T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2018 / 266

            KARAR NO  : 2018 / 287

            KARAR TR   : 28.5.2018

ÖZET : Borçlunun/davalının icra takibine yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, itiraz sebebiyle davalı/borçlunun icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

                                                          

K  A  R  A  R

 

Davacı         : A. Sigorta A.Ş.

Vekilleri       : Av. F.Ö.İ.K. - Av. F.Ş.

  Av. N.T.- Av. G.B.

Davalı          : Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekilleri       : Av. A.C.

 

O L A Y      : Davacı vekili; müvekkili şirkete sigortalı 34 G... plakalı aracın, 01.12.2014 tarihinde, 33 D... plakalı aracın çarpmasıyla meydana gelen kaza sebebiyle maddi hasara uğradığını; düzenlenen trafik kazası tespit tutanağı ile de sabit olduğu üzere, davalı belediyenin, kavşağa yaklaşım dönel kavşak işareti koymaması nedeniyle kusurlu olduğunu;  aracın zararı ile ilgili olarak alınan ekspertiz raporu ve yapılan incelemeler sonucu tespit edilen 12 494,31 TL hasar ve 300,00 TL parça bedelinin, ilgili anlaşmalı servislere 27.03.2015 tarihinde müvekkili tarafından ödendiğini; TTK’nın 1472. Maddesi hükmü gereğince müvekkil şirketin, sigorta ettirenin kanuni halefi olduğunu; bu nedenle müvekkili tarafından davalıya rücu ihtarnamesi gönderildiğini, ancak, zararın ödenmemesi sonucu Adana 9. İcra Müdürlüğü'nün 2015/18549 E sayılı dosyası ile ilamsız takip yoluyla icra takibi başlatıldığını, davalının yetki itirazı üzerine dosyanın Mersin Nöbetçi İcra Müdürlüğüne gönderildiğini; Mersin 3. İcra Müdürlüğü’nün 2016/5407 E, Sayılı takip dosyası ile borçluya yeniden ödeme emri gönderildiğini;  borçlunun yetkili icra dairesinde başlatılan takibe de itiraz ettiğini ve haksız itirazları sonucu takibin durdurulduğunu ifade ederek; davalının haksız ve hukuka aykırı itirazının iptali ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 3.384,71-TLsı.(3.198,58-TL.sı asıl+186,13-TL. takip tarihine kadar işlemiş faiz) alacağının hüküm altına alınmasına;  Mersin 3. İcra Müdürlüğü’nün 2016/5407 E. sayılı takibinin devamına, takip tarihinden itibaren, yasal faize hükmedilmesine, haksız ve kötü niyetli itirazları nedeniyle davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi istemiyle 29.7.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

MERSİN 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 9.3.2017 gün ve E:2016/516, K:2017/177 sayı ile “(…)Dava, sigorta şirketince açılmış rücuen tazminat davasıdır.

Davacı sigorta şirketi 0001-0210-08423549 poliçe numarası ile sigortalı 34 G... plakalı aracın 01/12/2014 tarihinde 33 D... plakalı aracın çarpmasıyla meydana gelen kaza sebebiyle maddi hasara uğradığını ve düzenlenen trafik kaza tespit tutanağına göre davalı belediyenin kavşak dönel kavşak işareti koymaması nedeni ile kusurlu olduğunu, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 10/b-l hükmünde belirtildiği üzere davalı belediyenin "yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak" zorunda olduğunu, yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolda gerekli işaret ve levhaları bulundurmaması nedeni ile meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu iddia etmiş, davalı idarenin hizmet kusuru nedeni ile sigortalısına ödediği hasar tazminatını rücuen davalıdan talep etmiştir.

Hizmet kusurundan kaynaklanan davaların Özel Hukuk Hükümlerine tabi olmayıp tam yargı davası şeklinde idari yargı yerinde açılması gerektiği kabul edilmiş, mahkememizin görevsiz olması sebebinden davanın, yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davanın yargı yolu görev nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

 

HÜKÜM(…)Davanın hizmet kusuruna dayanılarak açılmış rücuen tazminat davası olması nedeni ile idari yargı yerinde tam yargı davası olarak açılması gerektiği kabul edildiğinden davanın yargı yolu görev nedeni ile usulden reddine…” karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11.Hukuk Dairesince 29.5.2017 gün ve E:2017/609, K:2017/502 sayı ile kesin olmak üzere başvurunun reddine karar verilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu defa, davalının haksız ve hukuka aykırı itirazının iptali ve/veya alacak davalarının kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.384,71-TLsı.(3.198,58-TL.sı asıl+186,13-TL. takip tarihine kadar işlemiş faiz) alacağın hüküm abına alınmasına ve Mersin 3. İcra Müdürlüğü’nün 2016/540 E. sayılı takibinin devamına, takip tarihinden itibaren, yasal faize hükmedilmesine veya 3.198,58 TL.sı alacağın 27.03.2015/ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline  karar verilmesi istemiyle 18.7.2017 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

MERSİN 2.İDARE MAHKEMESİ; 2.8.2017 gün ve E:2017/1047, K:2017/1215 sayı ile “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmanın, Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” hükümleri yer almaktadır.

(…)

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, davacı şirket tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigorta edilen 34 G... plakalı aracın, 01.12.2014 tarihinde davalı idarenin bakım ve gözetim sorumluluğundaki yol üzerinde bulunan dönel kavşağa işaret konulmaması sebebiyle 33 D... plakalı araca çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında, idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek sigortalıya ödenen hasar bedeli olan 3.384,71-TL maddi zararının sigortalıya ödeme tarihi olan27.03.2015 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, (…) anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir(…) (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda; 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…”  karar vermiş, istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Konya Bölge İdare Mahkemesi 4.İdari Dava Dairesince, 2.2.2018 gün ve E:2018/39, K:2018/153 sayı ile kesin olmak üzere istemin reddine karar verilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekilinin talebi üzerine, İdare Mahkemesince 3.4.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyaları, 6.4.2018 tarihinde kayıtlarımıza girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 28.5.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyasının bir örneği de temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, borçlunun/davalının icra takibine yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, itiraz sebebiyle davalı/borçlunun icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.

İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.

İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.

Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.

Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 9.3.2017 gün ve E:2016/516, K:2017/177 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 9.3.2017 gün ve E:2016/516, K:2017/177 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.5.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı