T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2023/169

KARAR NO  : 2023/274      

KARAR TR  : 17/04/2023

ÖZET: Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava dosyasında, bloke paraya faiz işletilmesine yönelik müzekkerenin yazılmaması sebebiyle uğranıldığı iddia olunan maddi zararakarşılıkaçılan davanın, tazminat istemine esas olan işlemi yapan mahkemenin dahil olduğu ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

Davacı       : H. Ç

Vekilleri    : Av. A. T,Av. C. K

Davalı       : T.C. Adalet Bakanlığı

Vekili         : Av. Z. Ş. K

 

I. DAVA KONUSU OLAY

 

1. Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu Ordu ili, Altınordu ilçesi, .....Mahallesi, .... parsel sayılı taşınmazın 557,15 m2'lik kısmının kamulaştırılması için Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından açılan davada, Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen07/11/2018 tarihli veE.2017/224, K.2018/ sayılıgerekçeli kararda, kamulaştırma bedeli olarak bloke edilen paranın, üçer aylık vadeli mevduat hesabında nemalandırılarak karar kesinleştiğinde davalıya ödenmesi için Vakıflar Bankası Ordu Şubesi'ne müzekkere yazılmasına karar verildiği halde, bu müzekkerenin yazılmaması nedeniyle,gerekçeli kararın verildiği07/11/2018 tarihi ilekararın kesinleştiği 10/03/2020 tarihleri arasında %5 faiz oranına göre hesaplama yapılmadığından 489 günlükfaiz işletilmediğini, bu nedenle 11.513,74 TL faiz alacağını alamadıklarını, Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi yazı işleri personeli tarafından yazılması gereken müzekkerenin yazılmaması nedeniyle idarenin sorumluluğunun meydana geldiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla uğranılan zarara karşılık 11.513,74 TL maddi tazminatın davalı idareden tazmini istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

 

II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ

 

A. İdari Yargıda

 

2. Ordu 1. İdare Mahkemesi 15/06/2021 tarih ve E.2021/375, K.2021/752 sayı ile, uğranıldığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan davada, tazminat istemine esas olan işlemi yapan mahkemenin dahil olduğu adli yargının görevli bulunduğu gerekçesiylegörevsizlik kararı vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 22/09/2021 tarih ve E.2021/948, K.2021/861 sayı ile istinaf isteminin reddine kesin olarak karar vermiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 

"2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca, idari yargı yerinde dava açılabilmesi için, işlem veya eylemin idari bir faaliyet kapsamında gerçekleştirilmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, mahkeme kararlarının ise yargısal bir nitelik taşıdığı ve idari bir işlem veya eylem olarak kabul edilemeyeceği açıktır.

Belirtilen duruma göre, Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2017/224 sayılı dava dosyasıyla ilgili yapılan faaliyetin yargı faaliyeti olduğunda ve bu kapsamda gerçekleştirilen tüm işlemlerin yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerekmektedir. Bu nedenle, uğradığı ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan davada; tazminat istemine esas olan işlemi yapan mahkemenin dahil olduğu adli yargının görevli bulunduğu sonucuna varıldığından davanın görev yönünden reddi gerekmektedir."

 

3. Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.

 

B. Adli Yargıda

 

4. Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 09/03/2022 tarih ve E.2021/301, K.2022/63 sayı ile, uyuşmazlığın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 04/10/2022 tarih ve E.2022/2247, K.2022/2404 sayı ile, davacı tarafından aynı istemle idari yargıda açılandavadaOrdu 1. İdare Mahkemesiningörevsizlik kararı verdiğive kararın kesinleştiği anlaşıldığından, eldeki davada, mahkemenin dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle dosyayı kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine göndermesi, verilecek kararı bekleyerek sonucuna göre karar vermesi gerekirken,yanılgılı gerekçeyle davanın idari yargının görevli olduğundan bahisle dava şartı noksanlığına dayalı olarak usulden reddine karar vermesinde isabet bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun kabulüne ve yeniden karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar vermiştir.

