T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS     NO : 2017/421

            KARAR NO : 2017/482

            KARAR TR : 10.07.2017

 

ÖZET: Davacının İstanbul İli, Pendik İlçesi, Kurna Köyü, Suluca Dere Mevkii 14 pafta 434 parselde 25.000 m2 de bulunan taşınmazın 13/72 hissesinin maliki olduğu belirtilerek,  taşınmaza kamulaştırılmasız el atıldığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                                                          

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacı            : H.K.

Vekili              : Av. Z.G.

Davalılar         :     Adli Yargıda

                         İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av. H. A.

                              İdari Yargıda

1-      İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü

2-      Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü                           

 

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul İli, Pendik İlçesi, Kurna Köyü, Suluca Dere Mevkii 14 pafta 434 parselde 25.000 m2 de bulunan taşınmazda 13/72 hissesinin maliki olduğunu  belirterek, dava konusu taşınmazın Ömerli İçme Suyu Koruma Havzası içinde kaldığını, İçme Suyu Havzaları Yönetmeliği gereğince 1.derecede baraj mutlak koruma havzalarında taşınmaz malikinin hiç bir şekilde tasarrufta bulunma imkanının bulunmadığını, müvekkilinin uzun yıllardır taşınmazlarından hiç bir şekilde istifade edemediğini, belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile 8.000,00.TL nın davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Pendik 2. Asliye Hukuk Mahkemesi: 8.7.2011 gün ve E:2009/143, K:2011/435 sayı ile, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 11. maddesinin üçüncü fıkrasının (f) bendi uyarınca; tarım arazisi niteliğindeki taşınmazın mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde ekilecek ürünler ve münavebeye alınan bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar gözönünde tutularak, net gelirin hesaplanması ve bilimsel yolla değerinin bulunması, bedel tespitinde etkisi olan diğer objektif ölçülerde dikkate alınarak maddenin (i) bendi uyarınca her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip gösterilmek suretiyle kamulaştırma karşılığının tespit edilmesi gerektiği; yapılan keşif sonrası sunulan bilirkişi kurulu raporuna göre; mutlak koruma alanına alınmak suretiyle kamulaştırmasız el atılan yerin metrekare değeri 108,00.TL olup, kamulaştırmasız el atma nedeniyle 434 nolu parselin toplam değerini 25.000,00 m2x108,00.TL. m2 = 2.700.000,00.TL  (davacının payı 13/72X2.700.000,00 = 487.500,00.TL.) olarak bulunmuş olup, davacı vekili 2.6.2011 tarihli dilekçesi ile talebini ıslah suretiyle arttırmış, ıslah dikkate alınarak davanın kabulüne karar vermiş, bu karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi: 12.3.2012 gün ve E:2011/18661, K:2012/4583 sayı ile, alınan bilirkişi raporu ve yapılan inceleme hüküm kurmaya elverişli olmadığından, arazi niteliğindeki taşınmaza net gelirine göre değer biçilmesi ve değer biçilirken o yörede mutat olarak ekimi yapılan ürünlerin değerlendirmede esas alınması gerektiği, bilirkişi raporlarında; dava konusu taşınmaza, sulanma imkanı bulunmamakla birlikte yağışların yeterli olduğu gerekçesiyle sulu tarım arazisi olarak değer biçildiği; İl ve İlçe Tarım Müdürlüklerinden dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede, kuru, sulu tarım yapılırken ekilen mutat münavebe ürünleri sorularak, alınacak cevapla birlikte yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılıp, taşınmazın nereden ve ne şekilde sulandığı mahkeme gözlemi ile tespit edilerek belirlenecek niteliğine göre ekimi yapılan mutat münavebe ürünlerine ait resmi veriler esas alınıp değer biçildikten sonra, bulunan bedele taşınmazın konumu ve niteliğine göre Kamulaştırma Kanununun 11/1 -ı bendi uyarınca objektif değer arttırıcı unsur ilavesi suretiyle değer tespiti gerekirken eksik inceleme ile yetersiz raporlara göre yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediği, davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince bozulmasına karar vermiş, davalı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi: 13.9.2012 gün ve E:2012/10779, K:2012/16303 sayı ile, dosyada bulunan kanıt ve belgelere, Yargıtay kararında yazılı gerekçelere göre karar düzeltme isteği HUMK'nun 440. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirine uymadığından reddine karar vermiştir.

İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesi: 8.3.2013 gün ve E:2012/697, K:2013/157 sayı ile, bozma ilamına uyularak yapılan keşifte, dava konusu taşınmazın fiilen sulanmadığı, bu şekli ile susuz arazi olduğu anlaşıldığı; yapılan keşif sonrası sunulan bilirkişi kurulu raporuna göre; mutlak koruma alanına alınmak suretiyle kamulaştırmasız el atılan yerlerin metrekare değeri 70,02.TL olup, kamulaştırmasız el atma nedeniyle davacıların hissesi düşen toplam değer 316.062,49.TL olarak hesaplandığından davanın kısmen kabulüne karar vermiş, bu karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi: 10.6.2013 gün ve E:2013/10319, K:2013/12025 sayı ile, davalı idare vekilinin temyiz nedenleri bozma ile kesinleşen yönlere ilişkin olduğundan usul ve yasaya uygun hükmün onanmasına karar vermiş, davalı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi: 27.2.2014 gün ve E:2013/23355, K:2014/5283 sayı ile, dava konusu taşınmaza fiilen el atılmamakla birlikte, taşınmazın göl mutlak koruma alanı olarak ayrılmış ise de; mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporlarına göre, taşınmaza davalı idarece fiilen el atılmadığı anlaşıldığı; 11.6.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı yasanın 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik ile; “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirildiği, öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında da; “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı, bu nedenle imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği” kabul edilmiş, açıklanan nedenlerle, Davanın idari yargıda görülmesi gerektiğinden, dava dilekçesinin görev yönünden reddi yerine, kabulüne dair hükmün bozulması gerekirken onandığı anlaşılmakla; davalı idare vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairelerinin 10.06.2013 gün ve 2013/10319-12025 sayılı onama ilamının kaldırılmasına, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin itirazları doğrultusunda bozulmasına karar vermiştir.

 İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 1.7.2014 gün ve E:2014/264, K:2014/453 sayı ile, bozma kararına uyularak, davanın 6487 sayılı Kanun ile değişik 2942 sayılı Kanunun geçici 6 maddesi gereği davaya bakma görevi idari yargıda olduğundan dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi: 11.6.2015 gün ve E:2015/7902, K:2015/13474 sayı ile, dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre davanın görev nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği ancak; Mahkemece, taraflarca yatırılan harçların iadesine karar verilirken maddi hata sonucu davacı tarafça yatırılan 7.239,40-TL harç olduğu halde, 28.907,20-TL olarak, davalı idarece yatırılan harcın da 28.907,10-TL olduğu halde, 7.239,40-TL yazılmış olması, doğru değilse de, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; gerekçeli kararın hüküm fıkrasının harçların iadesine ilişkin bölümün çıkartılmasına, yerine (Taraflarca fazla yatırılan harçların istek halinde yatıran tarafa iadesine,) cümlesinin yazılmasına, hükmün böylece düzeltilerek onanmasına karar vermiş, davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi: 21.1.2016 ğün ve E:2015/19302, K:2016/697 sayı ile, HUMK'nun 440/III-3 .maddesi uyarınca mahkemece verilen görevsizlik kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı gerekçesiyle karar düzeltme talebinin reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez 35.000,00 TL tazminat istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 5. İDARE MAHKEMESİ: 28.4.2017 gün ve E:2016/264 sayı ile, davada kısmen fiili el atmanın, kısmen de hukuki el atmanın mevcut olduğu bir taşınmaza ilişkin benzer bir uyuşmazlıkta Uyuşmazlık Mahkemesince verilen 01/06/2015 gün ve E:2015/471 ve K2015/473 sayılı kararda da, hukuki ve fiili el atma nedeniyle oluşan zarar kalemi ayrımı yapılmaksızın uyuşmazlığın görüm ve çözümünde tümüyle adli yargı yerinin görevli olduğuna karar verildiği görülmektedir...” şeklinde gerekçe ile, davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, davacıların el atma sebebiyle uğradıkları zararların tazmini istemiyle açılan işbu davanın yukarıda açıklandığı üzere adli yargıda görülmesi gerektiği, davaya bakmaya görevli mahkemenin belirlenmesi için dosyanın, 2247 Sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılmak üzere Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, iş bu davanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin ertelenmesine karar vermiştir.   

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Ahmet Tevfik ERGİNBAY, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Birgül KURT’un katılımlarıyla yapılan 10.07.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının İstanbul İli, Pendik İlçesi, Kurna Köyü, Suluca Dere Mevkii 14 pafta 434 parselde 25.000 m2 de bulunan taşınmazın 13/72 hissesinin maliki olduğu belirtilerek,  taşınmaza kamulaştırılmasız el atıldığından bahisle 35.000,00.TL nın tazmini istemiyle açılmıştır.

            3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde; “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

            a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

            b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

            Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

           İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

           c) (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere planlanamaz.”  hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasında bulunan ve İSKİ Genel Müdürlüğünce Pendik 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilen 22.4.2009 gün ve M.34.0.İBB.5.01.03.08.01 218268 sayılı yazıda; dava konusu parselin,  Ömerli Barajı Uzun Mesafeli Koruma Alanında kaldığı;  parselin 1/25000 ölçekli, 13.8.1984 tastik tarihli Ömerli İçmesuyu Havzası Nazım İmar Planında kaldığı ve uygulama imar planlarının olmadığı;  dava konusu taşınmaz üzerinde İdarelerince herhangi bir tesis, bina ve inşaat faaliyeti yapılmadığı; taşınmazın, malikinin kullanmasına engel olacak şekilde tel çit v.b. şeylerle de çevrilmediği, bu nedenle  el atmasının da söz konusu olmadığı; söz konusu parsel için 2942 sayılı kanununa göre herhangi bir kamulaştırma bedeli blokesi yapılmadığı ve 4650 sayılı kanunla değişik 2942 sayılı kanunun 10. maddesine göre İdareleri adına bedel tespiti ve tescil davası açılmadığı; Yönetmeliğe göre dava konusu parselin Baraj mutlak koruma alanında kaldığı ifade edilmiştir.

Olayda, davacı vekili tarafından, dava dilekçesinde, İSKİ İçmesuyu Havzaları Yönetmeliği gereği imar planlarında dere mutlak koruma alanında bırakılarak, tasarruf hakkı kullanılamayacak şekilde kısıtlanan müvekkilinin taşınmazlarının bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiği; mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak; bu sonuç ya da sonuçların, bir idari işlem olan Yönetmelik ve imar planlarından başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin Yönetmelik gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, Yönetmelik, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak başka bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin bazı fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamaları’nda taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “ dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı merciileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan diğer bir davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No:2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E:2013/603, K:2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nin 28.4.2017 gün ve E:2016/264 sayılı  başvurusunun reddi gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nin 28.4.2017 gün ve E:2016/264 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 10.07.2017 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ahmet Tevfik

ERGİNBAY

 

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Suna

TÜRE

 

 

 

 

 

 

Üye

Birgül

               KURT