T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2016 / 70

            KARAR NO : 2016 / 130

            KARAR TR   : 14.03.2016

ÖZET : Adli yargı yerinde açılan davanın kesinleşmemiş olduğu anlaşıldığından, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirtilen koşulların oluşmaması nedeniyle,  aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı                        : A.T.

Vekili                          : Av. N.K.

Davalı                         : Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü (İçişleri Bakanlığı’na izafeten)

                                     (Adli ve İdari Yargıda)

Vekili                          : Av. Dr. G.K. &Av. D.Ü.

İhbar Olunanlar          : 1. O.Oto.Paz. San. A.Ş.( Adli Yargıda)

Vekili                          : Av.N.Y.

                                     2. M.Ç. (Adli Yargıda)

 

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;  davacı adına kayıtlı görülen 06….. plakalı aracın davacıya ait olmadığını, M.Ç. isimli kişi tarafından davacının kimlik bilgileri kullanılmak sureti ile usulsüz yoldan davacı adına tescil edildiğini, M.Ç. hakkında Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sahtecilik suçundan açılan davanın 2005/61 Esas sayılı dosyada devam ettiğini, M.Ç.’ın bu dosyadaki beyanında suçunu itiraf ettiğini, konu ile ilgili olarak davalı kuruma verilen 09.09.2012 günlü dilekçe ile, davacının adına tescilli görülen 06….. plakalı aracın tescilinin sicilden terkini ile aracın görüldüğü yerde yakalanarak parka çekilmesi talebinde bulunulduğunu; ancak, davalı tarafından olumlu bir cevap verilmediğini belirterek; davalı idarenin 27.03.2012 tarihli, 047724 sayılı idari işleminin iptaline karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 3.İdare Mahkemesi: 12.09.2012 gün ve 2012/687 Esas, 2012/1317 Karar sayılı kararı ile aynen: “…Dava dosyasının incelenmesinden, M.Ç. isimli şahsın davacı A.T.'a ait kimlik bilgilerini kullanarak 06….. plakalı aracı davacı adına kaydettirdiği, davacının Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne verdiği 09/03/2012 tarihli dilekçe ile söz konusu aracın adına görünen tescilinin sicilden terkinini istediği, ancak İl Emniyet Müdürlüğü tarafından bu konuda adli makamlara müracaat edilmesi gerektiğinin bildirildiği ve aynı zamanda davacının maaş hesabına bloke konulduğu anlaşılmaktadır.

Olayda iptali istenen işlem, söz konusu aracın davacıya devredilmesi işlemi olup bu işlem noter vasıtasıyla yapılan bir özel hukuk sözleşmesi ile kurulmuştur. Ancak olayda sözleşmenin kurucu unsurlarından biri olan irade unsurunda sakatlık olduğu, davacının beyanı olmadan adına araç tescil edildiği anlaşılmış olup bu hususun Borçlar Kanunu'na göre iptal sebebi olması nedeniyle davacının adli yargı kurumlarına başvurarak söz konusu araç devir işleminin iptalini istemesi gerekmektedir..

Yukarıda anılan kanun hükümleri ve olayın birlikte değerlendirilmesinden, noter vasıtasıyla yapılan araç devir işleminin b) özel hukuk sözleşmesi ile kurulduğu, emniyet genel müdürlüğüne mahkeme kararının ibrazı üzerine müdürlük tarafından sicilden terkin işleminin gerçekleştirilebileceği hususu göz önünde bulundurulduğunda uyuşmazlığın çözümünde adli yargı mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı kanunun 15.maddesinin 1/a bendi uyarınca görev yönünden reddine” karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 18.10.2012 tarihinde, davalı vekiline 19.10.2012 tarihinde tebliğ edilmiş olup, yasal yollara başvurulmadığından kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı taleplerle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalılardan Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde özetle; davada idari yargı kolunun görevli olduğundan bahisle görev itirazında bulunmuş; bunun üzerine Danıştay Başsavcılığı’nın 13.11.2013 gün ve 2013/1508 esas sayılı kararı ile davanın idari yargı kolunun görev alanına girdiği gerekçesi ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılmasına karar verilmiş, Danıştay Başsavcılığı’nın kararı üzerine Mahkememizce yapılan inceleme neticesinde; Mahkememizin 27.01.2014 gün ve 2013/1881 Esas, 2014/25 Karar sayılı kararı ile adli yargı yerinde görevlilik kararı verilmeden önce aynı davada idari yargı yerince verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararının bulunması nedeni ile başvurunun 2247 sayılı Kanun’un 27. Maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine yargılamaya adli yargı yerinde devam edilmiştir.

Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi: 11.09.2014 gün ve 2012/631 Esas, 2014/358 Karar sayılı kararı ile; “…Dava dışı M.Ç.'ın davacıya ait kimlik bilgilerini ele geçirdikten sonra, nüfus müdürlüğünden A.T. adına hüviyet cüzdanı çıkarttığı, bu kimlik bilgileri ile Akçalar İnşaat Şirketini kurduğu, A.T. imzası ile çok sayıda çek keşide ettiği, keza 06….. plakalı aracı A.T. adına kaydettiği, bu araçla ilgili vergi borcunun tahakkuk ettirildiği, vergi borcunun tahsili için vergi dairesince davacıya başvurulduğu, bunun üzerine davacının Ankara 1.Vergi Mahkemesinin 2012/1873 E sayısında görülen dava açarak idarenin işleminin iptalini istediği, yargılama sonucunda, davacının zilyedinde bulunmayan aracın davacıya ait olmadığının anlaşıldığı, keza davacıya ait sahte belgeler ile aracın davacı adna kaydedildiği gerekçesi ile idari işlemin iptaline karar verildiği, dava dışı M.Ç. hakkında A.T. adını kullanarak sahte çek düzenlediği, böylece bankaları ve kamu kurumlarını dolandırdığı kabul edilerek Ankara 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/132 E sayılı kararı ile mahkumiyetine karar verildiği, ağır ceza mahkemesinde alınan ifadesinde A.T. adına sahte belgeler düzenlediğini ve işlemler yaptığını ikrar ettiği, dosyaya ibraz edilen vergi mahkemesi kararı ve 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararı ve eklerinden anlaşılmıştır.  

06…… plakalı aracın trafik dosyasındaki tüm belgelerin aslı celp edilip, belgeler altındaki Abdullah Turan adına atılan imzaların davacının eli mahsulü olup olmadığı yönünde grafolojik inceleme yaptırılmış, bilirkişi D.K. tarafından verilen 14.07.2014 tarihli raporda; tescil dosyasındaki 06…… plakalı araçla ilgili belgelerdeki A.T. adına atılan imzaların davacının eli mahsulü olmadığına dair rapor düzenlendiği görülmüştür. Yukarıda bahsedilen Ankara 2.Ağır Ceza Mahkemesi kararı, Ankara 3.Vergi Dairesi kararı, mahkememizce tayin edilen grafoloji uzmanı bilirkişinin raporu ve tüm dosya içeriğinden, dava dışı M.Ç. tarafından davacının kimlik bilgileri elde edildikten sonra A.T. adına sahte nüfus cüzdanı düzenlenip, sahtecilik yoluyla 06….. plakalı aracın A.T. adına kaydının yaptırıldığı, bu aracın davacıya ait olmadığı, davanın kabulüne karar verilmesini gerektiği sonucuna varılmış” şeklindeki gerekçesi ile dava konusu edilen 06….. plakalı aracın mülkiyetinin davacı A.T.'a ait olmadığının tespitine, trafikte A.T. adına olan tescil kaydının silinmesine ve iptaline karar vermiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi: 30.03.2015 tarih ve 2015/1816 Esas, 2015/3804 Karar sayılı kararı ile özetle; dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesinin doğru görülmediğinden bahisle, kararın bu nedenle bozulmasına hükmetmiştir.

Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi: 05.11.2015 gün ve 2015/682 Esas, 2015/506 Karar sayılı kararı ile; “…Mahkememizce verilen 11.09.2014 tarih ve 2012/631 E ve 2014/358 sayılı kararla, "...Dava konusu edilen 06…. plakalı aracın mülkiyetinin davacı A.T.'a ait olmadığının TESPİTİNE, trafikte A.T. adına olan TESCİL KAYDININ SİLİNMESİNE VE İPTALİNE," karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay'a gönderilmiş, Yargıtay 4.HD'nin 2015/1816 E ve 2015/3804 K sayılı kararı ile, "...Davaya konu eylem ve işlem, kamu hizmeti niteliğindeki idari faaliyetlerin yürütülmesi sırasında meydana gelmiştir. Somut olayda davacı, idari kurumlara sunulduğunda, idareyi belli doğrultuda işlem yapmaya zorlayacak bir karar verilmesini istediğine göre, istemin niteliği gereği uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin idari yargı yeri olduğu sonucuna varılmaktadır. 100 sayılı HMK'nın 114. maddesinde de yargı yolu dava şartları arasında sayılmış olup dava şartlarının mevcudiyeti açıkça veya hiç ileri sürülmese de mahkemece yargılamanın her aşamasında, kendiliğinden (re’sen) dikkate alınır. Bu halde, dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuştur.

Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyularak, davaya bakma görevi idari yargıya ait olduğundan, davanın görev yönünden (yargı yoluna ilişkin görev) ve usulden reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”şeklindeki gerekçesi ile davanın görev yönünden ve usulden reddine karar vermiş, verilen kararın taraflara tebliğ edildiğine ve kararın kesinleştiğine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir bilgi veya belgeye rastlanmamıştır

Davacı vekili 28.12.2015 tarihli dilekçesi ile ortaya çıkan görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş; Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 14.03.2016 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, başvurunun usul yönünden reddi yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada başvurunun usul yönünden reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 158. maddesinin birinci fıkrasında “Uyuşmazlık Mahkemesi adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir”. denilmiş; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde “ Uyuşmazlık Mahkemesi; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiş, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu Kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir yüksek mahkemedir.

Özel kanun uyarınca hakeme başvurulmasının zorunlu olduğu hallerde, eğer hakemlik görevi hakim tarafından yerine getirilmiş ise bu merci, davanın konusuna göre, yukarıdaki fıkrada yazılı adli veya idari yargı mercilerinden sayılır.” hükümleri yer almıştır.

2247 sayılı Yasanın 14.maddesine göre; olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararın kesin veya kesinleşmiş olması gerekmekte; bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, hukuk uyuşmazlıklarında ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilmektedir.

Aynı Yasa’nın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Anılan hükümlere göre, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce bir görev ya da hüküm uyuşmazlığının incelenebilmesi için, uyuşmazlığa konu edilen karar veya kararların, adli, idari veya askeri yargı mercilerince ya da hakemliğin hakim tarafından yerine getirilmesinde olduğu gibi yargı merci sayılanlarca verilmesi ve 14.madde kapsamında olumsuz görev uyuşmazlığının varlığından söz edebilmek için de; adli, idari veya askeri yargı yerlerinden en az ikisi tarafından konusu, tarafı ve sebebi aynı olan davalarda kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması gerekmektedir.

Dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde; davacının adına kayıtlı görülen 06…. plakalı aracın davacıya ait olmadığı, M.Ç. isimli kişi tarafından davacının kimlik bilgileri kullanılmak sureti ile usulsüz yoldan davacı adına tescil edildiği iddiası ile davacının adına tescilli görülen 06….. plakalı aracın tescilinin sicilden terkini ile aracın görüldüğü yerde yakalanarak parka çekilmesine karar verilmesi istemi ile davalı Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü’ne karşı Ankara 3.İdare Mahkemesi’nde dava açıldığı, Ankara 3.İdare Mahkemesi’nin 12.09.2012 gün ve 2012/687 Esas, 2012/1317 Karar sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, verilen kararın kesinleşmesi üzerine aynı taleplerle Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, davalının Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü’nün yargı yolu itirazları nedeniyle dosyanın Danıştay Başsavcılığına gönderildiği, Danıştay Başsavcılığının 13/11/2013 tarih, 2013/1508 E sayılı kararı ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verildiği ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 27/01/2014 tarih, 2013/1881 Esas, 2014/25 Karar sayılı kararı ile, Danıştay Başsavcılığının olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılmasına ilişkin talebinin usulden reddine karar verilerek adli yargı yerine gönderilen dava dosyasında; Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi 11.09.2014 gün ve 2012/631 Esas, 2014/358 Karar sayılı kararı davanın kabulüne verdiği, davalı Ankara Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü vekilinin temyiz talebi üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 30.03.2015 tarih ve 2015/1816 Esas, 2015/3804 Karar sayılı kararı ile hükmün görev nedeni ile bozulmasına karar verildiği, Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 05.11.2015 gün ve 2015/682 Esas, 2015/506 Karar sayılı kararı ile görevsizlik kararı verildiği ve davacı vekilinin talebi üzerine görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, ancak Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının taraflara tebliğ edildiğine ve kararın kesinleştiğine ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bunun üzerine Mahkemesine müzekkere yazılarak dava dosyasının tebliğe çıkarılıp çıkarılmadığı ve kesinleşip kesinleşmediği sorulmuş, Mahkememize gönderilen 09.02.2016 gün ve 2015/682 esas sayılı yazıda dava dosyasının tebliğe çıkarılmadığı, davacının olumsuz görev uyuşmazlığı çıkartılması yönünde verdiği dilekçesi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği bildirilmiştir.

Olayda, davacı vekilince görevli merciin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 14.maddesi kapsamında Mahkememize başvurulmuş olmasına karşın, Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararı henüz kesinleşmediği anlaşılmakla, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen “kesin ve kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine” koşulunun gerçekleşmediği tespit edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 14.03.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

                                                                                 

                                                                                                           

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN