T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 620

            KARAR NO  : 2017 / 26

            KARAR TR   : 20.02.2017

ÖZET : Davacıların hissedarı olduğu taşınmazın fiilen el atılmayan kısmına,  kamulaştırmasız el atıldığından bahisle açılan tazminat davasında; aynı taşınmazın fiilen el atılan kısmına ilişkin olarak adli yargı yerince verilen kararın kesinleşmesi ve bu yöndeki hukuki ihtilafın sona ermesi karşısında; taşınmazın diğer bölümleri üzerindeki hukuki el atma nedeniyle uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, imar planından kaynaklanan tazminat davaları kapsamında İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacılar        : 1 - İ.C.

                          2 - T.A.

Vekili              : Av. N.Ç.

Davalılar         : 1 - Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. G.S.

                       2 - Nilüfer Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. V.A.

                       3 – Bursa İl Özel İdaresi

Vekili              : Av. N.Ö.

                          4 – Milli Eğitim Bakanlığı

Vekili              : Av. G.U.    

 

O L A Y         : Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin maliki olduğu Bursa ili, Nilüfer İlçesi, Demirci Mahallesi, 3347 ada, 7 parsel sayılı taşınmaza kısmen okul duvarı ve yol yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığını, el atmanın kamuya tahsis amaçlı ve kalıcı nitelikte olduğunu, taşınmazın bulunduğu bölgenin Bursa’nın en lüks ve yeni konutların yapıldığı bir yer olup ekonomik ve sosyal olarak gelişmiş ve tüm belediye hizmetlerinden yararlanan çok değerli bir mülk olduğundan bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiz ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama gideri ve vekillik ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ederek, adli yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 31.10.2013 gün ve E:2013/53, K:2013/459 sayı ile “İdari işlem ve eylemden doğan zarar iddialarına ilişkin davalara idari yargı merciinde bakılması gerektiği, yargı yolunun caiz olmasının dava şartı olduğu nazara alınarak imar planında temel eğitim okulu alanında kaldığı ve hukuki el atıldığı anlaşılan dava konusu Bursa ili Nilüfer ilçesi Demirci Mah 3347 ada, 7 parsel sayılı taşınmaza fen bilirkişi emekli kadastro müdürü Ş.U.’un 03/07/2013 tarihli raporunda C harfi ile gösterilen 3415,90 m2 lik kısma yönelik davanın HMK 114 /1-b,115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine,

Davacı tarafın davalı Bursa İl Özel idaresine açmış olduğu davanın fen bilirkişisinin krokisinde A harfi ile gösterilen 10.51 m2 lik kısımda davacı İ.C. için 943.00TL kamulaştırmasız el atma tazminatının 25/01/2013 tarihinden itibaren, davacı T.A. yönünden 1,213 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının 13/03/2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı Bursa İl Özel İdaresinden tahsili ile adı geçen davacılara ödenmesine,

Davacı tarafın fen bilirkişisinin rapor ve krokisinde B harfi ile gösterilen asfalt yol ve stabilize kaplama yapılmak suretiyle fiilen el atılan bölüme yönelik Nilüfer Belediyesine açmış olduğu davanın kabulü ile davacı İ.C. için 29.894.00 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının 25/01/2013 tarihinden, davacı T.A. için 38,329,00 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının 13/03/2013 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı Nilüfer Belediyesinden tahsili ile adı geçen davacılara ödenmesine,

Davacı tarafın Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Milli Eğitim Bakanlığı hakkında fiili el atma ile ilgili davalarının husumet yönünden reddine,

Dava konusu Bursa ili, Nilüfer ilçesi Demirci mah 3347ada, 7 parsel sayıl 3.759,12 metrekare yüzölçümlü taşınmazın fen bilirkişisi Ş.U.un 03/07/2013 tarihli krokisinde A harfi ile gösterilen okul bahçe duvarı yapılan 10,51 m2 lik yerden davacı İ.C.’ın 164/375912 hissesine isabet eden l,64 m2 lik ve davacı T.A.’ın 211/375912 hissesine isabet eden 2,11 m2 lik bölüm ve hissesine ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile Bursa il Özel İdaresi adına tapu kütüğüne kayıt ve tesciline,

Asfalt yol ve stabilize kaplama yol yapılmak suretiyle fiilen el atılan fen bilirkişisinin rapor ve krokisinde B harfi ile gösterilen 332,71 m2 den davacı İ.C.’ın 5199 /375912 hissesine isabet eden 51,99 ve davacı T.A.’ın 6666/375912 hissesine isabet eden 66,66 m2 lik bölüm ve hisselerine ilişkin tapu kayıtlarının ifrazen iptali ile yol olarak tapudan terkinine, kalan hisselerin davacı tarafın uhdesinden bırakılmasına” karar vermiş, karar davalı vekillerince temyiz edilmiştir.

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi: 17.11.2014 gün ve E:2014/5119, K:2014/16222 sayı ile,  “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına”  karar vermiş,

Davalı vekilleri karar düzeltme talebinde bulunmuşlardır.

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi: 21.03.2016 gün ve E:2016/1514, K:2016/4644 sayı ile, “…düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden;

a) Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinin 5.paragrafının sondan 2.satırında yer alan "Bursa İl Özel İdaresi" sözcüklerinin yerine "Hazine" sözcüğünün yazılması,

b) Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının harçla ilgili 2 numaralı bendinde yer alan "48,60 TL (24,30+24,30) harçtan peşin alındığı anlaşılan 365,90 TL harcın mahsubu ile artan 317,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine" ibarelerinin yerine "toplam 4.660,31 TL harçtan peşin alınan 365,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.294,41 TL harcın davalı Nilüfer Belediye Başkanlığından alınarak hazineye gelir kaydına" ibaresinin yazılması,

c) Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 3 numaralı bendinde yer alan "davalılar Nilüfer Belediyesi ve İl Özel İdaresinden tahsili ile davacılara ödenmesine" sözcüklerinin yerine "davalı Nilüfer Belediye Başkanlığından alınarak davacılara ödenmesine" sözcüklerinin yazılması,

Suretiyle 6100 sayılı HMK ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde gözetilerek HUMK nun 438. maddesi uyarınca hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile onanmasına” karar vermiş, böylece Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.10.2013 gün ve E:2013/53, K:2013/459 sayılı kararı 21/03/2016 tarihi itibarıyla kesinleşmiştir.

Davacılar vekili bu kez Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.10.2013 gün ve E:2013/53, K:2013/459 sayılı kararının hüküm fıkrası 1. bendinde belirtilen bilirkişinin 03/07/2013 tarihli raporunda C harfi ile gösterilen 3415,90 m2 lik kısma yönelik olarak idari yargı yerinde dava açmıştır.

BURSA 3. İDARE MAHKEMESİ: 13.10.2016 gün ve E:2014/181 sayı ile “Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8: maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerekliği tartışmasızdır Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, suyolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır,

Nitekim yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E: 1958/17, K: 1959/15 sayılı kararının 3. bölümünde, ‘istimlaksız el atma halinde amme teşekkülü istimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malım elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız il neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir” görüşüne yer verilmiştir

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, uyuşmazlık konusu taşınmazın bir kısmına (10,52 m2'lik kısmına) okul duvarı yapılmak, bir kısmına ise (332,79 m2'lik kısmına) stabilize yol dökülmek suretiyle fiilen el atıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, taşınmazın üzerinden yol geçirilmesi ve duvar yapılması ile fiilen kullanılması karşısında, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği, nitekim benzer bir davada çıkan görev uyuşmazlığı nedeniyle verilen Uyuşmazlık Mahkemesinin 01.06.2015 tarih ve E:2015/471, K:2015/473 sayılı kararının da bu yönde olduğu”

Gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasa'sının 15/1-a. maddesi uyarınca Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılmak üzere Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, iş bu davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin ertelenmesine, karar vermiştir.   

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 20.02.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığın esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların hisseli maliki olduğu, Bursa ili, Nilüfer İlçesi, Demirci Mahallesi, 3347 ada, 7 parsel sayılı taşınmazın uygulama imar planında ilköğretim tesis alanı olarak belirlendiği, aradan uzunca bir süre geçmesine karşın kamulaştırma yapılmadığı gibi, taşınmazın bir kısmına okul duvarı, kısmen de yol yapılmak suretiyle el atıldığından bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğranıldığı öne sürülen maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda, mahkemeye sunulan bilirkişi raporlarında taşınmazın bir kısmına okul duvarı ve yol yapılmak suretiyle fiilen el atıldığı, ancak diğer bir bölümüne hiç el atılmadığı ve taşınmazın imar planında ilköğretim tesis alanı olarak gösterilmesi nedeniyle davacıya yararı olmayacağı nedeniyle bu bölümün de bedeline hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varıldığı, el atmanın kamusal hizmete tahsis amaçlı ve kalıcı nitelikte olduğu belirtilmiş olup, idari yargı yerinde açılan davanın konusu, taşınmazın el atılmayan kısmına ilişkin bulunmaktadır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

            a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

            b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme dördüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Yeniden düzenleme üçüncü cümle: 12/7/2013- 6495/73 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

            Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

           İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

           c) (Ek: 3/7/2005-5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz…” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim Anayasanın 158. maddesi ile adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir.

Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806)

Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Davaya konu olayda; davacıların hissedar oldukları Bursa ili, Nilüfer İlçesi, Demirci Mahallesi, 3347 ada, 7 parsel sayılı taşınmaza, davalılar tarafından, imar planında “kamu alanı” olarak ayrılmak suretiyle, hukuken el atıldığı iddiası ile meydana geldiği belirtilen zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Bursa 3. İdare Mahkemesince yapılan 13.10.2016 gün ve E:2014/181 sayılı başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 3. İdare Mahkemesinin 13.10.2016 gün ve E:2014/181 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 20.02.2017  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN