T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 528

            KARAR NO  : 2016 / 516

            KARAR TR   : 24.10.2016

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

 

                                                          

 

K  A  R  A  R

 

Davacı         : A.Sigorta A.Ş.

Vekili           : Av. R. B.

Davalı          : Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı

Vekili           : Av.M.Z.Y.

 

O L A Y      : Davacı vekili, müvekkil şirket tarafından sigortalanmış olan dava dışı Gaziantep İl Sağlık Müdürlüğü adına kayıtlı bulunan 27 … 7562 plaka sayılı aracın, Gaziantep, Şahinbey İlçesi Erdem Koleji İstikametinden 216. caddeyi takiben İş Bankası istikametine doğru seyir halinde iken; davalı idarenin yapım ve sorumluluğunda bulunan metro çalışmasına ait toprak mucurlu yol alanının bulunması ve buna ilişkin trafik önlemlerinin alınmamasından dolayı maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; kaza tespit tutanağında, davalı idare tarafından trafiğin güvenli bir şekilde hareket edebilmesi için gerekli önlemlerin alınmadığının belirtildiğini; bundan dolayı, meydana gelen hasar ve bu hasar neticesinde ödenen sigorta tazminatından -kusur oranına isabet eden %50 oranında - idarenin sorumlu olduğunu; araçta oluşan hasar nedeniyle sigorta şirketince 32.000,00TL ödemenin 14.03.2013 tarihinde yapıldığını, müvekkili şirketin bu ödeme ile Türk Ticaret Kanunu’nun md. 1481 hükmü uyarınca sigortalının tüm talep ve dava haklarına halef olduğunu; TTK 1472 maddesi gereğince, müvekkili şirket tarafından hasarın tazmin edilmesi amacıyla Şahinbey Belediye Başkanlığına ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına başvuru yapıldığını ancak taleplerinin karşılanmadığını; kaza yeri tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere, kazaya sebebiyet veren önemli etkenin, davalı idarenin sorumluluğunda bulunan cadde üzerinde, metro inşaatına ait toprak mucurun trafik güvenliği aksatmayacak şekilde düzenlenmediği ve idare tarafından trafik akışını güvenli bir şekilde sağlayacak trafik işaretlerinin mevcut olmamasından kaynaklandığını, bu itibarla, müvekkil şirketin ödemek zorunda kaldığı, sigorta tazminatının davalı idarenin kusur oranına isabet eden miktarının rucüen tahsili amacıyla dava açtıklarını ifade ederek; müvekkil şirketçe ödenen ve davalının kusur oranına (%50) isabet eden 16.072,50TL hasar tazminatının, ödeme tarihinden (14.03.2013) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle 17.6.2013 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

GAZİANTEP 2.İDARE MAHKEMESİ: 2.7.2013 gün ve E:2013/1067, K:2013/892 ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun "Belediye Trafik Birimleri, Görev ve Yetkileri" başlıklı 10. maddesinin (b) bendinde; "1. Yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak, 2. Gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak, 3. Karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek, 4. Karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engelleri gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak, 5. Yol yapısı veya işaretleme yetersizliği yüzünden trafik kazalarının vukubulduğu yerlerde, yetkililerce teklif edilen tedbirleri almak, 6. Çocuklar için trafik eğitim tesisleri yapmak veya yapılmasını sağlamak, 7. Bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmak." belediyelerin görev ve yetkileri olarak belirlenmiş, 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanunla değişik 110. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne, 11.01.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanunla eklenen Geçici 21.maddesinde ise; "Bu Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz." hükmüne yer verilmiştir.

(…)

19.01.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun ile 2918 sayılı Kanunun 110. maddesinde yapılan değişiklik sonrasında, idarelerin 2918 sayılı Kanunda kendilerine verilen görev ve yetkileri yerine getirmeyerek zarara sebebiyet verdikleri iddiasıyla açılan tazminat davaları adli yargının görev alanına sokulmuş olup, söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı anlaşılan işbu davada mahkememiz görevsiz bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa aynı istemle, 18.9.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Gaziantep 7.Asliye Hukuk Mahkemesi;  18.3.2014 gün ve E:2013/518, K:2014/206 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek, açılan davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile, 15.000,00 TL'nin 14/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 10.7.2014 gün ve E:2014/13741, K:2014/11220 sayı ile, “(…) Dava, idarenin kamu hizmeti kusuruna dayanılarak açılmıştır. Hizmet kusuruna dayalı olarak açılan davaların idari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunun 2.maddesi uyarınca idari yargı verinde açılması gerektiği halde, davanın esasına girilerek sonuçlandırılması isabetli değildir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, re'sen dikkate alınmalıdır. Açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA…” karar vermiş; karar düzeltme istemi de aynı Dairece; 9.2.2015  gün ve E:2014/24530, K:2015/2254 sayı ile reddedilmiştir.

GAZİANTEP 7.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 17.11.2015 gün ve E:2015/596, K:2015/764 sayı ile, uyuşmazlığın geçirdiği aşamalara yer verdikten sonra; “ Mahkememiz kararı davalı tarafından temyiz edilerek Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığı'nın 10/07/2014 tarih 2014/13741 esas 2014/11220 karar sayılı ilamı ile "...Dava, idarenin kamu hizmeti kusuruna dayanılarak açılmıştır. Hizmet kusuruna dayalı olarak açılan davaların İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanunun 2.maddesi uyarınca idari yargı yerinde açılması gerektiği halde, davanın esasına girilerek sonuçlandırılması isabetli değildir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, re'sen dikkate alınmalıdır. Açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına…” bozularak mahkememize gelmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda:

Davacı vekili Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmesini talep etmiş,usul ve yasaya uygun olan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Dava dilekçesinin HMK. 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle REDDİNE…” karar vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 24.10.2016 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen tek taraflı trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın kusuru oranındaki kısmının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin sigortalamış olduğu 27 … 7565 plakalı aracın davalı idarenin sorumluluk alanında, karayolunda seyir halindeyken trafik kazası geçirdiği, kaza nedeniyle oluşan hasar bedelinin davacı şirket tarafından sigortalıya ödendiği, trafik kazası tespit tutanağında davalı idareye atfedilen %50 kusur oranına tekabül eden 16.072,50 TL'nin tazmini istemiyle davacı şirket tarafından davalı idareye başvurulduğu, başvurunun reddedildiği; kazaya sebebiyet veren önemli etkenin, davalı idarenin sorumluluğunda bulunan cadde üzerinde, metro inşaatına ait toprak mucurun trafik güvenliği aksatmayacak şekilde düzenlenmediği ve idare tarafından trafik akışını güvenli bir şekilde sağlayacak trafik işaretlerinin mevcut olmamasından kaynaklandığı iddiasıyla, ödenmek zorunda kalınan sigorta tazminatının davalı idarenin kusur oranına isabet eden miktarının rucüen tahsili amacıyla dava açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Gaziantep 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.2015 gün ve E:2015/596, K:2015/764 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gaziantep 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.11.2015 gün ve E:2015/596, K:2015/764 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.10.2016  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                           KARŞI OY

 

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670 K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 24.10.2016

 

                

                                                                ÜYE

                                                  Süleyman Hilmi AYDIN