T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2016 / 198

            KARAR NO : 2016 / 238

            KARAR TR  : 11.4.2016

ÖZET: Davacıların taşınmazına yol yapılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığı ve bu şekilde davacıların zararına yol açıldığı belirtilerek; meydana geldiği iddia olunan zararın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davada, taşınmazın birkısmına fiilen el atılmış olmasına karşın, görev uyuşmazlığının taşınmazın el atılmayan kısmı bakımından çıktığı anlaşılmakla, bu yönüyle görülen davaya konu uyuşmazlığın imar planından kaynaklanan tazminat davaları kapsamında İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacılar       : 1- C.D.

                                     2- F.T.

                                     3- F. K.

                                     4- B. G.

            Vekili              : Av. H. U.

            Davalılar        : 1- Osmangazi Belediye Başkanlığı             (Hem Adli Hem İdari Yargıda)

Vekili              : Av. E. T.                                                      (Adli Yargıda)

  2- Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı   (İdari Yargıda)

                                                                        

O L A Y         : Davacılar vekili Osmangazi Belediye Başkanlığı’nı davalı olarak göstermek suretiyle mahkemeye sunduğu dava dilekçesinde; “Müvekkilim Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mah, 7495 Ada 4 Parsel Nolu taşınmazın malikidir.

Osmangazi Belediyesi sınırları içerisinde olan bu taşınmaz üzerinden davalı idarelerce yol geçirilmiş, kamu alanı haline getirilmiştir. El konulan bu yer tarafımca dayanılan tapu kapsamı içerisinde olup, el koyma kamusal hizmete tahsis amaçlı ve kalıcı niteliktedir.

Söz konusu taşınmaz Osmangazi Belediye sınırları içerisinde yer almaktadır. İmara açık bölge içerisinde bulunan bu yer yoğun yapılaşmanın mevcut olduğu bölgede olup, oldukça değerlidir.

Müvekkilim malik bulunduğu bu taşınmaz, mevcut imar planında yol ve kamu alanı olarak gözükmektedir. Davalı idarenin kamulaştırma ya da acele kamulaştırma kararı almadan arsadan yol geçirmiş bulunması haksız ve yasal dayanaktan yoksundur. Bu nedenle tazminat talebi zorunluluğu hasıl olmuştur.

El atılan kısmın dışında kalabilecek ve fiilen kullanımı mümkün olmayacak bir kısım mevcut ise bu kısmın da bedel karşılığında davalı idarelere bırakılmasını talep etmekteyiz.

NETİCE ve TALEP: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 

A-) Davamızın kabulü ile fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 32.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,

B-) Yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederim.” demek suretiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi: 17.12.2012 gün ve E:2009/515, K:2012/781 sayılı kararı ile özetle; “Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 7496 Ada 1 parsel ile ilgili davanın HUSUMET YÖNÜNDEN REDDİNE,

Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 7521 ada 2 parsel ile ilişkin olarak 219.636,00 TL kamulaştırmasız el atma tazminatının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili ile tapudaki paylarına göre davacılara verilmesine,

Tapu kaydındaki mevcut hacizlerin aynen bedele yansıtılmasına,

Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 7521 ada 2 parseldeki davacılara ait payların İPTALİ ile davalı OSMANGAZİ BELEDİYESİ adına TAPUYA KAYIT VE TESCİLİNE,” şeklinde karar vermiştir.

İşbu karara karşı davalı Osmangazi Belediye Başkanlığı vekilince yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 31.10.2013 gün ve E:2013/12204, K:2013/14315 sayılı ilamı ile; “Dava, idare tarafından imar uygulama planına göre kamu hizmetine tahsis edilen dava konusu taşınmazın bu durumu nedeniyle kullanım hakkının kısıtlanmasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Taşınmazın fiilen el atılmayan bölümü yönünden yapılan incelemede;

Uygulama ve öğretide; kamu idarelerinin kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında tek yanlı irade açıklamalarıyla kamu hukuku esaslarına dayanarak ilgililerin hukuki durumlarını etkileyecek şekilde yaptıkları işlemlerin idari işlem, görev ve yetki alanlarına giren konularda hukuka uygun olarak yaptığı fiiller ile bu görevleriyle ilgili hareketsiz kalmaları idari eylem olarak tanımlanmakta olup, somut olayda idarenin icra yetkisini hukuka aykırı olarak kullanması olarak nitelendirilebilecek fiili el atma durumu söz konusu olmadığından 3194 sayılı imar Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca tek yanlı idari işlemle düzenlenen imar planları ve bu planlara dayanılarak yapılan işlemlerin idari nitelik taşıdığı, söz konusu imar planlarının zamanında uygulamaya geçirilmemesi durumu da idari eylem olarak kabul edilmektedir.

Yukarıda açıklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılan davalarda, görev itirazında bulunulması ve olumlu görev uyuşmazlığı çıkması üzerine durum Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından değerlendirilmiş ve 09.04.2012 gün 2011/238E.-2012/63K. ve 2012/41 E- 2012/77 K. sayılı kararlarında fiili el atmanın bulunmadığı durumlarda idari yargı yerinin görevli bulunduğuna oybirliği ile karar verilmiştir.

Ayrıca 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 10. fıkrasında da “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03/05/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır." hükmü getirilmiştir.

Bu nedenle; davacının mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın, dava konusu taşınmazın, genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planıyla kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapamamasından kaynaklandığının kabulü ile idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-b ve 115/2. maddeleri uyarınca dava konusu taşınmazın hukuken el atılan kısmı yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,

Taşınmazın fiilen el atılan kısmı yönünden yapılan incelemede ise;

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak;

11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 7 ve 13. fıkralarında getirilen “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir." ve “.... bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.” düzenlemeleri karşısında, davacılar lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ile maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiğinin düşünülmemesi,

Doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,” şeklinde karar vermiştir.

Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi: Yargıtay’ın bozma ilamına uyduktan sonra 30.04.2015 gün ve E:2015/7, K:2015/193 sayılı kararı ile özetle; “Dava konusu Bursa İli. Osmangazi ilçesi, Yunuseli Mahallesi, 7496 ada 1 parsel ile ilgili davanın husumet yönünden reddine dair önceki kararla ilgili Yargıtay'ca bir bozma olmadığından kesinleşmiş olan bu hususta tekrar karar verilmesine yer olmadığına,

Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 7521 ada 2 parselde fiilen el atılan Harita Mühendisi bilirkişi B. B.'ın 08/05/2012 tarihli krokisinde A harfi ile gösterilen 5325.04 m2’lik bölümden:

Davacı F.K.'ın 11681/1797077 pay karşılığı 16.268.00TL,

Davacı F.T.'ın 11681/1797077 pay karşılığı 16.268.00 TL.

Davacı C.D.'nun 11682/1797077 pay karşılığı 16.269.00 TL,

Davacı B.G.'in 11687/1'/97077 pay karşılığı 16.276,00 TL, kamulaştırmasız el atma tazminatının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,

Bu bölüm ile ilgili fazlaya ait talebin reddine,

Dava konusu Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 7521 ada 2 parselde fiilen el atılan Harita Mühendisi Bekir Belhan’ın 08/05/2012 tarihli krokisinde A harfi ile gösterilen 5325.04 m2’lik bölüm itibariyle,

Davacı F.K.'ın 11681/1797077 pay

Davacı F.T.'ın 11681/1797077 pay

Davacı C.D.'nun 11682/1797077 pay

Davacı B.G.’in 11687/1797077 payın adlarından İPTALİ ile davalı OSMANGAZİ BELEDİYESİ adına TAPUYA KAYIT VE TESCİLİNE,

4-Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 7521 ada 2 parselde fiilen el atılmayan Harita Mühendisi bilirkişi B. B.’ın 08/05/2012 tarihli krokisinde B harfi ile gösterilen 12645,73 m2’lik bölümdeki davacıların paylan ile ilgili davanın İdare Mahkemesi görevli olması nedeniyle YARGI YOLU BAKIMINDAN REDDİNE,” şeklinde karar vermiştir.

İşbu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 12.11.2015 gün ve E:2015/16769, K:2015/16442 sayılı ilamı ile özetle; “2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 6487 sayılı Kanunla değiştirilen Geçici 6.maddesinin onikinci ve onüçüncü fıkraları 13.03.2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesi'nin 13.11.2014 tarih, 2013/95 Esas, 2014/176 Karar sayılı kararıyla iptal edildiğinden; 04.11.1983 tarihinden sonra el atılan taşınmazlar yönünden, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan davalarda, mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretinin nispi olarak uygulanması yönünde getirilen yasal düzenleme ve temyize gelen davalının sıfatı dikkate alınarak mahkemece nispi harç yerine maktu harca hükmedilmesi ve dava konusu taşınmazın tapu kaydında davacılar hissesinde yer alan haczin bedele yansıtılmamış olması doğru değil ise de, bu yanılgıların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden gerekçeli kararın hüküm bölümünün (2) numaralı fıkrasının 7. satırının sonuna "Dava konusu taşınmazın tapu kaydında yer alan hacizlerin hissesinde haciz bulunan davalı B.G., F.K. ve F. T. için tespit edilen bedele yansıtılmasına” ibaresinin yazılması, (7) numaralı fıkrasının hükümden tamamen çıkartılarak yerine “7-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 4.445,68 TL harcın ilk karar ile birlikte davalı idareden tahsil edilen 9.827,98 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 5.382,30 TL'nin talep halinde davalı idareye iadesine, davacı tarafından yatırılan 3.218,40 TL harcın talep halinde davacılara iadesine” ibaresinin yazılması, (7) numaralı fıkradan sonra gelen ve maddi hata sonucu yeniden (7) numara verilen fıkranın (8) ile numaralandırılarak bu fıkradan sonra gelen “8,9,10” numaralı fıkraların “9,10,11" olarak numaralandırması suretiyle 6100 sayılı HMK.ya 6217 sayılı Kanunla eklenen Geçici 3. madde gözetilerek HUMK.nun 438. maddesi uyarınca hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA,” şeklinde karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

Davacılar vekili Osmangazi Belediye Başkanlığı ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı davalı olarak göstermek suretiyle mahkemeye sunduğu dava dilekçesinde “Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 7521 ada 2 parsel sayılı taşınmazda müvekkillerimizin hissesi mevcuttur.

Müvekkilimiz adına Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2009/515 E. sayısı ile görülen Kamulaştırmasız El Koymadan Kaynaklı Tazminat Davasında yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, temyiz incelemesi neticesinde mahkeme karan Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2013/12204 E. 2013/14315 K. sayılı ve 31.10.2013 günlü ilamının “dava konusu taşınmazın fiilen el atılmayan bölümleri yönünden davanın görüm ve çözüm yerinin idari yargı olduğu” gerekçesi ile BOZULMUŞTUR.

Bozma sonrası 2015/7 E. sayısını alan dava dosyasında yerel mahkemece dava konusu taşınmazın fiilen el atılan kısımları yönünden davanın kabulüne, harita bilirkişisi raporunda krokide B harfi ile gösterilen 12.645,73 m2 lik bölüm yönünden davaya bakma görevinin idari yargıda olması sebebiyle bu kısım yönünden yargı yolu bakımından davanın reddine karar verilmiştir.

Söz konusu karar, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2015/16769 Esas, 2015/16442 Karar sayılı ve 12.11.2015 günlü karan ile ONANMIŞTIR.

Davaya konu olan taşınmaz, Rekreasyon + Spor Tesisi Alanında kalmakta olup, içinde bulunduğu bölge ile ilgili uygulama imar planının onay tarihinden itibaren 5 yıldan fazla bir sürenin geçmiş olmasına karşılık dava konusu taşınmaz kamulaştırılmamış veya plan değişikliği yapılarak maliklere taşınmazından tasarruf etme imkanı da verilmemiştir.

Müvekkillerin hissedarı olduğu parselin, imar planında Rekreasyon + Spor Tesisi Alanı olarak ayrılması nedeniyle bu parselde artık yapılaşmaya gidilemeyeceğinden, müvekkillerin tasarruf haklarının kısıtlandığı açıktır. Buna rağmen, ilk imar planının onayından itibaren 5 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına karşın davalı idarece 5 yıllık imar programının hazırlanmadığı ve kamulaştırma yapılmadığı gibi, ne zaman kamulaştırma yapılabileceği konusunda tarafımıza herhangi bir bilgi de verilmediğinden müvekkillere ait parselin mülkiyet hakkından yararlanma olanaklarının kalmadığı görülmektedir.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah ettiğimiz üzere davamızın kabulü ile,

Uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarece, pasif ve suskun kalınarak ve işlem tesisi edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle idarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip bulunan kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığıyla davalı idare müvekkilin taşınmazına kamulaştırmasız el koymuş bulunmaktadır. Bu nedenle, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 120.000,00 TL kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminatının adli yargı dava açma tarihi olan 05.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine,

Yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılara tahmiline karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz.” demek suretiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Bursa 3. İdare Mahkemesi: 03.03.2016 gün ve E:2016/133 sayı ile; “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi'nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun'un “Yargı Mercilerinin Uyuşmazlık Mahkemesine Başvurmaları" başlıklı 19. maddesinde, "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler. Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." hükmü yer almaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı vekili tarafından aynı istemle Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2015/7 Esasına kayden açılan davada, anılan Mahkemenin 30/04/2015 gün ve E:2015/7, K:2015/193 sayılı kararıyla, taşınmazın hukuken el atılan kısmı nedeniyle oluştuğu ileri sürülen tazminat isteminin görüm ve çözümünde idari yargının görevli olması nedeniyle davanın reddine karar verildiği, 07/02/2016 tarihinde kayda giren dilekçeyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde, idari dava türleri; "idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar" olarak tanımlanmış, aynı Yasanın 15/1-a maddesinde, idari yargının görev alanına girmeyip adli veya askeri yargının görev alanına giren davaların reddedileceği hükme bağlanmıştır.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerekliği tartışmasızdır Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11/2/1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının 3. bölümünde, “istimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü istimlak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malım elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız il neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir” görüşüne yer verilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, uyuşmazlık konusu taşınmazın bir kısmına (5.325,04 m2'lik kısmına) fiilen el atıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, taşımaza fiilen el atılması karşısında, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği anlaşılmaktadır.

Nitekim; kısmen fiili el atmanın kısmen de hukuki el atmanın mevcut olduğu bir taşınmaza ilişkin benzer bir uyuşmazlıkta Uyuşmazlık Mahkemesi'nce verilen 01/06/2015 gün ve E:2015/471 ve K:2015/473 sayılı kararda da, hukuki ve fiili el atma nedeniyle oluşan zarar kalemi ayrımı yapılmaksızın uyuşmazlığın görüm ve çözümünde tümüyle adli yargı yerinin görevli olduğuna karar verildiği görülmektedir.

Açıklanan nedenlerle; davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesi'nce karar verilinceye kadar ertelenmesine,” şeklinde karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 11.4.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargına ilişkin evraklar da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların hissedar oldukları Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 7521 ada 2 parsel sayılı taşınmaza, davalılar tarafından, imar planında “Yol ve kamu alanı” olarak ayrılmak suretiyle, el atıldığı iddiası ile meydana geldiği belirtilen zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Dava dosyalarında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; mahkemeye sunulan bilirkişi raporunda; “dava konusu Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mah. 7521 ada 2 numaralı parselin ekli olarak sunulan krokisinde (A) harfi ile işaretli 5.325,04 m2’lik kısmının etrafı tel örgü ile çevrilerek inşaat atıkları döküm alanı, stabilize malzeme döküm ve toprak depolama alanı olarak kullanıldığı, bu suretle fiilen el atıldığı, (B) ile işaretli 12.645,73 m2’lik bölüm halen boş arsa halinde bulunduğu, belirtilmiş olup, İdari Yargı yerinde açılan davanın konusu, davaya konu taşınmazın el atılmayan kısmına ilişkin bulunmaktadır.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

            a) Bölge planları; sosyo - ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

            b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

            Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

            Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

           İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

           c) (Ek: 3/7/2005-5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Davaya konu olayda; davacıların hissedar oldukları Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Yunuseli Mahallesi, 7521 ada 2 parsel sayılı taşınmaza, davalılar tarafından, imar planında “Yol ve kamu alanı” olarak ayrılmak suretiyle, hukuken el atıldığı iddiası ile meydana geldiği belirtilen zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde yer alan "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları" kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Öte yandan, taşınmazın imar planında “dere mutlak koruma alanı”nda kalması nedeniyle taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin kısıtlanması nedenine dayalı olarak davacının Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı tazminat davasında, bu Mahkemece 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6 ncı maddesinin kimi fıkralarının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusunda; Anayasa Mahkemesi 25.9.2013 tarih ve E: 2013/93, K: 2013/101 sayılı kararında ”… Davacının mülkü üzerinde tasarruf etme hakkının kısıtlanması, idarenin bir eyleminden değil, idari bir işlem niteliğinde olduğu tartışmasız olan imar planından kaynaklanmaktadır. Olayda, idarenin fiili el koyma niteliği taşıyan bir eylemi henüz bulunmamakta, aksine kanunen yapması gereken kamulaştırma işlemlerini yapmamak biçiminde tezahür eden bir eylemsizliği söz konusudur. Öte yandan kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, mahkemede görülen davaya konu olayda olduğu gibi imar kısıtlamalarında taşınmaz zilyetliği malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kalması söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak, davacının taşınmazının imar planlarında “dere mutlak koruma alanı” nda bırakılması nedeniyle, tasarruf hakkının kısıtlanmasının kamulaştırmasız el atma sonucu olduğu ve tasarruf hakkının kısıtlanması sebebiyle doğan zararın ancak idari yargıda açılacak bir tam yargı davasına konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla bakılmakta olan dava, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin görev alanına girmemektedir. Nitekim, Anayasanın 158. maddesi ile, adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesinin istikrar bulmuş içtihatları da bu yöndedir…” gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurusu, başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle oybirliğiyle reddedilmiştir. Yine taşınmazı imar planında “spor alanı” olarak ayrılan davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasında, davalı idarelerin görev itirazları nedeniyle Danıştay Başsavcılığınca çıkartılan olumlu görev uyuşmazlığında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce olumlu görev uyuşmazlığı talebinin kabulü ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması yolunda verilen karar nedeniyle, anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce 18.9.2013 tarihinde verilen kararda (Başvuru No: 2013/1586) “…Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından usul şartlarına ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilmiş olup, başvurucu derece mahkemelerinde kendi delillerini ve iddialarını sunma fırsatını bulmuş ve bunlar Uyuşmazlık Mahkemesi’nce gereği gibi değerlendirilmiştir… Açıklanan nedenlerle, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının bariz bir şekilde keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin ‘açıkça dayanaktan yoksun olması’ nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle, davacının başvurusu oybirliğiyle reddedilmiştir. (Resmi Gazete, 30.10.2013, Sayı:28806) Son olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.10.2013 tarih ve E.2013/603, K.2013/1503 sayılı kararıyla, imar planındaki kısıtlamalardan kaynaklanan ‘hukuki el atmalardan’ kaynaklanan tazminat istemli davaların idari yargının görevinde olduğu hüküm altına alınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Bursa 3. İdare Mahkemesince yapılan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde İDARİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Bursa 3. İdare Mahkemesince yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 11.4.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN