T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS       NO : 2016/630

           KARAR   NO : 2016/654

           KARAR   TR  : 26.12.2016

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

                                                          

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacı               : A. Sigorta A.Ş.

Vekili                : Av. H.C.D.

Davalı               : Kartal Belediye Başkanlığı

Vekili                : Av. Y.G.

             

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 02.11.2012 tarihinde davacı şirket tarafından sigorta teminatı altında bulunan 34 YN 8473 plakalı aracın, Mustafa Kemal Caddesini takiben Kartal istikametine seyrettiği sırada davalı idarenin bakım ve onarım sorumluluğu bulunan yolda moloz parçaları ve beton bloklara çarpması neticesinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle sigortalıya 38.000,00 TL ödendiğini, aracın sovtaj bedeli düşüldüğünde davacı şirketin 20.800, TL zarara uğradığını, davalıya 06.03.2013 tarihinde ihtarname keşide edildiğini ancak 13.03.2013 tarihli cevabi yazıyla davacının talebinin reddedildiğini, bu nedenle kazanın meydana geldiği yolda çalışma yapan ve çalışmanın denetlenmesinden sorumlu olan ve yeterli işaretlemenin yapılmaması ve gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle ekspertiz raporuna göre % 75 kusuru bulunan davalının, davacının ödediği tazminatın bu oranına isabet eden 15.600,00 TL’sinin ödeme tarihi olan 04.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 6. İdare Mahkemesi: 15.04.2013 gün ve 2013/822 Esas, 2013/768 Karar sayılı ile özetle,  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunu’nun 14. maddesi ile değişik 110. maddesinde, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, (işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil) adli yargıda görüleceği hükmünün getirildiği, bu durumda değişikliğin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden sonra açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 04.06.2012 gün ve 2012/107 Esas, 2012/134 Karar sayılı kararının da bu yönde olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karara davacı vekilince itiraz edilmiş, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 24.09.2013 gün ve 2013/13330 Esas, 2013/12034 Karar sayılı kararı ile itiraz isteminin reddi ile kararın onanmasına karar vermiştir.

Davacı vekili aynı istemle bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesi: 16.04.2015 gün ve 2013/369 Esas, 2015/163 Karar sayılı kararı ile davanı kabulüne karar vermiş, davalı vekili kararı temyiz etmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 26.01.2016 gün ve 2015/10501 Esas, 2016/975 Karar sayılı kararı ile özetle; davanın trafik kazasından kaynaklanan ve hizmet kusuruna dayanılarak davalı belediye aleyhine rücuen tazminat istemine ilişkin olması nedeniyle İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 2. Maddesi uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerektiği, görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olup kendiliğinden dikkate alınmasının zorunlu olduğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun hukuki sorumluluğa ilişkin 85 ve devamı maddelerinde araç işletenin sorumluluğu düzenlenmiş olup idarenin kusurundan kaynaklanan sorumluluğun yasa kapsamı dışında tutulduğu, dosya kapsamına göre davacı tarafından aynı istemli davanın daha önce idari yargıda açıldığı ve görev yönünden reddedildiğinin anlaşılmasına göre mahkemece derdest dava dosyasındaki yargılamayı durdurup yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulması ve sonucuna kadar davanın ertelenmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına hükmetmiştir.

İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesi: 28.06.2016 gün ve 2016/191 Esas, 2016/217 Karar sayı ile bozma ilamına uyarak görevsizlik kararı vermiş, bu karar taraf vekillerince temyiz edilmediğinden 08.09.2016 tarihinde kesinleşerek karara şerh edilmiştir.

Davacı vekili 28.07.2016 havale tarihli dilekçesiyle adli ve idari yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.12.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, adli yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

I-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Sinem USTA’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirket tarafından sigorta teminatı altında bulunan 34 YN 8473 plakalı aracın, 02.11.2012 tarihinde davalı idarenin bakım ve onarım sorumluluğu bulunan yolda moloz parçaları ve beton bloklara çarpması neticesinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle sigortalıya ödenen sigorta tazminatının davalının kusur oranına denk gelen 15.600,00 TL tazminatın ödeme tarihi olan 04.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesi istemi ile açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, 02.11.2012 günü meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sonucu oluşan zarar nedeniyle davacı şirket tarafından sigortalıya ödenen tazminatın olayda kusuru bulunan davalıdan rücuen tazmini istemi ile İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nde açıldığı, davanın görev yönünden reddedildiği, karara itiraz edildiği, itirazın İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nce reddedilerek hükmün onanmasına karar verilmesinin ardından karar düzeltme yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği, bu kez İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen davanın kabulüne ilişkin kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce görev yönünden bozulmasına hükmedildiği, bozma kararına uyan İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin verdiği görevsizlik kararının kesinleşmesinin ardından davacı vekilinin davacı vekilinin 2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu’nun 14.maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi istemi ile Mahkememize müracaat ettiği anlaşılmaktadır. 

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28.0.2016 tarih ve 2016/191 Esas, 2016/217 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28.06.2016 tarih ve 2016/191 Esas, 2016/217 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASI, 26.12.2016 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                      KARŞI OY

 

 

3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.26.12.2016

 

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN