T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO     : 2018 / 212

          KARAR NO : 2018 / 236

          KARAR TR   : 20.4.2018

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini  ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

  

 

K  A  R  A  R

 

Davacı        : A. Sigorta A.Ş.

Vekilleri     : Av.A.G.H., Av.A.B.K.

Davalı          : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekilleri     : Av.Ç.D.,  Av. H.K.Ö.

 

O L A Y     : Davacı vekili; müvekkili şirkete sigortalı 34 GJ... plakalı aracın 27.01.2015 tarihinde sürücüsünün sevk ve idaresinde iken Gaziosmanpaşa Barbaros Hayrettinpaşa Mahallesi, 500 Evler Caddesi ile 263. Sokak kesişiminde caddeyi trafiğe kapatmak için açıp kapanan iki pistondan birinin 24 cm yüksekte kalması sonucu, pistona çarparak hasarlandığını; ekspertiz incelemesi sonucu tespit edilen 5.192,73.TL.hasar tazminatının müvekkili şirket tarafından ödendiğini;  yolun bakım ve onarımından sorumlu davalı Kurumun meydana gelen kazada kusurlu olduğunu, sorumluluğunun bulunduğunu; müvekkilinin sigorta bedelini ödeyerek TTK.1472. maddesi gereği sigortalısının haklarına halef olduğunu ve ödenen tazminatın rücuen tazmini için iş bu davanın açıldığını ifade ederek; fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 5.192,73 TL.'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 6.İDARE MAHKEMESİ: 24.3.2015 gün ve E:2015/630, K:2015/751 sayı ile “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunu'nun 14.maddesi ile değişik 110. maddesinde, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının, (işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil) adli yargıda görüleceği hükmü getirilmiştir.

Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunun, taraflar için bir müktesep hak oluşturmayacağı, yargı mercilerince davanın her aşamasında re'sen incelenmesi gereken bir husus olduğu ve geçmişe de etkili olacağı bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, davanın açıldığı anda görevli olan ve yeni yasaya göre görevsiz hale gelen mahkemenin “görevsizlik kararı” vermesi gerekeceği; yine davanın açıldığı andaki hukuki duruma göre görevsiz olan bir mahkeme, hukuksal durumlardaki değişiklikler neticesinde görevli hale gelmiş ise, mahkemenin davayı esastan çözümlemesi gerekeceği açıktır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinde yapılan bu yeni değişikliğe göre, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği anlaşılmaktadır.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin 2918 sayılı Yasanın 110. maddesi kapsamında maddenin yürürlük tarihi olan 19.01.2011 tarihinden önce idari yargı yerinde açılmış olan davaların çözümlenmesinde idari yargının yetkili ve görevli olduğuna ilişkin 04.06.2012 gün ve E.2012/107, K.2002/134 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine…” karar vermiş, itiraz edilmesi üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, 4.Kurulunca 10.9.2015 gün ve E:2015/20724, K:2015/15566 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

GAZİOSMANPAŞA 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 14.4.2016 gün ve E:2015/605, K:2016/298 sayı ile “(…) Dava, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın hizmet kusuruna binaen davalı taraftan rücuen tahsili istemine ilişkindir.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 24.02.2016 tarih 2015/13984 E. 2016/2179 K. Sayılı ilamı; "...Davacı vekili, 11.06.2013 tarihinde müvekkili şirkete kasko sigortalı aracın davalı idarenin bakım ve sorumluluğundaki yolda çökme nedeniyle trafik kazası meydana geldiğini, davalı kurumun meydana gelen kazada tamamen kusurlu olduğunu, hasarlı sigortalıya ait taşıt üzerinde yapılan hasar tespit incelemesi sonucunda söz konusu araç üzerinde 12.680,00 TL hasar tespit edildiğini, bu miktarın müvekkil şirket tarafından sigortalıya ödendiğini, 12.680,00 TL’nin 28.08.2013 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı vekili, davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini beyanla davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın kısmen kabulü ile 7.295,32 TL’nin 28.08.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü'nü hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalı kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir, idari karar ve eylemlerden doğarı zararlar niteliğinde bulunan zararın ödetilmesi istekleri 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararında değinildiği üzere tam yargı davasının konusunu oluşturur. Bu davaların ise 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerekir. Yargı yolu dava şartlarından olup mahkemece resen incelenmesi ve dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. (HGK'nin 4.11.2015 tarih, 2015/17-86 E, 2015/2364 K sayılı ve beş adet emsal ilamı)..." şeklindedir.

Davacı tarafça, sigortalı aracın, Gaziosmanpaşa Barbaros Hayrettin Paşa mahallesi Beşvüzevler caddesi ile 263.sokak kesişiminde, caddeyi trafiğe kapatmak için açıp kapanan iki pistondan birinin 24 cm yüksekte kalması sonucu pistona çarparak hasarlandığı, davalının yolun bakım ve onarımından sorumlu olduğu belirtilerek tazminat talebinde bulunulduğu, yukarıda anılan Yargıtay ilamında da belirtildiği üzere, kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalının, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunan zararın ödetilmesi isteklerinin 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararında değinildiği üzere tam yargı davasının konusunu oluşturacağı, bu davaların ise, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerektiği, yargı yolu dava şartlarından olup mahkemece resen incelenmesi gerektiği, anlaşıldığından, yargı yolu bakımından, mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin usulden reddine, davaya bakmaya idari Yargının görevli olduğuna karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

Yargı yolu bakımından mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE DAVANIN USULDEN REDDİNE,

Davaya bakmaya İdari Yargının görevli olduğuna…” karar vermiş;  temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesince,  19.1.2017 gün ve E:2016/19692, K:2017/313 sayı ile onanan karar kesinleşmiştir.

Davacı vekilinin talebi üzerine Asliye Hukuk Mahkemesi 12.3.2018 tarihli üst yazıyla dava dosyasını göndermiş ve Mahkememizde 21.3.2018 tarihinde kayda girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Birgül KURT ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 20.4.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyasının UYAP sisteminden temin edilen çıktısı ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda seyir halindeyken meydana gelen trafik kazası sonucu hasara uğrayan sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini karşılayan sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,

b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,

c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)

d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,

e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,

f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,

g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,

h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,

i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)

j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,

k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; davacı şirketçe sigorta edilen 34 GJ... plaka sayılı aracın, 27.01.2015 tarihinde sürücüsünün sevk ve idaresinde iken Gaziosmanpaşa Barbaros Hayrettinpaşa Mahallesi, 500 Evler Caddesi ile 263. Sokak kesişiminde caddeyi trafiğe kapatmak için açıp kapanan iki pistondan birinin 24 cm yüksekte kalması sonucu, pistona çarparak hasarlandığı,  5.192,73.TL.hasar bedelinin davacı şirket tarafından ödendiği;  yolun bakım ve onanırımdan sorumlu davalı Kurumun meydana gelen kazada kusurlu ve sorumlu  olduğu iddiasıyla; fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 5.192,73 TL.'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden rücuen tazmini istemiyle  dava açıldığı anlaşılmıştır. 

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

 

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Gaziosmanpaşa 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.4.2016 gün ve E:2015/605, K:2016/298 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gaziosmanpaşa 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.4.2016 gün ve E:2015/605, K:2016/298 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 20.4.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Birgül

KURT

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                  KARŞI OY

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 20.4.2018 

 

                                                       ÜYE

                                           Turgay Tuncay VARLI