Hukuk Bölümü         2013/1095 E.  ,  2013/1246 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

                Davacı     : H.S.

                Vekili      : Av. S.S.                 (İdari Yargıda)

                Davalı      : Sağlık Bakanlığı

                Vekili      : Av. V.B.                               (Adli Yargıda)

 O L A Y  : Davacı 21.10.2009 günlü dilekçesinde; ‘’05.12.2005 tarihinde rahatsızlığım nedeniyle Siirt Devlet Hastanesinde Genel Cerrahi Uzmanı Dr. O.K. tarafından ameliyat edildim. Fakat ameliyatımdan sonra ağrılarımın devam etmesi üzerine yaptırdığım tetkiklerimde ilgili doktorun sol överimdeki kisti alması gerekirken sağ överimin tamamını almış olduğunu öğrendim. Bunun üzerine Sağlık Bakanlığı aleyhinde Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 2006/2232 esas nolu dosyası ile tazminat talepli dava açtım. Ancak bu davamda 26.11.2007 tarih ve 2007/73 nolu karar ile Merciine Tevdi Kararı Verilmesi üzerine aynı mahkemede tekrar yeni davamı açtım. Diyarbakır 1 İdare Mahkemesinin 2007/1194 esas nosuna kaydedilen bu davamda yargılama devam ederken, yanlış ameliyattan doğan tedavilerimi de Siirt ve Ankara’daki hastanelerde sürdürdüm.

19.07.2009 tarihinde tekrar rahatsızlanmam üzerine eşim B. S. beni Siirt Devlet Hastanesinin acil polikliniğine götürdü. Bu sırada hastanede beni ameliyat eden Dr. O.K. ile karşılaşmamız üzerine eşim ile bu doktor arasında başlayan tartışma kavgaya dönüştü. Bu olaydan sonra eşim hakkında soruşturma başlatıldı ve kendisi Siirt Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/623 müt. Nolu dosyasında tutuklandı.

Daha sonra Dr. O.K.’in şikayetinin devam etmesi üzerine eşim aleyhinde Siirt Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/27 esas nolu dosyası ile dava açıldı.

Bu mahkemede eşimin tutuklu olarak yargılaması devam ederken, benim yanlış ameliyattan dolayı tedavi ve ameliyat olmam gerekmesi ve bu rahatsızlığım nedeniyle ev işlerini yerine getirememem ve çocuklarımın idaresini tek başıma yapamamam yüzünden ailece büyük sıkıntılar yaşamaya başladık.

Tedavimi sürdürüp ameliyat olabilmem için eşimin tahliye olması ve tedavim sırasında bana refakat etmesi gerektiğinden aracılar vasıtası ile eşimden şikayetçi olan Dr. O.K.’ten şikayetini geri almasını talep ettik Bu hususu şikayetçi doktorla konuşan aracılar Dr. O.K.’in bunun için şartları olduğunu bana bildirdiler. Dr. O.K., daha önce Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde avukatlığımı yapan ve eşim B.’ inde: müdafiliğini üstlenen Avukat M.B.’ün vekillikten çekilmesini ve kendisinin belirttiği bir avukatın tutuklu olan eşim B.’in müdafiliğini sürdürmesini ayrıca Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde Sağlık Bakanlığı aleyhine açtığımız tazminat davasından da feragat etmemizi talep etmekteydi. Ankara'da acilen tedavi ve ameliyat olmam ve bu ameliyatım esnasında da eşim B.’in bana refakat etmesi gerektiğinden, cezaevinde tutuklu bulunan eşim ile Dr. O.K.’in ileri sürdüğü şartları görüştük ve sağlık durumumu göz önünde bulundurarak mecburen bu şartları kabul etmeyi kararlaştırdık. Eşim daha sonra Avukatımız M.B. ile cezaevinde görüşerek içinde kaldığımız zor durumu izah etti ve verdiğimiz karar ile ilgili eşimin imzalı beyanını aldıktan sonra Siirt Asliye Ceza Mahkemesindeki müdafilik görevinden ayrıldı ve bu aşamadan sonra şikayetçi doktorun talep ettiği avukat eşimin müdafiliğini sürdürdü. O.K. ile uzlaştıktan sonra avukatım M.B.’de talebim doğrultusunda Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 2006/2232 esas nolu dava dosyasından feragat ettiğime dair 15.08.2007 tarihli ekte suretini sunduğum dilekçeyi mahkemesine gönderdi Ekte sunduğum bu tutanakta belirtilen şahitler ile avukat M.B.’ün konu hakkında bilgisi bulunmaktadır. Bundan sonrada Dr. O.K., tutuklu olan eşim B. hakkındaki şikayetinden vazgeçti. Şikayetten vazgeçmenin akabinde tahliye olan eşim ile uzun süren tedavime başlama imkanı buldum ve bu aşamada Siirt’te yanlış yapılan ameliyatımdan dolayı Ankara’da Hacettepe Üniversitesinde tıbbi zorunluluktan dolayı tekrar ameliyat oldum.

Eşim tahliye olduktan sonra Muş iline tayini çıktı ve uzun süre orda çalıştı, bu arada tedavim ve kontrollerim için birçok defa Ankara’ya gitmek zorunda kaldık. 2009 yılının ortalarında Muş’tan Siirt’e gelen eşime hakkında Siirt Sulh Ceza Mahkemesinde açılan davanın bitip bitmediğini sordum. Eşim B. S., davanın neticesini öğrendikten sonra, bana hakkında Siirt Sulh Ceza Mahkemesinde açılmış olan davanın 2008 yılının Mart ayında kesinleştiğini yani bittiğini ve müşteki olan Dr. O.K.’in bundan sonra dava dosyasına müdahale edemeyeceğini söyledi.

Bu sırada Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 2007/1194 esas nolu dosyası ile açmış olduğum davamda ise 11.06.2009 tarihinde “feragat nedeniyle daha hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığına “ dair verilen kararın, avukatım M.B.’e 11.08.2009 tarihinde tebliğ edilmesi ve avukatımın beni haberdar etmesi üzerine davanın neticesinden bilgi sahibi oldum.

Yukarıda açıkladığım bilgiler doğrultusunda Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 2006/2232 esas nolu dosyasına sunduğum 15.08.2007 tarihli feragat beyanım, bu dosya ile Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 2007/1194 esas nolu dava dosyalarımın birleşmesi ve bu mahkemenin ekte sunduğum 11.06.2009 tarihli gerekçeli kararı ile davamda feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesine ve mağdur olmama sebebiyet vermiştir

Yukarıda açıkladığım gibi Sağlık Bakanlığı aleyhine açmış olduğum davamdan feragat ettiğime dair 15.08.2007 tarihli dilekçemi ikrah ve mecburiyet halinde olduğum için kabul ettim. Eğer bu davadan feragat dilekçesini vermemem ve eşimin yargılandığı Siirt Asliye Ceza mahkemesindeki davada eşimin müdafii olan Av. M.B.’de eşimin müdafiliğini bırakmaması halinde, eşimden şikayetçi olan Dr. O.K. şikayetinden vazgeçmeyecek ve muhtemelen eşimin tutuklu kalması daha uzun süre devam edecek, bu yüzden benim de tedavi ve ameliyat olmam gecikeceği için büyük sağlık sorunları yaşayacağım açıkça ortadadır. Bu yüzden 15.08.2007 tarihli feragat dilekçemi, ikrah ve mecbur bırakılmam nedeniyle verdiğim göz önünde bulundurularak iptalini talep etmek zarureti hasıl olmuştur.’’ demek suretiyle Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 2007/1194 esas nolu dosyasının içinde bulunan 2006/2232 esas nolu dosyadaki 15.08.2007 tarihli davadan feragatinin iptaline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi: 06.05.2010 gün, E:2009/824, K:2010/274 sayı ile özetle, Borçlar kanununun 31.maddesinde korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşmenin karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih veya zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi,defi veya dava yoluyla da kullanılabileceğinin  öngörüldüğünü, ikrah nedeniyle iptal davasının korkunun ortadan kalktığı 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiğini, hak düşürücü süreyi hakimin resen nazara alacağını belirterek, ikrahın kanunda öngörülen yasal unsurlarının oluşmadığından ve hak düşürücü sürenin geçirildiğinden bahisle davanın reddine karar vermiştir.

Bu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 23.01.2012 gün, E:2010/12008, K:2012/669 sayı ile özetle, davacının talebinin idare mahkemesinde açmış olduğu davada yapmış olduğu feragatin iptali istemine ilişkin olduğundan İdare’ye karşı, idari yargı yerinde dava açılması gerekeceğini,görev sorununun açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden dikkate alınacağını belirterek hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi: Yargıtay bozma ilamına uyarak yaptığı yargılama neticesinde, 26.04.2012 gün, E:2012/560, K:2012/844 sayı ile özetle, davacının talebinin İdare Mahkemesinde açmış olduğu feragatin iptali istemine ilişkin olduğunu, dolayısıyla idari yargı yerinde dava açılmasının gerektiğini belirterek, davanın görev yönünden reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili 30.10.2012 günlü dava dilekçesi ile aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

Batman İdare Mahkemesi: 29.11.2012 gün, E:2012/5821, K:2012/6137 sayı ile; ‘’…2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, 4492 sayılı kanunla değişik (c) bendinde; tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasından çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri arasında sayılmış olup, aynı Kanun'un 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde; dilekçelerin görev ve yetki yönünden inceleneceği, 6. fıkrasında; ilk inceleme esnasındaki hususların ilk incelemeden soma tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı; 15. maddenin 1. fıkrasının (a) bendinde ise; adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan Kanun'un 31. maddesiyle atıfta bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 307. maddesinde, feragat; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış, 311. maddesinde ise; feragatin, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurduğu, irade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptalinin istenebileceği hükmüne yer verilmiştir.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 14. maddesinde; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin v6ya kesinleşmiş olması gerektiği, bu uyuşmazlığın giderilmesi isteminin, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebileceği, 15. maddesinde; olumsuz görev uyuşmazlıklarında dava dosyasının a) Ceza davalarında son görevsizlik kararını veren mahkemece, bu kararın kesinleşmesinden sonra doğrudan doğruya, b) Diğer davalarda son görevsizlik kararını veren mahkemece bu kararın kesinleşmesinden sonra, taraflarından birinin istemi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesine gönderileceği ve görevli mahkemenin belirlenmesinin isteneceği hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, 05-08.12.2005 tarihleri arasında Siirt Devlet Hastanesi'nde yapılan tedavi ve ameliyat neticesinde sol över lokalizasyonunda tespit edilen kistin alınması yerine, sağlam olan sağ överin alındığı gerekçesiyle, 5.000,00 TL maddi, 75.000,00 TL manevi zararın tazmini istemiyle Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi nezdinde açılan davada, anılan mahkemenin 11.06.2009 tarih ve E:20007/l 194, K:2009/1084 sayılı kararıyla "davanın feragat nedeniyle" reddine karar verildiği, söz konusu mahkemeye verilen "15.08.2007 tarihli feragatin iptali" istemiyle Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada, davanın reddine ilişkin anılan mahkemenin (06.05.2009 tarih ve) E:2009/824, K:2009/274 sayılı kararının, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 23.01.2012 tarih ve E:2012/12008, K:2012/669 sayılı kararıyla, "davacının talebinin idare mahkemesinde açmış olduğu davada yapmış olduğu feragatin iptali istemine ilişkin olduğundan idareye karşı idari yargı yerinde dava açılması gerektiği..." gerekçesiyle bozulması üzerine, 26.04.2012 tarih ve E:2012/560, K:2012/844 sayılı kararı kararıyla, davanın görev yönünden reddedilmesi üzerine, bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Yukarıda anılan mevzuat hükümleri uyarınca, kamu gücüne dayanan, idare görevine ilişkin olarak tek yanlı, doğrudan uygulanabilir nitelikte ve ilgililerin hukuki durumlarını etkileyen irade açıklamaları olarak tanımlanabilen idari işlemlere karşı, 2577 sayılı Kanun'un 2. ve 11. maddeleri uyarınca yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırı olduğu iddiasıyla menfaatleri ihlâl edilenler tarafından İdarî yargı yerlerinde iptal davası açılabileceği gibi, İdarî dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının istenerek bu istemin reddedilmesi halinde de iptal davası açılabilecektir.

Olayda, davacı tarafından vekili Av. M.B.'e hitaben yazılan 03.08.2007 tarihli dilekçe ile, Diyarbakır 1. ve 2. İdare Mahkemelerinde açmış olduğu davalardan feragat ettiğini ve ilgili mahkemelere feragat beyan eden taleplerin yapılmasını talep etmesi neticesinde, 15.08.2007 tarihli dilekçe ile E:2006/2232 sayılı davadan feragat edildiği, yukarıda özetle belirtilen gerekçelerde söz konusu feragatin iptalinin istenmektedir.

İptal davasının amacı, idare tarafından tesis edilen hukuka aykırı işlemlerinin hukuk düzeninden kaldırılmasını sağlamaktır. Hukuka aykırılık ise, objektif hukuk kuralının varlığı koşulu ile bu kuralın ihlâli halinde ortaya çıkmaktadır. Oysa sözleşmeler ve irade beyanları birer hukuk kuralı olmayıp, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 311. maddesinin gerekçesinde belirtilen, "...Feragat ve kabule ilişkin irade beyanları, hata, hile veya ikrah sebeplerinden biriyle sakatlanmış ise beyanda bulunan taraf, borçlar hukuku kuralları çerçevesinde, iradeyi sakatlayan sebebi ispat etmek şartıyla, feragat veya kabulün iptali için dava açabilir." açıklama uyarınca, bunların ihlâli de hukuka aykırılık değil, irade beyanının sakatlığı hükümlerine aykırılık oluşturmaktadır.

Bu durumda; idari yargı yerlerinde iptal davası açılabilmesi için, yukarıda belirtildiği üzere, idare tarafından re'sen ve/veya bireylerin 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında yapmış olduğu başvurular neticesinde idare hukuku kurallarına göre tesis edilen bir işlemin bulunması gerektiği kuşkusuz olup, davacı vekili tarafından idari yargı yerinde görülen davada verilen feragatin ise, anılan kapsamda idarece tesis edilmiş objektif hukuk kuralına aykırı bir işlem olmaması nedeniyle, Borçlar Hukuku kurallarına göre adli yargı yerince çözümlenmesi gereken feragatin iptali istemiyle açılan davanın, görüm ve çözümü adli yargı yerlerinin görev alanında bulunduğundan görev yönünden reddi gerekmektedir.

Diğer yandan, 2247 sayılı Kanun'un yukarıda anılan hükümleri uyarınca, bakılmakta olan davanın kesinleşmesinden sonra, taraflardan birinin istemi halinde görevli mahkemenin belirlenmesi amacıyla dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderileceği açıktır.’’ demek suretiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili tarafından ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmuştur. 

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 1.7.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı M.Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı tarafından Siirt Devlet Hastanesi'nde yapılan tedavi ve ameliyat neticesinde sol över lokalizasyonunda tespit edilen kistin alınması yerine, sağlam olan sağ överin alındığı gerekçesiyle maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi nezdinde açılan davada, davacı tarafından verilen feragat dilekçesine istinaden anılan mahkemenin 11.06.2009 tarih ve E:2007/1194, K:2009/1084 sayılı kararıyla "davanın feragat nedeniyle" reddine karar verilmesi üzerine davacı tarafından söz konusu feragatin iptali istemiyle açılmıştır.

Dosya kapsamında yer alan Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 11.06.2009 gün, E:2007/1194, K:2009/1084 sayılı kararında yapılan incelemede, davacının 05-08 Aralık 2005 tarihleri arasında Siirt Devlet Hastanesinde yapılan tedavi ve ameliyat neticesinde sol over lokalizasyonunda tespit edilen kistin alınması yerine sağlam olan sağ överin alındığı ve zarara uğranıldığından bahisle 5.000-TL maddi, 75.000-TL manevi tazminatın ameliyat tarihinden itibaren uygulanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığının belirtildiği anlaşılmış olmakla, yapılan yargılama neticesinde mahkemece; ‘’2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 91. maddesinde "feragat" iki taraftan birinin netice- i talebinden vazgeçmesi olarak tanımlanmış, 95. maddesinde ise, davadan feragatin, kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğuracağı hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; hatalı ameliyat uygulaması nedeniyle tazminat talep eden davacı tarafından İdari Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesi uyanma davalı idareye başvurmaksızın doğrudan açılan ve Mahkememizin 2006/2232 numaralı esasına kaydedilen davada 26.11.2007 tarih ve 2007/73 nolu kararla ‘merciine tevdi kararı’ verildiği, daha sonra davalı idarece tazminat talebinin reddi üzerine 11.06.2007 tarihinde bakılmakta olan davanın açıldığı, dava devam ederken davacı vekili tarafından Mahkememize verilen 15.08.2007 havale tarihli dilekçeyle Sağlık Bakanlığı aleyhine maddi-manevi tazminat talebiyle açmış oldukları davadan doktorla haricen uzlaştıklarından dolayı feragat ettiklerinin beyan edildiği, ancak dosya esas numarası olarak dilekçede merciine tevdi kararı verilen dosyanın esas numarasının (2006/2232) belirtildiği ve dilekçenin 2006/2232 esas numaralı dosyaya konduğu, söz konusu dilekçeyle davacının iş bu davanın konusu talebinden vazgeçtiğini beyan ettiği, bu haliyle; davacının netice-i talebinden vazgeçtiği ve feragat nedeniyle bakılan davanın konusuz kaldığı anlaşılmıştır.’’ demek suretiyle feragat nedeniyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulduğu, ancak dosyanın hali hazırda Danıştay Başkanlığından dönmediği anlaşılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun üçüncü bölümü Davaya Son Veren Taraf İşlemlerini düzenlemekte olup, ‘’Davadan Feragat’’ başlıklı 307.maddede; ‘’Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.’’ hükmü yer almaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda her ne kadar ‘’Feragat’’ düzenlenmemiş ise de, ‘’Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Vergi Usul Kanununun Uygulanacağı Haller’’ başlıklı 31/1.maddede; ‘’Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sükununu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.’’ demek suretiyle somut olayda olduğu gibi idari yargıda görülmekte olan bir davada feragat söz konusu olduğu takdirde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun feragat ile ilgili olan 307.maddesinin uygulanacağı ifade edilmiştir.

Bununla birlikte,2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun "idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2 nci maddesinin 1'inci bendinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır.

Her ne kadar somut olaydaki uyuşmazlığın konusunu teşkil eden ‘’feragatin iptali’’ talebi yukarıda bahsi geçen 2577 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde tahdidi olarak sayılmış olan dava türlerinin hiçbirisine uymamakta ise de, bunun görev uyuşmazlığının çözümü yönünden bir önemi bulunmamaktadır. Çünkü, usul kuralları, yargılamanın icrasında mihenk taşı olan ve adil bir yargılama için ‘’olmazsa olmaz’’ mahiyetindeki düzenlemelerdir. ‘’Davadan feragat’’ de idari yargılamada önemli bir usul kuralı olup, iptal davasında yargıç bu konuyu düzenleyen yasa hükümlerini göz önüne almak zorundadır.

Feragat nedeniyle verilmiş olan ‘’Karar verilmesine yer olmadığına’’ kararı da bir idari yargı ilamı mahiyetindedir ve kesin hükmün bütün sonuçlarını doğuran bu ‘’feragat’’ beyanının gerçek irade ürünü olmayıp, iradeyi fesada uğratan bir nedene dayalı olduğu öne sürüldüğünde (ki davanın somutunda bu durum söz konusudur), bu iddianın tartışılıp irdeleneceği yargı yerinin de, ‘’doğal yargıç’’ ilkesi uyarınca ilk yargılamayı yapıp kararı veren idare mahkemesi olacağı izahtan varestedir.   

Diğer bir deyişle, ‘’feragat beyanının iptali’’ yönündeki bir başvurunun ‘’idari işlem’’ sayılıp sayılmaması yönünden herhangi bir önemi olmayıp; usul kurallarındaki davacıya imkan sağlayan bir halin davada söz konusu olup olmayacağı meselesi göz önünde tutulmak durumundadır ve bu konudaki yetkinin de kararı veren mahkemeye ait olacağı açıktır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan Batman İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Batman İdare Mahkemesinin 29.11.2012 gün, E:2012/5821, K:2012/6137 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.7.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.