 

5. Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 26/12/2022 tarih ve E.2022/546 sayı ile, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevli mahkemenin belirlenmesi için dava dosyalarının 2247 sayılı Kanun'un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenmesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

 

"... Ordu 1. İdare Mahkemesinin 15/06/2021 tarih, 2021/375 E. ve 2021/752 K. sayılı ilâmı tetkik edildiğinde ise, hükme esas gerekçenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 46 vd. maddeleri çerçevesinde oluşturulduğu; neticeten uyuşmazlığın yargısal işlem mahiyeti taşıdığı değerlendirilerek sonuca gidilmiş olduğu görülmektedir.

Oysa idare mahkemesi tarafından uyuşmazlığın çözümünde ele alman yasal düzenlemelerin kanaatimizce somut uyuşmazlıkla bir ilgisi yoktur. Zira, mezkur yasal düzenlemeler, sınırlı olarak sayılan bir takım sebeplerle ve bu sebeplere bağlı olarak müstakilen ve açıkça Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı uğranılan zararların tazminine ilişkin devlet aleyhine açılan/açılacak davalara ilişkin olup, somut uyuşmazlıkta davacının iddiası bu sebeplerle ilgili bir olgu içermediği gibi bizzat hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı zarara uğranıldığına ilişkin de değildir.

Dava dilekçesinde açıkça bir hükmün zamanında yerine getirilmediği; kamulaştırma bedelinin nemalandırılması için bankaya zamanında müzekkere yazılmasının ihmal edildiği ve bu ve benzeri nedenlerle zarara uğranıldığı iddia edilerek tazminat isteminde bulunulmuştur.

Daha açık bir anlatımla, davacı yargısal bir faaliyet sonuçlandırıldıktan sonra hükümde yazan bir hususun sorumlu kamu görevlisi/görevlileri tarafından zamanında yerine getirilmediğini; eksik ve yanlış yerine getirildiğini iddia etmektedir.

Bunun dışında dosyada, hâkimin yargısal faaliyeti çerçevesinde ve 6100 sayılı HMK'nın 46 vd. maddeleri uyarınca dava açıldığına dair somut bir iddia ve talep yoktur. Dava dilekçesinde açıkça mahkeme yazı işleri personeli tarafından yazılması gereken müzekkerenin yazılmamış olmasına atıf yapılmıştır.

Bu yönüyle dava dilekçesinde yer verilen vakıaların hiçbirisi 6100 sayılı HMK'nın 46 vd. maddesinde yer alan sınırlı ve özel nedenleri ihtiva etmediği gibi mezkur yasanın 47/1. ve 48/1. maddesindeki düzenlemeler de dikkate alındığında davanın bu doğrultuda ikame edilmediği açıktır.

Bu bakımdan uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK'nm 46 vd. maddeleri çerçevesinde ele alınıp davanın görev yönünden reddine dair Ordu 1. İdare Mahkemesinin 15/06/2021 tarih, 2021/375 E. ve 2021/752 K. sayılı ilâmındaki gerekçeye mahkememizce iştirak edilmemiş ve ortada 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi kamu görevlisi olan adliye personelinin eylem ve işlemlerinden doğan zararlar nedeniyle açılacak olan tazminat davalarının, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 5. maddesinde düzenlendiği şekliyle İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davalarının adli yargı kolunda görüleceği gibi özel bir yasal düzenleme de bulunmadığından uyuşmazlığın genel idare hukuku ilke ve kurallarına göre idare mahkemeleri önünde görülüp sonuçlandırılması gerektiği değerlendirilmekle birlikte 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 19. maddesi uyarınca Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmiş ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. "

 

III. İLGİLİ HUKUK

 

6. Anayasa'nın"Yargı yetkisi" başlıklı 9. maddesi şöyledir:

 

"Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."

 

7. Anayasa'nın "Mahkemelerin bağımsızlığı" başlıklı 138. maddesi şöyledir:

 

"Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."

 

8. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesi şöyledir:

 

"1. (Değişik: 10/6/1994-4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:

a) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 21/9/1995 tarihli ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000-4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.

2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.

3. (Mülga: 2/7/2018 - KHK-703/185 md.)"

 

9. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun, “Devletin sorumluluğu ve rücu” başlıklı 46. maddesi şöyledir:

 

“(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.

(2) Tazminat davasının açılması, hâkime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz.

(3) Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hâkime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder.”

 

10. 6100 sayılı Kanun'un “Davaların açılacağı mahkeme” başlıklı 47. maddesi şöyledir:

 

“(1) (Değişik: 1/4/2015-6644/3 md.) Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde; Yargıtay Başkan ve üyeleri ile kanunen onlarla aynı konumda olanların fiil ve kararlarından dolayı Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesinde ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür. Dava, bu dairenin Başkan ve üyelerinin fiil ve kararlarından dolayı ise yargılama Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinde yapılır. Verilen kararların temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılır. Temyiz incelemesine, kararı veren başkan ile üyeler katılamaz.

(2) Devletin sorumlu hâkime karşı açacağı rücu davası, tazminat davasını karara bağlamış olan mahkemede görülür.”

 

 

11.06/08/2015 tarihli 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine DairYönetmeliğin, “Yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi” başlıklı 105. maddesinin bazı hükümleri şöyledir:

 

" (1) Yazı işleri hizmetleri, ilgisine göre Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcıvekili, Cumhuriyet savcısı, mahkeme başkanı veya hâkimin denetimi altında, yazı işleri müdürünün yönetiminde zabıt kâtibi, mübaşir, hizmetli ve diğer görevliler tarafından yürütülür.

(2) Yazı işleri müdürünün görev ve sorumlulukları şunlardır:

a) Yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesini sağlamak ve denetlemek.

b) Zabıt kâtibi, mübaşir, hizmetli ve diğer görevliler arasında iş bölümü yapmak.

c) Zabıt kâtibi, mübaşir, hizmetli ve diğer görevlilere işlerin öğretilmesi de dâhil olmak üzere hizmetlerin verimli ve düzenli bir şekilde yürütülmesi için her türlü tedbiri almak.

ç) Cumhuriyet savcısı veya hâkimin uygun göreceği evrakın havalesini yapmak.

...

g) Harcın hesaplanması ve tahsili ile yargılama gideri müzekkerelerini yazmak ve buna ilişkin işlemleri yapmak.

ğ) Kararların tebliğini sağlamak.

h) Kanun yolu incelemesi için dosyada bulunan tüm belgelerin eksiksiz olarak UYAP ortamına aktarıldığını kontrol etmek, güvenli elektronik imza ile imzalamak ve diğer gerekli işlemleri yapmak.

ı) Kesinleştirme işlemlerini yapmak, doğruluğunu kontrol ettikten sonra kesinleşen infaz evrakını ve tali karar fişini derhâl düzenleyerek Cumhuriyet başsavcılığına verilmek üzere mahkeme başkanı veya hâkimin onayına sunmak.

i) Müsaderesine veya iadesine karar verilerek kesinleşen hükme konu eşyalar hakkında gerekli işlemlerin yapılmasını sağlamak.

...

l) Mevzuattan kaynaklanan veya Cumhuriyet savcısı ya da hâkim tarafından verilen diğer görevleri yapmak.

(3) Zabıt kâtibinin görev ve sorumlulukları şunlardır:

a) İş bölümüne göre kendisine verilen işleri biriktirmeden zamanında yapmak.

b) Dosyaları ve evrakı zamanında kaydetmek.

...

e) Müzekkereleri yazarak, takip ve tekid işlemlerini yapmak.

f) Cumhuriyet başsavcılığı işlemleri ile mahkeme ara kararlarının gereğini yapmak.

...

k) Mevzuattan kaynaklanan veya Cumhuriyet savcısı, hâkim ya da yazı işleri müdürü tarafından verilen diğer görevleri yapmak.

...

(6) Yazı işleri müdürü, yerine getirmekle yükümlü olduğu görevleri yazı işleri hizmetlerinde görevli personele devredemez. "

 

12.Yönetmeliğin "Ara kararların yerine getirilmesi" başlıklı 253. maddesişöyledir:

 

" (1) Ara kararlar gereğince yapılması gerekli işlemler derhal yerine getirilir. Ara kararının yerine getirildiği veya yerine getirilememe nedeni zabıt kâtibi tarafından tarih belirterek şerh verilir.

(2) Bu işlemlerin gecikmesinden yazı işleri müdürü ile görevli zabıt kâtibi birlikte sorumludur. "

 

13. Yönetmeliğin “Müdürlüklerin denetim ve gözetimi” başlıklı 259. maddesi şöyledir:

 

“(1) Müdürlükler, ilgisine göre bölge adliye mahkemesi başkanı, daire başkanları ve Cumhuriyet başsavcısı ve komisyon başkanı ile mahkeme başkanının denetim ve gözetimi altındadır.

(2) Bu denetim ve gözetim görevini; başkan, daire başkanlarına, daire başkanı ve mahkeme başkanı görevlendirecekleri üyelerden birine; Cumhuriyet başsavcısı da Cumhuriyet savcılarından birine yaptırabilir.

(3) Denetim;

a) Kayıt ve kartonların düzenli tutulup tutulmadığı,

b) Evrak havalesinin süresinde yapılıp yapılmadığı,

c) Fizikî ortamda teslimi gereken evrakla ilgili işlemlerin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı,

ç) Kararların ilgililere tebliğinin sağlanıp sağlanmadığı,

d) Mühür ve beratın muhafaza edilip edilmediği,

e) Mevzuattan kaynaklanan veya ilgili birim amiri tarafından verilen diğer görevlerin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı hususlarını kapsar.

(4) Denetim yılda en az bir kez yapılır, sonucu raporla tespit edilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

 

A. İlk İnceleme

 

14.  Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL'ın Başkanlığında, Üyeler Nilgün TAŞ, Doğan AĞIRMAN, Eyüp SARICALAR, Ahmet ARSLAN, Mahmut BALLI ve Bilal ÇALIŞKAN’ın katılımlarıyla yapılan 17/04/2023 tarihli toplantısında; 2247 sayılı Kanun'un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, Asliye Hukuk Mahkemesince, Kanun'un 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı dosyasının Mahkemece, ekinde idari yargı dosyasının bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği, usule ilişkin bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

 

B. Esasın İncelenmesi

 

15. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ'nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

16. Dava, davacının maliki olduğu taşınmazın bir kısmının kamulaştırılması için Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından açılan davadaAsliye Hukuk Mahkemesince verilenkararda, kamulaştırma bedeli olarak bloke edilen paranın, Mahkeme kararında üçer aylık vadeli mevduat hesabında nemalandırılarak karar kesinleştiğinde davalıya ödenmesi için Vakıflar Bankası Ordu Şubesine müzekkere yazılmasına karar verildiği halde, bu müzekkerenin yazı işleri personeli tarafından yazılmaması ve ilgili tarihler arasında blokeparaya faiz işletilmemesi nedeniyle uğranılan 11.513,74 TL maddi zararıntazmini istemiyle açılmıştır.

 

17. Yukarıda belirtilen anayasal düzenlemelere göre, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi gereğince fonksiyonel bakımdan yargı organı yasama ve yürütmeden ayrı tutulmuş olup, bağımsız bir organ olan yargının yargılama süreci ile ilgili işlemlerinin Anayasa’nın 125. maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamına girmediği ve bu nedenle yargısal işlemler dolayısıyla idari yargı yoluna başvurulamayacağı açıktır.

 

18. Bu durum, Ülkemiz yargı sisteminin dayandığı “yargı ayrılığı” ve “adli ve idari yargı organlarının birbirlerine karşı bağımsızlığı” ilkelerinin de doğal bir sonucudur.

 

19. Bununla birlikte, hukukumuzda, bazı hallerde yargısal işlemlere yardımcı bazı idari faaliyetlerden dolayı Devletin sorumluluğunu öngören istisnai düzenlemeler de bulunduğu; Medeni Kanun'da ve İcra ve İflas Kanunu'nda, idare aleyhine açılan davalara adliye mahkemelerinde bakılacağı yolundaki bu düzenlemelerden, yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler nedeniyle Devletin sorumluluğunun kabul edildiği durumlarda, bu sorumluluğun denetiminin de aynı yargı düzeni içinde yapılmasının gözetildiği anlaşılmaktadır.

 

20. Olayda, davacının maliki olduğu Ordu ili, Altınordu ilçesi, .....Mahallesi, .... parsel sayılı taşınmazın 557,15 m2'lik kısmının kamulaştırılması için Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından açılan dava dosyasında Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2017/224 sayılı dosyasında verilen 07/11/2018 tarihli gerekçeli kararda, kamulaştırma bedeli olarak bloke edilen paranın, Mahkeme kararında üçer aylık vadeli mevduat hesabında nemalandırılarak karar kesinleştiğinde davalıya ödenmesi için Vakıflar Bankası Ordu Şubesi'ne müzekkere yazılmasına karar verildiği halde, bu müzekkerenin yazılmaması nedeniyle 07/11/2018 ila 10/03/2020 tarihleri arasında %5 faiz oranına göre hesaplama yapılmadığından faiz işletilmediği, bu nedenle 11.513,74 TL faiz alacağını alamadıkları, yazı işleri personeli tarafından yazılması gereken yazının yazılmaması nedeniyle idarenin sorumluluğunun meydana geldiği ileri sürülerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 11.513,74 TL maddi tazminatın ödenmesi istemiyle davaaçıldığı görülmektedir.

 

21. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca, idari yargı yerinde dava açılabilmesi için, işlem veya eylemin idari bir faaliyet kapsamında gerçekleştirilmesi gerektiği, buna karşılık, mahkeme kararlarınınyargısal bir nitelik taşıdığı ve idari bir işlem veya eylem olarak kabul edilemeyeceği açıktır.

 

22. Belirtilen duruma göre, Asliye Hukuk Mahkemesinin dava dosyasıyla ilgili yapılan faaliyetin yargı faaliyeti olduğunda ve bu kapsamda gerçekleştirilen işlemlerin yargısal işlem mahiyetini taşıdığında kuşku bulunmamaktadır. Yargılama sürecine katkıda bulunan işlemler ya da faaliyetler nedeniyle Devletin sorumlu tutulmasında da, bu sorumluluğun denetiminin aynı yargı düzeni içinde yapılması ve yargısal nitelikli bir işlemin idari yargı denetimi dışında tutulması gerekmektedir. Bu nedenle, uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davada; tazminat istemine esas olan işlemi yapan mahkemenin dahil olduğu adli yargının görevli bulunduğu sonucuna varılmıştır.

 

23. Yukarıda belirtilen hususlar gözönünde bulundurularak; Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/12/2022 tarih ve E.2022/546 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

V. HÜKÜM

 

Açıklanan gerekçelerle;

 

A.      Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN GÖREVLİ OLDUĞUNA,

 

B. Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/12/2022 tarih ve E.2022/546 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE,

 

17/04/2023 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

            Başkan                        Üye                             Üye                               Üye

          Muammer                   Nilgün                          Doğan                           Eyüp

          TOPAL                       TAŞ                         AĞIRMAN                 SARICALAR

 

 

 

 

 

                                                Üye                                Üye                               Üye

                                            Ahmet                               Mahmut                          Bilal

                                          ARSLAN                         BALLI                      ÇALIŞKAN