Hukuk Bölümü         2011/100 E.  ,  2011/171 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

           Davacı            : Z.Y.

            Vekili              : Av. Ş.A.M.

            Davalı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

            Vekili              : Av. N.H.Ç.

             O L A Y          : 1992 yılında  eşinden boşanan davacıya, Emekli Sandığı iştirakçisi olan babasının vefatı üzerine 01.10.1998 tarihi itibariyle yetim aylığı bağlanmış ancak; Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü elemanlarınca düzenlenen 22.2.2010 tarih ve 23 sayılı raporda “Boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı tespit edilmiştir” denildiğinden, 5510 sayılı Kanuna göre yetim aylığı 30.3.2010 tarih, 86073 sayılı işlem ile kesilmiş,   ödenen 01.11.2008-30.06.2010 tarihleri arası aylıkları adına borç kaydedilmiştir.

Davacı vekili, davalı kurum işleminin hukuka aykırılığı nedeniyle iptali ile müvekkiline yeniden yetim aylığının bağlanmasına, 500.00 TL yetim aylığının kesildiği tarihten itibaren ayrı ayrı her aya ilişkin işleyecek yasal faiziyle birlikte tekrar bağlanacağı tarihe ve birikmiş aylıkların faizleri ile birlikte ödeneceği tarihe kadar geçen süre için arttırılmak suretiyle yeniden belirlenmesine, davalıya müvekkilinin ve diğer hak sahiplerinin borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmesi istemiyle 25.6.2010 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

            ANKARA 19. İŞ MAHKEMESİ: 08.10.2010 gün ve E:2010/577, K: 2010/821 sayı ile, Davacı beyanı ile cevap layihasından, davacının babasının 5434 Sayılı Kanun iştirakçisi olup, ölümü üzerine, 5434 Sayılı Kanunun 61, 66 ve 68 maddeleri uyarınca davacı adına yetim aylığı bağlandığı, akabinde 5510 Sayılı Kanunun 56. maddesinin son fıkrasında öngörülen, "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı belirlenen eş, çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96.nci madde hükümlerine göre geri alınır." hükmü uyarınca, davacının yetim aylığının davalı kurumca kesildiğinin anlaşıldığı; görevli mahkemenin tayinine ilişkin olarak, 5510 Sayılı Kanunun 101. maddesinde, "bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiği öngörülmüş”, öte yandan, 5510 Sayılı Kanunun geçici 4. maddesinde ise, "bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 Sayılı Kanuna göre iştirakçi olup, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra sigortalılığı bulunmayanlarla ilgili uyuşmazlıklara 5434 Sayılı Kanun hükümleri uygulanacağı"nın öngörüldüğü; 5510 Sayılı Kanunun 56. maddesinin, mülga 5434 Sayılı Kanunun 75. Maddesinin kapsamının genişletilmiş hali olduğu, davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 Sayılı Kanun’un 56. maddesinin son fıkrasının, 01.10.2008 yürürlük tarihli 5510 sayılı Kanun ile getirildiği;  somut olayda, davacı aylığının iptaline ilişkin işlemin yasal dayanağını oluşturan hüküm (5510 Sayılı Kanun 56/son), 5510 Sayılı Kanun ile yürürlüğe girmiş ise de; davacı adına 5510 Sayılı Kanundan önce yürürlükte bulunan 5434 Sayılı Kanun uyarınca yetim aylığı bağlandığı, davacının babasının 5434 Sayılı Kanun iştirakçisi olduğu, bu bağlamda davacı sigortalıya bağlanan yetim aylığının iptaline ilişkin kurum işleminin yerinde olup olunamadığına dair uyuşmazlığın, 5510 Sayılı Kanun'un geçici 4.maddesi uyarınca, idare mahkemelerince çözümlenmesi gerektiği kanaatine varıldığı, gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmesi üzerine bu karar Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 17.01.2011 gün ve E:2010/16551, K:2011/112 sayılı kararıyla onanmış ve kesinleşmiştir.

