Hukuk Bölümü         1989/35 E.  ,  1989/36 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

            Davacı           : A.K. ve 7 iştirakçisi

            Vekili              : Av. M.Y.

            Davalı            : Milli Eğitim Bakanlığı

 

            O L A Y          : Davacıların murisi olan S.K., 21.6.1927 günlü 1111 sayılı Askerlik Kanunun 16.4.1987 günlü, 3358 sayılı Kanunla değişik 10. maddesi uyarınca ihtiyaç fazlası olarak temel eğitimini müteakip vatani görevini tamamlamak üzere , Kastamonu Milli Eğitim Müdürlüğü emrinde Eğitim Araçları Başkanlığında her gün saat 18'den sabah saat 8'e kadar başkanlık atölyesindeki yükümlü erlerin nöbetleri ve asayişlerinden sorumlu çavuş olarak görevli iken 12.10.1988 tarihinde yemekhane sobasını tutuşturmak için kullandığı tinerin parlaması sonucu yanmış ve kurtarılamayarak hayatını yitirmiştir.

            Müteveffanın geride kalan ailesinin toplam 40 milyon lira maddi ve manevi tazminat istemi, davalı idarece 15/3/1989 tarihli yazıyla reddedilmiştir.

            Davacıların, tazminata hükmedilmesi isteği ile Ankara 6. İdare Mahkemesinde açtıkları davada; 23.5.1989 gün ve 1294/897 sayıyla yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davaya bakan ZONGULDAK İDARE MAHKEMESİ 14.9.1989 gününde, 390/339 sayı ile ve: 1602 sayılı Kanunun 2568 sayılı Kanunla değişik 20. ve 21. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın çözümünün askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Davacıların aynı istekle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açtıkları davada; ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ, 1.11.1989 gününde, 744/296 sayı ile; Silahlı Kuvvetler teşkilatındaki yükümlüler bu görev süresi içinde asker kişi sayıldıkları halde kamu kurumunda görev yapan yükümlülerin asker kişi sayılıp sayılmayacaklarının olayına göre değerlendirileceği, müteveffanın 1602 sayılı Kanunda öngörüldüğü anlamda asker kişi olmadığı, olay sırasında kişinin Milli Eğitim Bakanlığı hizmetinde bir kamu görevlisi olduğu, hizmetinde askeri hizmet sayılmadığı, bu nedenle askeri hizmete ilişkin bulunmayan davanın Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Kanunun 20. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden genel idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği görüşü ile görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 Sayılı Kanunun 19.maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına karar vermiş, dosya Askeri Yüksek idare Mahkemesi Genel Sekreterliğinin 13.11.1989 tarih ve 744 sayılı yazıları ekinde Uyuşmazlık Mahkemesine intikal etmiştir. 

            İNCELEME VE GEREKÇE :  Türk Milleti adına karar veren Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Muammer TURAN'ın Başkanlığında: Hüseyin ÖRMECİ, Kamil KADIOĞLU, Rüştü ALTAY, Aysel PEKİNER, Abdullah DEMİR ve Ali HÜNER'in katılmaları ile yaptığı 25.12.1989 günlü toplantıda geçici raportör Hakim Ayten ANIL'ın raporu ile dosyadaki  belgeler okunduktan; toplantıya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Savcı İsmet GÖKALP'in 1602 sayılı Kanunun 20. maddesinde öngörülen şartlar birlikte gerçekleşmediğinden davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği;Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı M. İlhan DİNÇ'in, askerlik görevini yapmakta olan erin, askerlik hizmetini gördüğü yerde görev yapan öteki yükümlülerin nöbet ve asayişinden sorumlu çavuş olarak görevli bulunduğu, bu nedenle, askerin askeri hizmet görürken meydana gelen eylemden dolayı uğranılan zararın tazminine ilişkin davanın Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde görülmesi gerektiği; Askeri Yüksek İdare mahkemesi Başsavcısı yerine katılan Savcı Serdar ÖZGÜLDÜR'ün, askerlik yükümlülüğünü Türk Silahlı Kuvvetleri teşkilatında yerine getiren yükümlüler ile kamu kurum ve kuruluşlarına verilen yükümlülerin gördükleri hizmet bakımından farklılık bulunduğu, davacıların murisinin asker kişi olmasının kamu kurumunda yaptığı hizmete askeri hizmet niteliği kazandırmayacağı, bu nedenle Anayasa'nın 157. ve 1602 sayılı Kanunun 20. maddelerindeki şartlar gerçekleşmediğinden uyuşmazlığın genel idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği şeklindeki yazılı ve sözlü düşünceleri alındıktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava, temel eğitim sonrası askerlik yükümlülüğünü ihtiyaç fazlası olarak Milli Eğitim Bakanlığı emrinde tamamlarken soba tutuşturmada kullandığı tinerin parlaması sonucu hayatını kaybeden erin mirasçılarının tazminat istemine ilişkindir.

            Anayasa'nın 157. maddesinde; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi olduğu, ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağı belirtilmiş, 20.7.1972 günlü ve 1602 sayılı Kanunun, 25.12.1981 günlü ve 2568 sayılı Kanunla değişik 20. maddesinde de aynı hükme yer verilmiştir. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlemin "asker kişiyi ilgilendirmesi" ve "askeri hizmete ilişkin" olması şartlarının birlikte bulunması gerekmektedir.

            1602 sayılı Kanunun değişik 20. maddesinde: Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar asker kişi sayılmaktadır.

            Olay tarihinde müteveffanın ihtiyaç fazlası er statüsünde askerlik görevini yerine getirdiği anlaşıldığından görevli yargı yerinin tayininde davacıların murisinin bu özel durumunun göz önünde tutulması gereklidir.

            21.6.1997 gün ve 1111 sayılı Askerlik Kanununun 16.4.1987 gün ve 3358 sayılı Kanunla değişik 10. maddesinde, askerlik yükümlülüğüne tabi tutulma ve bu yükümlülüğün yerine getirilmiş sayılmasına dair esaslar belirtilmiş; bu maddenin 4 numaralı bendinin (B) fıkrasında da "kamu kurum ve kuruluşlarda görevlendirilecek yükümlülerle ilgili işlemler" gösterilmiştir. Bu fıkranın, (c) alt fıkrasında kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilecek ihtiyaç fazlası yükümlülerin istihdam şekilleri ile tabi olacakları esas ve usullerin Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edileceği öngörülmüş; bu hüküm uyarınca 17.1.1986 gün, 10266 sayılı ve 10.7.1987 gün, 11945 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları ile sözü edilen esas ve usuller belirlenmiştir.(B) fıkrasının (d) alt fıkrasında: "ihtiyaç fazlası olarak kamu kurum ve kuruluşları emrine verilen yükümlüler hakkında, firar, hava değişimi ve izin tecavüzü, kısa süreli firar ve izin tecavüzü suçlarından dolayı... askeri mahkeme veya disiplin mahkemesi yetkilidir." denildikten sonra (h) alt fıkrasında  da:"yükümlüler diğer hususlarda verildikleri kamu kurum ve kuruluşlarının statüsüne tabidir." hükmüne yer verilmiştir.

            Yukarıda açıklanan 1602 sayılı Kanunun 20. maddesinde erbaş ve erlerde asker kişi kapsamında sayılmıştır. Bu nedenle davacıların murisinin asker kişi olduğu kuşkusuzdur. Görevli yargı yerinin tayininde idari işlemin askeri hizmete ilişkin olup olmadığının belirlenmesi için işlemin konusuna bakılması gerekmektedir. Olayda, davacı mirasçılar, murislerinin askerlik yükümlülüğünü tamamlarken ölümü ile onun maddi ve manevi desteğinden yoksun kaldıkları nedeni ile, tazminat istemektedirler. Müteveffa askerlik yükümlülüğünü ifa etmekte ise de, durumunun her yönüyle askeri bir kıtada görev yapan er veya erbaş ile aynı olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Zira hizmetin görüldüğü yer askeri sayılmayan kamu kurumu olup yükümlüye görev veren makamda askeri değildir. Bu nedenle hizmetin askeri nitelikli olduğu söylenemez. Askerlik yükümlülüğünü, Silahlı Kuvvetler Teşkilatında yapan bir kimse ile diğer kamu kurumunda yapan arasında farklılık bu yönlerden doğmaktadır. Burada jandarmanın askeri ve mülki görevleri nedeniyle gördüğü hizmetin askeri hizmet veya mülki hizmet sayılması gibi bir farklılık söz konusudur. Tazminat istemine konu olan ölüm olayına sebep olan ihmal, eksiklik veya tedbirsizlik gibi hususların tespitinin askeri hizmetle ilişkisi doğrudan doğruya bulunmamaktadır. Bu itibarla görülen hizmetin niteliği önem taşıdığından olaya bu açıdan bakıldığında 1602 sayılı Kanunun 20. maddesinde öngörülen asker kişiyi ilgilendirme ve askeri hizmete ilişkin bulunma şartları birlikte gerçekleşmemiştir.

            Askerlik Kanununun 10. maddesi uyarınca çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararıyla belirlenen esasların 38. ve 39. maddelerinde: kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilen yükümlüler hakkında askeri yargıya tabi suçların dışında kalan cürüm ve kabahatler ve disiplini bozan diğer fiillerde genel hükümler çerçevesinde kovuşturma yapılacağı öngörülmektedir. Bu hükümden de askeri nitelikli olmayan hukuk davasının da askeri mahkemelerin görevine girmediği, davanın genel idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.

             SONUÇ         : Anlaşmazlığın, niteliğine göre davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözülmesi gerektiğinden, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin 1.11.1989 günlü, 744/296 sayılı kararla vaki başvurusunun kabulüne, Zonguldak İdare Mahkemesinin 14.9.1989 günlü, 390/339 sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına 25.12.1989 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ ile karar verildi.