Hukuk Bölümü 2002/12 E., 2002/19 K.

  • 65 YAŞIN DOLDURAN BABAYA AYLIK BAĞLANIP BAĞLANAMAYACAĞI
  • ŞEHİT OĞLUNDAN 65 YAŞIN DOLDURAN BABASINA AYLIK BAĞLANIP BAĞLANAMAYACAĞI
  • VAZİFE MALÜLLÜĞÜ
  • 2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 157 ]
  • 1602 S. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KANUNU [ Madde 20 ]
  • 5434 S. TÜRKİYE CUMHURİYETİ EMEKLİ SANDIĞI KANUNU [ Madde 72 ]
  • "İçtihat Metni"

    OLAY : Davacının oğlu Er. K., askerlik görevini yaparken ölmesi üzerine Sandık Yönetim Kurulunun 26.10.1983 tarihli kararıyla vazife malüllüğü kabul edilmiş ve eşi ile kızına 1.1.1983 tarihi itibariyle dul ve yetim aylıkları bağlanmış; ancak, babası olan davacıya 65 yaşını doldurmadığı ve muhtaçlığını belgeleyemediği nedeniyle aylık bağlanmamıştır.

    Davacı, 65 yaşını doldurması üzerine Altındağ İlçe İdare Kurulunca düzenlenen muhtaçlık belgesi ile başvuruda bulunarak şehit oğlundan dolayı kendisine aylık bağlanmasını istemiş ise de, Tahsisler Dairesi Başkanlığınca verilen 25.4.2001 günlü cevapta: 5434 sayılı Yasa'nın 72. maddesine göre 65 yaşından büyük babalara muhtaç olması şartıyla aylık bağlandığı, ancak Altındağ İlçe İdare Kurulunca düzenlenen 12.4.2001 günlü belgede muhtaç olmadığına karar verilmiş olması nedeniyle davacıya aylık bağlanamayacağı bildirilmiştir.

    Bunun üzerine davacı, sözüedilen işlemin iptali istemiyle, 17.5.2001 gününde askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.

    Davalı idare vekilince, birinci savunma dilekçesinde, askeri hizmete ilişkin bulunmayan işleme karşı açılan davada genel idari yargının görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

    ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BİRİNCİ DAİRESİ; 6.11.2001 gün ve E: 2001/801 sayı ile, Anayasa'nın 157. ve 1602 sayılı Yasa'nın 20. maddelerine göre AYİM'in bir davaya bakabilmesi için dava konusu işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması şartlarının birlikte tahakkukunun gerektiği; davacının oğlunun askerlik görevini yaptığı sırada şehit olmasından dolayı vazife malüllüğü aylığı bağlanmaması işleminin iptali için açtığı davada AYİM'in görevli olduğu gerekçesiyle, davalı idarenin görev itirazının reddine karar vermiştir.

    Davalı idare vekilince, süresinde verilen dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe ve dava dosyası, Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

    DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Anayasa'nın 157. ve 1602 sayılı Yasa'nın 20. maddelerine göre, AYİM'in bir davaya bakabilmesi için dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesinin gerektiği; açılan davada, askerlik görevini yapmakta iken şahit olan oğlundan dolayı davacıya aylık bağlanıp bağlanmayacağı konusunda yapılacak olan yargısal denetimde askerlik hizmetinin özellikleri, askeri kural ve gerekler dikkate alınmayacağından ve şehit oğlundan dolayı aylık bağlanması yolundaki talep, aynı durumdaki sivil bir kişinin istemi hakkında uygulanacak işlem ve varılacak sonuçtan farklı olmayacağından dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin olmayıp, 5434 sayılı Yasa hükümlerine göre çözümlenecek uyuşmazlığın genel idari yargı merciinin görevine girdiği; bu nedenle AYİM Birinci Dairesinin görevlilik kararının kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, genel idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasa'nın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi'nden istemiştir.

    Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başsavcısından yazılı düşüncesi istenilmiştir.

    ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ BAŞSAVCISI; Anayasa'nın 157. ve 1602 sayılı Yasa'nın 20. maddelerine göre, AYİM'in bir davaya bakabilmesi için dava konusu işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesinin gerektiği; davacının oğlunun asker kişilerden olduğu ve askerlik hizmetini yapmakta iken silahının ateş alması sonucunda vefat ettiği nedeniyle olayda askeri hizmete ilişkinlik koşulu da gerçekleştiğinden davada AYİM'in görevli olduğu; bu nedenle Danıştay Başsavcılığınca yapılan başvurunun reddinin gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

    İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Samia AKBULUT'un Başkanlığında, Üyeler: Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Ümran SAYIŞ, Bekir AKSOYLU, Ayla ALKIVILCIM, Ertuğrul TAKA ve Turgut ARIBAL'ın katılımlarıyla yapılan 27.5.2002 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun davanın çözümünde genel idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile Danıştay Başsavcısının genel idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve AYİM Başsavcısının davada askeri idari yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Emin Celalettin ÖZKAN ile AYİM Savcısı Hakan ATA'nın yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

    USULE İLİŞKİN İNCELEME:

    Başvuru dilekçesi ve ekleri üzerinde 2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarece anılan Yasa'nın 10. maddesinde öngörülen şekilde görev itirazında bulunulduğu ve 12. maddede öngörülen süre içinde başvurulduğu, bu nedenle Danıştay Başsavcısı tarafından Yasa'da öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmakta olup, esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.

    ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

    Dava, daha önce vazife malülü olduğu Sandıkça kabul edilen oğlundan dolayı aylık bağlanması isteğinin davacının muhtaç olduğunu belgeleyemediği nedeniyle reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

    Anayasa'nın 157. maddesinde, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu; ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş; 20.7.1972 tarih ve 1602 sayılı Yasa'nın 25.12.1981 tarih ve 2568 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin "asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin bulunması" koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

    1602 sayılı Yasa'nın değişik 20. maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan, subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

    İdari işlemin, görevli yargı yerinin tespiti yönünden "askeri hizmete ilişkin" olup olmadığının saptanabilmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Eğer idari işlem askeri gereklere, askeri usul ve yönteme ve askeri hizmete göre tesis edilmiş ise bu işlemin askeri hizmete ilişkin olduğu kabul edilmelidir. Daha açık bir ifadeyle, askeri hizmete ilişkin idari işlemler: idarenin bir asker kişinin askeri yeterlik ve yeteneklerinin, tutum ve davranışlarının, askeri geçmişinin, asker kişi olmaktan kaynaklanan hak ve ödevlerinin; askerlik hizmetinin amacı, askeri görev yerlerinin özellikleri, askeri kural ve gerekler gözönünde tutularak değerlendirilmesi sonucunda tesis edilen işlemlerdir. İşlem, askeri olmayan bir makam tarafından tesis edilmiş olsa bile durum değişmemekte menfaati ihlal edilen asker kişinin açtığı davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nde görülmesi gerekmektedir.

    Olayda, davacının oğlunun vazife malülü olduğu konusunda taraflar arasında bir anlaşmazlık bulunmamaktadır. Nitekim, davalı idarenin savunma dilekçesinin ekinde yer alan davacının 1996 yılında açtığı davada Ankara 7. İdare Mahkemesi'nce 21.5.1997 gün ve E: 1996/1404, K: 1997/515 sayı ile verilen kararda, "... Dava dosyasının incelenmesinden ise, davacının askerlik görevini yapmakta iken 29.12.1982 tarihinde vefat eden oğlunun eşi ve kızına 1.1.1983 tarihinden itibaren 1. derece Türk Silahlı Kuvvetleri vazife malüllüğü dul ve yetim aylığı bağlandığı, dul ve yetimlerin mevcudiyeti halinde aylık bağlanması için gerekli koşulların varlığının ise davacı tarafından belgelenmemiş olduğu anlaşılmaktadır." yolunda tespit yapılmıştır.

    İncelenen uyuşmazlığa konu edilen dava, 65 yaşını dolduran davacıya, vazife malüllüğü Sandıkça kabul edilerek daha önce dul ve yetimlerine aylık bağlanmış olan şehit oğlundan dolayı 5434 sayılı Yasa'nın 72. maddesine göre aylık bağlanıp bağlanamayacağına ilişkin olup; 65 yaşını dolduran babaya ne şekilde aylık bağlanacağına ilişkin olarak işlem tesis edilirken ve yargı yerince bu işlemin yargısal denetimi sırasında askeri kural ve gerekler yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmediğinden, dava konusu işlemin askeri hizmete ilişkin bir yanının bulunmadığı açıktır.

    Diğer taraftan, 5434 sayılı Yasa'nın 72. maddesine göre 65 yaşını doldurmuş babasına aylık bağlanacak ölmüş Sandık iştirakçisinin asker ya da sivil kişi olması, davaların niteliğini ve o davaların çözümüyle varılacak sonuçları farklı kılmayacaktır.

    Belirtilen durum karşısında, olayda Anayasa'nın 157. ve 1602 sayılı Yasa'nın 20. maddelerinde öngörülen, idari işlemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşulları birlikte gerçekleşmediğinden, davanın görüm ve çözümü genel idari yargı yerinin görevine girmektedir.

    Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü ile AYİM Birinci Dairesi'nce verilen görevlilik kararının kaldırılması gerekmektedir.

    SONUÇ: Davanın çözümünde GENEL İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının başvurusunun KABULÜ ile, AYİM Birinci Dairesi'nin 6.11.2001 gün ve E: 2001/801 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.5.2002 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.