OLAY : İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, Merdivenköy Mahallesi, 194/1 pafta, 1175 ada, 117 parsel sayılı ve İstanbul Özel İdare Müdürlüğünün mülkiyetinde bulunan taşınmaz üzerinde iki katlı gecekondusu olan Mustafa Alagöz'e, 8.3.1984 tarih ve 2981 sayılı İmar Ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler (...) Hakkında Kanun hükümleri uygulanarak, gecekondunun işgal ettiği 400 m2'lik yer için 7.3.1985 tarih ve 1 sayı ile tapu tahsis belgesi verilmiş ve 8.3.1985 gününde tapunun beyanlar hanesine kayıt düşülmüştür.
Ancak, 1969 onay tarihli 1/1000 ölçekli imar planında okul alanı olarak ayrıldığı belirtilen 117 sayılı parselin, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu hükümleri uyarınca devir ve temlikinin sözkonusu olamayacağı yolundaki İstanbul İl Özel İdaresi Emlak Müdürlüğünün 24.2.1988 günlü işlemiyle, M.A.'ün tapu tahsis belgesi iptal edilmiştir.
1- M.A. tarafından, tapu tahsis belgesinin iptaline ilişkin işlemin iptali istemiyle İstanbul Valiliği'ne karşı idari yargı yerinde dava açılmıştır.
İSTANBUL 2. İDARE MAHKEMESİ; 27.12.1990 gün ve E: 1988/1237, K: 1990/1611 sayı ile, 2981 sayılı Yasa'nın 13/b. maddesinde, İl Özel İdarelerine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idaresinde bulunan arsa ve araziler üzerinde ıslah imar planları ile meydana getirilen imar parselleri içinde hak sahiplerinin yapılarının işgal ettiği arazi de dikkate alınarak, ıslah imar planında getirilen ölçülere uygun şekilde arsa veya hisse tahsis edileceği, gecekondusu muhafaza edilemeyen hak sahiplerine aynı bölgede veya diğer gecekondu ıslah veya önleme bölgesinden başka bir arsa veya hisse verileceği kuralının bulunduğu; davacıya, başka bir gecekondu ıslah veya önleme bölgesinden arsa ya da hisse verilmeden tapu tahsis belgesinin iptal edilmesinin, 2981 sayılı Yasa ile tanınan bir hakkın yitirilmesi sonucunu doğuracağı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar vermiş; bu karar, davalı idarenin temyiz başvurusu üzerine DANIŞTAY ALTINCI DAİRESİ'nin 25.5.1992 günlü, E: 1991/1696, K: 1992/2419 sayılı kararıyla onanmak ve karar düzeltme istemi de aynı DAİRE'nin 17.5.1993 günlü, E: 1992/4240, K: 1993/1870 sayılı kararıyla reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.
Bunun üzerine, M.A. tarafından, tapu tahsis belgesi uyarınca 117 sayılı parselin adına tapuya tescili istemiyle 14.9.1993 gününde adli yargı yerinde dava açılmış ise de, KADIKÖY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'nce 25.11.1993 gün ve E: 1993/735, K: 1993/846 sayı ile, maliye hazinesi adına kayıtlı bulunan taşınmazın tahsis belgesine rağmen zilliyetlik ile iktisabının mümkün görülmediği gerekçesiyle iptali içermeyen tescil isteminin reddine karar verilmiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
2- İl Özel İdaresine izafeten İstanbul Valiliği tarafından, 29.12.1975 tarihinde tapuya idareleri adına tescil edilen 117 parsel sayılı taşınmazın, davalının gecekondusu ile fuzulen işgal ve tecavüz edildiği ileri sürülerek, vaki tecavüzün ref'i ile müdahalenin men'ine ve gayrımenkulün boş olarak idareye teslimine karar verilmesi istemiyle Mustafa Alagöz'e karşı 2.5.1995 gününde adli yargı yerinde dava açılmış; Mustafa Alagöz vekili ise, sözkonusu taşınmazdan, 2981 sayılı Yasa uyarınca idarece düzenlenen tapu tahsis belgesi ile kendisine tahsis edilmiş olan yerin adına tesciline ve haksız iddianın reddine karar verilmesi istemiyle karşılık dava açmıştır.
KADIKÖY ASLİYE 4. HUKUK MAHKEMESİ; 12.12.1995 gün ve E: 1995/ 325, K: 1995/901 sayı ile, yapılan keşfe göre dava konusu yerin, Kadıköy, Merdivenköy Mahallesi, Yumurtacı Abdi Sokağında 194 pafta, 733 ada, 14 parselde kayıtlı iken 9.8.1948 tarihinde kadastro suretiyle çaplı olarak Çocuk Esirgeme Kurumu adına tescil edildiği, yapılan ifraz ve birleştirme işlemleri sonucunda muhtelif ada ve parsellere ayrıldığı ve en son 194 pafta, 1175 ada, 117 parsel sayısı ile ayrılan 6629 m2'lik kısmının okul sahası olarak İstanbul Özel İdaresi adına tapuya tescil edildiği, böylece tapu malikinin davacı idare olduğunun anlaşıldığı; davalı vekilinin, süresi içinde Mahkemelerinde karşılık dava açarak 1966 yılından beri müvekkilinin vergi ödediği bu yerin zilyedi olduğunu, adına tapu tahsis belgesi bulunduğunu ileri sürerek 2981 sayılı Yasa gereğince adına tescilini talep ettiği; davalı vekilinin bu iddialarının sorulması üzerine Kadıköy Belediye Başkanlığı İmar İşleri Müdürlüğünün 1995/15760 sayılı cevabi yazısında, idarelerinde M.A. adına açılmış bir dosyaya rastlanmadığının bildirildiği; tapulu ve çaplı yere el atmanın himayesinin mümkün olmadığı ve bu gibi durumlarda iyiniyetin de sözkonusu olamayacağı, ayrıca davaya konu yer okul yeri olarak ayrıldığından 222 sayılı Yasa gereğince devir ve temliki satılmasının da mümkün bulunmadığı gerekçesiyle, davacı İstanbul İl Özel İdaresinin davasının kabulü ile, sözkonusu 117 sayılı parsel üzerinde bilirkişi raporunda belirlenen 681 m2'lik yere M.A.'ün müdahalesinin önlenmesine, üzerindeki binanın kal'ine, davacıya boş olarak teslimine, davacının ecrimisil talebinin saklı tutulmasına ve davalı M.A.'ün karşılık davasının reddine karar vermiş; bu karar, davalı vekilinin temyiz başvurusu üzerine, YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ'nin 10.5.1996 gün ve E: 1996/2610, K: 1996/3246 sayılı kararıyla onanmak ve aynı DAİRE'nin 23.9.1996 gün ve E: 1996/5014, K: 1996/5564 sayılı kararıyla karar düzeltme istemi de reddedilmek suretiyle kesinleşmiştir.
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNDEN İSTEK: M.A. vekili, adli ve idari yargı yerlerince verilen kesinleşmiş kararlara ilişkin davalarda tarafların ve hukuki sebeplerin aynı olduğunu; aynı tapu tahsis belgeli yapının, idari yargı hükmüne göre muhafaza edilirken adli yargı hükmüne göre yıkıldığını; dolayısıyla, hükümler arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesinin açıkça imkansız hale geldiğinden bahisle, 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde öngörülen biçimde doğduğunu öne sürdüğü hüküm uyuşmazlığının giderilmesi ve ayrıca uygulanması halinde müvekkilinin telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara uğrayacağı dikkate alınarak, inceleme sonucuna kadar adli yargı hükmünün uygulanmasının ertelenmesi yolunda tedbir kararı verilmesi istemiyle, 27.5.1999 günlü dilekçe ile, Uyuşmazlık Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuştur.
Başkanlıkça, uyuşmazlığa konu edilen kararlara ilişkin dava dosyaları istenilmiş; adli yargı dosyası ilgili Hakimlikçe gönderilmiş ise de, ilgili İdare Mahkemesi Başkanlığınca yazılan bilgiye göre, imha edilmek üzere SEKA'ya gönderilmiş olması nedeniyle idari yargı dosyası temin edilememiştir.
Mevcut adli yargı dosyası ile başvuru dilekçesinin ekinde bulunan bilgi ve belgelerin incelemenin sıhhati bakımından yeterli olduğunun saptanması üzerine, idari yargı dosyasının Mahkemesince ihyasına gerek görülmeyerek, Başkanlıkça 2247 sayılı Yasa'nın 24. ve 16. maddelerine göre ilgili Başsavcıların yazılı düşüncesi istenilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISININ DÜŞÜNCESİNİN ÖZETİ: 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesine göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için kararların aynı konu ve sebebe ilişkin olması ve bu kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin de olanaksız bulunması gerektiği; olayda, iki ayrı yargı merciince, görevle ilgili olmaksızın verilmiş ve kesinleşmiş tarafları aynı olan kararların bulunduğu; ancak İdare Mahkemesindeki davanın tapu tahsis belgesinin iptaline, Asliye Hukuk Mahkemesindeki davanın ise müdahalenin meni, yıkım ve tescile ilişkin bulunması nedeniyle konu ve sebeplerin farklı olduğu; 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesi ile, ayrı ayrı yargı yerlerinden, bir kimse hakkında verilmiş olan çelişkili kararlar nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunduğu hallerde, bu çelişkinin ortadan kaldırılmasının ve ilgili kişi hakkında çözüm bulunmasının amaçlandığı; dosyanın incelenmesinden, hüküm uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunan kişi hakkında verilen kararların konusu ve sebeplerinin farklı bulunduğu gibi kararlar arasında çelişkiden sözedilmesinin de mümkün olmadığının anlaşıldığı; açıklanan nedenlerle, hüküm uyuşmazlığının varlığı için Yasada öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden istemin reddi gerekeceği yolundadır.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ DÜŞÜNCESİNİN ÖZETİ: 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde belirtilen hüküm uyuşmazlığının oluşabilmesi için, iki farklı yargı merci tarafından verilmiş ve kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan kararlar nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması gerektiği; dosyaya konu olan kararlarda taraflar aynı olmakla birlikte hüküm uyuşmazlığının varlığı için aranan diğer koşulların bulunmadığı; İdare Mahkemesinde açılan dava tapu tahsis belgesinin iptali ile ilgili olup Asliye Hukuk Mahkemesine açılan dava taşınmaza yapılan müdahalenin meni, binanın yıkılmasına ve tescile ilişkin bulunduğundan her iki davada konu ve sebeplerin farklı olduğu; konuları ve sebeplerin farklı oluşu nedeniyle kararlar arasında çelişkiden bahsetmek mümkün olmadığından, hakkın yerine getirilmesinin olanaksızlığından söz edilemeyeceği; bu nedenlerle, 2247 sayılı Yasa'nın 24. maddesinde belirtilen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundadır.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ali HÜNER'in Başkanlığında, Üyeler: Mahir Ersin GERMEÇ, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Bekir AKSOYLU, Mustafa BİRDEN, Dr. Erol ALPAR ve Ertuğrul TAKA'nın katılımlarıyla yapılan 6/12/1999 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun 2247 sayılı Yasa'da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Danıştay Başsavcısının başvurunun reddi gerektiğine ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ ile Danıştay Savcısı O. Cem ERBÜK'ün yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un 2592 sayılı Kanun'la değişik 24. maddesinin birinci fıkrasında, "1 nci maddede gösterilen yargı mercilerinden en az ikisi tarafından, görevle ilgili olmaksızın kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş aynı konuya ve sebebe ilişkin, taraflarından en az biri aynı olan ve kararlar arasındaki çelişki yüzünden hakkın yerine getirilmesi olanaksız bulunan hallerde hüküm uyuşmazlığının varlığı kabul edilir." hükmü yer almaktadır.
Anılan hükme göre, hüküm uyuşmazlığının varlığı için: a) Uyuşmazlık yaratan hükümlerin, adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisi tarafından verilmesi, b) Konu, dava sebebi ve taraflardan en az birinin aynı olması, c) Her iki kararın da kesinleşmiş olması, d) Kararlarda davanın esasının hükme bağlanması, e) Kararlar arasındaki çelişki nedeniyle hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır.
Hüküm uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülen kararların incelenmesinden, ortada adli ve idari yargı yerlerince verilmiş ve yasa yollarına başvurularak kesinleşmiş kararlar bulunduğu; her iki kararda davanın esasının hükme bağlandığı; taraflarının da aynı olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak, idari yargı yerinde, imar mevzuatına göre hak sahipliği koşullarını taşıdığı sebebiyle, idarece daha önce verilmiş olan tapu tahsis belgesinin iptal edilmesi yolundaki idari işlemin dava edilmiş olmasına karşılık, adli yargı yerinde, idarenin mülkiyetinde bulunan taşınmaza gecekondusu muhafaza edilemeyen kişinin tecavüzde bulunduğu sebebiyle, müdahalenin önlenmesi, yapının yıkılarak taşınmazın boş olarak malikine teslimi isteğiyle mülkiyet hukukunu ilgilendiren dava açılmış olması nedeniyle, sözkonusu davaların konularının ve sebeplerinin farklı olduğu görülmektedir.
Bu durumda, konuları ve sebepleri farklı olan davalarda verilen kararlar arasında çelişki bulunduğundan sözedilemeyeceği gibi, tapu tahsis belgesinin idarece iptal edilmesi işleminin gecekondusu muhafaza edilemeyen ilgiliye başka yerden arsa ya da hisse tahsis edilmeden tesis edildiği nedeniyle imar mevzuatına aykırı bulunarak iptali yolundaki idari yargı kararı ile mülkiyete tecavüzün önlenmesine yönelik davanın mülkiyet hukukuna göre incelenerek kabulü yolundaki adli yargı kararının, ayrı ayrı infazlarına hukuki bir engel bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle, adli yargı ilamının infazı, idari yargı kararının idarece uygulanmasına engel teşkil etmeyip, başvuruda bulunan gecekondu sahibine idari yargı kararı ile tanınmış olan hakkın yerine getirilmesinin olanaksızlığından da söz edilemez.
Belirtilen duruma göre ve olayda, konu ve dava sebeplerinin aynı olması ve hakkın yerine getirilmesinin olanaksız bulunması koşullarının gerçekleşmemesi karşısında, 2247 sayılı Yasa'nın değişik 24. maddesine uygun olmayan başvurunun reddi gerekmektedir. Başvurunun reddi nedeniyle de, tedbir isteminin incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Hüküm uyuşmazlığının varlığı için 2247 sayılı Yasa'nın 2592 sayılı Yasa ile değişik 24. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden başvurunun REDDİNE, bu nedenle de tedbir isteminin incelenmesine YER OLMADIĞINA, 6.12.1999 gününde kesin olarak OYBİRLİĞİ ile karar verildi.