T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2016 / 3

            KARAR NO             : 2016 / 33

            KARAR TR  : 25.1.2016

ÖZET: 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            : Ö.D.

Vekilleri         : Av. M.V.T. & Av. B.D. & Av. Y.P.

Davalı             : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekilleri         : Av. N.Ö.E.   (Adli Yargıda)

                         Av. A.K.       (İdari Yargıda)

             

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde; “Müvekkilimiz Ö.D.'ın maliki olduğu 34 ........ Plaka Sayılı araç ile 29.04.2013 tarihinde 23.00 sıralarında Göztepe istikametinden, Ümraniye Atakent Mah. Akdeniz Caddesi üzerinde seyrederken İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Taşeron şirketleri tarafından yapılmakta olan Kavşak İnşaatına çarpması sonucu aracı çok ciddi şekilde hasar almıştır.

Kaza sonrası söz konusu mahalli Trafik Polisi çağrılmış ve Trafik Polisleri tarafından Ek te sunulu Maddi Hasarlı Trafik Kazası Tespit Tutanağı tutulmuştur. Tutanakta da belirtildiği üzere “Yolun yeni yapılması, havanın karanlık olması yolda hiçbir aydınlatmanın ve işaretlemenin olmadığı tarafımızdan görülmüş olup, kazanın bundan dolayı meydana geldiği, sürücüsünün herhangi bir kusuru olmadığı tarafımızdan tespit edilmiştir. Kazanın tamamen işaretlemeden kaynaklandığı görülmüştür." Şeklinde olay özetlenmiştir.

Müvekkilimizin kaza yaptığı kavşağın yeni ve hatalı yapılmış olması ve trafik işaret levhalarının ve ışıklandırma sisteminin olmaması nedeniyle aynı bölgede pek çok kaza meydana gelmiştir.

Bu kazaların meydana gelmesinden ve konuya ilişkin müvekkilimizin şikayetinden sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Ekipleri tarafından kazadan bir gün sonra başlayan kavşak düzenleme ve yenileme çalışmaları yapılmış ve kavşak düzeltilmiştir.

Müvekkilimizin kaza yaptığı tarihten bu zamana kadar kavşakta yapılan çalışmalar ve kaza günkü fotoğraf ve video çekimlerine ilişkin digital ortamda C D Mahkeme dosyasına sunulmuş olup, ayrıca duruma ilişkin pek çok fotoğrafta sunulmuştur. Bu durum tanık beyanları ile de Sayın Mahkeme'de aydınlatılacaktır.

Söz konusu video ve fotoğraf kayıtları incelendiğinde kavşağın hatalı yapıldığı, bu hatanın sonradan nasıl düzeltildiği (genişletme ve kırma çalışmaları], Trafik İşaret levha ve Işıklandırmaların yapılmış hali ayrıntılı olarak görülmekte olup bu hususlar bilirkişi marifetiyle yapılacak bir tespitte kolayca anlaşılacaktır.

Kaza sonrasında araç çekici vasıtasıyla Göztepe Oto Sanayi Sitesine götürülmüş ve müvekkilimiz tarafından meydana gelen zarara ilişkin İstanbul Anadolu 14, Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2013/47 D. İş sayılı dosyası ile Delil Tespiti yapılmıştır.

Yapılmış olan tespit sonrasında “Aracın ön, sağ alt ve tekerlek kısmından aldığı şiddetli darbe sonucu aracın ön kısımlarının, ön camının, motor bölümünün hasarlı olduğu, airbaglerinin açılmış olduğu görülmüştür” Şeklinde bilirkişi raporu düzenlenmiştir.

Bu raporda araçta meydana gelen hasarın orijinal parçalar kullanılarak tamirinin yapılması halinde 44.134,08 TL masraf gerektiği, Aracın ikinci el parçalar kullanılarak yapılması halinde 16.605,00 TL masraf gerektiği açıkça belirtilmiştir.

Ayrıca bilirkişi tarafından Kaza yapan Aracın Piyasa Fiyatının 22,000,00 TL olduğu ve aracın tamiratının yapılması halinde dahi emsallerine göre 7.000,00 TL Rayiç değer kaybının oluştuğu ve yine Aracın Kazalı hali ite satılması halinde 4.500-5.000 TL olabileceği ve aracın tamirinin ekonomik açıdan uygun olmayacağı açıkça beyan edilmiştir.

Müvekkilimiz tarafından yapılan değerlendirme sonucunda dava konusu araç Ek’te bir Örneği sunulan Üsküdar 13. Noterliği'nin 06.06.2013 tarih ve 16855 Yevmiye Sayılı Araç Satış Sözleşmesi ile hasarlı olarak 5.000,00 TL bedel ile C.K.ya satılmıştır.

Tüm bu durum sonrasında müvekkilimiz kusursuz olduğu bir kaza nedeniyle ekonomik açıdan zarar görmüştür. Müvekkilimiz 22.000,00 TL bedeli olan aracı kazalı olarak 5.000,00 TL bedel ile satmıştır. Bu satış nedeniyle 17.000,00 TL zararı bulunmakta olup, ayrıca kaza sonrasında araçta meydana gelen hasarlarla ilgili olarak yapılan Mahkeme tespiti içinde 321,05 TL Masraf yapmıştır.

SONUÇ ve İSTEM: Yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenlerle müvekkilimizin Fazlaya ilişkin tüm yasal hakları saklı ve mahfuz kalmak kaydıyla müvekkilimizin aracı kazalı olarak satması nedeniyle uğradığı 17.000,00 TL ve Kaza sonrasında yapılan Tespit Masrafları olan 321,05 TL olmak üzere şimdilik 17.321,05 TL zarara yönelik bedelin kaza tarihi olan 29.04.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müvekkilimize ödenmesini ve söz konusu tazminat davası nedeniyle oluşacak her türlü masraf ve Avukatlık ücretinin davalıya yükletil meşin e karar verilmesini arz ve talep ederiz.” demek suretiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi: 12.05.2014 gün, E:2013/422, K:2014/182 sayılı kararı ile özetle; davada idari yargı yerinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.

İşbu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 7.11.2014 gün ve E:2014/18418, K:2014/15491 sayılı ilamı ile özetle; hükmün onanmasına karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 10. İdare Mahkemesi: 04.02.2015 gün ve E:2015/138, K:2015/127 sayılı kararı ile özetle; davada adli yargı yerinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.

İşbu karara karşı yapılan itiraz üzerine İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurulu 16.6.2015 gün ve E:2015/12874, K:2015/13813 sayılı ilamı ile özetle; itiraz dilekçesinde ileri sürülen iddialar söz konusu kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden bahisle itirazın reddine, kararın onanmasına karar vermiş, bunun üzerine karar düzeltme talebinde bulunulmuş aynı yer mahkemesi 10.11.2015 gün ve E:2015/434, K:2015/339 sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 25.1.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyasına ilişkin evraklar da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsmail SARI’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Abdullah ER’in davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı tarafından 29.04.2013 tarihinde Göztepe istikametinden Ümraniye Atakent Mahallesi Akdeniz Caddesi üzerinde seyrederken, idarece yapılan kavşak inşaatına çarpması sonucu uğranılan 17.321,05 TL maddi zararın yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 12.05.2014 gün, E:2013/422, K:2014/182 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.1.2016 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

 

 

                                                                                                                                        ÜYE

                                                                                                                      Süleyman Hilmi AYDIN