            Davacı vekili bu kez, aynı istemle  28.02.2011 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

            ANKARA 9. İDARE MAHKEMESİ : 16.03.2011 gün ve E: 2011/488 sayı ile, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak, bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek, sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek amacıyla hazırlanan ve 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 56. maddesinde; "Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır." hükmüne, geçici 4. maddesinde; "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malullüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ila 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir." hükmüne, 101. maddesinde ise; "Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş Mahkemelerinde görülür." hükmüne yer verilmiş olduğu; dosyanın incelenmesinden; davacıya, babasından dolayı bağlanan yetim aylığının muvazaalı boşanma nedeniyle kesilmesi üzerine yetim aylığının kesilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle Ankara 19. iş Mahkemesi nezdinde dava açtığı, anılan Mahkemenin 08.10.2010 tarih ve E:2010/577, K:2010/821 sayılı kararı ile görevsizlik kararı verildiği, bu kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 17.01.2011 tarih ve E:2010/16551, K:2011/112 sayılı kararı ile onandığı, bunun üzerine anılan işlemin iptali istemiyle Mahkemelerinde bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı;   her ne kadar, Ankara 19. İş Mahkemesinin 08.10.2010 tarih ve E:2010/577, K:2010/821 sayılı kararında, davacının yetim aylığının iptaline ilişkin işlemin yasal dayanağını oluşturan hükmün 5510 sayılı Kanun ile yürürlüğü girdiği, ancak davacı adına 5510 sayılı Kanundan önce yürürlükte bulunan 5434 sayılı Kanun uyarınca yetim aylığının bağlandığı, davacının babasının 5434 sayılı Kanun iştirakçisi olduğu, bu bağlamda davacıya bağlanan yetim aylığının iptaline ilişkin işlemin yerinde olup olmadığına dair uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanunun geçici 4.maddesi uyarınca idare mahkemelerince çözümlenmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiş ise de; davacıya bağlanan yetim aylığının kesilmesine ilişkin işlemin 5434 sayılı Kanun uyarınca değil 5510 sayılı Kanunun yukarıda aktarılan maddeleri uyarınca çözümlenmesi gerektiğinden, uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanun hükümleri uyarınca adli yargı yerince (İş Mahkemelerinde) görülüp çözümlenmesinin gerektiği;  açıklanan nedenlerle, Mahkemelerinin görevsizliğine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve işleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Sıddık YILDIZ, Ayper GÖKTUNA, Muhittin KARATOPRAK ve Sedat ÇELENLİOĞLU’nun katılımlarıyla yapılan 04.07.2011 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre,  İdare mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde  öngörülen durumun aksine, adli yargı kararının kesinleşme durumu açıklığa kavuşturulmadan ve önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; Başkanlık yazısıyla, adli yargı dava dosyasının Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Dava, sandık iştirakçisi iken vefat eden babasından dolayı yetim aylığı alan davacının, anlaşmalı boşanma yaptığının tespit edildiğinden bahisle, 5510 sayılı Yasanın 56/son maddesi uyarınca yetim aylığının 1.11.2008 tarihinden itibaren kesilerek, yersiz ödenen 01.11.2008-30.06.2010 tarihlerini kapsayan aylık tutarlarının adına borç kaydedilmesi üzerine, yetim aylığının kesilmesine ilişkin 30.3.2010 tarih, 86073 sayılı davalı idare işleminin iptali, yeniden aylık bağlanması, aylıkların yasal faiziyle birlikte tekrar bağlanacağı tarihe ve birikmiş aylıkların faizleri ile birlikte ödeneceği tarihe kadar geçen süre için arttırılmak suretiyle yeniden belirlenmesi  istemiyle açılmıştır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasının 1.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56/son maddesinde, “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır” denilmiş, davacı hakkında tesis edilen işlemde bu madde hükmü uygulanmıştır.

Aynı Yasanın 101. maddesinde, “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür”; 104. maddesinde “Bu Kanunla yürürlükten kaldırılmayan hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlara yapılan atıflar ile ilgili mevzuatında emeklilik, malûllük, vazife malûllüğü ve sosyal sigorta haklarına, yardımlarına ve yükümlülüklerine, iştirakçiliğe ve sigortalılığa, dul, yetim ve hak sahipliği şartlarına, emekli ikramiyesine, ek ödemelere, sağlık hizmetleri veya tedavi bedellerinin ödenmesine ilişkin yapılan atıflar bu Kanunun ilgili maddelerine yapılmış sayılır…” denilmiştir.

5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun “Dul ve Yetim Aylığı Bağlanacak Haller” başlıklı bölümünde yer alan 66 ve devamı maddelerinde, ölüm tarihinde anılan Kanuna göre aylığa müstehak dul ve yetimlerine bağlanacak dul ve yetim aylıklarının koşulları, dul ve yetim aylıklarının bağlanmasında aylıklar, dul ve yetim aylıklarının bağlanamayacağı haller, toptan ödemelerin hangi hallerde yapılabileceği emekli keseneklerinin geri verilebileceği düzenlenmiş olup, bu bölümde yer alan 66 ila 71. maddeleri, 72. maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları, 82 ila 88. maddeleri, 5510 sayılı Yasanın 106. maddesinin 8. fıkrası ile yürürlükten kaldırılmıştır.

5510 sayılı Yasının Geçici 1. maddesinde, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir… ”   denilmiştir.

Anılan maddenin atıfta bulunduğu Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde,  

Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından;

(…)“Kamu idarelerinde;

1) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olmayanlardan, kadro ve pozisyonlarda sürekli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar,

2) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine tabi olmayanlardan, sözleşmeli olarak çalışıp ilgili Kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesi uyarınca açıktan vekil atananlar, sigortalı sayılırlar” hükmü getirilmiş; maddede “Birinci fıkranın (c) bendi gereği sigortalı sayılanlara ilişkin hükümler;

a) Kuruluş ve personel kanunları veya diğer kanunlar gereğince seçimle veya atama yoluyla kamu idarelerinde göreve gelenlerden; bu görevleri sebebiyle kendilerine ilgili kanunlarında Devlet memurları gibi emeklilik hakkı tanınmış olanlardan hizmet akdi ile çalışmayanlar,

b) Başbakan, bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, belediye başkanları, il encümeninin seçimle gelen üyeleri,

c) Birinci fıkranın (c) bendi kapsamında iken, bu kapsamdaki kişilerin kurduğu sendikalar ve konfederasyonları ile sendika şubelerinin başkanlıkları ve yönetim kurullarına seçilenlerden aylıksız izne ayrılanlar,

d) Harp okulları ile fakülte ve yüksek okullarda, Türk Silahlı Kuvvetleri hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken askeri öğrenci olanlar ile astsubay meslek yüksek okulları ve astsubay naspedilmek üzere temel askerlik eğitimine tabi tutulan adaylar,

e) Polis Akademisi ile fakülte ve yüksek okullarda, Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okuyan veya kendi hesabına okumakta iken Emniyet Genel Müdürlüğü hesabına okumaya devam eden öğrenciler,

hakkında uygulanır” denilmiştir.

Öte yandan Geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34 üncü ve 37 nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir”; dördüncü fıkrasında “Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır”; beşinci fıkrasında “Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır. (Ek cümle: 16/6/2010-5997/10 md.) Ancak, Polis Akademisinde öğrenim görmekte olan öğrencilerin yetim aylıkları bu öğrenimleri süresince kesilmeksizin ödenmeye devam edilir.” denilmiştir.

Olayda, davacının yetim aylığı almaya başladığı ve bu aylığı almaya devam ettiği süreçte, 1.10.2008 tarihi itibariyle 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği, ancak davacının eşinden muvazaalı boşanma yaptığının tespit edildiği gerekçesiyle, 30.3.2010 günlü davalı idare işlemi ile almış olduğu yetim aylığının kesilerek,  yersiz ödenen 01.11.2008-30.06.2010  tarihlerini kapsayan aylık tutarlarının adına borç kaydedildiği anlaşılmıştır.

Dava konusu uyuşmazlığın, boşanmanın gerçekleştiği (yetim aylığının bağlandığı) tarihin 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce,  yetim aylığının kesildiği tarihin Kanunun yürürlük tarihinden sonra olduğu ve Kanunun 101. maddesinde, anılan Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde bu Kanun Hükümlerinin uygulanması ile ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği belirtilmiş ise de, 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi uyarınca bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanuna göre iştirakçi olup bunların dul ve yetimleriyle ilgili uyuşmazlıkların çözümünde 5434 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı kuralı gözetildiğinde, 5434 sayılı Kanunun iştirakçisi olan babadan dolayı davacı sigortalıya bağlanan yetim aylığının kesilmesi ve yersiz ödenen aylık miktarının borç çıkarılması kamu gücüne dayanan, re'sen ve tek yanlı olarak tesis edilen idari işlemler niteliğini taşıdığından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlığını taşıyan 2. maddesinin değişik (1/a). bendine göre, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının idari davalardan olduğu ve görüm ve çözümünün idari yargı yerlerinin görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince yapılan başvurunun reddi gerekmiştir.

 S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 9. İdare Mahkemesince 16.03.2011 gün ve E: 2011/488  sayı ile yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 04.07.2011 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.