı

Vekili         : Av. S. K.

 

O L A Y    : Davacı vekili; müvekkili şirkete  kasko sigorta poliçesi ile sigorta edilen İstanbul Emniyet Müdürlüğüne ait 34 A 5097 plakalı aracın, 07.03.2012 tarihinde Beykoz Kavacık Rüzgarlıbahçe mahallesi, Kavak sokakta seyir halinde iken yolda bulunan çökme ile rögar kapağına çarpması sonucu hasarlandığını; düzenlenen Trafik Zaptına ve tespit tutanağına göre, aracın, davalının sorumlu olduğu yolda, yolun bakımının yapılmaması, yolda çökme olması ve yolun ortasında rögar kapağının olması nedeniyle hasarlandığını; Kavak sokakta çökme bulunduğunu, Davalının yol, sokak üzerinde trafik düzenini ve güvenliğini sağlamadığını, yolu denetlemediğini, rögar kapağını asfaltlamadığını, yol üzerine ve rögar kapağının çevresine uyarı levhası ve herhangi bir işaret koymadığını,(KOD 2) hiçbir önlem almadığını, bu hususun  da kazaya sebep olduğunu; buna göre davalı Belediye, yolun ve sokağın yapım, onarım ve bakımından sorumlu ve görevli  olduğundan kusurlu bulunduğunu; 2918 s. Kanunun 10.maddesi ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 14 ve devamı maddelerince sorumlu olduğu imar, su kanalizasyon, ulaşım gibi alt yapı faaliyetleri esnasında, bu hizmetlerin yapımında ve yerine getirilmesinde sorumluluğu esas olduğundan, davalının yol üzerindeki bakım sorumluluğunun ihlali ile hizmet kusuru oluştuğunu; keza KTK.nun 13.maddesinde, yolun yapım bakımı ile görevli ve sorumlu tüm kuruluşların karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlü olduklarının hükme bağlandığını;  bunun yanında davalının haksız eylemi ile B.K. 49 haksız fiil ve 69.maddelerdeki sorumluluk hükümlerine göre hasardan sorumlu olduğunu, hatalı eylemi ve kusuru ile zarar ve hasara sebep olduğunu; sigortalı sürücünün de, dikkatsiz davrandığından, aracını yol ve hava şartlarına göre ayarlayamadığından KTK.52.m.gereği tali 2/8 kusurlu bulunduğunu; yaptırılan ekspertiz sonucunda araçta 4.148,00 TL hasar tespit edildiğini;  bu hasar miktarı ve tazminat bedelinin, 03.04.2012 ve 6/4/2012 tarihinde vasıta sahibine ödendiğini; hasarın oluşumunda davalı belediye 6/8 kusurlu bulunduğu için 3.111,00 TL meblağ üzerinden dava açıldığını; tazminat miktarının, Üsküdar Belediye Başkanlığından talep edildiğini; hasar sonucu oluşan tazminat miktarının Beykoz Belediyesinden talep edildiğini; 23.7.2012 tarihindeki cevabi yazısıyla, bölgenin ana arter olduğu, Büyükşehir Belediyesinin sorumlu olduğunu, yetki ve sorumluluğu dışında olduğunu belirterek taleplerini reddettiğini;  kasko tazminatını ödeyen müvekkili şirketin, TTK. 1472. maddesine göre, sigortalısının hukukuna halef olduğunu ifade ederek; 3.111,00 TL. zarar tazminatının, ödeme tarihi olan 06/04/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 7.İDARE MAHKEMESİ: 31.12.2012 gün ve E:2012/1276, K:2012/2430 sayı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunu'nun 14'üncü maddesi ile değişik 110'uncu maddesinde, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının, (işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil) adli yargıda görüleceğinin hüküm altına alındığı; diğer taraftan 2918 sayılı Kanunun Geçici 21'inci maddesinde "Bu Kanunun 110'uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz." hükmünün yer aldığı; anılan mevzuat hükümleri uyarınca 2918 sayılı Kanundan doğan sorumluluk davalarının, hizmet kusuru veya kişisel kusur ayrımı yapılmaksızın, adli yargı mercilerince çözümlenmesinin gerektiği;  diğer taraftan 2918 sayılı Kanunun 'Belediye Trafik Birimleri, Görev ve Yetkileri' başlıklı 10'uncu maddesinin b bendinin 1 numaralı alt bendinde yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın belediyelerin görevleri arasında yer aldığının hüküm altına alınmış bulunduğu;  dava dosyasının incelenmesinden; bakılmakta olan davanın davalı idarenin yolun trafik güvenliğini sağlama görevini yerine getirmemesine bağlı hizmet kusuru nedeniyle oluşan zararın tazmini istemiyle açıldığı görülmekte olup, 2918 sayılı Kanun ile davalı idareye getirilen sorumluluğun yerine getirilmediği iddiasından kaynaklanan davanın yukarıda yer verilen mevzuat hükmü uyarınca adli yargı mercilerince çözümlenmesinin gerekmekte olduğu gerekçesiyle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 15/1-a maddesi uyarınca, davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle 22.3.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Beykoz 2.Asliye Hukuk Mahkemesi; 29.1.2014 gün ve E:2013/134, K:2014/35 sayı ile, uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın kabulüne karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine YARGITAY 17.HUKUK DAİRESİ: 26.6.2014 gün ve E:2014/10858, K:2014/10015 sayı ile, mahkemece yargı yolu bakımından mahkemenin görevsiz olması nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği gerekçesiyle; temyiz itirazının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.

BEYKOZ 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 24.11.2014 gün ve E:2014/330, K:2014/432 sayı ile, “(…) Mahkememizin 29/01/2014 tarih 2013/134 Esas 2014/35 Karar sayılı kararı ile kabulüne karar verildiği, hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 26/06/2014 tarih 2014/10858 Esas 2014/10015 Karar sayılı ilamı ile “Davacı, açıkça davalı idarenin hizmet konusuna dayanmıştır. Bir kamu kuruluşu tarafından, kamu yasaları uyarınca tesis yapma, yapılmış olan tesislere bakma ve o tesisleri kullanma yükümlülüğü yine kamu yasalarından kaynaklanan bir yükümlülüktür. O halde, anılan nitelikteki bir kamu tesisinin gerek yapılmasındaki, gerekse kullanılması veya muhafazasındaki kusurdan doğan zararlar, idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunduğundan zararın ödetilmesi istekleri 11.02.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararının 2. bendi hükmünce tam yargı davasının konusunu oluşturur. Bu davaların ise 2577 Sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerekir. Yargı yolu dava şartlarından olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilmelidir. Kaldı ki somut olayda davalı belediye vekili, idari yargı mahkemelerinin görevli olduğunu, davada hizmet kusuruna dayanıldığını bildirmiştir. Bu durumda mahkemece yargı yolu bakımından mahkemenin görevsiz olması nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden bozulmasına”  karar verilmiş mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunmuş bozmaya uyulmuştur.

Toplanan tüm bu deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacının talebi davalı idarenin hizmet konusuna dayanmıştır. Bir kamu kuruluşu tarafından, kamu yasaları uyarınca tesis yapma, yapılmış olan tesislere bakma ve o tesisleri kullanma yükümlülüğü yine kamu yasalarından kaynaklanan bir yükümlülüktür. O halde, anılan nitelikteki bir kamu tesisinin gerek yapılmasındaki, gerekse kullanılması veya muhafazasındaki kusurdan doğan zararlar, idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunduğundan zararın ödetilmesi istekleri 11.02.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme kararının 2. bendi hükmünce tam yargı davasının konusunu oluşturur. Bu davaların ise 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerekir. Yargı yolu dava şartlarından olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilmesi gerektiğinden mahkememizin görev nedeniyle reddine, görevli mahkemelerin idare mahkemeleri olduğundan mahkememizin görevsizliğine karar verilmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarda açıklandığı üzere

Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Görevli Mahkemelerin İDARE MAHKEMELERİ OLDUĞUNA…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili, 12.1.2015 tarihli bir dilekçeyle, olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Yargıtay Hukuk Dairesine gönderilmek üzere, hatalı bir dilekçe vermiş ise de; Yargıtay 17.Hukuk Dairesi, 19.3.2015 tarih ve E:2015/1753, K:2015/4480 sayı ile, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerektiğinden bahisle, dosyanın yerel mahkemesine geri çevrilmesine karar vermiş ve sonuçta dava dosyası Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:  Ali ÇOLAK, Abdullah ERGİN, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.7.2015 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre,  adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının; davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece 15. maddede belirtilen hükmün aksine, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden gönderildiği görülmekte ise de; konuya ilişkin bilgi ve belgelerin adli yargı dosyasında bulunması nedeniyle, idari yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından,  görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, sigortalı aracın uğradığı hasar bedelinin bir kısmını ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacı Şirkete Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı aracın, 07.03.2012 tarihinde Beykoz Kavacık Rüzgarlıbahçe mahallesi, Kavak sokakta seyir halinde iken yolda bulunan çökme ile rögar kapağına çarpması sonucu hasarlandığı, araçta 4.148,00 TL hasar tespit edildiği, davalı Belediyenin, yolun ve sokağın yapım, onarım ve bakımından sorumlu ve görevli olduğundan dolayı kusurlu bulunduğu iddia edilerek; kusuru oranındaki 3.111,00 TL. zararın ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Beykoz 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.11.2014 gün ve E:2014/330, K:2014/432 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Beykoz 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.11.2014 gün ve E:2014/330, K:2014/432 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.7.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

  Başkan

Serdar

 ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

Üye

Abdullah

ERGİN

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT